AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-25-2009, 07:05   #1
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart İskilipli Atıf Hoca'ya da iade-i itibar

25 Ağustos 1925 tarihinde çıkarılan Şapka Kanunu neticesinde yüzlerce İslam alimi şapka giymeyi reddettiği için acımasızca idam edilmişti.

Haksız yere büyük bir zulme uğrayan İskilipli Atıf Hoca için ise şimdi iade-i itibar bekleniyor. Vatandaşlar, Nazım Hikmet gibi isimlere iade-i itibarda bulunan TBMM'nin, bugün kimsenin dikkate almadığı bir kanun sebebiyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca gibi isimlere de iade-i itibarda bulunmasını istiyor

Cumhuriyet tarihinin en büyük zulümlerinden birine dönüşen Şapka Devrimi anılıyor. 25 Ağustos 1925 tarihinde çıkarılan Şapka Kanunu neticesinde yüzlerce İslam alimi şapka giymeyi reddettiği için acımasızca idam edilmişti.

İSKİLİPLİ ATIF HOCA'NIN CANSIZ CESEDİNE ŞAPKA GİYDİRDİLER

25 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu'ya giden Atatürk, burada yaptığı konuşmada şapkayı övmüş ve sonra da 25 Kasım 1925'te bunu kanunlaştırmıştı. Atatürk, burada yaptığı konuşmada şapka giymeyenlerin cezalandırılacağını ilan etmişti. Şapka Kanunu'nun çıkmasından sonra ise bütün yurtta şapka giymeyen Müslüman avına çıkılmıştı. İnsanlara zorla şapka giydirilmiş, karşı koyanlar tartaklanmış ve gözaltına alınmış, ısrar eden yüzlerce kişi ise sadece şapka giymediği için, ‘Şapka Kanunu'na muhalefet'ten idam edilmişti. Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde bakanlık yapan Dr. Rıza Nur bu süreci şöyle anlatıyordu: “Bir kanunla fesi yasak edip, şapka giydirdiler. Sivas'ta, Erzurum'da, ötede beride halk şapkaya karşı çıktı. Epeyce adam astılar. Sayısını bilmiyoruz. Asılan bir hocaya pek acırım. Adamcağızı Ankara İstiklal Mahkemesi'ne çektiler.” Atıf Hoca'nın idamını detayları ile anlatan Bakan Nur; “Hoca'nın boynuna ip geçirilirken, Kılıç Ali de başına bir şapka geçirmiş, ‘Giy domuz!' demiş ve küfürler etmiş!.. Zavallı böyle ölmüş ve böyle saatlerce teşhir etmişler” diyor.

ATIF HOCA'YA İADE-İ İTİBARDA BULUNULSUN

Haksız yere büyük bir zulme uğrayan İskilipli Atıf Hoca için ise şimdi iade-i itibar bekleniyor. Vatandaşlar, Nazım Hikmet gibi isimlere iade-i itibarda bulunan TBMM'nin, bugün kimsenin dikkate almadığı bir kanun sebebiyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca gibi isimlere de iade-i itibarda bulunmasını istiyor. Sivil toplum örgütü yöneticisi Mahmut Temelli; “TBMM, Nazım Hikmet gibi isimlere iade-i itibarda bulunuyorsa, elbette İskilipli Atıf Hoca'ya da itibarını çoktan iade etmiş olmalıydı. Hocanın böyle bir itibara ihtiyacı yoktur elbette. O, vardığı yerde gerekli itibarı görüyor. Fakat bu iade-i itibara biz ihtiyaç duyuyoruz. Bu utancı TBMM daha fazla yaşamamalı” derken; iş kadını Rukiye Şimşek de; “Halen yürürlükte olan kanunlarımıza göre Şapka Kanunu geçerli. Buna rağmen TBMM'deki vekillerimiz dahil kimse bu yasayı uygulamıyor. O halde ya kanunun gerekleri uygulansın ya da İskilipli Atıf Hoca başta olmak üzere bu yasadan mağdur olanlara iade-i itibarda bulunulsun” diye konuştu.

Üniversite öğrencisi Yunus Taş ise; “Meclis bir an önce bu şahıslara itibarlarını geri vermeli ve tarih önünde onlardan özür dilemeli. Başta İskilipli Atıf Hoca olmak üzere şehidlerimizin böyle bir şeye ihtiyacı yok ama TBMM, kendi onuru için bunu yapmalı” dedi.



