![]() |
#31 |
![]() Bu Şam bütün Zalimleri, Bütün küfür ehlininin belini kırar !!! görünmekte...! Zamanıda gelmedi değil hani...!
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#32 | |
![]() Alıntı:
Olaylar, sahislar, siyasi tarih ve objektif bir analiz olmadiktan sonra ve kavram kargasasinin had safhada oldugu bir ortamda verimlilik alamayacagimizi fark ettim.... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#33 |
![]() senin düşüncen ama bunlar gerçek !
tanzimat manzimat sonra padişahların güçsüzlüğünü sonra ikide bir alt edilmelerini alt edilmese dahi evleriden çıkamamalarını alıp buraya kopyalamanında bir anlamı yok ! osmanlının son demlerde ne halde olduğunu tüm dünya biliyor ama siz yok diyorsanız sizin keyfiniz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#34 |
![]() Sana yalnizca bir tavsiye....
Hasta adam diye tabir ettikleri Osmanli devletinin, hem ic ve hemde dis hainliklere ragmen, 33 yil boyunca Sultan 2. Abdulhamid'in saltanati okumani ve okuduklarini objektif olarak algilamani tavsiye ederim. Dünya tarihinde en muhtesem hafiye teskilatina sahip olan Abdulhamid mi evden cikamamis acaba? Kimse yapilan hatalari inkar etmiyor. Fakat görmedigin bir gercek var... hain kadrolara ve dis mihraklara ragmen osmanli tüm varligiyla devlet olarak islami doktirinlerle yönetilmis, öyle veya böyle nizami alem icin mücadele etmisitir... Tanzimat olsun, ittihati terakki idaresi olsun devleti zayiflatmis ve hatta cökertmistir ama asla bir baska devletin piyonu haline getirememistir....hele yardakcisi hic olmamistir. Sana defaalarca sordum...hangi devletin piyonlugunu yapmis ve hangi devletin yardakcisi olmus? Tanzimat dönemi osmanliya agir darbeler vurmustur. Maddi külfet yüklemistir...disa borclanma sürecine sokmustur... Fakat hicbir padisah biz borcluyuz diyerek ne vatanini nede haysiyetini, nede ilkesini satmamistir....istisnalar var elbette....ama geneli budur. Osmanliyi cumhuriyetle kiyaslayamazsin...cünkü cumhuriyet rejimi tamamen din, örf ve ananelere ters olan yepyeni bir sistemi inkilaplar yoluyla zorunlu kilmistir. Fakat Osmanlida en asiri reformlar bile kanunla halka dayatilmamistir...kaldiki defalarca söyledim osmanlida kanuni mecelle yürürlükteydi...ayrica makami hilafet yürürlükteydi. Yani hatasiyla bile olsa osmanli son dönemlerinde cumhuriyetten alisik oldugunuz o yardakciligi ve senin deyiminle piyonculugu yapmamistir.... Bunun sayisiz örneklerini verebilirim sana ama daha fazla yazmayida acikcasi artik gerekli bulmuyorum. Yinede, Yapti diyorsan... hangi devletin piyonuydu ve kimlere yardakcilik yapti ve hangi padisahlar bu yardakciliga göz yumdu anlatta bilelim. Aydinlanmis oluruz.... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#35 |
![]() Allah neiye herşeyi kişi veya bir padişaha bağlıyorsun ! ikide bindirilip indirilen benim babam değildi her halde. ! abdulhamit bir adamdır eğerki onun elinden gelseydi o duruma yada bu duruma düşmezdi osmanlı osmanlının son dönemleri parlak değilll
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#36 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#37 |
![]() TC Hükümeti Başbakanı İran Devlet adamlarından EVET BİN kere daha Akıllı ve Basiret sahibidir...
Ben İran İslam Devriminden yanayımdır ve Sayın Başbakanım Erdoğanın yanındayımdır... İran Devlet adamlarının dilerim ki Sayın Başbakanımız Erdoğanın sözlerine kulak verirler ve istişare yaparlar.. Suriyedeki Tezgahın arkasında Türkiyenin Ekonomik ve Siyasi olarak ( Türkiyenin askeri gücü yoktur) Güçlenmesinden ve İranın Askeri Güç olarak Kuvvet bulmasından KORKANLAR ( ABD,AB ve İsrail) ve onların işbirlikçisi ETÖ cü,DARBECİ, ve piyonları terör örgütleri vardır |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#38 |
![]() @barayev Şia Devrimi'ni ''İslam Devrimi'' diye mi pazarlamaya çalışıyorsun ? ALLAH'a şükür; ben İran Şia Devrimi'nden yana değilim. ABD'nin Afganistan'ı ve Irak'ı işgalinde ABD ile işbirliği yaparak müslümanlara ihanet eden İran, şimdi de Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı ayaklanan müslümanlara destek vermek yerine , İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine ve ALLAH düşmanı Beşşar Esed kafirine destek vererek müslümanlara ihanet ediyor. ABD'nin de el altından , sinsice İran Şia Cumhuriyeti'ni desteklediğini biliyoruz. Sünni Taliban'ı devirmek için Afganistan'a , Irak'ta da İran destekli bir şii devleti kurmak için Irak'a giren ABD, İran ile de danışıklı bir şekilde laf dalaşı yaparak İran'ın popülaritesini arttırmaktadır. ''Suriye'deki tezgah'' derken ? Mazlum müslümanların, İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı ayaklanmasına ''tezgah'' mı diyorsun sen?! Şu linklerdeki videoları izle de senin büyük bir hararetle savunduğun İran'ın tam destek verdiği Baas güçlerinin yaptığı katliamlardan bazılarını gör!.. Böylece İran'ı desteklemenden dolayı belki insanlığından utanırsın; tabii insanlığın varsa!... http://www.haksozhaber.net/suriyede-...deo-29736h.htm http://pressmedya.com/?aType=haber&ArticleID=8887 http://www.haksozhaber.net/hulada-ka...deo-29884h.htm Başbakan yardımcısı Bülent Arınç: ''İran'dan ses çıkmıyor, adı İran İslam Cumhuriyeti. Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl Müslüman kardeşliği. Sen orada korunmasız insanların öldürülmesi karşısında bir söz söylemeyecek misin? İran'daki Maliki bir söz söylemeyecek misin, Lübnan'daki Mitaki sen bir şey söylemeyecek misin kardeşim? Aralarında başka türlü bir dayanışma var. Bu İslam'da olmayan bir şeydir.'' Siyonist İsrail rejimi de senin çok sevdiğin ve hararetle savunduğun İran rejimi gibi, İsrail'in favori diktatörü olan Beşşar Esed kafirinin devrilmesini istemiyor! İsrail Esad'ın devrilmesini istemiyor! İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilisi tümgeneral Gilad, Esad'ın devrilmesi halinde İsrail'in ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağını açıkladı ![]() Suriye’de meydana gelen isyan ve gösteriler devam ediyor. Arap dünyası başta olmak üzere dünya kamuoyu Suriye’deki olayları yakından takip ederken; İsrail’in tutumu ise dikkat çekiyor. İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad, Suriye’de meydana gelen iç karışıklıklar ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. "ESAD'IN DEVRİLMESİ İSRAİL İÇİN BÜYÜK BİR KRİZE NEDEN OLUR" Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını istiyen Gilad; Beşar Esad rejiminin devrilmesi halinde İsrail’in zor durumda kalacağını ifade etti. Ayrıca Tümgeneral Gilad, Esad’ın devrilmesi halinde Ortadoğu’da bir İslam İmparatorluğu kurulacağını da iddia