![]() |
#31 |
![]() -video yüklenemedi
Konu NaLan- tarafından (05-05-2012 Saat 17:28 ) değiştirilmiştir.. Sebep: video yüklenmedi |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#32 |
![]() http://www.youtube.com/watch?v=0b54EPQAn2E
http://www.youtube.com/watch?v=xw516...eature=related İRAN ANALİZ ÖZEL / Şarkul Avsat Gazetesinden Halid Mahmut’un İran’daki Sünni toplumun önde gelen dini şahsiyetlerden birisi olan Şeyh Abdulhamit İsmail Zehi ile gerçekleştirdiği röportajı İran Analiz sitesi okurları için özel olarak çevirdik. Nüfusları 15 milyonu geçen Sünnilerin İran’da tek bir resmi merkezleri bile olmadığı, Şii devrim sonrasında haklarının hemen her alanda kısıtlandığı, resmi ve hükümet makam ve mevkilerine atanmadıkları, orduda mevcudiyetlerinin sözkonusu olmadığı, resmi kurumlar aracılığıyla İran’daki Sünnilerin cami, okul ve eğitim merkezlerine ciddi baskılar olduğu gibi kamuoyunda bilinmeyen ve gizlenmeye çalışan çok önemli soruların cevapları… Şeyh Zehi, Zahidan’daki Darul Ulum Üniversitesi rektörü ve aynı şehirdeki Mekki Camisinde Cuma namazlarını kıldırıyor. Bu röportajda kendisi İran’daki Ehli Sünnet vel Cemaat mensuplarının durumu ve bunların İran rejimi ile ilişkileri üzerine konuştu. Bu röportaj Şeyh Abdulhamit’in tüm İranlı Sünnilerin maruz kaldığı sıkı denetimi altında olması nedeniyle aylar sonra ilk defa verdiği röportaj. Kendisi telefonda gazetelere ve medya temsilcilerine verdiği röportajlar noktasında rezervleri var. Bu röportaj e-mail aracılığıyla gerçekleştirildi. Kardeşi geçtiğimiz yıl Belucistan eyaletinde bir Sünni okula yönelik saldırıyı fotoğraflayarak yayımladığı için dört ay hapis cezasına çarptırıldı. S) Halihazırda İran’daki Sünni Müslümanların durumunu nasıl tanımlamaktasınız? C) Devrimden önce Laik Şahlık Rejimi Sünniler ve Şiiler arasında herhangi bir fark görmemekte olup sadece iktidarı devam ettirme derdindeydi. Devlet öğretisi devlet makamlarına atanma veya yerleştirmenin bir parçası gibi işlev görmedi. Sonuçta Sünniler ve Şiiler hükümet makamlarına getirilmede eşit şekildeydi. Sünniler polis güçleri ve aynı zamanda orduda üst düzey makamlara sahip idiler. Bu münasebetle ayrımcılık ve eşitsizlik hususunda kaygılar ve kafa karışıklığı seviyesi oldukça düşük seviye olup neredeyse hissedilmeyecek derecedeydi. Bununla birlikte devrimden sonra Şii öğretisi hakim oldu ve Şii ideologları ülkede kontrolü ele geçirdi. Onlar sadece ideolojiyle ilgilenmekteydiler, bu nedenle de Sünniler farklı problemlerle karşı karşıya geldiler. Şunu tespit etmek gerekir ki geçtiğimiz otuz yıl içinde çeşitli yapılanma ve gelişimle ilgili hususlarda yeni rejim tüm bölgelerde vatandaşlarına eşit hizmetler sundu. Sünniler bu gibi belirli mevzular noktasında sıkıntılı değiller. Asıl endişe duydukları temel mesele şimdi Sünnilerin resmi ve başta gelen makamlara yönelik atamalarda ayrımcılığa tabi tutulmalarıdır. Anayasa resmi devlet doktrini 12 İmam Caferi İslam’ı olarak ve Cumhuriyetin Devlet Başkanını da Şii olması gerektiğini şart koştu. Bu nedenle de Sünniler seçimlerde cumhurbaşkanlığı adaylığı koyamıyor. Anayasa Sünnilerin hükümet makamlarına atanmalarına yasaklamamasına rağmen tek bir Sünni dahi cumhurbaşkanı yardımcısı, bakan, bakan yardımcısı, büyükelçi veya vali olarak hiçbir zaman atanmadı. Daha ilginç olan ise şu; Sünnilerin nüfus olarak çoğunlukta oldukları yerde bile eyaletleirn yönetimine oldukça zor şekilde katılabiliyor. Sünniler cumhurbaşkanlığı makamı, bakanlık veya hükümet makamları için yeterli kalitede olsalar bile düşünceleri ve itikadi esaslarına bağlı olmaları nedeniyle bundan mahrum bırakılıyorlar. Polis güçlerinde istihdam edilmeye gelince, Sünniler devrimi takiben kısa bir süre burada görevlendirildiler. Şimdi Sünnilerin orduda herhangi bir mevcudiyeti sözkonusu değil. Bu ayrımcılık nedeniyle de Sünniler kendilerini dışlanmış, endişeli ve gergin olarak hissetmektedirler. Sünnilerin karşılaştığı ikinci problem itikadi özgürlükle ilgilidir. Anayasanın tüm düşünce mensuplarına özgürlüğü izin vermesine rağmen; eğitim ve itikadi meselerle ilgili olarak Sünnilere baskı uygulayan devlet kurum ve kuruluşları var. Sonuç olarak Sünni hareket mensupları (aktivistler) bazı Sünni bölgelerinde eğitim meseleleriyle ilgili olarak ciddi problemler yaşıyorlar. Yine bazı bölgelerde Sünni çocukları gizli şekilde eğitim görüyor. Sünnilerin ne Tahran’da, İsfahan’da, Kerman’da, Yezd’te ne de Şiilerin yoğunlukta olduğu diğer şehirlerde tek bir camisi bile yok. Bunun yanı sıra Tahran’daki Sünni kardeşlerimizin Cuma namazı kılmaları engelleniyor, son olarak Pakistan elçiliğiyle irtibatlı bir okulda bayram namazları kılmaları engelleniyor. Şu an onlar eğer namaz kılmak isterlerse sadece bunu bazı evlerde yapabiliyorlar. Benzer şekilde sadece birkaç Sünninin yaşadığı diğer büyük şehirlerde onlar Cuma ve bayram namazlarını evlerde kılıyorlar. Bu bağlamda ciddi problemlerle yüz yüzüler. Şiilerin çoğunlukta olduğu şehirlerde yaşayan Sünniler itikadi mevzular açısından tüm diğer Sünnilerden daha az şanslılar. Cami inşaatında, çocuklarının eğitiminde ve diğer dini meselelerde ciddi problemlerle karşı karşıyalar. Devlet yetkililerine sunulan şikayet dosyalarına cevap verilmiyor ve bunlar çözüme kavuşturulmuyor. Son olarak Kültürel Devrim Yüksek Konseyi Sünni dini okullar ve eğitim merkezleri üzerindeki yetkiyi hükümete devretmesi için Sünnileri zorlayan bir karar yayımladı. Bu bağlamda, hükümet Sünni camilerini ve okullarını kontrol etmeye gayret ediyor. Sünniler ise bu durumu bir felaket olarak görmekte olup şimdiye kadar bu karar karşısında ortak hareket ettiler ve kararın yürütülmesi yönündeki önlemlere karşı çıktılar. Devletin bu kararı uygulamada başarılı olması demek tüm ülke genelinde Sünnilerin itikadi özgürlüklerinden mahrum olması anlamına gelecektir. Özetle İran’daki Sünniler iki ana problemle karşı karşıyadırlar: ilki fikri (itikadi) özgürlük, ikincisi ise hükümet ve idari makamlarda eşit şekilde göreve atanmamalarıdır. Kendileri açısından Sünniler hiçbir zaman haklarından vazgeçmediler, hakları barışçıl yollarla denetlemektedirler. İnançlarından dolayı haklarından onları mahrum bırakmayı sona erdirmesi ve meşru haklarını kabul etmesi için hükümetten talepte bulunmaktadırlar. S) İran Hükümeti veya bir resmi makamla ilişkileriniz ne düzeyde? C) Sünnilerin hükümet ile Şura Konseyi Temsilcileri hariç herhangi bir resmi ilişkisi yoktur. Bazen Şii alimler ve Merciler ziyaretlerde bulunuyorlar. Bu esnada kendileriyle Sünnilerin karşılaştığı problemler hakkında konuşuyor, Sünnileri ilgilendiren meselerler karşılıklı görüşlerimizi paylaşıyoruz. S) Reformcular ve Muhafazakarlar arasında devam eden anlaşmazlığa dair sizin konumunuz nedir? C) Mevcut anlaşmazlığının arkasındaki en temel faktör basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, siyasi partiler özgürlüğü, siyasi bileşenler ve diğer yasal haklar gibi anayasa tarafından garanti altına alınan özgürlüklerin eksikliğidir. Devam eden anlaşmazlık hem mezkur meseleler hem de son seçimlerin geçerliliği ile ilgilidir. Anlaşmazlığı daha da derinleştiren ülkedeki bir takım diğer sosyal ve siyasal meselelerdir. Eğer hükümet inisiyatif almaz, iktidardaki rejimin yapısını değiştirmez ve ıslahata gitmez ise anlaşmazlığın sonuçları rejimin temelini etkileyecektir. Ancak eğer inisiyatif alınır ve insanların yasal problemlerine cevaplar verilirse o zaman bizler iki taraf arasında bir uzlaşma bekleyebiliriz. Eğer hükümet bu meselelere daha geniş bir vizyon ile uyum sağlayabilirse problemler çözülecek ve rejim de devam edecektir. S) Araplardan veya Müslümanlardan destek alıyor musunuz? C) İranlı Sünniler olarak henüz herhangi bir şekilde ne Araplardan ne de Müslümanlardan bir destek almadık. Fanatik partilerin (Şii muhafazakarlar kast ediliyor) iddia ettikleri ve Sünnilerin Müslüman ve Arap ülkelerden destek aldıkları yönündeki iddialar temelsiz ve asılsızdır. S) Sünniler ile Şiiler arasındaki itikadi anlaşmazlıklar nelerdir? C) İtikadi anlaşmazlıkları fitillemek İslam’ın ve Müslümanların faydasına olmayacaktır. Farklılıklar yüzlerine kapılar kapanan ve siyasi hevesleri engellenenler tarafından yapılmaktadır. İslama ve Müslümanlara karşı şiddetli uluslararası kampanyalar nedeniyle İslam’ın esası son zamanlarda ciddi şekilde tehlikeye atılmıştır. İtikadi anlaşmazlıklardan kaçınmak görevimizdir. (İran Analiz Notu: Hemen hemen tüm Ehli Sünnet vel Cemaat alimlerinin ve önderlerinin tarih boyunca yaptığı ve uyguladığı aklı selim, insaf ve izan ile ortaya koydukları yaklaşım budur. Ne yazık ki bunun karşısında bidat fırkası olan ve tarihte iktidarı ve gücü ele geçirdiği an Rafizi Şii (12 İmam, Caferi) alimlerin, Ayetullahların ve Merciiyyet makamı olanların verdiği fetvalar, ötekileştirici ve yandaşlarına hedef göstererek tasfiye edici söylevleri tüm dünyanın gözleri önünde ortada durmaktadır. Bunun en iyi örneği irananaliz sitesinin açılmasında en büyük etken olan Irak’taki Şii alimler ve Merciiyyet makamlarının takip ettikleri siyaset, dini tavır, fetva ve eylemleridir) S) Akidevi anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak için bazı Arap ve İranlılar arasında yapılan teşebbüsler başarılı oldu mu? C) İran’da ve diğer İslam ülkelerinde düzenlenen konferanslarda alkışlanacak faaliyetlerinin sınırlı olduğunu ve salt propagandadan ibaret kaldığını çok duyduk. Gerçekte onlar elle tutulur gözle görünür bir başarı elde etmiş değillerdir. Bunun delili ise anlaşmazlığı çözmek için ortaya koydukları hedefi başarmada onların hiçbir zaman muvaffak olmamalarıdır. halledilmesi gereken akidevi anlaşmazlıklar halen vardır ve mezkur konferanslar Ümmetin hayrına, faydasına olmamıştır. Onlar İran’daki Sünniler ile Şiileri bir araya getirmemişlerdir, dahası Sünnileri ilgilendiren problemleri de çözmemişlerdir. Eğer bu konferanslar sempati dışında düzenlenmiş olsaydı Ümmete çok daha faydalı olabilirdi. (İran Analiz Notu: İslam tarihi boyunca hiçbir zaman sitemizde onlarcasına yer verdiğimiz Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber (sav), Sahabeler (ra) ve diğer birçok imani mevzuda akidevi olarak tamamen İslami esaslara muhalif, sapkın ve bidat düşünceleri olan Şii mezhebi “Hak” mezhep olarak kabul görmemiştir, görmeyecektir. Aradaki anlaşmazlıklar halledilebilecek türden günlük meseleler olmayıp akaide, yani en temel iman esaslarına dair hususlardır. Bunlar da tıpkı Hıristiyanlık, Yahudilik gibi farklı bir dini algılayış zemini üzerinde durmaktadır.) S) Toplumu etkilemede Mahmut Ahmedinecat’ın cumhurbaşkanlığı ile selefi Muhammed Hatemi arasında bir karşılaştırma yaparsınız? C) Hatemi döneminde siyasi özgürlükler, politik oluşumlar ve ifade özgürlüğü daha fazla korunmaktaydı, İran halkının yaşam standartları daha yüksekti. Röportajın ilk bölümü Kaynak: www.sunni-news.net |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#33 |
![]() ve daha neler var.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#34 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#35 | ||||
![]() Alıntı:
|
|||||
![]() |
![]() |
![]() |
#36 |
![]() Hz Peygamber Veda Hutbesinde Kavmiyyetçiliği Lanetlemiştir..
Milletçilik değil ÜMMETÇİLİK vardır İslamda.. Kafirler ve Münafıklar Dünyayı KANDIRARAK YÖNETİYORLAR.. İran İslam Devletine yapılan bütün SALDIRI ve HAKARETLERİN tıpkısının aynisi Rahmetli Erbakana ve Sayın Erdoğana da ayni zihniyetlerce YAPILDIĞINI UNUTMAYIN.. Suriyede ki TEZGAHIN esas amacı Türkiyenin güçlenmesini ve Nufuz alanını geliştirmesinden rahatsız olan Emperyalist Batının BAASÇILARI kullanarak kurduğu bi TEZGAHTIR.. KAFİR SÖMÜRGECİLER ,MOSSAD-CIA ve onların işbirlikçisi DARBECİLER OYUN TEZGAHLIYORLAR .! DİKKAT. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#37 | ||
![]() @barayev Yanlışın var. Son zamanlarda Ergenekoncular ve Darbeciler, İran'a destek vermeye başladı. Acaba neden ? ODATV'DEN İRAN VE ESAD'A TAM DESTEK! http://www.aktifhaber.com/odatvden-i...ek-478490h.htm Alıntı:
Senin gibi İran şebbihaları da İran progopandası yaparak bunların ekmeğine yağ sürüyor. TÜRKİYE’NİN DOĞUSUNA Şİİ DUVARI ÖRDÜLER http://www.aktifhaber.com/turkiyenin...er-538003h.htm Ayrıca ''Suriye'deki tezgah'' derken ? Mazlum müslümanların, İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı ayaklanmasına ''tezgah'' mı diyorsun sen?! Şu linklerdeki videoları izle de senin büyük bir hararetle savunduğun İran'ın tam destek verdiği Baas güçlerinin yaptığı katliamlardan bazılarını gör!.. Böylece İran'ı desteklemenden dolayı belki insanlığından utanırsın; tabii insanlığın varsa!... http://www.haksozhaber.net/suriyede-...deo-29736h.htm http://pressmedya.com/?aType=haber&ArticleID=8887 http://www.haksozhaber.net/hulada-ka...deo-29884h.htm Alıntı:
İsrail Esad'ın devrilmesini istemiyor! İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilisi tümgeneral Gilad, Esad'ın devrilmesi halinde İsrail'in ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağını açıkladı ![]() Suriye’de meydana gelen isyan ve gösteriler devam ediyor. Arap dünyası başta olmak üzere dünya kamuoyu Suriye’deki olayları yakından takip ederken; İsrail’in tutumu ise dikkat çekiyor. İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad, Suriye’de meydana gelen iç karışıklıklar ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. "ESAD'IN DEVRİLMESİ İSRAİL İÇİN BÜYÜK BİR KRİZE NEDEN OLUR" Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını istiyen Gilad; Beşar Esad rejiminin devrilmesi halinde İsrail’in zor durumda kalacağını ifade etti. Ayrıca Tümgeneral Gilad, Esad’ın devrilmesi halinde Ortadoğu’da bir İslam İmparatorluğu kurulacağını da iddia etti. ![]() İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad GOLAN TEPELERİ YILLARDIR İSRAİL İÇİN EN GÜVENLİ SINIR Suriye ile İsrail arasındaki sınırı ise Golan Tepeleri oluşturuyor. Uzmanlar ise İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki güvenliğe karşı Esad rejimine ses çıkarmadıklarına dikkat çekiyor. Dünya Bülteni / Haber Merkezi ABD'nin Afganistan'ı ve Irak'ı işgalinde ABD ile işbirliği yaparak müslümanlara ihanet eden İran, şimdi de Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı ayaklanan müslümanlara destek vermek yerine , İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine ve ALLAH düşmanı Beşşar Esed kafirine destek vererek müslümanlara ihanet ediyor. ABD'den Şia fitnesine destek ! ABD'nin de el altından , sinsice İran Şia Cumhuriyeti'ni desteklediğini biliyoruz. Sünni Taliban'ı devirmek için Afganistan'a , Irak'ta da İran destekli bir şii devleti kurmak için Irak'a giren ABD, İran ile de danışıklı bir şekilde laf dalaşı yaparak İran'ın popülaritesini arttırmaktadır. Konu Özgür Suriye tarafından (05-27-2012 Saat 05:39 ) değiştirilmiştir.. |
|||
![]() |
![]() |
![]() |
#38 |