/ VAKİT

 

FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 08-25-2009, 09:36   #2
Kullanıcı Adı
Enfal
Standart
İskilipli Atıf Hoca'nın bir filmi vardı. Orada genç bir avukat Hoca'ya iade-i itibar davası açmaya karar veriyordu benim seyrettiğim yere kadar. Filmi sonuna kadar seyretmedim. O yüzden sonunu bilmiyorum. Kafama takılan yer şurası: Bu film gerçeği anlatmıyor muydu ki biz şu an bu haberle muhatap oluyoruz?
Enfal isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 12:16   #3
Kullanıcı Adı
xhidayet
Standart
Fimin sonu iyi değildi..
T.C.; Hoca'nın itibarını ve tüm şehid edilen mazlumların şeref-iiadesini yapmalı ve onurları ailelerine bahşedilmeli...
Bu T.C. 'nin hukuk Devleti olma payasinin bir nişanesidir.
xhidayet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 13:00   #4
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
O dönemin yasalarında şapkaya karşı çıkmanın cezası 1 yıldan daha az bir hapisti. Sadece halkı isyana teşvik suçunun cezası idamdı. İskilipli Atıf Hoca'nın tam olarak hangi gerekçeyle idam edildiği aslında bilinmemektedir.

Atıf Hoca'yı idama götüren asıl sürecin, Said-i Nursi ve birkaç din adamıyla birlikte kurdukları bir islam cemiyeti olduğu söyleniyor. Bu cemiyet, padişah tarafından zorla kullanılmış bir cemiyettir. Ankara hükümetinin yaptıklarının dinen uygun olmadığına yönelik, İstanbul hükümeti tarafından bu cemiyete zorla fetva çıkartılıp, Yunan uçaklarıyla anadoluya dağıtılmıştır.

Ama Atıf Hoca gazetesi Vakit'te, Yunan uçaklarıyla dağıtılan bu fetvanın sarayın zorlamasıyla çıkartıldığını ve hüküm ifade etmediğini bildirmiş. İdamdan önce de Vakit'teki bu ilanı gösterdiyse de mahkemeyi bir türlü ikna edememiştir. Ayrıca içinde bulunduğu dini cemiyetin zamanla amacından saptığını görünce, bu cemiyetten de ayrılmıştır. Zaten idamdan önce de kendisi bunu açıkça beyan etmiştir.

Son olarak mahkeme huzurunda şapka konusunda da ciddi çıkışları olur. En bilineni mahkeme heyetinin "feste bir bez, şapkada bir bez. Neden karşı çıkıyorsun?" diye sormaları üzerine hocanın verdiği cevaptır. "Arkanızdaki bayrakta bir bez. O zaman indirip İngiliz bayrağı asın."

Peki bunların sonucunda İskilipli Hoca'dan özür dilenmeli mi? İtibarı geri verilmeli mi? Bana soracak olursanız, bunun pek bir önemi yok. Hoca'nın son söylediği söz gibi mahşer yerinde zaten hak hak sahibine verilecektir.

Burada üzücü olan Atatürk'ün bile şiirlerini okuduğunda bir bomba kadar ülke için tehlikeli bulduğu bir kişinin, yani Nazım'ın göklere çıkartılırken, Atıf Hocaların unutulmasıdır.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 14:08   #5
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Alıntı:
Enfal Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İskilipli Atıf Hoca'nın bir filmi vardı. Orada genç bir avukat Hoca'ya iade-i itibar davası açmaya karar veriyordu benim seyrettiğim yere kadar. Filmi sonuna kadar seyretmedim. O yüzden sonunu bilmiyorum. Kafama takılan yer şurası: Bu film gerçeği anlatmıyor muydu ki biz şu an bu haberle muhatap oluyoruz?
Filmin sonu, İskilibli rüyasında Efendimiz'i götüyor, "daha ne bekliyorsun Atıf, Gel" gibisinden çağrıda bulunuyor.
Atıf Hoca'da savunma dilekçesini yazarken uyuya kalıp görüyor onu. Ve uyandığında yırtıp atıyor bir şey yazmıyor ve şehadete gülerek tebessümle gidiyor.

Film gerçek de o gençin girişimleri "film"..

//

Alıntı:
O dönemin yasalarında şapkaya karşı çıkmanın cezası 1 yıldan daha az bir hapisti. Sadece halkı isyana teşvik suçunun cezası idamdı. İskilipli Atıf Hoca'nın tam olarak hangi gerekçeyle idam edildiği aslında bilinmemektedir.

O dönemde yasa masa yok; 3 Ali var, ip var, İstiklal Mahkemeleri var, istibdad var.

Alıntı:
Son olarak mahkeme huzurunda şapka konusunda da ciddi çıkışları olur. En bilineni mahkeme heyetinin "feste bir bez, şapkada bir bez. Neden karşı çıkıyorsun?" diye sormaları üzerine hocanın verdiği cevaptır. "Arkanızdaki bayrakta bir bez. O zaman indirip İngiliz bayrağı asın."
Şapkaya karşı idi ki o soru soruldu işte. Mahkemenin toplanış amacı başka olsa aylarca tutup gelip bir de bu soruyu sormazlardı.
"3 yıl önce şapkaya karşıydın şimdi de karşı mısın?" gibisinden bir soru olurdu.
Kel Ali cevabını iyi alıyor gerçi ama zalimin zulmü de iyi kanıtlanıyor.


Alıntı:
Atıf Hoca'yı idama götüren asıl sürecin, Said-i Nursi ve birkaç din adamıyla birlikte kurdukları bir islam cemiyeti olduğu söyleniyor. Bu cemiyet, padişah tarafından zorla kullanılmış bir cemiyettir. Ankara hükümetinin yaptıklarının dinen uygun olmadığına yönelik, İstanbul hükümeti tarafından bu cemiyete zorla fetva çıkartılıp, Yunan uçaklarıyla anadoluya dağıtılmıştır.
İlla Milli Mücadele döneminde "Saray-İllegal İslam Cemiyetleri ve düşmanla işbirliği" safhasına getireceksiniz işi.

Saray istemiş, cemiyet zorla kullanılmış fetva çıkarılmış, Yunan uçaklarıyla Anadoluya dağıtılmış.

Ne âlâ ne âlâ..
M. Kemal'in İngiltere bağlantılarını, "işgalde valileri olmaya dahi arzulu" olması sözleri sümen altı, saraya tu kaka.
Milli Mücadeleye düşman imiş..

Bırakın Allah aşkına, İngiliz desteğiyle, emriyle hareket edilip çıkıp saray onla bunla işbirliği yaptı demek yalan oğlu yalan bi tarihtir.
1940'lara kadar hüküm sürmüştü bu trişkalar.
Artık demode..
Hulki Cevizoğlu, Murat Bardakçı gibiler "şok, yeni belge" diye çene çalsalar da mantıktan kaybediyorlar.
"Yakın tarihi ezmek istiyorlar ama o ezilmiyor. Bir fırsatını bulur bulmaz ortaya çıkıyor."

(Tarık Zafer Tunaya)

Ayrıca Vakit Gazetesi'ni o günlerde o gibi saçmalıklara alet etmek saçmalığın da saçmalığıdır.
Milli Mücadele yanlısı 9 İstanbul Basını'ndan birisidir Vakit.
Bu aşikar.

Hatta ben değil, Atatürk Araştırma Merkezi diyor;

Alıntı:
Kurtuluş Savaşımızı destekleyen Millî Mücadele basınını da Anadolu ve İstanbul basını olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. İstanbul basınında Millî Mücadele’den yana olan önemli gazeteler Tasvir-i Efkâr, Vakit, İkdam, Zaman, Akşam, Tercüman, İstiklâl, İleri ve Yenigün’dür. Millî Mücadele’ye karşı olan İstanbul gazeteleri ise Peyam-ı Sabah, İstanbul, Alemdar gazeteleridir. Anadolu basınında da, Millî Mücadele’den yana olan önemli gazeteler İzmir’e Doğru, Açıksöz, Arkadaş, Yeni Adana, Albayrak, Anadolu, Babalık, Dertli, Işık, Öğüt, Emel, Ahali, İstikbal, İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye gazeteleridir. Millî Mücadele’ye karşı olan bazı Anadolu gazeteleri ise Ferda, İrşat, Zafer isimlerini taşımaktadır.
İnönü Zaferi'ne de alkışı çakan gazete;