etti. ![]() İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad GOLAN TEPELERİ YILLARDIR İSRAİL İÇİN EN GÜVENLİ SINIR Suriye ile İsrail arasındaki sınırı ise Golan Tepeleri oluşturuyor. Uzmanlar ise İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki güvenliğe karşı Esad rejimine ses çıkarmadıklarına dikkat çekiyor. Dünya Bülteni / Haber Merkezi Tabii ergenekoncular da... ODATV'DEN İRAN VE ESAD'A TAM DESTEK! http://www.aktifhaber.com/odatvden-i...ek-478490h.htm Konu Özgür Suriye tarafından (05-27-2012 Saat 05:37 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#39 |
![]() İran Sünnilerine yapılan baskılar ya da Şii mezhep faşizmi 16. yüzyıla kadar tamamen Sünni olan, sadece bazı kentlerinde azınlık olarak Şii bir nüfus barındıran İran, bu asırdan sonra Türk ve Sünni asıllı Safeviye hükümetinin siyasi birtakım gailelerle mezhep değiştirmesi ve Osmanlı karşısındaki tutumuyla tarih sahnesindeki yerini almış olmakla birlikte genel olarak İran "cihadı olmayan İslam topluluğu" nitelemesine mâsadak olmuştur. İran coğrafyasında yaşayan Sünni topluluklar, 16. asırdan sonra yavaş yavaş çeşitli baskılar ve zulümler neticesinde İran sınırlarına hatta bu sınırların dışına yerleşmek zorunda kalmışlardır. Bugünkü Türkmenistan sınırında yaşayan yaklaşık iki milyon Sünni Türkmen, Pakistan-Afganistan sınırında yaşayan dört milyon Sünni Beluçi, sayıları birkaç milyonu bulan Basra Körfezi kıyılarında yaşayan Sünni Arap, yedi milyon civarında Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Senendeç Sünnileri, Kirmanşah, Hemedan Sünnileri, Urumiye ve civarında yaşayan yaklaşık beş yüz bin Türk asıllı Sünni, Taliş ve Astara tarafında yaşayan birkaç yüz bin Türk Sünni ciddi baskılar altında bulunmaktadırlar. İran içi muhalefeti daima kendi dünyalarının problemleriyle meşguldür ve asla Sünnilerin problemleriyle ilgilenmezler. Bunun gibi meselelerle ilgilenmek devrim düşmanlığı ve bölücülük olarak addedilir, dolayısıyla kimse buna cüret edemez. Sünniler, adeta 1979 İslam devriminden bugüne milli bir tehdit olarak algılanmış, faaliyetleri sürekli tarassut altında tutulmuş, Sünni olmaları dolayısıyla İslam dışı, kültürsüz, medeniyetsiz olarak tavsif edilmiş ve Şii İran halkına böyle anlatılmıştır. Bugün İran sınırları içinde yaşayan hatırı sayılır bir nüfusa (on beş milyon) sahip olan Sünni toplulukların bazı problemlerinden bahsedeceğiz. Görülecektir ki, İran'da bugün itibarıyla ciddi bir "Şii mezhep faşizmi" yaşanmaktadır. İran'da yaşayan Sünniler, yeni doğan çocuklarına istedikleri ismi koyamazlar, nüfus idaresinde bir isimler kitabı bulunmaktadır, bu kitapta bulunan isimlerin dışında isim konulmaz. Mesela, İran'da Ebubekir, Ömer, Osman, Ayşe isimleri hiç yoktur. Bu isimleri nüfus idaresi nüfus cüzdanına kaydetmez. Hatta meşhur İran şairi Ömer Hayyam dahi Hayyam olarak seslendirilir. Sünniler askerlik hizmetine alınır fakat Sünni kökenli rütbeli asker asla bulunmaz. Hemen hemen bütün idari ve istihdam formlarında "Sünni misiniz? Şii misiniz?" sorusu mutlaka bulunur. Sünni kaynak kitaplarının basımı serbest değildir. Sünni bölgelerde okullarda okutulan din dersleri Şii akidesi üzerinedir. Sünnilikle alakalı çok az bilgi verilir. Birkaç yıl önce alınan siyasi bir kararla Sünnilere ait dini medreselerde dini liderin (Velayet-i Fakih) Şii bir temsilcisi bulunacak ve elinde fevkalade yetkiler olacaktır. İstediğini atayıp istediğini azledebilecek. Sünnilerin şimdilik karşı çıktığı bu uygulama çerçevesinde Şii akidesine ait ilimler bu medreselerde mutlaka okutulacaktır. Senede bir hafta "vahdet haftası" olarak kutlanan İran'da slogandan öteye gitmeyen bu faaliyet aslında Sünnileri Şiiliğe davettir. Vahdet yani hepiniz Şiilik temelinde birleşin problem çözülsün. Bugün İran hükümetinde Sünni bir bakan yoktur. Halk seçtiği için mecburen mecliste milletvekili vardır. Sünni medrese ve camilere devletin asla desteği yoktur. Sünni toplulukların himmet ve gayreti ile faaliyet göstermektedirler. Yakın tarihte Meşhed ve Bojnurd şehirlerinde çeşitli bahanelerle Sünnilerce kullanılan iki cami devlet tarafından yıkılmıştır. Başkent Tahran'da 2 milyon Sünni yaşamasına rağmen Sünnilerin cuma namazı kılacak bir camileri bulunmamaktadır. Hatta Tahran Sünnilerinin cuma namazı kılmak için gittikleri önce Pakistan Elçilik Okulu ve daha sonra Endonezya elçiliğinde kılınan cuma namazlarının yasaklanması, baskının keyfiyetini göstermektedir. Tahran'da birçok kilise bulunmasına rağmen Sünni caminin olmaması çok gariptir. İran'da Sünni âlimlerin bir araya gelmeleri engellenmektedir. Ülke içi ve dışı seyahatlerini rahatça gerçekleştirememektedirler. Bazen TV-radyo-gazete ve mecmualarda ehl-i sünnetin büyükleri kötülenmektedir. Hz. Ayşe'ye açıkça saldırıldığı çokça vakidir. "Müslüman mısınız? Sünni misiniz?" sorusu çok normaldir. Ehl-i sünnet, genel olarak ehl-i dalalet olarak bilinir. Hz. Ömer'i şehid eden Ebu Lolo'ya "Baba Lolo" diyen Şiiler, ehl-i sünneti rencide edecek şekilde yakın zamana kadar Ebu Lolo'nun İsfahan yakınlarındaki Kaşan şehrinde bulunan mezarını ziyaret ederlerdi. Hz. Ömer'in şehadet yıldönümünde Ceşn-i Ömer Koşi (Ömer öldürme merasimi) tertip ederek o pâk dâmen hazretin bir heykel veya suretini yaparak üzerine pis şeyler atarlar. Bugün hâlâ Tahran'ın güneyinde ve ülkenin çeşitli yerlerinde maalesef bu merasimler yapılır. Sünnilerin oturduğu bölgelerde vazife yapan idari amirlerin hemen hepsi Şii'dir. Sünnilere asla böyle makamlar verilmez. Sünnilere ait TV-radyo-gazete ve mecmua bulunmamaktadır. Mezhep değiştiren, yani Şii olan Sünnilere makam ve mevkiler verilmektedir. Sünnilerin geleneksel kıyafetleri okullarda yasaklanmıştır, tek tip üniforma giydirilmektedir. Sünnilerin kendi dilleri okullarda okutulmamaktadır (Azerice, Türkmence, Taliş dili, Kürtçe, Beluçi). Akidesi gereği vaazlarda konuşan Sünni ulema cezalandırılmaktadır. Yakın zamanda Hayrşahi Beluç ve Eyüb Genci, ciddi işkencelere maruz kalmıştır. İranşehr'de Sünni ulema, birtakım isnatlarla idam edilmiştir. Sünniler arasında revaçta olan tasavvuf, İran'da yasaktır. Şiilerin sevdikleri din büyüklerini ehl-i sünnet sever fakat ehl-i sünnetin sevdiklerine Şiiler saygı dahi göstermezler. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Muaviye ve Hz. Ayşe'nin adları anıldığında "lanetullahi aleyh" (Allah'ın laneti üzerine olsun) derler. Dr. Ali Şeriati, yaptığı araştırmalar neticesinde ehl-i sünnete uygulanan haksız birtakım söylemlerin doğru olmadığını söyleyince Şii İranlılar tarafından Sünni olarak suçlanmıştır. Yakın zamana kadar Dr. Ali Şeriati'nin kitapları İran'da sansürlü olarak yayımlanmaktaydı. Suriye, Lübnan, Irak, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan gibi ülkelerde yaşayan Şiilerin her türlü hakkını savunmayı kendine ödev bilen İran acaba kendi ülkesinde yaşayan Sünnilerin sahipsiz olduğunu düşündüğünden dolayı mı böylesine acımasızca davranmaktadır? İslam dininin hak ve adalet anlayışı bu mudur? Yoksa İran Şiilerinin tarihi bir tatmin hamlesi midir? Bilindiği gibi İran'ın hiçbir zaman Bosna, Çeçenistan, Keşmir ve Uygur'da yaşayan Müslümanların uğradıkları haksızlıklara ve zulümlere karşı Müslümanca bir tavrı olmamıştır. Niçin? Çünkü Bosna'da Avrupalılarla, Çeçenistan'da Rusya, Keşmir'de Hindistan ve Uygur'da Çin ile karşı karşıya gelmek istememiştir ve adları anılan coğrafyada yaşayan Müslümanlar Sünni'dir. Öyleyse neden Irak ve Filistin ile ilgileniyor? Öncelikle Irak'ta yüksek oranda nüfusu bulunan Şiiler ile gayet muazzam olan ilişkileri ve Şii bir başbakan seçtirebilecek kadar nüfuzlu olması önemli bir husustur. İkincisi, Filistin davasına sahip çıkıyor görünmek ise İsrail ile çatışma zemini oluşturma ve bu çatışma zemininden faydalanmak. Her halükarda, Ortadoğu'daki karışıklık İran'daki rejimin ömrünü uzatan bir vasıtadır. İran'ın nükleer enerji ve İsrail ile çatışmadan başka hiçbir gündemi yoktur. Bu iki unsur elinden alındığı takdirde İran'ın oynadığı oyun sona erecek ve içerideki kavgalarla meşgul olacaktır. İran'da yaşayan Sünnilerin uğradığı haksız baskılar maalesef Türk dış politikasının gündeminde değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. İran'da yaşayan Sünnilerin problemleri Türkiye'nin Tahran büyükelçiliğinde duyulmadığı gibi Ankara'da hiç duyulmuyor. Yukarıda bahsedilen yaşanan problemlerin dışında son zamanlarda şiddetlenen baskılar tahammül sınırlarını aşmıştır. Geçtiğimiz haziran ayında İstanbul'da uluslararası İslam ulemasının toplantısına davet edilen İran Belucistan Eyaleti ve bütün İran Sünnilerinin dini temsilcisi Mevlana Abdülhamit, Türkiye dönüşü Tahran İmam Humeyni Havaalanı'nda gözaltına alındı, sorgulandı, pasaportuna el konularak yurtdışına çıkması yasaklandı. Bunun Türkiye dönüşü yapılması anlamlı. Nasıl ki, Irak, Bahreyn, Kuveyt, BAE, Umman, Yemen, Suudi Arabistan'da yaşayan Şiilerin İran'dan beklentileri varsa İran'da yaşayan on beş milyon Sünni nüfusun da Türkiye'den beklentileri olması çok tabiidir. Aynı zamanda Belucistan eyaletinin merkezi Zahidan şehrinde bulunan İran'ın en büyük Sünni medresesinin de hem üstadı hem de yöneticisi olan Mevlana Abdülhamit ile birlikte İran'dan Türkiye'deki toplantıya gelen diğer kimseler de yine aynı şekilde gözaltına alınmış, sorgulanmış ve pasaportlarına el konularak yurtdışı yasağı getirilmiştir. Türkiye'nin verdiği uluslararası desteği ve krediyi hoyratça kullanan İran, bunlarla yetinmedi. İran Sünnilerinin resmi web sitesi sunnionline.com'un verdiği bazı haberler, durumun vahametini açıkça ortaya koymaktadır. Kürdistan eyaleti Kamyaran şehrinde Cuma Camii, İran devrim ordusu askerleri tarafından muhasara edilerek cuma namazı kılmaya gelenlerin üzerleri aranmak suretiyle tahrik edilmiştir. İran'da yayımlanan Risalet gazetesi, İran Sünnilerinin lideri Mevlana Abdülhamit hakkında yalan bir haber yazarak güya onun "Humeyni Komitesi yardım sandıklarına sadaka atılmaması yönünde bir fetva verdiğini" iddia etmiştir. Bu haber, Mevlana Abdülhamit tarafından tekzip edilmiştir. Zahidan şehrinde genişletilmesi ve yenilenmesi düşünülen caminin para kaynağı sorgulanmak suretiyle bölgedeki Sünni din adamlarına iftira atılmıştır. Zahidan'da bulunan İran Sünnilerinin en büyük dini medresesi olan