![]() |
#91 | |
![]() Alıntı:
Benim derdimi anlamış olmana sevindim. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#92 | ||
![]() Alıntı:
kardes biraz empati yapsan sende bizi anlayacaksin..ben basörtüye karsi cikanlari, laiklik elden gidiyor diyenleri cok iyi anliyorum ve gelin sorun neyse konusalim diyorum ama bazilari direkt kestirip ediyor ne diye mi "Türkiye laiktir, laik kalaca" sanki biz uganda dan bahsediyoruz! |
|||
![]() |
![]() |
#93 |
![]() Sorun ne ise konuşulmak istenmedimi daha önce ama ne oldu Cumhurbaşkanlığı adaylığında uzlaşmacı olacağız diyen Recep Tayyip Erdoğan kimseyle görüşmeden yine Abdullah Gül ü çıkarttı.
Vecdi Gönül adaylığı kimseyi bozmazdı ama olmadı işte , neden ? eşi türbanlı değil .. RTE nın istediği ne ? Cumhurbaşkanlığı forsu altında türbanlı fotoğraf. Yav olsun o da olsun ama böyle değil dayatmayla , çoğunluğu kullanmayla değil. Yani samimiyetine inanmamız için bir şey vermediler. Mollanın dizinin dibinde çekilen fotoğraf , camiler kışla minareler süngü , beyaz kefenlerimizi giydik ... şimdi bunlardan sonra bana birşeyler gösterinki inanayım türbanı amacı dışında kullanmadığınızı ... Evet empati yapalım ama karşılıklı ... yukarıdaki yazdıklarımda haklılık payım varmı yokmu ? (hamdi beye teşekkür ederim yokum) ... ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#94 | |
![]() Alıntı:
Bak yine demogoji yapiyorsun..bir siyasetcinin ehil olup, olmadigina bakilir onun esinin basi acik olup, olmadigina birde kim vecdi gönülü istiyor chp ve onun gibi düsünenler peki cogunluk ne istiyor abdullah gül birilerinin keyfi icin ehil oaln kisiden var mi gececektik? basörtülü fotograf seni neden rahatsiz ediyor ki onlarda senin, benim gibi bu ülkenin vatadnasi..ama sizleri anliyorum sizin derdiniz basörtüsü degil kardes sizlerin derdi sizin gibi düsünmeyenlenlerin bu ülkeyi yönetmesi, secimlede onlari altedemediginiz icin habire demogoji, habire baska güclerden medet ummaya gidiyorsunuz.. basbakanimizin okudugu siirin arkasindayiz ;) |
||
![]() |
![]() |
#95 |
![]() Arkadaslar burasi Iranin sirrinini konusmak icin acilmis bir Konu lutfen Konu disina cikmayalim.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#96 | |
![]() Alıntı:
Vecdi Gönül'Den önce bizim gönlümüzün adayı vardı bizde onu seçtik...Hep sizin istekleriniz mi olacak bu ülkede? Yıllardır C. başkanlığıu ve bütün üst kademelerde hep sizin görüşünüzde insanlar vardı hangi birini bize danışarak seçtinizde bugün uzlaşma istiyosunuz? Empati yapmıyosun bence... |
||
![]() |
![]() |
#97 | |
![]() Alıntı:
Ak Parti birinci dönem iktidardayken başörtüsüne serbestlik için bir yasa çıkartsaydı, bunu mutlaka Anayasa Mahkemesine götüren çıkacaktı... Ve mahkemeden nasıl bir karar çıkacağını da hepimiz tahmin edebiliyorduk... Üstelik Genelkurmay Başkanlığı da 27 Nisan bildirisinde tesettürü 'çağ-dışı' ve 'tehdit' olarak nitelendirdiğine göre, böyle bir yasa karşısında suskun kalmayacaktı... CHP’nin ve YÖK’ün de, başörtüsü yasağının kaldırılmasına karşı her türlü mücadelede bulunacağını, kendi beyanlarından biliyorduk... Öyleyse bu sorunun çözülebilmesi için, önce milletçe başörtüsünün okullarda serbest bırakılması gerektiğine dair bir genel kanaat gelişmesi gerekli... Peki Erdoğan, bu konuda her zaman ne dedi? “Bu sorunun çözülmesi için toplumsal mutabakat lazım” dedi. Eleştirilerinizin çelişkili olması ise şurdan kaynaklanmakta: Aynı eleştiriyi yapanlar, Cumhurbaşkanı seçimi konusunda, AK Partiye 'uzlaşı' aramadan, diğer kurumlarla 'uyum' sağlamadan, sadece sandalye çoğunluğuna güvenerek, Cumhurbaşkanı seçmeye kalkmasını eleştiriyor... Bu konuda öyle yapmadı işte... CHP’nin, Anayasa Mahkemesi’nin, YÖK’ün ve muhtemelen TSK’nın tutumlarıyla bir kriz çıkacağını öngördüğü için 'uzlaşı' lazım dedi ve birinci dönem öyle bir uzlaşı olmadığı için, başörtüsü serbestisi yasasını çıkartmadı... Bu sefer de “çoğunluğu vardı, niye yapmadı” diye eleştiriliyor... Bu ne kadar samimi bir tutum sizce? Uzlaşıya bir örnek olarak vermek istedim... Hazır Cumhurbaşkanlığı konusuna değinmişken... Hukuk tekniği açısından sorun şu: Anayasa’nın 96. maddesinde ‘başkaca bir hüküm yoksa’, toplantı yeter sayısının, üye tamsayısının üçte biri (bugünkü toplam vekil sayısı olan 550 itibariyle: 184) olduğu yazmakta. Özel olarak Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 102. maddede ise Cumhurbaşkanı’nın ilk iki turda, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile seçileceği, bu sağlanamazsa üçüncü turda salt çoğunluğun yeteceği, bu da sağlanamazsa (üçüncü turda en çok oy alan iki aday arasında yapılacak olan) dördüncü seçim turunda da salt çoğunluğun yeteceği ve nihayet bunun da gerçekleşmediği takdirde derhal seçimlere gidileceği öngörülmekte... bkz. http://www.tbmm.gov.tr/Anayasa.htm Tartışma, bu özel olarak Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 102. maddenin aynı zamanda toplantı yeter sayısını belirleyip belirlemediği, yani 96. maddedeki ilkeye 'başkaca bir hüküm' olarak istisna teşkil edip etmediğiydi... Düzenlemelerin lafzına bakılacak olursa, 102. madde sadece seçim’den bahsetmekte, toplantı yeter sayısına ilişkin hiç bir ifade içermemektedir. “Fıkrada ‘üçte iki’, ‘gizli oy’ ve ‘seçim’ sözcükleri geçtiğine göre, bunun toplantı için öngörüldüğünü söylemek yorumda isabetsizlik değil, Anayasa’yı yorum yoluyla dolaylı yoldan değiştirmek anlamını taşır.” Bunlar 367 olayını açıklığa kavuşturuyor sanırım.... Bu 367 sayın Abdullah Gül'ün önünü tıkamak için gösterilen bir engelken, bir de uzlaşı konusu var tabi.. Demokrasinin ana mantığı zaten, uzlaşının sağlanamadığı yerde meclis çoğunluğunun karar vermesidir... Elbette ki bu, çoğunluğun azınlık üstünde sınırsız hakimiyet sahibi olduğu anlamına gelmez... Evrensel insan hak ve özgürlüklerini tanıyan anayasalar, çoğunluğun hakimiyetine bazı kısıtlamalar getirir (uç bir örnek vermek gerekirse, mesela meclisin dörtte üçü, hatta tamamı bile gözlük takanlar cezalandırılsın şeklinde bir karar alamaz.) Bunun yanı sıra her anayasa bazı önemli konularda, salt çoğunluk değil, nitelikli çoğunluk talep eder... Örneğin sade yasalar için salt çoğunluk yeterken, anayasayı değiştirmek için, mevcut anayasamız üçte iki çoğunluk aramaktadır.. Uzlaşıya çok fazla önem veren bir hukuk sistemi düşünün... Alınacak her türlü karar için üçte