AK Gençliğin Buluşma Noktası
İman ve Ahlak Namaz, aile hayatı, fıkıh, akaid, ahiret ve kıyamet.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-18-2009, 21:03   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart İnsanın kendi ayıplarını görmesinin dört yolu vardır. .
Birinci yol, nefsin ayıp ve kusurlarım bilen ehliyetli bir mürşidin söz ve nasihatlerini dinlemektir. Böyle bir mürşid veya eğitimci kişiyi yakın müşahede altına almışsa, onun uyarılarını dinlemek, kişinin kendi kusurlarını öğrenmesini sağlar.

İkinci yol, ayıp ve kusurlarını kendisine söyleyen akıllı ve sâdık dostların sözlerini dinlemektir. Bu sebeple, dostların ve hatta genel olarak bütün tanıyanların kendisi hakkındaki sözlerini dinlemek ve bundan faydalanmaya çalışmak lâzımdır.

Hz. Ömer (ra), halkı kendisi hakkında konuşmaya teşvik etmek için, "Allah, benim ayıplarımı bana söyleyene merhamet etsin." derdi ve gelip gidenlerden kendisini nasıl bildiklerini sorar ve etki altında kalmayıp doğru söylemelerini isterdi. Bu cümleden olarak, Huzeyfe'yi sıkıştırır ve ona şöyle derdi: "Allah Rasûlü (as), münafıkların kimler olduğunu sana söylemiştir. Allah için söyle, ben o münafıklardan mıyım? Bende münafıkların alâmetleri var mıdır?" Düşünün ki, Hz. Ömer (ra), sahip olduğu büyük iman mertebesine ve kendisinden sonra hiç kimsenin kazanamadığı faziletlerine rağmen nefsinden böyle şüphelenmiş ve onun ayıp ve kusurlarını araştırmıştır. Çünkü insan kusurlardan hâli oldukça kendisini daha çok kusurlu bulur.

Gerçekten kusurlu olanlar ise, kusursuzluk vehim ve hayâline kapılır ve bu konuda asılsız bir takım iddialar ve savunmalar yaparlar. Bunların böyle yapmaları, bazen suçluluk telâşından, bazen teselli bulmak ihtiyacından, bazen de bu insanların kendi kendilerini hakikaten tanımamış ve hatta ters tanımış olmalarından dolayıdır. Dâvûd et-Tâî (ra), insanlardan uzaklaşıp uzlete kapanmış ve bunu niçin yaptığını soranlara da şöyle demiştir: "Benim ayıplarımı benden gizleyen insanlarla bir arada olmak bana bir şey kazandırmaz."
Bu misâllerde de görüldüğü gibi, gerçek müminler, dost ve arkadaşlarının kendi kusurlarını görmelerini ve bunları kendilerine söylemelerini ister ve bunu yapmalarından memnun olurlar. Çünkü amel ve ahlâka taalluk eden kusurlar, zehirleyip öldüren yılanlar ve akreplerdir.

Bir kimsenin gömleği altında yılan veya akrep bulunduğu söylenirse, o kimse buna bin teşekkürle memnuniyetini ifade eder. Çünkü, o bu bilgi üzerine hayatını kurtarma imkânını bulur. Kusurlar ve günahlar ise dünyada yılan ve akrep gibi görünmeseler de, nice ince duyguyu, güzel hissi, temiz düşünceyi, doğru iradeyi, dürüst amel ve davranışı, yolunda olan iş ve ilişkiyi zehirleyip felç ederler. Kaldı ki, bunlar kabir âleminden itibaren canlı yılan ve akrep olurlar ve sahiplerine ezâ ve cefâ verirler.

Üçüncü yol, ayıplarını düşmanın dilinden ve eleştirilerinden öğrenmektir. Dost, yanlış anlaşılmak ve kötü tepki almak gibi endişelerle dostunun ayıplarını söylemese bile; düşman, bilebildiği kusurları teşhir etmekten sakınmaz. Sadece gerçek olan kusurları söylemekte yetinen, bunlara iftira ve yersiz ithamlar eklemeyen bir düşman, bu anlamda yararlı sayılır. Hatta böyle bir düşman; uyarıcı olmak açısından dostunun ayıplarını kendi kişisel çıkarları yüzünden ona söylemekten çekinen ve hatta onu asılsız ve hak etmediği övgülerle abartıp şımartan dosttan daha yararlıdır.

Dördüncü yol, insanlarda gördüğü kusur ve hataların kendisinde de bulunduğunu düşünmektir. Kusurlar ve ahlâkî zaaflar bulaşıcı hastalıklar gibidirler. Bu sebeple, bunlar bazı kimselerde görülünce, diğerlerinde de bulunmaları kuvvetle muhtemeldir. Bu ihtimali değerlendirip kendisini yakından inceleyen bir kimse, kendisinde mevcut olan kusurları görebilir. "Mümin müminin aynasıdır." hadisinin bir mânası da budur. Buna göre, din kardeşinde bir kusur gören mümin, aynada kendi kusurunu görmüş gibi olur. Bu yöntem uygulandığı takdirde, hiç kimse başkalarının kusurunu görüp kendi kusurunu görmeme gafletine düşmez. Bu yöntem aynı zamanda, kusurların mahiyeti hakkında bilgi vermek suretiyle de insanı etkiler; eğiticidir. Çünkü, insan başkasında gördüğü kusurlardan iğrenir. Bu kusurların kendi şahsında da aynı iğrençlikte olduğunu öğrenince ürperir ve onları bulup gidermeye çalışır.
Lokman Hâkim'e, "Bu güzel ahlâkı kimden öğrendin?" diye sormuşlar; kendisi, "Onları ahlâksızlardan öğrendim. Çünkü bunların bir ahlâksızlığını gördükçe, ondan iğrendim ve bu tepkinin verdiği kuvvetle ondan uzak durdum." demiştir.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi