04-14-2009, 02:37 | #1 |
İslâmî bir farz: Tefekkür
İslâmî bir farz: Tefekkür
Hz. Aişe (r.anha) validemizin naklettiği ve sabah Hz. Bilal gelinceye kadar ağlayıp ibadet eden sevgili Efendimiz’in durumunu anlatan hadisin sonunda Hz. Peygamber, “Bu ayetleri (Âl-i İmran, 3/190-194) okuyup uzun uzun tefekkür etmeyenin vay haline.” şeklinde buyurmaktadır. Hz. Peygamber’in bu ifadeleri ve o gece nazil olan ayetlerden, gecenin sessizliği içinde tefekküre dalmanın her mü’min için bir gereklilik olduğunu anlamak mümkündür. Muhasebeyi de tefekkürden ayırmak mümkün değildir. Müminin her gün, her saat, iyi-kötü, yanlış-doğru, günah-sevap yaptığı şeyleri gözden geçirip, hayırları, güzellikleri şükürle karşılaması; inhirafları, günahları istiğfarla gidermeye çalışması; yanlışları ve kötülükleri de tevbe ve nedametle düzeltmeye gayret etmesi adına önemli bir cehd ve insanın kendini isbat etmesi adına da ciddi bir teşebbüs sayılan muhasebe, adeta içe dönük ve biraz da pratik neticeleri olan bir tür tefekkür sayılabilir. *** Hz. Ali: “Tefekkürü olmayan bir susma, unutkanlık ve dalgınlıktır.” Hasan el-Basri: “Bir saat tefekkür, bir gece ibadetin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den hayırlıdır.” Zünnun el-Mısrî: “İbadetin anahtarı tefekkür, isa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)betli yolda olmanın alâmeti heva, heves ve nefse muhalefettir.” Mumşad ed-Dineverî: “Hakimler hikmeti, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fekkür ve sükût ile elde etmişlerdir.” Ebu Süleyman ed-Dâranî: “Gözünüzle ağlamayı ve kalbinizle düşünmeyi âdet haline getirin.” Mansur b. Ali: “Hikmet, ariflerin kalbinde sıdk diliyle, zahidlerin kalbinde tafdil diliyle, abidlerin kalbinde tevfik diliyle, müridlerin kalbinde tefekkür diliyle, alimlerin kalbinde ise tezek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kür diliyle konuşur.” Ömer b. Abdülaziz: “Allah’ın nimetleri üzerinde düşünmek en makbul ibadetlerdendir Hz. Muhammed (s.a.s)'e en çok etki eden ayetlerden biri, tefekkürle ilgilidir. İki kişi Hz. Âîşe (r.a)'ı ziyaret etmişler. Onlardan biri, "Hz. Muhammed (s.a.s)'de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?" deyince, Hz. Âîşe (r.an) şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (r.a): "Ya Resulullah (s.a.s)! Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?" deyince, o: "Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır" dedi ve ayeti okudu: "Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır” (Âl-i İmrân, 3/190). Ondan sonra Resulullah (s.a.s): "Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun" dedi. Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir: "Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, gözlerin ve yerin yaratılışı üzerinde tefekkür ederler (düşünürler). Rabbimiz (derler), bunu boş yere yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru!.." (Âl-i İmrân, 3/191).
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|