iki, hatta dörtte üç çoğunluk gerekli olsun... Bu sistemde alınan kararlar, toplumun daha fazla oranını temsil ettiğinden şüphesiz temsilde adalet açısından daha üstündür... Fakat bu sistem, zorunlu olarak hantal olur... Alınacak her kararda çok farklı grupların görüşünü bir araya getirmek gerektiğinden, kararlar gecikir, uzlaşı sağlanamadığı durumlarda erken seçim gerekeceğinden devlet yönetimi sürekli kesintilere uğrar... Ayrıca böyle bir sistemde sağlanabilen uzlaşılar da, genelde hiç bir tarafın da tam olarak istemediği, karşılıklı tavizler sonucu ortaya çıkmış ve birbiriyle uyum içerisinde olmayan farklı düzenleme amaçlarını birarada barındıran kararlar olur... Anayasa Mahkemesi’nin 'uzlaşı' vurgusunda ayrıca şöyle bir tutarsızlık yatmaktaydı: 367 nin aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğunu savunan mahkemenin, seçimi iptal ediş sebebi, ilk iki turda bu sayıda oy sağlanamaması değil, bu sayıda vekilin salonda olmamasıdır... Yani ilk iki turda salonda 367 vekil olsaydı, 367 oy alınamamış olsa bile, aday üçüncü turda seçilebilirdi... Buna mahkemenin de, kararı savunanların da hiç bir itirazı yok... Şimdi bir düşünün lütfen: Çoğunluk partisinin adayına karşı olan vekiller eğer meclise girer, mecliste adaya kesinlikle karşı olduklarını açıklar, yüksek sesle itiraz eder, adayı neden istemediklerini uzun uzun anlatır ve her türlü meşru muhalefet enstrümanlarını kullanırsa, aday yine de üçüncü turda seçilebiliyor... Fakat ilk turda üçte bir gibi bir azınlık, salona girmeyiverirse seçim süreci komple durduruluyor... Eğer gerçekten de mahkemenin gerekçesinde öne sürüldüğü gibi, anayasa uzlaşıyı bu denli amaçlıyor ve uzlaşı olmadan Cumhurbaşkanı seçilmesini istemiyorsa, birinci alternatifdeki gibi salondaki azınlığın bütün itirazlarına rağmen niye seçilebilsin? Bu noktada Özal seçiminde de ilk turlarda salonda üçte iki vekilin olmadığını hatırlayalım. Fakat o dönemde, muhalifler sadece bir siyasi protesto olarak toplantıya katılmamış ve bu sebeple seçimi hukuken iptal ettirmek kimsenin aklına dahi gelmemişti... Çünkü böyle bir iptal, o gün de bugün de apaçık mevcut anayasa sistemine aykırıdır... Uzlaşı derken 367 konusuna da girmek zorunda kaldım...Birbiriyle alakalı konular olduklarından laf biraz uzadı... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#98 |
![]() Hay maşallah...Adamı kemalist olduğuna pişman edecek kadar döktürmüşsün...
|
|
![]() |
![]() |
#99 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#100 | |
![]() Alıntı:
2. Laik devlet taraftarı insan dinsizdir. Kemalist dinsizdir. Vs vs .. gibi yaklaşımlar sizin bilinçaltınızda olan böyle olduğunuz konusundaki suçlamaları bize isnad ettiğiniz şeyler. Kimse bunu iddaa etmiyor, ama buraya gelen her Atatürkçü dinsiz olmadığını iddaa ediyor. Ne alakaysa ? 3. Laik devlet dinsiz devlettir. Çünkü "devletin dini olmaz." (bunu ben değil Turgut Akıntürk söylüuor, kendisi maxi laik bir hukukçu) Aksini iddaa edene sorarlar: "Madem laik devlet dinsiz değildir, hangi dindendir?" Bizim de bunu bilmeye hakkımız yok mu ? 4. Bilmem "algılayabildiniz" mi? |
||
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|