Alıntı:
İstanbul basını üzerindeki sansürün ağırlığı genellikle 1921 yılı başlarına kadar bütün şiddetiyle devam etmiş; ancak bu denetim, I. ve II. İnönü Zaferleri ve bunları izleyen diğer başarılardan sonra, Ankara Hükûmeti’nin gittikçe güçlenmesi ve olayların millî harekât lehine gelişmesi sonucu ister istemez bir ölçüde hafiflemiştir. Bu tarihten itibaren İstanbul basınında, Millî Mücadele’den ve Mustafa Kemal Paşa’dan çoğu kez sansürsüz olarak söz edilmeye başlandığını görüyoruz. İşte bu gelişmeler sebebiyledir ki, Vakit gazetesi, II. İnönü Zaferini “Türk silâhları bu defa da pek şanlı bir muzafferiyet elde etmiştir” başlığı altında veriyor ve şunları ilâve ediyordu: “... Anadolu baştanbaşa sevinç içindedir. Her tarafta halk gönüllü kaydedilmekte ve düşmana kesin darbeyi indirmeye koşmaktadır. “
http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=953

"İskilibli'nin Gazetesi Vakit" Milli Mücadele yanlısı ama gazetenin sahibi "İsyan"dan idam ediliyor..
Hey benim güzel cicili bicili tarihim..

Konu FarukARSLAN. tarafından (08-25-2009 Saat 14:47 ) değiştirilmiştir..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 15:10   #6
Kullanıcı Adı
depare
Standart
Yargılama yok ki 1 yıl ceza verilsin İstiklal mahkemesinin hakiminin keyfine bağlı ceza sistemi...
Şapka kanunu 25 Kasım'da çıkıyor ama ne gariptir bundan 2 ay önce gemiler dolusu şapka İstanbula getiriliyor millete veriliyor işte bu dikta sistemi..
İskilipli atıf hocanın şapka yüzünden asıldığı çok açık Şapka kanunundan daha önce yazmış olduğu "Frenk Mukallitliği" adlı kitabı yüzünden tutuklandı sonra baktılar bu kitap şapka kanunundan önce hemen bir adam ayarladılar adam sokakalarda "Şapka giymeyin gavurlara uymayın İskilipli Atıf Hocaya uyun" gibisinden laflar söyledi sonra bu iftira delil sayılıp asıldı..
O günün sisteminde yargı diye yasa diye bir şey yok Ali Kılıç bir infaz sırasında 38 dar ağacından boşta kalan 2 tanesini doldurmak için yoldan geçen iki kişiyi yaka paça tutturup boş olan dar ağaçlarında astırıyor ne yasa var ne yargı ne de vicdan...
depare isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 15:14   #7
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
FarukARSLAN. Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İlla Milli Mücadele döneminde "Saray-İllegal İslam Cemiyetleri ve düşmanla işbirliği" safhasına getireceksiniz işi.

Saray istemiş, cemiyet zorla kullanılmış fetva çıkarılmış, Yunan uçaklarıyla Anadoluya dağıtılmış.

Ne âlâ ne âlâ..
Konunun tam izahını şu alıntıyla daha doğru bir şekilde yapayım;


Fakat tam bu sıralar cereyan eden bir başka hadise hocanın idam edilmesinde mühim bir amil (sebep) olmuştur. İstanbul hükümeti Anadolu’daki Kuvva-i Milliye (milli kuvvetler) hareketine karşı halkın teveccühünü (yönelişini) kırmak için bir fetva yayınlamış, ama Anadolu ulemasının (alimlerinin) karşı fetvası bunu boşa çıkarmıştı. Bunun üzerine Şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin marifetiyle Teali-i İslam cemiyeti namına yazılmış ve bastırılmış bir beyanname zorla Teali-i İslam cemiyeti idare heyetine imzalatılmaya çalışılmıştı. Ama Atıf Hoca ve Tahir-ül Mevlevi’nin şiddetle karşı koymaları üzerine de mühürsüz olarak Yunan uçaklarınca Anadolu’ya atıldı. Buna karşın, o zamanın Vakit gazetesinde Atıf Hoca tekzibname (yalanlama) yayınladıysa da, Ankara İstiklal mahkemesi zabıtlarında okuduğumuza göre, bu beyanname Hocaefendi’ye karşı güdülen kinin mühim bir amili (sebebi) olarak zihinlerde kaldı.



Kaynak:
http://www.haber7.com/haber/20080215...put-yaniti.php
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 15:50   #8
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Yunan uçaklarıyla dağıtılıp İskilipli Hoca'yı zorda bırakan bu fetvaların çıkış hikayesi de şu şekildedir;


Damad Ferid Paşa, iktidarının daha ilk günlerinde yani 8 Nisan’da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck’le görüşmüş, Anadolu’daki millî hareketi yok etmek istediğini söyleyerek, İngilizlerin
onaylayacağı bir şekilde çalışmaya söz vermiş ve yapacakları için ondan yardım istemişti

Bu görüşmede; “Milliyetçilerin” aleyhinde ferman, beyanname ve fetvaların yayınlanacağı ve bunların uçaklarla Anadolu’ya dağıttırılması için yardımcı olunması, Anzavur’un kumandasında oluşturulacak ve millî hareketi bastıracak olan kuvvetler için silah verilmesi, Hükûmeti tarafından Anadolu’ya ajanlar gönderileceği ve bazı siyasî düşmanlarının tutuklanması” gibi konular ele alınmıştı





Tam döküman için;
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/s...ERE/95-142.pdf

Konu Eşref tarafından (08-25-2009 Saat 19:54 ) değiştirilmiştir..
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 15:59   #9
Kullanıcı Adı
depare
Standart
Alıntı:
KaraEsref Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Konunun tam izahını şu alıntıyla daha doğru bir şekilde yapayım;


Fakat tam bu sıralar cereyan eden bir başka hadise hocanın idam edilmesinde mühim bir amil (sebep) olmuştur. İstanbul hükümeti Anadolu’daki Kuvva-i Milliye (milli kuvvetler) hareketine karşı halkın teveccühünü (yönelişini) kırmak için bir fetva yayınlamış, ama Anadolu ulemasının (alimlerinin) karşı fetvası bunu boşa çıkarmıştı. Bunun üzerine Şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin marifetiyle Teali-i İslam cemiyeti namına yazılmış ve bastırılmış bir beyanname zorla Teali-i İslam cemiyeti idare heyetine imzalatılmaya çalışılmıştı. Ama Atıf Hoca ve Tahir-ül Mevlevi’nin şiddetle karşı koymaları üzerine de mühürsüz olarak Yunan uçaklarınca Anadolu’ya atıldı. Buna karşın, o zamanın Vakit gazetesinde Atıf Hoca tekzibname (yalanlama) yayınladıysa da, Ankara İstiklal mahkemesi zabıtlarında okuduğumuza göre, bu beyanname Hocaefendi’ye karşı güdülen kinin mühim bir amili (sebebi) olarak zihinlerde kaldı.



Kaynak:
http://www.haber7.com/haber/20080215...put-yaniti.php
Bu olayın olduğu sene 1920 yılı ve sadece kin güdüldüğünden bahsediyor asılma sebebi olduğu söylenmiyor...
Senin alıntıladığın bu yazının devamında bir yerde de şu sözler söyleniyor..

"1923 yılında yayınladığı “Tesettür-ü Şer’i” ve 1924’de neşrettiği “Din-i İslam’da Men-i Müskirat” adlı eserleri ile “Atıf Efendi Kütüphanesi Neşriyatından” adıyla yeni bir serinin telifine başladı. Bu seriyi 10 sene içerisinde 50 kitaba ulaştırma azmindeydi. Üçüncü eser “Frenk Mukallitliği ve Şapka”dır. Dikkat edilirse, üç eser de devrin idaresini rahatsız edecek cinstendir ve devam etmesine meydan verilmemiştir."

Zaten en son "Frenk Mukallitliğini" çıkardıktan sonra 1926 yılında asılıyor...
depare isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 16:10   #10
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
depare Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu olayın olduğu sene 1920 yılı ve sadece kin güdüldüğünden bahsediyor asılma sebebi olduğu söylenmiyor...
Senin alıntıladığın bu yazının devamında bir yerde de şu sözler söyleniyor..
Zaten bu olaylar bir süreçtir. Ve bu sürecin sonunda idam ediliyor. Böyle olduğu için de 26'daki mahkemede bu fetvayla ilgili Hocaya sorular da yöneltiliyor. Hoca da gazete de yayınlanmış tekzipiyle yanıt veriyor. Ama inandırıcı bulunmuyor.

İskilipli Atıf Hocanın idamında sorumlu mahkeme heyetidir. Çünkü o dönemin şartlarında yasalara pek fazla uyulmuyordu. Kararlar, mahkeme heyetinin insiyatifindeydi. Zaten şimdiki gibi bir adalet sistemi de bekleyemeyiz.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta