06-24-2009, 18:53 | #51 |
Bu resim çok tartışılacak
Geçen cumartesi protesto gösterilerinde öldürüldüğünde 'şehit' ilan edildi ve kendisi için 40 gün yas tutulacak. Ancak Nida'nın boynundaki 'haç' şeklindeki kolye yeni bir tartışma başlattı
İran'da isyan 13. gününe girerken, 16 yaşındaki İranlı kız Nida'nın hikayesi dünya kamuoyunu meşgul etmeye devam ediyor. Uluslararası haber ajansı AP'nin geçtiği fotoğraflardan biri ise tartışma yarattı. Nida'nın başı açık bir fotoğrafında boynunda 'haç' şeklindeki bir kolye dikkat çekiyor. İsyanın simgesi haline dönüşen 16 yaşındaki genç kız geçen cumartesi günü öldürüldükten sonra 'şehit' ilan edildi. 1979’da Şah’ı deviren Şiilerin yas geleneğine göre Nida için 40 gün yas tutulacak. Şiiler, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinden kalan, 40 günlük yas döngüsünün 3’üncü, 7’nci ve son gününde büyük törenler düzenliyor. Ahmedinejad’ın hileyle cumhurbaşkanlığını kazandığı iddiasıyla düzenlenen protestoların bu yas döngülerinde kitlesel hareketlere dönmesi beklenirken, Devrim Muhafızları şimdiden gözdağı verdi: Her tür gösteri, bastırılacak. |
|
06-24-2009, 19:43 | #52 |
İran seçimlerinin ABD'den görünüşü
Washington'dan yazan Süreyya Seyyahoğlu, ABD yönetiminin görünen penceresinden İran seçimlerini analiz etti. Dünya Bülteni yorumcularından Süreyya Seyhanoğlu İran'daki son olayların Washington'dan nasıl görüldüğünü yazdı. İran'ın özellikle Amerika yerine İngiltereyi suçlaması, bu ülkeyle diplomatik ilişkilerin gerilmesine neden oldu. İran devlet bakış açısının düşman algısını göstermesi açısından son derece ilginç ayrıntılarla dolu analizi... "..... Bu protestolar tüm batı başkentleri için tam anlamıyla sürpriz oldu. Eminim özellikle iki başkent, Londra ve Tel Aviv, tahmin olmasa da büyük bir umutla olayların çıkmasını bekliyor, bunun için çabalıyordu. Ancak bu düzeyde büyük protesto onlar için bile sürpriz oldu. Bu konuda Tahran kadar şaşıran bir başkentin Washington olduğunu da söylemek gerekir. Zira Washington İran'daki olaylardan Tahran'dan sonra en çok zarar gören ikinci başkent oldu. ................... İran'da yaşanan olayların ilk müsebbibi olayları kontrol altına alamayan, sorunu idare edemeyen İran yönetimi. Ancak Tahran'daki güç dengelerine bakıldığında ilk sorumlu olarak Ahmedinejat lehinde seçimlere müdahale etmeye çalışarak eline yüzüne bulaştıran Besiçler oldu. ............... Batılı gözlemcilerin bu yorumlarına rağmen medyada tam tersi bir hava esti ve başta BBC olmak üzere tüm Batı medyası seçimlerde Musavi'nin kazanacağı beklentisini doğurdu. Batı'daki tepkinin bir boyutu iken, bir yandan da Facebook ya da Twitter Devrimi gibi ifadelerle içerideki İranlılar kışkırtıldı. Bu süreçte ise tüm gözler Washington'a çevrildi. ............... Obama yönetimi İran ile bir şekilde masaya oturmayı kendi önceliği olarak zaten ortaya koymuş durumda. Zira Obama'nın güvenik skalasında ilk öncelik Afganistan'daki gerilimin düşürülmesi. Bunun için de İran'ın desteğine ihtiyaç duyuyor. Yine Obama'nın Irak'ta istikrarın devamı için de İran'a ihtiyacı var. Aynı şekilde Rusya'nın enerji yollarının kontrolü ile kurduğu kuşatmayı kırmak ve İran enerji kaynaklarını Avrupa'ya ulaştırmak da Obama için önemli bir konu. Siyasi olarak da Obama'nın Müslüman Dünya'ya açılm projesinin bir parçası İran'la uzlaşmak. Tüm bunlar varken Obama'nın en son isteyeceği şey İran'da kendisinin zor duruma düşürecek bir istikrarsızlıktır. " Dünyabülteni |
|
06-24-2009, 19:44 | #53 |
İşte O Analizin Tamamı...