![]() Müslüman Katliamına Destek Olan “İran İslam Cumhuriyeti!” Türkiye’de İran İslam devriminden kalma, İran’ı hala doğru okuyamayan bir nesil var ve bunlar İslami duyarlılıkla İran’ı savunmaya devam ediyorlar. İran’daki devrimin İslam’la pek alakasının kalmadığının, devrimin “İslam” tarafının tedavülden kalkıp,“devrim” tarafının bizdeki Kemalizm’e benzer otoriter bir rejim olarak sürdürülmeye çalışıldığının farkında değiller. İran’a dokunan yazı ve yorumlarda bazı “Kek Müslümanlar” ümmet bilincinden girip İslam birliğinden çıkıyorlar ve İran’ı müdafaa yarışına giriyorlar. İran destekli son Suriye katliamlarına rağmen hala İran’ı müdafaa edenler olacak mı bilmiyorum. Şia propagandasına maruz kalanlara ve Şiilik eğilimi taşıyanlara sözüm yok. Ama ortalama ve samimi Sünni Müslümanlardan da bu ağa takılanlar ve İslam adına İran’ı müdafaa edenler az çıkmıyor. 30 yıl sonra Suriye ordusu Hama’da ve yeni bir katliama daha imza atıyor. Aylardır zalim Baasçı, Nusayri rejimi tarafından kuşatma altında tutulan Hama’ya dün tam teçhizatlı ordular girdiler ve şehri tekrar kana buladılar. Tanklar rastgele evlere, mahallelere ateş etti. İnsanlar kan revan içinde kaldı; yüzlerce ölü var. 21. Yüzyılda dünya ve Türkiye bu manzarayı sadece seyrediyor. Hama’nın derdi ne? Hama kökenlerinde Türkmenlik olan Araplaşmış samimi, Sünni duyarlı Müslümanların yaşadığı, zulme başkaldıran bir kent. Hama’lıların tek suçu Müslüman olmak, İslam’ı yaşamak ve %10’la %90’a hükmeden Esad diktatörlüğüne boyun eğmemek. Tanklar Hama’ya bu nedenle girdi. Rejime, orduya, devlete hükmeden Nusayriler (Nusayri, Nasara’dan “Hristiyancık” anlamına gelir) bu insanları başka değil, Müslüman oldukları ve zulme diklendikleri için öldürüyor. İslamcı(!) İran, Baasçı (Arap milliyetçisi, pozitivist, ateist) Suriye rejiminin arkasında siyaseten durmakla kalmıyor. Katliam yapan Suriye ordusuna bizzat ve aktif destek de veriyor. Peki, bu nasıl bir İslamcılıktır? Bu nasıl Müslümanlıktır? Nusayri, ırkçı, İslam’la alakası olmayan bir rejim hangi İslam, hangi Müslümanlık adına desteklenebilir? İran’ın yaptığı nedir? İran’ın yaptığı bir mezhep dayanışmasıdır. Suriye, Ortadoğu’da İran’ın müttefikidir. Nusayrilerin Şia ile hatta İslam’la uzak-yakın bir alakası olmamasına rağmen, Suriye yönetimi İran yanında ve Şia ekseninde yer aldığından dolayı “İran İslam Cumhuriyeti!” Suriye diktatörlüğünün Müslümanlara karşı işlediği katliamlara göz yummanın ötesinde destek vermekte, kana ortak olmaktadır. Başka? İran’ın yaptığı Türkiye karşıtlığıdır. Türkiye’deki “Kek Müslümanların” basireti bu konuda bağlanmış olabilir; ancak İran, Türkiye söz konusu olduğunda Müslümanlığı, İslam’ı bir yana bırakır ve Türkiye’ye verebileceği zararın azamisini vermeye çalışır. Tarih buna şahittir. Türkiye, Suriye konusunda biraz sesini yükseltince, geçen aylarda bunu bir defa daha yakından görmüş; İran’ın tehdidine maruz kalmıştır. İran Suriye rejimiyle işbirliği yaparak Türkiye’yi kuşatmaktadır. Zira Irak Şiileşmiştir ve şu anda İran’ın tabii müttefikidir. Suriye ve Lübnan’ı da bu pakta kattığınızda Türkiye’nin doğudan ve güneyden İran tarafından kuşatıldığını görürsünüz. Ama ne hükümet, ne de “kek Müslümanlar” bunu görmeye hazır değillerdir. Türkiye’yi kuşatmak ve Türkiye’ye zarar vermek İran’ın temel, tarihi politikasıdır. Bu politikasını takiyye ile iyi perdelediğinden, bizimkilerde kandırılmaya hazır ve yatkın olduklarından İran’ın gerçek niyetleri devletlûlarımızca sezilememekte, gerekli tedbirler alınamamaktadır. İran’ın bir başka derdi de Sünni karşıtlığıdır. İran İslam coğrafyasında Şii bir eksen oluşturmakla ve kendisine paktlar kurmakla meşguldür. Bu konuda İran ABD-İsrail’in desteğiyle ciddi mesafe almıştır; Irak Şiileşmiştir. Yüzde 90’ı Sünni olmasına rağmen Nusayri yönetimi sayesinde Suriye Şii eksende tutulmaktadır. İran Lübnan’da Hizbullah üzerinden etkinlik kurmaktadır. Pakistan ve Afganistan’da yine ABD-İsrail desteğiyle Şiiler ciddi mevzi ve üstünlük kazanmışlar, yönetimde etkin olmuşlardır. İran, batılılara, ecnebilere değil, ama Türkiye dâhil Müslümanlara Şii misyonerliği yapmaktadır. Batının tersinden katkısıyla İran, İslam dünyasında “batıya kafa tutan kahraman!” havasıyla sempati toplamakta, hızla (Müslümanlar arasında!) Şiiliği yaymaktadır. Bu gün İran’ın İslam tarafı kalmamıştır. İçi boş, kof bir hale gelmiştir. Bizde Kemalizm ne kadar toplumsal tabana, desteğe sahipse, ne kadar etkinse İran’da İslam devrimi o kadar etkindir. Ama İran’ın yeni misyonu zaten İslam’ı yaymak filan değildir. İran’ın misyonu,“İslam” etiketini kullanarak Müslüman kitleler üzerindeki etkinliğini artırmak, Şiiliği yayarak siyasi güç ve hâkimiyet alanını genişletmektir. İran’ın Suriye’de Müslüman kıyımına destek vermesini ancak bu pencereden bakarsanız anlamlandırabilirsiniz. İran, İslam rejimi deforme olduğu için bunu yapıyor değil. İran devrimi, başlangıcından itibaren sakat doğmuş, yukarıda saydığımız hedefler gözeterek yaptırılmış bir devrimdir. Zira daha devrimin 3. yılında, yani 1982 Hafız Esad’ın Hama-Humus’ta 60-80.000 Müslüman’ı katlettiği dönemde, İran, Suriye rejimine ses çıkarmamış, destek olmuştu. “İran sonradan değişti” argümanının altı boştur. 21. yüzyılda ateist, diktatör, Nusayri Suriye rejimi katliam yapıyor, kan akıtıyor. Bir İslam Cumhuriyeti olma ve İslam’ı yayma iddiasındaki İran bu katliama aktif destek veriyor. Bizim İran etkisinde kalmış, radikallik bulaşmış “İslamcı” aydınlar gözlerini yummayı, susmayı tercih ediyorlar. Batının, miadı dolduğundan dolayı tedavülden kaldırdığı kuklası Kaddafi’ye “aslan” kesilen, İslamcı geçmişe sahip, dini duyarlılığı yüksek hükümetimiz, Başbakanımız, Esad’a karşı oldukça ılımlı ve olumlu yaklaşıyor. İsrail’e kafa tutan AKP, Suriye’ye ve Suriye’deki katliama sırt dönüyor!…. Batı mı? Onlar inançlı, Müslüman insanların kırılmasından, katledilmesinden ancak memnun olur. Sadece dünya kamuoyuna karşı bir şey yapıyor görünürler…. Yusuf Gezgin - 1 Ağustos 2011 Not: Yusuf Gezgin bu yazıyı Ak Parti, Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı açıkça tavır almadan önce yazmıştır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#39 |
![]() Ey Müslüman FİTNECİLERİN ve Ümmeti FESADA düşürmek ve Mezhep SAVAŞI çıkartma üzerinden İslam Coğrafyasını GÜÇSÜZLEŞTİRMEYE çalışanlara asla KANMA ve Düzenbazların Düzenini YIKALIM.
Kuran-ı Kerimde Mezhepçilik asla yoktur İslamda Üstünlük TAKVA iledir.... Mezheplerin HEPSİNE SAYGILI OLALIM ama FİTNEYE ALET ETMEYELİM |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|