AK Gençliğin Buluşma Noktası
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 04-07-2009, 02:17   #1
Kullanıcı Adı
depare
Post İskilipli Atıf Hoca nasıl Tevkif edildi
TEVKİF EDİLİŞ



Sene 1926... Sonbahar... İskilipli Atıf Hoca'nın, Aksaray'da, Lâleli'de, Fethibey caddesinde 1 numaralı evi...



Hoca, ikinci kattaki odasında sedire oturmuş, akşam namazının ezanını bekliyor. Birden yakındaki caminin minaresinden yanık bir ses... Hoca ezanı, içinden, kelimesi kelimesine tekrar ettikten sonra kıbleye dönüyor ve tekbir getirerek namaza giriyor.



Tam o anda zil sesi... Kapı çalınmakta... Atıf Hoca'nın haremi Zahide Hanım kapıda... Dışarıya sesleniyor:



— Kim o?

— Atıf Hoca'yı görmek istiyoruz?

— Hoca namazda...

— Siz kapıyı açın da bekleriz...



Kadın kapıyı açıyor. Kılık ve edaları şüphe verici üç adam... Sivil oldukları halde aynı meslekten olduklarını ihtar eden, üniformaya benzer bir üslûp birliği içindeler... Başlarında, yeni kabul edilmiş bulunan Şapka Kanunumuzun tatbikatına ait (fötr) biçimindeki müstekreh örnekler... Şu, Anadoluluların (foter) dediği nesne...



Meçhul insanlar içeriye girip taşlıkta beklemeye başlıyorlar.



Zahide Hanım yukarıya çıkıp selâm vaziyetinde bulduğu kocasına vaziyeti haber veriyor:



— Aşağıda meymenetsiz suratlı birkaç adam sizi görmek istiyor. Hallerini beğenmedim.



Atıf Hoca, gayet vakarlı, aşağıya inerken, en büyük telâşa, Melâhat isimli biricik kızında şahit oluyor.



Gelenleri gören genç kız fevkalâde ürkmüş, babasına koşmaktadır:



— Baba, kim bunlar? Ne istiyorlar?

— Sakin olun! Heyecana kapılmanın mânası yok... Ben de bilmiyorum gelenleri... Şimdi göreceğim... Ama kaç gündür etrafımda dolanan hafiye kılıklı insanlara bakılırsa herhalde polis...



Atıf Hoca, gayet metin aşağıya inip gelenlerle karşılaşıyor:

— Selâmünaleyküm...

— Aleykümüs-selâm...

— Ne istiyorsunuz?

— Evi arayacağız!

— Siz polis misiniz?

— Evet, Birinci Şube memurlarından.

— Bu hususta resmî bir vesikaya, mahkeme kararına mâlik misiniz?

— Hayır; fakat aldığımız emir böyle!

— Emir kâfi değil... Kanunî selâhiyetinizi tesbit edici bir vesika lâzım... Ama buyurun, hakkımı aramıyorum, her tarafı arayabilirsiniz!..



Memurlar üst kata çıkarak Atıf Hoca'nın kütüphanesine giriyorlar. Hoca, kendilerini, rahat iş görmeleri için yalnız bırakıyor ve yatak odasına çekiliyor. Memurlar, girdikleri kütüphane odasında tavana kadar yükselen kitap raflarına atılıyor ve tek tek kitapları elden geçirmeye başlıyorlar. Yazı masasının da üstü ve gözleri en küçük kâğıt parçasına kadar eleniyor ve zavallı din adamının yıllardır en titiz emekle nizamladığı oda, yangın yerine döndürülüyor.



Manzarayı kapı aralığından takip eden kızı Melâhat, birdenbire yere düşüp bayılıyor. Atıf Hoca bir taraftan kızını ayıltmağa çalışırken, öbür taraftan da haremine, misafirlere kahve pişirmesini tembihlemeyi ihmal etmiyor.



Zahide Hanım nefretle haykırıyor:



— Aman efendi, evimizi basanlara bir de kahve mi ikram edeceğiz?



Atıf Hoca'nın cevabı:



— Ziyanı yok hanım, onlar da insan ve müslüman. Ne yapsınlar, emir kulu onlar...

Kahveler pişirilip getiriliyor. Atıf Hoca onları memurlara eliyle ikram ediyor.

Evin aranması gecenin geç vaktine kadar sürdü. İş bittikten sonra polis ekibinin şefi Hoca'ya şöyle hitap etti:



— İşimiz bitti Hoca Efendi, alacaklarımızı aldık. Şimdi iş sizi Müdüriyete götürmeye kaldı!

Haremi ve kızı birer çığlık sesi çıkarırken Hoca'da çarpıcı bir vekâr ve tevekkül:



— Buraya kadar mı emir aldınız?



— Evet, Hocam!



— Elinizde, tabiî bir tevkif müzekkeresi de yok!..



— Dedik ya, emir böyle... Hem biz sizi tevkif etmiyoruz ki... Beş dakika için Müdüriyete kadar gelip birkaç tesbitten sonra evinize döneceksiniz!



— Öyle olsun, diyor Hoca; kapınıza kadar da gidelim. Buyurun!..

Hoca, başına sarıklı fesini ve sırtına latasını geçirirken, kadınlar hıçkıra hıçkıra ağlamaktadır. Melâhat, babasına sarılmış, haykırmakta:



— Baba beni kimlere bırakıp da gidiyorsun)?



— Seni Allah'a emanet ediyorum... Allah'ın kaderine baş eğmeyi biliniz!

Atıf Hoca'nın darağacında şehid oluşundan bir müddet sonra bütün bu tevkif tablosunu çizen Melâhat Hanım:



— Babamı, diyor, işte bu son görüşümdü.



Atıf Hoca'yı Müdüriyette bir hücreye tıkıyorlar. Penceresi tepeden avlu tarafına açılan boş ve pis bir oda... İçinde (banko) dedikleri tahta bir sıradan başka eşya yok...



Memurlar:



— Şimdi çağırılırsınız! İşin biter, evine dönersin! Diyerek Atıf Hoca'yı diri diri mezara gömmüşlerdir.



Ne soran, ne arayan, ne de hesaba çeken... Fakat Atıf Hoca'yı en çok üzen şey, bütün bunlar değil de, namazlarını kaybetmek kaygısı... O gece yatsıyı kaçırmamak için abdest almak üzere kapısını vurup izin almak istediği halde kendisine ses veren olmuyor. Sabah namazı için de aynı şey... Bu Çin işkencesine benzer vaziyet karşısında Hoca'nın çektiği acıyı hayal edebilmek lâzım... Ne evinde suç belirtici bir şey bulunabilmiş, ne de suçunun ne olduğuna dair bir itham karşısında kalmıştır.



Sabahleyin Zahide Hanım Müdüriyette:.



— Kocamı görmek istiyorum!



— Hayır, diyorlar; göremezsin!.. Hiç kimseyle temas edemez! Yasak!..



Bu manzara karşısında içi burkulan bir polis memuru dayanamıyor ve Zahide Hanım'a:



— Bir dakika, hanım, diyor; ben gidip Hocayla görüşeyim, bir isteği veya diyeceği olup olmadığını size haber vereyim!



Memur gidip geliyor:



— Cevabı şu: İyiyim merak etmesinler, Allah'a bağlansınlar! Bana yalnız bir yatak göndersinler! Başka bir ihtiyacım yok!..



Kadıncağız koşa koşa evine gidiyor; iman renkli ve İslâm kokulu, bembeyaz ve misk gibi çarşaflarla kalın bir şilte çekip, Müdüriyete getiriyor ve polis âmirine yalvarıyor:



— Yanınızda bir dakika, bir dakikacık, görmeme izin vermez misiniz bizim efendiyi?



— Hayır, diyorlar; göremezsiniz!

SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI//NECİP FAZIL KISAKÜREK

 

depare isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-07-2009, 02:53   #2
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Rabbim, şehidimize rahmet eylesin...
Nur içinde yatsın.

Ebediyete intikaliyle, ardından milyonlarca 'İskilipli Atıf'ın yetişmesine, parlamasına vesile olan O Yüce Zât...

Adın bizlerde çok şey çağrıştırıyor...

Ruhun şâd olsun. . .

--
(Paylaşım için teşekkürler, Allah razı olsun.)
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi