![]() |
#11 |
![]() Başörtüsü
Son olarak, Batı’da, kadının baskı ve köleliğinin en büyük sembolü olarak görülen başörtüsünü açıklamaya çalışalım. Yahudi ve Hıristiyan geleneklerinde baş örtüsü diye bir şeyin olmadığı doğru mudur? Haham Dr. Menachem M. Brayer (Yeshiva Üniversitesi Kitabâ“ı Mukaddes Literatürü Profesörü), Yahudi hukuku literatürüne göre, topluma çıkan Yahudi kadının, bazı zamanlar tek gözü hariç bütün yüzü kapatan bir baş örtüsü takmasının gelenek olduğunu yazar.61 O, bazı meşhur hahamların sözlerini de nakleder: Başı açık dışarı çıkmak, İsrail’in kızlarına yakışmaz.” “Lânet, hanımının saçının görünmesine izin veren erkeğe olsun... kendini güzel göstermek için saçını açık bırakan kadın, yoksulluk getirir. Kadının başını açmak çıplaklık olarak değerlendirildiği için, Yahudi dinî hukuk, başı açık evli bir kadının yanında şükretmeyi veya dua etmeyi yasaklar.62 Bir dönemde, kadının başını örtmemesinin iffetini aşağılama olarak görüldüğü ve başı açık kadının cezalandırıldığını kaydeden Dr. Brayer’e göre, bazan da başörtüsü, şerefli bir kadının saygınlığını ve üstünlüğünü ifade etmenin yanısıra, kocasının kutsal mülkü olarak kadının erişilmezliğini de ortaya kordu.63 Başörtüsü, bir kadının saygınlığını ve sosyal konumunu ifade ederdi. Alt sınıflardan kadınlar, çoğu zaman yüksek sınıf izlenimi vermek için başörtüsü takarlardı. Başörtüsü soyluluğun da alâmeti olduğundan, eski İsrail’de fahişelerin başlarını kapamalarına izin verilmezdi. Buna mukabil fahişeler, çoğunlukla saygın görünmek için özel bir baş örtüsü kullanırlardı.64 Avrupa’daki Yahudi kadınları, hakim seküler kültürle kaynaşmaya başladıkları 19’uncu asra kadar başörtüsü takmaya devam etti. 19’uncu asırda Avrupa’da hayat tarzı çoklarını başı açık sokağa çıkmaya zorladığı için, bazı Yahudi kadınları, saçı örtmenin başka bir yolu olarak başörtüsünü perukla değiştirmeyi daha uygun buldular. Bugün çoğu dindar Yahudi kadını, sinagog dışında başını örtmez.65 Hassidism66 mezhebine bağlı olanlar gibi bazıları ise, halâ peruk kullanmaktadır.67 Hıristiyan geleneklerinde durum nasıldır? Katolik rahibelerin 1000 yıldan beri başlarını kapadıkları bilinmektedir, fakat hepsi bu kadar değil. St. Paul (Pavlos), baş örtüsüne dair bazı ilginç açıklamalarda bulunur: Fakat bilmenizi isterim ki, her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek ve Mesih’in başı Allah’tır. Başı örtülü olarak dua eden yahut peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür. Fakat başı örtüsüz olarak dua eden, yahut peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür; çünkü tıraş edilmiş olmakla bir ve aynı şeydir. Çünkü eğer kadın örtünmüyorsa, saçı da kesilsin; fakat kadına saç kesmek yahut tıraş olmak ayıp ise örtünsün. Çünkü erkek, Allah’ın sureti ve izzeti olduğu için, başını örtmemelidir; fakat kadın erkeğin izzetidir. Çünkü erkek kadından değil, fakat kadın erkektendir; çünkü erkek kadın için değil, fakat kadın erkek için yaratıldı. Bunun için melekler sebebinden kadın başı üzerinde hakimiyet alâmetine malik olmalıdır. (Korintoslulara birinci Mektup 