![]() |
#1 |
![]() CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Kısa bir süre önce örtülü ve çarşaflı kadınlara kendi eliyle parti rozeti taktıktan sonra, şimdi de yaptığı konuşmalarla yerli yabancı tüm gurupları nerdeyse şoke ediyor... Zira Deniz Bey’in “kadın giysileri” üzerinden titiz bir şekilde devam ettiregeldiği, CHP’ye has “Türkiye Modernleşmesi” fikriyatı, onun bu kararıyla ciddi bir kırılma yaşıyor. Kırılmayı CHP adına negatif bir mana yükleyerek kullanmadım. Tam tersine, hem CHP hem de Türkiye adına önemli bir umuttur bu deneyim... İkna Odası’nı aşamayanlar, CHP’yi aştı nihayet!
Çoktan beridir halkla ve gerçek hayatla bağlarını koparmış, asabi bir muhalefet dilinden öteye gidememiş ve kendisini mızıkçılığa kilitlemiş agresif bir CHP portresi vardı elimizde... Gerçi yerel seçimler öncesi gerçekleşen bir manevra olarak gözüküyor şimdilik, içinin ileriki zamanlarda nasıl doldurulacağını bilemiyoruz. Ama CHP şayet iyi bir şekilde yönetebilirse bu değişimi, hem kendisi açısından hem de Türkiye’deki dengelerin yeniden oturması açısından fevkalade heyecan verici olacak... Deniz Baykal, çarşafı “geleneksel-kültürel” giysi olarak tanımlayınca dikkatimi bir kez daha çekti, tesettürlü kadın profilleri. CHP Genel Başkanı bu konuda haklıdır. Zira bizde; çarşaf giyen kadınlarımız politik bir aktör olmaktan çok, ya kültürel bir alışkanlığı veya mütedeyyin hassasiyetleri işaret ederler. Çarşaflı hanımlar, topluma fazlaca karışmaktan imtina ederlerken bu kararlarını çoğu kez ya aile yapılarıyla ilgili kültürel alışkanlıklar bağlamında açıklarlar ya da “takva” dediğimiz daha ferdi, dini bir gayret çevresinde dile getirirler. Mesela çarşaflı hanımların, eğitim, istihdam, eşit işe eşit ücret, sosyal güvenlik, çocuk bakımı yardımı, sendikal görevlendirme gibi konularda, şimdiye kadar seslerini yükseltmediğini de biliyoruz. Ama ya başörtülüler? Onlar (içlerinde ben de varım), başta eğitim ve istihdam hakları olmak üzere, toplumsal-bireysel hakları için mücadele ediyorlar. Yani oldukça modern tezlere dayalı bir katılım talebi var bu kadınların, tam kırk yıldır... Okumak istiyorlar, çalışmak, kazanmak, üretmek ve katılmak, en önemlisi sadece toplumsal yaşamda değil, aile içindeki rollerde de erkeklerden paylaşım talep ediyorlar... Bu istemler, aynı zamanda Türkiye Modernleşmesi’nin kadın kimliği üzerinden inşa etmeye çalıştığı “kurucu proje”nin yıllardır inşa etmeye çalıştığı modernizasyonu da hatırlatıyor. Hatta ta kendisi! Peki CHP, her biri de modern taleplerle karşısına çıkan başörtülü kadınları, yıllarca niçin dışladı, niçin ayrımcılık nesnesi haline getirdi? Niye cumhuriyet aleyhtarı bir tehdit algısı olarak öne sürdü? Kanaatimce bu konu, çok da üzerinde düşünülmeden politik karşı çıkış olsun diye türetildi. Ama daha altlardaki sebebi: CHP tipi Türkiye Modernleşme tezinin, kadın bedeni üzerine yaslanmış “gardrop değişim”i fikriyatı ile ilgilidir. Yani Türkiye’nin modernleşmesini, kadınlarının tesettürsüzleşmesi gibi sığ bir alana kıstırmış CHP’nin, aslında ciddi manada “modernleşme”yi örgütleyemediği gerçeği ile de karşı karşıyayız... Ne gariptir ki Atatürk’ün 100 yaşında olduğu günlerde karşımıza çıkan “başörtülü üniversite öğrencileri”, zannedildiğinin aksine modern karşıtı değil, modern hayatı talep edenlerdi... Yine tersine bir görevlendirmeyle, tabandaki kadını siyasete davet edip, onu politik mobilizasyon sürecine dahil eden de CHP değil, Refah Partisi’ydi... Refah sonrasında, AK Parti’ye dönüşen süreçte de, tabandan gelen başörtülü kadın sesinin sadece politik itirazlarla, protesto ve eylemlerle değil, daha fazla katılım ve görünürlük/liberal tezlerle katılım konusunda, kendi modernleşme atağını katlayarak yükselttiğini görüyoruz. Gelinen bu dönemeçlerle düşünüldüğünde, başörtülü kadın fotoğrafının giderek “Türkiye Sağ’ı” adını verebileceğimiz siyasal manzaradaki yerini görmemek elde değil... Yani yıllardır CHP’nin disiplin kurulu başkanı edasıyla ve asık suratla bir türlü başaramadığı “kadınlar üzerinden toplumsal modernleşmeyi”, Türkiye’de muhazafakar kesimin (ben sağ kesim diyorum) gerçekleştirdiğini görüyoruz... Ben bu fotoğraflar çerçevesinde en azından kendi adıma düşen endişeyi sizlerle zaman zaman paylaştım. Kadınların politik aktiviteleri ve temsil konusundaki gayretleri beni her zaman heyecanlandırmıştır, hatta bu konuda uzun yıllar emek vermiş bir kadınım. Endişemse daha içsel, daha vicdani, daha dini bir hassasiyete dayalı... Serbest piyasa ilkelerinin geçerli olduğu vahşi kapitalizmin çarkları arasındaki sınırsız rekabet ve ne olursa olsun başarıya endekslenmiş “başörtülü kadınlar” beni ürkütüyor. Borsa oynayan, müteahhitlik, komisyonculuk yapan, insanların üstüne üstüne sürdüğü jipiyle küçük dağları ben yarattım edası içindeki “başörtülü kadınlar” beni yorgun düşürüyor. Yine de CHP’ye üye olan tesettürlü kadınlar, önemli bir şeyi başardılar: İkna Odası’nı ve İkna Odası mimarlarını atlayarak CHP’ye girmeye muvaffak oldular. Belki çocukça bulacaksınız, ama ben içimden çarşaflı kadınlar için, “keşke politikaya atılmasalardı” diyorum. Onların sessiz, mütedeyyin, alçakgönüllü, sabırlı ve mahçup duruşları bana her zaman sağaltıcı bir rüya gibi gelmiştir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|