AK Gençliğin Buluşma Noktası
Siyasi Değerlendirme Hükümet, Muhalefet, Cumhurbaşkanı, YÖK, Danıştay,Ergenekon ve gündemdeki diğer bütün siyasi değerlendirmeleri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 12-13-2007, 21:45   #1
Kullanıcı Adı
selahattin_ay
Standart İl il Türkiye'de MİLLİYETÇİLİK
TESEV'in yaptığı milliyetçilik araştırmasından ilginç sonuçlar çıktı. Milliyetçilik, farklı bölgelerde farklı şekillerde algılanıyor.

Demokratikleşmenin önündeki en büyük engelin "toplumun algı ve zihniyet yapıları" olduğu düşüncesinden yola çıkan TESEV'in yaptığı milliyetçilik araştırması, ilginç bulgular içeriyor: Farklı gruplar hiç de göründüğü gibi kaynaşmış değil; aksine birbirine güvensiz. İnsanların "en güvenli havzaları" cemaatler. Daha da önemlisi din ve etnik aidiyet duygusu insan topluluklarını yeniden tanımlarken "yeni milliyetçilikler" için hem fırsat hem de ihtiyaç yaratıyor…

Fransız İhtilali'nin başgösterdiği yıl tahta çıkan III. Selim zamanından bu yana "modernleşmeye" çalışıyor Türkiye. Bu çaba üç yüzyılda ekonomi, eğitim, hukuk gibi alanlara yansıdı. Aslına bakılırsa son on yıldır AB'ye uyum süreci içinde birtakım önemli adımlar da atıldı. Fakat bazı önemli reformların engellerle karşılaştığı da gerçekTürbandan din ve inanç özgürlüğü tartışmalarına ve bir türlü yüzleşilemeyen Kürt sorununa kadar, giderek şiddet kelimesiyle birlikte anılan milliyetçiliğin doğurduğu sonuçlara bakıldığında bu daha net görülüyor.

Adına ister AB'ye uyum süreci diyelim, ister demokratikleşmeSöz konusu reformları engelleyen ne ya da kim? Farklı kelimelerle sorulsa da, varmaya çalışılan nokta aynı: "Türkiye bütün arzusu ve gayretine rağmen niçin bir türlü modernleşemiyor?"

Demokratikleşmenin önündeki en büyük engelin "toplumun algı ve zihniyet yapıları" olduğu düşüncesinden yola çıkan TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) de konuyla ilgili araştırmalar yapıyor. Türkiye toplumunun zihniyet yapısını, kendisini ve çevresini algılama biçimini ortaya koymayı amaçlayan; laiklik, dindarlık, milliyetçilik, aile, devlet, hak gibi kavramlar üzerinde yoğunlaşan bu araştırmaların milliyetçilikle ilgili ayağı Haziran ayında tamamlandı. Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Doç. Ferhat Kentel, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Doç. Meltem Ahıska ve Sosyolog Fırat Genç'in hazırladığı çalışma "Milletin Bölünmez Bütünlüğü-Demokratikleşme Sürecinde Parçalayan Milliyetçilik(ler)" başlığıyla yayımlandı.

Araştırma, milliyetçilik ideolojisinin nasıl işlediği, çatışmacı kültürün nasıl yayıldığı, toplumun farklı kesimlerinin milliyetçilik vasıtasıyla ne anlatmak istediği, bu kelimenin onlar için ne ifade ettiği, bu kavramı ya da ideolojiyi nasıl taşıdıkları, kendilerine nasıl bir milliyetçilik elbisesi biçtikleri veya var olan bu elbiseyi nasıl giydikleri konusunda önemli "ipuçları" veriyor.

Coğrafi olarak yedi bölgeye yayılan, 17 ilde sosyo ekonomik düzeyleri, meslekleri, etnik ve dinsel aidiyetleri göz önünde bulundurularak farklı kesimlerden yaşları 18-73 arasında değişen 98 kişiyle yapılan birebir mülakatlarda ve bazı grup görüşmelerinde dile getirilenler, "milliyetçilik psikolojisinin" anlaşılması açısından da önem taşıyor.

"Bu benim kalitemde bir toplum değil"
Her şeyden önce araştırma, zihinlerdeki milliyetçilik kavramının tek ve aynı olmadığını gösteriyor.

Mesela Çorumlu Kazım soruyor: "Bir il milliyetçiliği var, bir ülke milliyetçiliği var, bir yasa milliyetçiliği var. Hangisi sizin sorduğunuz?" Müslüman olmak, Türk olmanın bir şekli olarak çıkıyor ortaya.

Kocaelili ev kadını Selma (58): "Türk demek kan bağı tabii. Bu vatanı paylaşıyoruz. Türk olunca Müslümanlık da gelir yani. İnancımız ona göre" diyor.

Karslı bakkal İsmail (32) çizgileri daha belirgin bir çerçeveye yerleştiriyor kendini: "Kars'tan Edirne'ye kadar bizimdir. Son bir damla kanımız kalıncaya kadar bu topraklar için mücadele edeceğiz. Hiç merak etmeyin; ayrım yok. 'La ilahe illallah, hak Muhammed resulullah' diyen vatandaşın hepsi ve bir çakıl taşı dahi benimdir."

"İnancından ötürü" kendini "ikinci sınıf" hisseden vatanseverler de dikkati çekiyor; Erzurumlu emekli öğretmen Cevdet (50) gibi: "Savaşa geldi mi Mehmet gel, vergiye geldi mi Mehmet gel. Mehmet Silahlı Kuvvetler'de görev yapar. Çocuğu üniversitede rektördür, başı bağlı okula giremez. Bu vatanın sahibi biziz yani. Ben düşünüyorum bazen, savaş olsa şu dine karşı olan gruplar acaba yurt savunmasına gider mi?"

Çanakkale'den emekli öğretmen Musa'nın (50) sözlerine bakılırsa "eğitimli milliyetçiler" beraber yaşadıkları kimseleri beğenmiyorlar: "Yaşayış tarzı itibarı ile Avrupalı bir toplum değiliz. Avrupalı gibi düşünemiyoruz, Avrupalı gibi giyinemiyoruz, Avrupalı gibi yaşayamıyoruz."

Farklı olduklarını düşünenlerse yalnızlaşarak yabancılaşıyor topluma. Ankaralı devlet memuru Orhan (40) gibi: "Bir kere ben kendimi çok yalnız hissediyorum. Çok yalnızım bu ülkede. Nedeni nedir? Çok okuyorum ben. Çok okudunuz mu, kafanızı çok çalıştırdınız mı, bu ülkede arkadaş bulamazsınız. Türk olmakla gurur duyuyorum ama bu ülkede yaşamaktan utanıyorum. Bu toplum benim kalitemde bir toplum değil."

İstanbullu galerici Çiğdem'in (32) sözleri, kişilerin kendi sınıfındakileri bile dışlayabildiğini gösteriyor: "Türkiye'yi temsil edecek kişi benim, yani kendimi galericiler arasında hem algıları, hem duyguları, hem eğitimi, hem sezgileri hem de milliyetçiliği ile çok daha farklı bir noktada görüyorum."

"Oğlum Kürt düşmanı olmuş"
Konuşmalar sırasında görülüyor ki PKK en net, elle tutulur, gözle görülür düşman. PKK ile Kürtler arasında fark olduğu söylense de Türk milliyetçiliği ile Kürt milliyetçiliği arasında bir gerilim var. 19 yaşındaki Konyalı öğrenci-sekreter Dilek, hakların teslim edilmesinden yana gibi görünse de temkinli: "Sonuçta Kürt oldukları için kendi dillerini konuşmaya özlem duyabilirler ama yine de çok fazla aşırıya kaçmamalı."

