İslam ve Diğer Geleneklerde Kadın: Önemli Bir Yanlışı Tahsis
Batı düşüncesi ve paradigmaları, Batının kültürel mirasına, bir başka bölgeninkiler de, yine kendi kültürel birikimine dayanır. Son asırlarda dünyada hakim olan daha çok Batı kültür mirası olduğu için, din ve bu arada İslâmiyet’e de, batılı düşünürler ve müsteşriklerle birlikte, Müslüman dünyasının yabancılaşmış aydınları tarafından, bu kültür mirasının temel paradigmaları ve onun en önemli unsurlarından olan Kitabâ“ı Mukaddes geleneği açısından yaklaşılmış ve bu geleneğe yöneltilen eleştiriler, aynen İslâm’a da yöneltilmiştir. Bu bakımdan, aşağıdaki yazıda, bu yanlış tutumun yol açtığı yanlış anlamalardan biri olarak İslâm’da kadının yerini, Kitabâ“ı Mukaddes geleneğinin “aydınlanma” asırlarında tenkit edilen unsurları noktasında ele almanın yanlışlığını ortaya koymaya çalışacağız. Bunu yaparken, Kur'ân’ın, “En yakınlarınızın aleyhine de olsa, adaletten ayrılmayın!” (6:152) ve “Ey iman edenler! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun, kendinizin, anneâ“babanızın ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa; hakkında şahitlikte bulunduğunuz kişi, (kendisinden fayda umduğunuz veya çekindiğiniz bir) zengin veya (size hiç faydası dokunmayacak bir) fakir de olsa” (4:135) emirlerine imtisalen, objektif ve âdil olmaya çalışacağız. Maksadımız, ne herhangi bir dini yüceltmek (ki, yüce olan zaten yücedir), ne de küçük düşürmektir. Müslüman sıfatıyla, aynı zamanda bütün peygamberleri de, onlara gelen İlâhî mesajları da, onlara geldiği şekliyle kabullenmek mecburiyetinde olduğumu biliyorum. Ne var ki, Kitab“ı Mukaddes geleneğinin hakim olduğu dünyada, araştırmada söz konusu edilecek noktalar önemli oranda son asırlarda tashih edilmiş olmakla birlikte, ne yazık ki, onlardan hareketle İslâm, halâ kadının aşağılanmasının sembolü ve sebebi gibi görülüp, öyle takdim edilebilmektedir. Dolayısıyla maksadım, yanlıştan hareketle İslâm için oluşturulan haksız ve tamamen yanlış imajı düzeltmek ve gerçeği ortaya koymaktır.
|