11:3â“10) Pavlos’un kadını örtme mantığı, Tanrı’nın sureti ve yüceltilmesinin simgesi olan erkeğin, kendisi için ve kendisinden yaratılan kadın üzerindeki otoritesinin remzi olduğu tezine dayanır. St. Tertullian, On The Veiling of Virgins (Bakirelerin Örtünmesi Üzerine) adlı risalesinde, “Genç kadınlar, sokaklarda başınızı örtün, kiliselerde de başınızı örtmelisiniz, yabancılar arasında da başınızı örtersiniz, sonra kendi erkek kardeşleriniz arasında da başınızı örtersiniz...” diye yazar. Bugünkü Katolik kilise kanunları arasında kadınların, kilisede iken başlarını örtmelerini gerektiren madde vardır.68 Amiş ve Mennoniler69 gibi bazı Hıristiyan mezhepleri, kadınlarının başlarını bugün de örttürmektedirler. Yukarıdaki delillerden İslâm’ın başörtüsünü icat etmediği ortaya çıkar. İslâm, inanan erkek ve kadınların bakışlarını sakınmalarını, iffetlerini korumalarını ve inanan kadınların, başörtülerini boyunları ile yakalarını kapayacak şekilde uzatmalarını ister: Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, ırzlarını, korusunlar... Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine koyup örtsünler. (24:30â“31) Kur'ân, başörtüsünün iffet için gerekli olduğunu açıkça ifade eder. İffet neden önemlidir? Kur'ân, bunu da açıklar: Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: dışarı çıkarken örtülerini üstlerine alsınlar ki; (imanla, iffetle ve hür kadın olmakla koruma altında bulundukları) bilinip, incitilmesinler. (33:59) İffet, kadını, bugünün toplumlarında en çok ve çok yaygın biçimde maruz bulunduğu tacizlerden korur; kadının bizzat tacize sebebiyet vermemesinin de sebebidir; iffet, kalkandır. Başörtüsü de iffetle, imanla ve özgürlükle koruma altında bulunmanın bir göstergesidir; aynı zamanda iffeti korumada sebeplerden biridir. Diğer geleneklerin aksine, İslâm’da başörtüsü, ne erkeğin kadın üzerindeki otoritesini, ne de kadının erkeğe kulluğunu simgeler. Ayrıca o, ne zenginliğin ne de şerefli kadınların farklılık alâmetidir. Başörtüsü, bütün kadınları korumaya yönelik iffetin sembolüdür. İslâm’ın felsefesi, “güvende olmak, üzülmekten daha iyidir” şeklinde özetlenebilir. Kur'ân, kadınların vücudlarını ve itibarlarını korumayla o kadar ilgilenir ki, muhsan (iffetli) bir kadını iffetsizlikle suçlayanları ağır şekilde cezalandırır: İffetli kadınlara zina isnat edip de, (bu suçlarını ispat için) dört şahit getiremeyenlere 80 değnek vurun; ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. İşte onlar, yoldan çıkmış kimselerdir. (24:4) Özellikle batıda bazı kimseler, kadının korunması için iffet tezini alaya almaya başladılar. Onlara göre en iyi koruma, eğitim, medeni davranışları geliştirme ve kendi nefsine hakim olmakla olur. Biz de, “bunlar da olmasın diyen yok, fakat yeterli değil” deriz. İslâm, insanı suça ve günaha itecek bütün kapıları kapar. Eğer â˜medeniyet’ yeterli bir koruma ise, o zaman neden kadınlar Kuzey Amerika’da tek başlarına boş bir park sahasının karşısı bile olsa, karanlık bir sokağa çıkmaya cesaret edemiyorlar? Eğer eğitim çözüm ise, Queen’s gibi saygın bir üniversite, neden çoğunlukla kampüsteki bayan öğrenciler için â˜eve servis sistemi’ne sahip? Eğer â˜kendi nefsine hakim olmak’ çözüm ise, neden iş yerlerindeki cinsel taciz olayları her gün gazetelerde yer alıyor? Geçen birkaç yıllık sürede cinsel tacizden suçlananlar arasında, donanmada görevliler, yöneticiler, üniversite profesörleri, yargıtay hakimleri, hattâ en üst düzey idareci(ler) de var! Queen’s Üniversitesi Kadınlar Bürosu dekanının aşağıdaki beyanatını okuduğum zaman gözlerime inanamadım: Kanada’da her 6 dakikada 1 kadın cinsel tacize uğruyor; her 3 kadından 1’i, hayatlarının herhangi bir döneminde cinsel tacize uğruyor; her 4 kadından 1’i tecavüze uğrama riski veya tecavüzle karşı karşıya; lise veya üniversiteye giden her 8 kadından 1’i cinsel tacize uğruyor ve yapılan bir çalışmaya göre, üniversite çağındaki erkeklerin yüzde 60’ı, eğer yakalanmayacaklarından emin olurlarsa, cinsel tacizde bulunacaklarını beyan ediyor. Modern dünyanın en büyük ülkelerinden birinde her yıl 12 yaşın üstünde 2.5 milyon kadın, ırza geçme, soyulma veya bir başka şekilde saldırıya maruz kalıyor. Bir başka büyük ülkede her yıl 12.000 kadın evde şiddete maruz kalarak ölüyor. Bir başka önemli büyük ülkede, kız çocukları için okula gitmek demek, cinsel şiddete maruz kalmakla aynı manâya geliyor. Bu ülkede sadece 1998 yılında resmî kayıtlara giren ırza geçme sayısı 49.280. Dünyada, bilhassa Asya, Afrika ve Doğu Avrupa gibi fakir ülkelerden zengin ülkelere çalışmak veya yerleşmek maksadıyla giden kadınlar, gümrüklerde başlamak üzere sürkeli aşağılanma ve tecavüzle karşı karşıya bulunuyorlar. Bunlar, bilhassa sex ticaretinin ve endüstrisinin en önemli kurbanları arasında. Cinsel, dinî ve ırkî ayırım, medeniyetin bazı merkez ülkelerinde âdeta kurumlaşmış durumda. Yine bu ülkelerde her gün çok sayıda kadın hapishanelere düşüyor. Bunların pek çoğu uyuşturucu bağımlısı. Hapishanelerde ırza tecavüz, bebeklerinden mahrum bırakılma ve en küçük sıhhî bakımdan mahrumiyet gibi muamelelere maruz kalıyorlar. Ayrıca, polise intikal eden resmî rakamlara göre, sadece bir ülkede yılda 3 milyondan fazla çocuk, cinsel tecavüze uğrama, ihmal, dayak gibi kötü muameleye maruz bırakılıyor. Resmi rakamlar, 1000 çocuktan 47’sinin bu tür muamelelerle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. 1994’te 1271 çocuk, bu tür muamele sonucu ölüyor. Annelerin alkol ve uyuşturucu kullanması yüzünden sakat doğan çocuklar ise, bir başka problem. Yaşadığımız toplumda bazı şeyleri anlamak gerçekten çok zor. Giyimde, konuşmada ve davranışlarda hem erkekler, hem de kadınlar için iffet kültürüne aşırı derecede ihtiyaç var. Aksi takdirde iç karartıcı istatistikler, günden güne daha da kara bir tablo ortaya koyacak ve maalesef sadece kadınlar bu uygulamanın cezasını ödeyecekler. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#12 |
![]() yazılar uzun ama kaynak bilgiler içeriyor..
uzun hayatımızda bize katkı sağlayacak çok çaplı bir araştırmanın kısa bir özeti.. yazı uzun görünse bile aslında başvurulan kaynakların çokluğu yanında özet gibi.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|