Hataylı emekli Murat Bey "Türk milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliğini tetikledi. Ezilen uluslar fırsatı yakaladıkları anda çok ezici oluyor" şeklinde ifade ediyor düşüncesini.

Adapazarı'nda 55 yaşındaki öğretim görevlisi Erdem'in verdiği örnek, milliyetçiliğin "babadan oğula geçmediğini" gösteriyor: "Ben ki hayatımda hiçbir ilişkimi kan bağı üzerine kurmayan bir adamım. Oğlum Kürt düşmanı olmuş. Okuldan öğrenmiş olabilir. Başkalarından, sokaktan etkilenmiş."

Araştırmada dikkati çeken bir diğer husus ise "Türkler'in Türkler'i" eleştirdiği üstelik kendilerini milliyetçi olarak tanımlayanlar da bunu yapıyor. Çorumlu Cemşit diyor ki: "En ufak bulabileceğimiz bir menfaat karşılığında, en yakınımızdaki insanları satmak durumunda kalıyoruz. Düşünemeyen insan her zaman hatayı yapan insandır. Mevcut yapı bizi düşünmekten alıkoyuyor. Bizi yönetenler aslında düşünmemizi istemiyor."

Adapazarı'nda 42 yaşındaki öğretmen Ethem "Türk milleti daha ziyade sürü psikolojisiyle hareket eden, mesela bir liderin çıkıp elini kaldırmasıyla peşinden giden, ama Allah'ın hikmeti, o liderler sayesinde bir yerlere de gelen bir millet. Çok saf, temiz, siyaseti bilmeyen, ideolojik manada çeşitliliği olmayan veya gerçekten çok taassup sahibi olan, at gözlüğü takan insanlar da var. Bu millet, millet olma vasfını kazanamamış bir millet" diyor.

Aynı şehirden Öktem daha net örnekler veriyor: "Biz biraz ikiyüzlü bir toplumuz. En temel sorunlarımızdan biri de bu. Biz öyle homoseksüelliğe falan çok tepki veren bir toplumuz. Hortum Süleyman'ı mesela belediye başkanı seçiyorlar. Aynı toplum Bülent Ersoy'un konserlerini de dolduruyor. Bu ikiyüzlülük yani."

"Genlerimizde var işgal"
Görüşmeler ilerledikçe eziklik ve gurur arasında gidip gelindiği daha sık gözlemleniyor. "Ya tembeliz tembel. Gerçek diyorum ben. Biz millet olarak tez galeyana gelen bir milletiz. Çok heyecanlıyız. Ama yapamayacağımız iş yoktur bak. Türkiye on senede çok yükseklere çıkar. Ama lider bir politikacı olacak" diyor Antalyalı Osman.

Aşağılık kompleksinden çıkışı kolaylaştırmak için çeşitli yollar bulmakta zorlanılmıyor ama. Adana'da Kuvayı Milliye Derneği lokali işletmecisi ve çiftçi Nuri diyor ki: "Irak kimdir? Üç beş kişi Türkiye'ye karşı gelebilir mi? Türkiye isterse Irak'ı dört dakikada bitirebilir. Halen tapusu bizde. Kerkük, Musul, Süleymaniye hâlâ bizim elimizde. Fikri bozuk insanlar önemsemedi, bırakmadı tezkere verilsin. Ben şahsen isterdim Türkiye Irak'a gitsin. Gönüllü giderdim." Karşıt görüşler de var tabii.

Bayrampaşa'daki bir grup tartışmasında üç farklı ağızdan dökülen cümleler şöyle: "'Genlerimizde var ya işgal; toprak da, kadın da, her şey için de.' 'Biz oraları işgal ettik abicim. Biz Türkiye'yi işgal ettik. Anadolu'yu işgal ettik.' 'Şimdi Kerkük bizim dersek, Yunanlılar da İstanbul da bizim der.' "

Haberin devamını Yeni Aktüel dergisinin 127. sayısında bulabilirsiniz!

 

selahattin_ay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi