Şehir teröristleri işte bunlar.
Dağlıların 'el değmiş' haliler.

Terörist için dağdaki ağaçları bile kesiyoruz, bu şehir hainleri için neden en ufak müdahele bile zararlı oluyor da en haşin müdaheleden kaçınılıyor ki?..

Sevgili kardeşim, polisin durumu ne yazık ki içler acısı. Ateş emri verilmeden, bir polisin ateş etmesi neredeyse imkansızdır. Dayım emniyet müfettişi. Emniyette yaşanan olayların soruşturulmasına bakar. Akşam bu görüntüler üzerine konuştuk. Kendisi bana şunları söyledi; (hatırladığım kadarıyla)

"Bir polisin asli görevi suçluyu sağ salim yakalayıp mahkemeye çıkartmakdır. Emir almadan silahını kullanıp adam öldüremez, yaralayamaz. Eğer hayati bir tehlike içine düşmüşse, öncelikle güvenli bir yere kadar gitmelidir. (yani kaçmak oluyor) Gidemiyorsa jop, biber gazı ve kimseye zarar vermeyecek şekilde havaya ateş etme yetkisini kullanarak kendini korumalıdır.

Buna rağmen polis olay yerinden kaçamayak şekilde sıkıştırılmışsa, havaya açılan uyarı ateşi dinlenmiyorsa ve jop, biber gazı gibi unsurlarla kendini koruma şansı da hiç kalmamışsa, ölümcül olmayan yerlere nişan almak suretiyle ateş emri almadan ateş etme hakkına sahiptir.

Bunun haricinde ateş ederse hem meslekten men edilir hem de hapis cezasına varan yaptırımlarla karşılaşır.

Burada polis havaya ateş edip olay yerinden uzaklaşmakla doğru olanı yapmış. Şayet emir gelmeden ateş edip birini öldürseydi meslekten çıkartılırdı. Ateş edip yaralamış olsaydı, o zaman da başı çok ağrırdı. Uzun bir incelemeye tabi tutulurdu. Çünkü olay, toplum güvenliğini tehlikeye atacak, kalabalık bir yerde oluyor."

Zaten düşünün, polisin hayatı orada tehlikede. Linç edilmeye çalışılıyorlar. O aracın içinde olduğunuzu bir hayal edin bakalım. Buna rağmen polis silahını kullanmıyorsa, bu meslekten atılma korkusudur. Bu evdeki çoluk çocuğun aç kalma korkusudur.

Bunları yazana böyle yapacaksın demek kolay gelir, bu kuralı yazanı bunların karşısında görmek isterim. Orda gözü dönmüş terörist kalabalık koca koca taşları emniyet güçlerine fırlatıyor. Ya o camlar sağlam olmasaydı Ne olacaktı halleri, suçları neydi Benzin dolu şişeleri yakıp ortalığı ateşe veriyorlar, kurtuluş savaşı zamanındaki yunanlılardan ne farkları var bunların Ne yakalanabiliyorlar ne durdurulabiliyorlar, ne akıllanabiliyorlar. Yarın birgün başka birşeyi bahane edip AYNINI YAPACAKLAR ! Düşmanın düğmesi bunlar. Serseri sokak köpeklerinden daha beterler. İnsanın ömürlük emeğini canını ateşe verip yakacak kadar teröristler. Bunlar görüldüğü yerde öldürülmesi gerekiyor. İsrail sivil müslümanlara her sene soykırım yapıyor, ÇİN yapıyor. Peki ne diyet ödüyorlar Bunlar masumlara bunu yapıyorsa bizde düşmanımıza yapalım, niye yapmıyoruz Kim ne diyebilir. Şu bir kaç avuç terörist düğmeye basılacağı zamana kadar içimizde geziyor lanet olasılar

DİSK
KESK
TMMOB
TTB
Direnistanbul
Halkın Kurtuluş Partisi
Mücadele Birliği
Odak
Sosyalist Parti
Partizan
Toplumsal Özgürlük Platformu
Ezilenlerin Sosyalist Platformu
Anarşistler
Dev-Lis
Emekçi Hareket Partisi
Emek ve Özgürlük Cephesi
Öğrenci Kolektifleri
Adalılar
Feministler
SODAP
Devrimci Öğrenci Birliği
DTP
ÖDP
TKP
Alınteri
Yol-İş
EMEP
Deri-İş
Emekçi Kadınlar Derneği
BDSP
Limter-İş
SDP
Genel-İş
Emekli-Sen
Dev Sağlık-İş
Birleşik Metal-İş
Devrimci Gençlik Birliği


savcılar harekate geçerek TERÖRİST sendika ve partilerden hesap sormasını bekliyorum.İstanbul'da o civarda yaşayan insanların can ve mal güvenliğine zarar veren ve emniyet görevlilerine saldırıda bulunan BÖLÜCÜ ve HAİNLER için en ağır cezaların verilmesini talep ediyorum.

KIZIL MASKELİ PROVOKATÖRLER!
“Lâfı kıçından anlayan”lar, sadece “mahya” asanlardan ibaret değil... Bir de “IMF’yi protesto” edenler var ki; onlar da hep “amuda kalkmış” olarak, yani “dünyaya tersten bakıyor” olmalarından olsa gerek; ağızdan çıkan sözleri “kulak”ları ile değil, “kıç”larıyla duyuyorlar!..
Olayı biliyorsunuz... Başbakan Tayyip Erdoğan, IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantısında yaptığı konuşmada dedi ki;
“Dünyanın bir bölümü sınırsız ölçüde tüketirken, diğer bölümü hayatta kalma mücadelesi veriyor... Dünyadan yükselen çığlığa ve şu salonun dışındaki protestolara kulak vermemiz gerekir.”
Bu sözlerin özeti şu:
“Dünyadan ve şu salonun dışından çığlıklar yükseliyorsa, IMF ve Dünya Bankası, nerede hata yaptığını düşünmelidir!”
Peki, Başbakan’ın “protestolara hak veren” bu sözlerini, “vurmak, kırmak, dağıtmak ve hatta öldürmek” mânâsında yorumlamak “eblehlik” değil de, nedir?..
Adamlara bakın;
“Kızıl maske”leri geçirmişler yüzlerine, önlerine ne gelirse yıkıyor, yakıyor, deviriyor!..
Ne için?..
“IMF’yi protesto” için!..
Be ahmaklar, be salaklar;
Tayyip Erdoğan “protesto edin” dediyse, “vurun, kırın, saldırın” demedi ya!..
Hem; “kızıl maske”ler arasına gizlenip “tahrip” ettiğiniz “11 banka şubesi, 6 kamu binası, 8 resmî araç, 5 işyeri, mağaza ve dükkânlar” acaba “IMF’nin nesi” olur ki, onları kırdınız, döktünüz?..
Ulan salaklar;
Şu yaptığınız tahribatı var ya; ancak ve ancak “parayla kiralanmış IMF tetikçileri” yapar!..
Şu gerzekliğe bakın ki;
“IMF’yi protesto” ediyorum diye, gidiyor “gariban esnaf”ın camlarını indiriyor yere!.. Bunun adı da, “IMF’yi protesto” oluyor, öyle mi?..
Vah zavallılar, vah embesiller!..
Bu salaklar vurup, kırıp yıkarken şunu hiç düşünmüyor ki; “tahrip” ettikleri her bina ve araç için, bu ülke “IMF’ye biraz daha avuç açmak” zorunda kalacak!..
İşte bu yüzden diyorum ki;
Bunlar, “IMF’ye defol” maskesi altında, “IMF’ye buyur” diyen “kiralık tetikçiler”dir!..
Her zaman yaptıkları gibi;
Lâfı, yine kıçından anlamışlardır!..

Hasan Karakaya

bu ne ya adamlar musluman ulkede bankaları protesto etmişler.
herhalde bu anarşistlerde musluman oldu.

YouTube Video