Daru'l-Ulûm'da müderrislik yapan ve yurtdışı gezilerinde Mevlana Abdülhamit'e eşlik eden ve kendisinin damadı olan Hafız İsmail Mollazehi, gerekçe gösterilmeksizin tutuklanmıştır. Daru'l-Ulum medrese ve camisinin hadimlerinden ve Mevlana Abdülhamit'in ikinci damadı Hacı Abdurrahim de gerekçesiz olarak tutuklanmıştır. Aynı medreseden Hafız Muhammed İslam suikasta uğramıştır. Medrese üstatlarından Mevlevi Emanullah Gumşadzehi, suikasta uğramıştır. Aynı medresede idari işler müdürü Mevlana Ahmet Naruyi gerekçesiz tutuklanmıştır. Dr. Ali Rıza Gafuri - 24.04.2012 - Zaman kaynak ve devamı için: http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...i&haberSayfa=0 http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...i&haberSayfa=1 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#40 |
![]() Türkiye’nin Yeni Ana Muhalefet Partisi: İran ''Fars Haber Ajansı’nın Türkçe yayın yapan bir sitesi var. Orada 2012’de Türkiye ile ilgili çıkmış haberlere bakıyoruz. Aman Allah’ım. Yoksa yanlışlıkla Sözcü gazetesinin sitesine mi girdik?'' ![]() Yıldıray Oğur; Fars Haber Ajansının son 1 yıl içinde yapmış olduğu haberler üzerinden İran’ın AK Parti'ye bakışını değerlendiriyor: Türkiye’nin yeni ana muhalefet partisi: İran Gelin bugün Türkiye’ye komşumuzun gözünden bakalım. İran’ın gözünden. İran’ın iki ajansı var. Biri resmî sıkıcı ajans IRNA. İkincisi yarı resmî Fars Haber Ajansı. Yarı resmî demenin çaktırmadan resmî demek olduğunu tahmin etmişsinizdir. Aslında tam olarak şöyle demek: Esas vermek istediğimiz, içimizden geçen haberler burada ama bunların devletimizi zor durumda bırakmasını da istemiyoruz. O yüzden biz de IRNA’nın değil daha açık sözlü Fars Haber Ajansı’nın gözünden bakalım Türkiye’ye. Fars Haber Ajansı’nın Türkçe yayın yapan bir sitesi var. Orada 2012’de Türkiye ile ilgili çıkmış haberlere bakıyoruz. Aman Allah’ım. Yoksa yanlışlıkla Sözcü gazetesinin sitesine mi girdik? Karşımıza çıkan ilk haberin başlığı “Komşularla sıfır sorun bu mu?”“İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu, ‘Amerika adına, komşularımız Suriye ve İran’la ilişkilerimizi her geçen gün çıkmaza sokan, bu iki ülkeyi Türkiye karşıtı bir safta gören Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı makamında kalamaz. Derhal istifa etmelidir’ dedi.” Okuyalım: Ooo çok sert. Ajansın haberlerini karıştırmaya devam edelim. Başlık: Türk solundan Türkiye’nin Suriye politikasına itiraz. Kimmiş bakalım bu Türk solu: “AKP, Suriye’ye müdahale edilmesini isteyenleri İstanbul’da toplayınca Türkiye’de solcu medya olarak tanınan ‘Aydınlık Gazetesi’ Türkiye solunun bu politikayı benimsemediğini ve tepki verdiklerini yazdı.” Aydınlık’ı yanlış tanıyorlar deyip geçelim. “Türkiye medyasında Davutoğlu ve Gül’ tepki” başlıklı habere bakalım: “Yeniçağ Gazetesi ‘İsyancıları silahlandırma çağrısı!’ başlıklı haber yorumunda olayı şöyle değerlendirdi.” Gerisini okumaya gerek var mı? Memlekette neler neler oluyor, İran ajansı olmazsa haberimiz olmayacak. Saadet Partisi’nin İran ve Suriye konusunda AKP’yi eleştiren açıklamalarını da günü gününe buradan takip edebilirsiniz. Fars Haber Ajansı’nın en büyük ilgiyi gösterdiği parti ise tabii ki CHP. Tanıyanlar varsa bu haberi göstermeden önce limon kolonyasını hazırlasın, ajansın en çok ilgi gösterdiği CHP’lilerin başında da Emine Ülker Tarhan geliyor. Sanmayın ki Fars Haber Ajansı’nda sadece AKP muhaliflerinin haberlerine yer veriliyor. Türkiye ile ilgili haberleri de muhaliflerin susturulduğu Türkiye’de kimsenin cesaret edemeyeceği bir muhalif kafa tutmayla veriyor site. Konu Türkiye’de benzin fiyatları mı. Buyurun: “Dört bir yanında petrol fışkıran komşuları olduğu halde Türkiye’de petrolün fiyatı, Ortadoğu’dan binlerce km. uzaklarda olan ABD’den bile daha pahalı!” Peki, Türkiye ekonomisinin durumu nasıl: “IMF’nin en genç başekonomisti Raghuram Rajan Türkiye ekonomisini değerlendirirken tehlikeli sularda olunduğuna vurgu yaptı.” Murdoch’un Erdoğan’ı ziyareti: “Türkiye medyasının topyekûn Suriye’ye karşı harekete geçirilerek bütün dikkatlerin İsrail’den başka yönlere kaydırıldığı günlerde ABD’li medya patronu Murdoch, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Başbakanlık Merkez Bina’da ziyaret etti. Ziyaretin ardından Erdoğan’ın Suriye konusundaki sert açıklamaları dikkat çekti..” İstanbul’daki Suriye’nin Dostları toplantısı sırasında yapılan bir İsrail’in Gazze saldırısı haberi sahiden çok kötücül: “İsrail rahat nefes alıyor şimdi. İstanbul Esad’a yüklenirken İsrail yine kan kustu.” 4+4+4 haberi peki nasıl yer almış Fars’ta: “Türkiye’de süngü zoruyla dayatılan eğitim bitti. AKP’nin yeni eğitim sisteminin kendi önerileri olduğunu belirten MHP yetkilileri, AKP’yi geç davranmakla suçluyor.” Bense en çok bu haberi sevdim: “Müslüman ülkelerin topraklarını işgal ederek kurulan İsrail Yahudi devletinin kurucusunun Türkiye’deki Yahudilerden olduğu ortaya çıktı! Haberin Türkiye medyasında çok sempatik bir spor ve barış haberi gibi verilmesi de ayrıca dikkat çekici bulundu. Başkalarının vatanlarını işgal ederek ve binlerce mazlum Müslüman’ın kanını dökerek kurulan İsrail’i alelade bir devlet gibi gösteren haberde ‘Galatasaray, kurucusu Davit Ben Gurion’un Galatasaray Lisesi mezunu olması yüzünden İsrail lobisinin de desteğiyle, Türk- Amerikan İş Derneği tarafından 10 günlük kamp için New York’a davet edildi’ denildi..” Komploculukta bizden birkaç kuşak ilerideler. Türkiye’de Başbakanlık önüne patlama haberine attıkları başlığı bakar mısınız: “TÜSİAD tartışmalarından sonra alevlendi.” Peki, durup dururken niye Türkiye’ye Fars Haber Ajansı’nın gözünden baktık? Türkiye solcuları uzun yıllar Sovyetler Birliği’nin bir devlet olduğunu kabul edemedi. O Sovyetlerdi, devleti sönümlendirecek, dünyaya sosyalizmi getirecekti. Böyle kutsi bir amacı olan bir ülke hiç çıkarları, gizli, pis işleri, diplomatik oyunları, istihbarat numaraları olan diğer devletlere benzeyebilir miydi? Sonunda benzediği ortaya çıktı. Ama bizimkiler bunu Sovyet tankları Prag’ı ezerken bile göremedi, Boğaz’dan geçen Sovyet tankerlerine bakıp bakıp dalıp gitti. Şimdi bazı dindarlarımız da İran’a böyle bakıyor. Bütün dünya biraraya gelmiş bu İslam devrimi yapmış mübarek ülkeyle uğraşıyor sanki. Unutmayın: İran bir devlet. Hem de bizim devletimizden daha eski, daha köklü bir devlet. Bu devlet şimdi sırf çıkarları öyle gerektirdiği için bu aralar İsrail’den daha çok Müslüman kanı akıtan Suriye rejimini destekliyor. Ece Temelkuran’ın Hizbullah’ın gazetesinde yazdığı yeni ve cesur bir dünya bu. Bu yeni dünyada bir sonraki Cumhuriyet mitingi Tahran’da düzenlenmesin? Yıldıray Oğur - TARAF http://haksozhaber.net/turkiyenin-ye...ran-28931h.htm Konu Özgür Suriye tarafından (05-27-2012 Saat 04:52 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|