İran'da kimin oyunu?
İran'daki olayların arkasında, krizi doğru idare edemeyen İranlı yetkililer ile İngiltere ve İsrail var! İran'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından başlayan protestolar sakinleşmeye yüz tuttu. Ancak Şah rejiminin devrilmesinin ardından dünyaya yayılan İran diasporası dünyanın her tarafında görülmedik bir hareketlilik yaşıyor. Adeta işgal sonrası hareketlenen Irak diasporası gibi bir yandan ülke dışında protestolar düzenlerken bir yandan da muhtemel bir geri dünüş için herkes rol kapma savaşında. Sürgünde kabine yarışı tam anlamıyla görmeye değer. Bu kervana en son Washington'da Ulusal Basın Merkezi'nde konuşan devrik İran Şahı Rıza Pehlevi'nin kendisiyle aynı adı taşıyan oğlu da katıldı. EYLEMLER HERKES İÇİN SÜRPRİZ Seçim ertesinde başlayan protestolarla birlikte bir anda gözler bir yandan İran'a bir yandan da Batı ülkelerinin başkentlerine çevrildi. Herkes aynı soruları sormaya başladı: Bu olayların arkasında kim var? Sırayla gidecek olursak, seçim sonrası protestolar ve tepkilerde öncelikli sorumluluk İranlı yetkililerin. Bu protestolar tüm batı başkentleri için tam anlamıyla sürpriz oldu. Eminim özellikle iki başkent, Londra ve Tel Aviv, tahmin olmasa da büyük bir umutla olayların çıkmasını bekliyor, bunun için çabalıyordu. Ancak bu düzeyde büyük protesto onlar için bile sürpriz oldu. Bu konuda Tahran kadar şaşıran bir başkentin Washington olduğunu da söylemek gerekir. Zira Washington İran'daki olaylardan Tahran'dan sonra en çok zarar gören ikinci başkent oldu. Peki olayların sorumlusu olarak kimi görmek gerekir? ASIL SORUMLU İRANLI YETKİLİLER İran'da yaşanan olayların ilk müsebbibi olayları kontrol altına alamayan, sorunu idare edemeyen İran yönetimi. Ancak Tahran'daki güç dengelerine bakıldığında ilk sorumlu olarak Ahmedinejat lehinde seçimlere müdahale etmeye çalışarak eline yüzüne bulaştıran Besiçler oldu. Ahmedinejat'ın zaten rahatlıkla alacağı seçim işgüzarlık neticesinde sorunlu hale gelmiş oldu. İkinci sorumlu ise Rafsancani'nin gerilimi yüksetlmek için kullandığı Musavi oldu. Bu grup da kendi kişisel iktidar mücadeleleri için son derece farkında oldukları seçim sonuçları konusunu kışkırtarak gerilimin artmasına neden oldu. Üçüncü sorumlu kesim olayların idaresini beceremeyen, protestoların büyümesine meydan veren, ilk zamanlardaki kayıtsız tavrıyla hayretler uyandıran İran'daki güvenlik ve siyaset eliti oldu. Bu elit eğer akıllı davranabilseydi, olaylar bu raddeye varmadan engellenebilirdi. İran'daki tüm bu hatalardan sonra başka aktörlerin devreye girmesi ise kaçınılmaz. KÜRESEL PSİKOLOJİK OPERASYON İlk faturayı İran'a kestikten sonra, İran'daki protestoların artmasında uluslararası basının rolü olduğunu atlamamak gerekir. Öncelikle büyük bir kampanya ile İran'da seçimleri Musavi'nin kazanacağı beklentisi yaratıldı. Seçimlerden hemen once yapılan anketlerde sonuçlar Ahmedinejat'ın yüzde 60'ın üzerine oy alacağını gösteriyordu. Hatta gözlemciler adayların yenişememesi durumunda ikinci tura geçilen seçimlerde bu sene doğrudan ikinci tura geçilmiş gibi sonuç alınacağını, ilk turda Musavi ile Ahmedinejat'ın kapışacağını söylüyordu. Bu nedenle de Ahmedinejat'ın geçen seçimlerde ikinci turda Rafsancani'ye karşı aldığı oy oranını tutturacağı söyleniyordu. Batılı gözlemcilerin bu yorumlarına rağmen medyada tam tersi bir hava esti ve başta BBC olmak üzere tüm Batı medyası seçimlerde Musavi'nin kazanacağı beklentisini doğurdu. Batı'daki tepkinin bir boyutu iken, bir yandan da Facebook ya da Twitter Devrimi gibi ifadelerle içerideki İranlılar kışkırtıldı. Bu süreçte ise tüm gözler Washington'a çevrildi. FAİL ABD YÖNETİMİ DEĞİL Ancak İran'daki olayların başlangıcında ABD parmağı aramak büyük oranda yanlış bir yol olur. ABD medyasında etkin, İsrail Lobisi'ne yakın bir çok isim yukarıdaki beklentinin oluşması için çaba sarfetti. Bunu gerek basın yoluyla, gerek düşünce kuruluşları ve konferanslar yoluyla dile getirerek bu beklentinin oluşmasına katkı sağladılar. Ancak tüm bu çabaların ABD'nin resmi politikası olduğunu söylemek doğru olmaz. Yani bu çabalar ABD yönetimine teşmil edilemez. Obama yönetimi İran ile bir şekilde masaya oturmayı kendi önceliği olarak zaten ortaya koymuş durumda. Zira Obama'nın güvenik skalasında ilk öncelik Afganistan'daki gerilimin düşürülmesi. Bunun için de İran'ın desteğine ihtiyaç duyuyor. Yine Obama'nın Irak'ta istikrarın devamı için de İran'a ihtiyacı var. Aynı şekilde Rusya'nın enerji yollarının kontrolü ile kurduğu kuşatmayı kırmak ve İran enerji kaynaklarını Avrupa'ya ulaştırmak da Obama için önemli bir konu. Siyasi olarak da Obama'nın Müslüman Dünya'ya açılm projesinin bir parçası İran'la uzlaşmak. Tüm bunlar varken Obama'nın en son isteyeceği şey İran'da kendisinin zor duruma düşürecek bir istikrarsızlıktır. Sonuçta olan da budur. Bu eylemlerle Obama ve İran Yönetimi karşı karşıya bırakıldı. Obama'nın eylemler boyunca sergilediği genel tavır da temkinini yansıtıyordu. Tahran'ı doğrudan karşısına almamak için özen gösteren Obama dolaylı ifadeler kullandı. Ancak en sonunda tonunu biraz yükseltti ki bu da ABD başkanı'nın öncelikleri ve iç dengeler gözönüne alındığında ihmal edilebilir bir sertlik düzeyidir. İNGİLTERE VE İSRAİL'E DİKKAT! O halde Batı medyasındaki küresel psikolojik savaşın failini başka yerde aramak gerekir. Bu failin kim olduğu eylemlerin sonuçlarına bakıldığında görülebiliyor aslında: İran seçimleri ile birlikte Filistin konusunda geri adım atmayan Netanyahu Yönetimi'nin uzlaşmazlığı ikinci planda kaldı. Tüm radarlar bir anda İran'a çevrildi. Obama görüşmesinden eli boş dönen Netanyahu ne Filistin konusunda ne de İran'a saldırı konusunda bir kazanım elde edemedi. Bu nedenle dikkatin İran'a çevrilmesi Netanyahu'un işine geldi. İkinci olarak da İran'ın en sert tavır koyduğu ülkelere bakmak gerekir. Öncelikle BBC eleştirisi ile başlayan tavrı iki İngiliz diplomatın sınırdışı edilmesi izledi. Bu da İran'ın kendisine hedef olarak İngiltere'yi seçtiğini gösteriyor. EYLEMLER İRAN'A SALDIRIYA HAZIRLIK MI? Peki bu operasyondan beklenen nedir? Operasyondan beklenenin renkli devrim olduğu iddiası tam anlamıyla şaşırtmacadır. Zira her ne kadar medyaya farklı servis yapsalar da bahsi geçen kesimler İran'ın yapısını çok iyi bilir. Bu ülkede renkli devrim hayallerinin işe yaramayacağını da çok iyi bilirler. Bu nedenle asıl hedef ideolojik. Yıllardır İran'da seçim yapıldığı, İran'ın farklı bir cumhuriyet olduğu gerçeğini saklamaya ve İran'ı bir diktatörlük gibi göstermeye çalışanların yaptığı bir operasyon. Akıllara protesto gösterilerini kazımaya çalışanlar, önümüzdeki dönemde İran'a yapılacak muhtemel bir askeri operasyonun Saddam gibi bir diktatöre yapıldığı aldatmacasını yerleştirmek için bu operasyona giriştiler. İran'da seçimlere hile karıştırıldığı iddilarınmı ve "Diktatör'e Ölüm" sloganlarına bir de bu gözle bakmak gerekir. Ahmedinejat'ın diktatör olarak gösterilmesi ABD'den vize alamayan İran'a saldırı için uluslararası meşruiyet yaratma kaygısını taşıyor. Önümüzdeki günlerde artacak gerginlikler bu oyunu net bir şekilde ortaya çıkaracaktır. Süreyya Seyyahoğlu / Washington - Dünya Bülteni |
|
06-24-2009, 21:50 | #54 |
Ne diyim
|
|
06-24-2009, 21:53 | #55 |
Konu yerine taşındı.
Ayrıca açtığımız konuların lütfen kaynağını da belirtelim. Haberler Bölümü Kuralları |
|
06-24-2009, 22:12 | #56 |
çorumda marasta da olayları baslatan silahları dağıtan amerikanlardı ;
iran'da da aynı oyunlar oynanıyor gibi geliyor... insallah onlar bizlerin düştüğü hatalara düşmezler... Allah yardımcıları olsun... |
|
06-26-2009, 10:44 | #57 |
Ahmedinejad Obamaya sert çıktı: İç işlerimize karışma
Ülkeyi siyasi çalkantıya sürükleyen 12 Haziran'daki seçimlerden bu yana kamuoyunun karşısına çıkmayan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, dün ilk kez konuştu. Cumhurbaşkanlığını açık ara farkla yeniden kazanan Ahmedinejad'ın hedefinde, seçim sonuçlarına itiraz eden muhaliflere yönelik baskıları sert bir dille eleştiren ABD Başkanı Barack Obama vardı.
Obama'nın, İran'ın iç işlerine karışmamasını isteyen Ahmedinejad, Obama'nın selefi George Bush'u çağrıştırdığını kaydetti. İran lideri, Obama'nın İran'la ilgili açıklamaları konusunda, "Bay Obama, bunları söyleyerek yanlış yaptı. Bizim merak ettiğimiz, neden böyle bir tuzağa düştüğü ve Bush'un daha önce söylediği şeyleri söylemesi." dedi. Başkan Obama, İranlı yetkililerin protesto gösterilerini haksızca bastırdığını söyleyerek Tahran yönetimini kınamış, ABD'nin eylemleri kışkırttığı iddialarının da "yalan ve saçma olduğunu" ifade etmişti. Dün bir açılışta yaptığı konuşmada bu eleştirilere cevap veren Ahmedinejad, Obama'nın, ABD'nin 30 yıldır diplomatik ilişkisi bulunmayan İran'la diyalog politikasına atıfla, "İran'la bu tonda mı konuşmak istiyorsun? Eğer duruşunuz buysa konuşacak ne kaldı?" diye sordu. Bu türden bir tonun, ikili görüşmelerin başlatılmasına yardımcı olmayacağını söyledi ve Obama'nın, İran halkından özür dilemesini istedi. ABD ise 4 Temmuz bağımsızlık günü kutlamaları için İranlı diplomatlara gönderilen davetiyeleri iptal ettiğini duyurdu. Davetiyeler, otuz yıllık bir aradan sonra, İran'la diplomatik yakınlaşma çabalarının bir parçası olarak gönderilmişti. İran'da cumhurbaşkanı seçiminin adaylarından Mir Hüseyin Musavi, dinî lider Ayetullah Hamaney'in seçimlerin iptal edilmeyeceği restine rağmen itirazlarını sürdürüyor. MUSAVİ: İTİRAZIMI ÇEKMEM İÇİN BASKI YAPILDI Musavi dün internet sitesinde yayımlanan açıklamasında, seçim sonuçlarına yönelik protestoların halkın anayasal hakkı olduğunu belirtti. Halka ulaşmasının "tamamen sınırlandırıldığını" kaydeden Musavi, "kendisine yönelik son baskıların da sonuçlara itirazını geri çekmesi doğrultusunda olduğunu" ifade etti. Yöneticisi olduğu "Kelimeyi Sebz" gazetesinin bu hafta kapatılmasını ve gazete çalışanlarının tutuklanmasını "şiddetle eleştirdiğini" belirten Musavi, "Medya ile yasadışı biçimde karşı karşıya gelmek dış müdahalenin yolunu açar." dedi. Güvenlik güçlerinin Tahran sokaklarında kontrolü ele aldığı İran'da muhaliflere yönelik gözaltıların da sürdüğü iddia edildi. Musavi'nin internet sitesine göre 70 üniversite profesörü gözaltına alındı. Profesörlerin, Musavi ile dün geç saatlerde görüşmesinin ardından tutuklandığı ileri sürüldü; ancak devlete bağlı Fars Haber Ajansı bu iddiayı yalanladı. DIŞ HABERLER SERVİSİ ZAMAN |
|
06-26-2009, 10:56 | #58 |
Ahmedinejad Bey!.. Ülken ve mazlum halklar seninle gurur duyor..Evelallah bunun da üstesinden geleceksiniz..
|
|
06-26-2009, 15:20 | #59 |
Hatemi: Hangi hakla ve yüzle İran'ı eleştiriyorlar!
İran Uzmanlar Meclisi Üyesi Hatemi, ''İnsan hakları ihlallerinde ilk sırada yer alan ABD ve Batı, hangi hakla ve yüzle İran'ın içişlerine karışıyor'' dedi İran Uzmanlar Meclisi Üyesi Ayetullah Ahmed Hatemi, Tahran Üniversitesi bahçesinde verdiği cuma hutbesinde, cumhurbaşkanı seçimi sonrasındaki gelişmeler ile Batılı ülke ve haber ajanslarının seçime ilişkin tutumlarını değerlendirdi. Batı'nın daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimleri de sorgulamak için çok önceden planlar yaptığını belirten Hatemi, ''halkın seçimlere katılımını azaltmak için yapılan propagandaların yüzde 85'lik katılımla boşa çıktığını'' söyledi. Seçim sonrası süreçteki gelişmelerde ABD ve Avrupa ülkeleri ile Batılı kitle iletişim araçlarının doğrudan rolü olduğunu savunan Hatemi, ''yalan yanlış haberler geçen Batılı ajanslara karşı hükümetten daha etkili önlemler almasını'' istedi. Hatemi, Batılı yayın organlarına hitaben, ''Her şey gelip geçecek, ama sizlerin yalan ve yüzsüzlüğü kalıcı olacak'' ifadesini kullandı. "TİMSAH GÖZYAŞLARI DÖKÜYORLAR" Ayetullah Hatemi, seçimlere ilişkin tavırlarından dolayı BM, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ile diğer bazı ülkeleri eleştirdi ve bunları ''timsah gözyaşları dökmekle'' suçladı. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un, ''İran'daki gelişmelerden kaygı duyduğu'' şeklindeki ifadesini değerlendiren Hatemi, Genel Sekreter'e hitaben, ''Gazze Şeridi'nde 400 bebek öldürüldü, niçin endişenizi dile getirmediniz, savunmasız kadınlar katledildi yine mi endişelenmediniz. Afganistan ve Irak'ta her gün insanlar öldürülüyor hala kaygılandığınızı açıklamayacak mısınız'' diye sordu. Hatemi, BM'nin kuruluş amacının aksine halkların değil, zorba güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir araca dönüştüğünü savundu. ''İnsan hakları ihlallerinde ilk sırada yer alan ABD ve Batı, hangi hakla ve yüzle İran'ın içişlerine karışıyor'' diyen Hatemi, ''savaş yıllarında ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa'nın verdiği savaş uçakları ve kimyasal bombalarla Saddam rejiminin İran halkına saldırmasını'' hatırlattı. Batılı ülkelerin, insan hakları ihlali dosyalarının kabarık olduğunu belirten Hatemi, Irak ve diğer yerlerdeki gizli hapishanelerde yapılan işkencelerin unutulmadığını söyledi. Hatemi, ''Batılı ülke liderlerinin çocukça davrandığını ve hala siyasi olgunluğa erişmediklerini'' öne sürdü ve İran'ın tüm haklarını savunacak güçte ve kararlılıkta olduğunu ifade etti. "NİDA'YI KENDİLERİ ÖLDÜRDÜ" Hatemi, dış güçlerle bağlantılı kişi ve grupların yasa dışı gösterilerle ülkeyi istikrarsızlaştırmak istediğini, seçim sonuçlarının sadece bir bahane olduğunu söyledi. Son günlerdeki kargaşaların asıl sorumlularının ABD ve İsrail ile doğrudan bağlantılı olduğunun belirlendiğini kaydeden Hatemi, ''Yargı, bu tahrikçi ve tahripçilere karşı çok sert ve kesin önlemler alsın ki, herkese ibret olsun'' dedi. Hatemi, olaylarda zayiat veren güvenlik güçleri ile gönüllü savunma gücü Besiclere teşekkür etti, ölenler için başsağlığı, yaralılar için geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Gösteriler sırasında öldürülen Nida adlı genç kıza da değinen Hatemi, ''Nida'yı önceden planlanmış bir şekilde kendileri öldürdüler. Olay ara sokakta oldu ve İran aleyhinde kullanmak için bir malzemeye dönüştürdüler'' dedi. Güvenlik güçlerinin, ana caddedeki korsan göstericilere müdahale ettiğini hatırlatan Hatemi, ''olaya ilişkin çekilen görüntülerin asılsız iddiaları boşa çıkardığını'' belirtti. Kaynak: AA |
|
06-26-2009, 15:28 | #60 |
Musevi'nin yardımcısına yurtdışı yasağı
İran devlet televizyonu, Mir Hüseyin Musevi'nin yardımcısı Abulfazl Fatih'in ülkeden ayrılmasına yasak getirildiğini duyurdu. İran devlet televizyonunda yayınlanan haberde, İngiltere'de doktora öğrencisi olan Ebulfazl Fatih'in Londra'ya gitmek üzere ülkeden ayrılmak istediği ancak resmi makamların buna izin vermediği bildirildi. Yarı resmi Fars haber ajansı ise, ilgili mercilerin Fatih'in son protesto eylemleriyle bağlantısını araştırdığını yazdı. 12 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra gerçekleştirilen muhalif gösterilere karşı alınan tedbirler çerçevesinde Musevi'ye ait gazetede çalışan 25 kişi ve seçim kampanyasında görev alan 11 çalışan polis tarafından tutuklanmıştı. Bu arada İranlı yetkililer, yabancı basın kuruluşları adına çalışan gazetecilerin caddelerden haber bildirmesini yasaklayarak, ofislerinde kalmaları talimatı verdi. Kaynak: İha |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|