İsmet Berkan - Dersim'in Yetim Kız Çocukları Neden Asker Ailelerine Evlatlık Verildi? - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**Cihannur** · 11-25-2011, 17:07

İsmet Berkan

Dersim'in yetim kız çocukları neden asker ailelerine evlatlık verildi?

Tarih, 7 Temmuz 1939, Cuma. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Tunceli Kanunu adıyla bilinen ve olağanüstü yetkileri içeren kanunun bir kez daha ve üç yıllığına uzatılmasını görüşüyor.

Hükümet adına İçişleri Bakanı Faik Öztrak söz alıyor, Dersim’de yapılanları anlatıyor. Elbette ölü sayısı vermiyor, elbette kendi yaptıkları fenalıklardan söz etmiyor ama sık sık yapılanın bir ‘tedip’ ve ‘tenkil’ olduğunu söylüyor.

‘Tedip’in sözlük anlamı şu: ‘Uslandırma, yola getirme, terbiye etme.’

Biraz dille arası olanlar hemen anladı, kelime ‘zorlama’yı içeriyor. Zorla uslandırma, zorla yola getirme, zorla terbiye etme.

Peki ya ‘tenkil’ ne anlama geliyor? Hemen sözlükten bakıyoruz: ‘1. Uzaklaştırmak; 2. Herkese örnek olacak bir ceza verme; 3. Düşman veya zararlı kimseleri ortadan kaldırma.’

Yani Öztrak, doğru kelimeler kullanıyor. Çünkü Dersim’de yapılan tam da bu.

Öztrak’ın bu ‘tedip’li ‘tenkil’li konuşması tutanağa göre ‘ayakta yüksek sesli alkışlar’la bittikten sonra kürsüye Kazım Karabekir geliyor. Evet Kazım Karabekir.

Onun konuşmasından bir alıntı:

‘Hükümetimizden rica etmeği muvafık görüyorum. Çünkü bu noktadan bahsedilmemiştir: Dersim Türktür. Orada gayet az Kürt vardır. Bunun delili olmak uzere: İster coğrafi isimlere, ister Koç uşağ, Bağlı uşağ gibi... Ta eskiden beri gelen Türk isimlerine, isterse fizyonumiye bakılsın, tamamile bu halkın Türk olduklarını gösterir. Fakat buranın sapa bir yer olması ve vaktile Kürtlerden asker alınmaması dolayısile oradaki Türkler de Kürt unsuruna temessül etmeği faydalı görmüşlerdir. Onun icin yapılacak ıslahatta her türlü tedbirlerle; gerek çocuklarını mekteblerde okutmakla, gerekse halkın icerisine bir takım münevverlerimizi göndermek suretile kendilerinin halis Türk olduklarını, yani mazinin Hititlerden kalmış diğer Kürt tabakası gibi degil, tamamile bizden hiç farkı bulunmıyan Türk olduklarını bunlara sindirmeliyiz. O mıntakadan menfaatler bekliyen, bazı büyük devletler mütemadi surette onların ırk nazariyesile oynuyor ve içlerine Kürd vaziyetinde başka unsurlardan olan bazı ilim adamları da karıştırarak onları bizden ayırmağa çalışyorlar. Istiklal harbinde tuttugum güzel sistem şu idi: Kürd sanılan mıntakanın eski Hititlerden olup binaenaleyh Türk olduklarını, Dersimin ise tamamile Selçuk Türklerinden olduğunu aşiret beylerine telkin etmek suretile çok büyük bir fikri inkılab hazırlanmıştı. Onun için Hükümetten rica ediyorum, Dersim mıntakası halkına, ki Hükümetimizi ve Devletimizi çok uğraştırmıştır, öz Türk olduklarını her vasıta ile, muhtelif kanallarla anlatmak lazımdır. Diger Kürd mıntakalarına gelince: o mıntakalar hakkında da arzettigim gibi en eski Türk olduklarını anlatmak ve bu fikri yerleştirmek lazımdır. Çünkü o mıntakadan başka suretle siyasi istifade etmek isteyenler, çok büyük kuvvetlerle o halkı bizden ayırmak için bir düziye uğraşyorlar ve çok para sarf ediyorlar.’

Bu konuşmanın ardından Faik Öztrak yeniden kürsüye geliyor. Bakın ne diyor:

‘Sayın arkadaşım Kazım Karabekir'e esaslı bir meseleyi burada konuşmuş olmasından dolayı teşekkür edecegim.

Biz de hiç bir vakit Dersim halkının Türk oldugunu inkâr etmedik ve hiçbir zaman bunu gözümüzden uzak tutmadık. İçlerinde şayed asıllarını muhtelif sebeblerden dolayı unutmuş olanlar varsa onlara da ne olduklarını anlatmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ve yapacağız (Bravo sesleri, alkışlar).

Büyükler için bulundukları noktadan kendilerini hakikate irca sebeblerini hazırladığımız gibi, bilhassa kücükler için daha esaslı tedbirler üzerinde durmaktayız (Bravo sesleri). Bunun en emin yolunun ne olduklarını anlamış, anaların yetişmesinde bulduğumuz icin, bilhassa küçük kız çocukları için düşündüğümüz tedbirlere daha müessir olacaktır.’

Dersim’in yetim bırakılmış kız çocuklarının tesadüfen mi oradaki askerlerin ailelerine evlatlık verildiğini sanıyordunuz?

Dersim keşke sadece CHP’nin sorunu olsaydı

Hepimiz şunu biliyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına Dersimli bir ailenin çocuğu olan Kemal Kılıçdaroğlu geçmeseydi ve o Kılıçdaroğlu daha kısa süre önce Dersim konusunun kendi yumuşak karnı olduğunu Onur Öymen’le olan tartışaMAMAsında ortaya koymasaydı, bugün bu konu bu seviyede konuşulmayacaktı. Yani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, rakibini siyaseten sıkıştırayım derken Cumhuriyet Tarihi'nin bu belki en kara sayfasını açmayacak, devlet adına özür dilemeyecekti.

Ama bu duruma üzülecek değilim. Tarihin kara sayfalarının konuşulması, onlar için özür dileniyor olması, başka kara sayfaların da açılması beklentisi yaratıyor.

Ki bu da iyi bir şey.

Çoğu muhafazakâar Kemalistin tersine ben gerçekle yüzleşilmesinin cumhuriyeti zayıflatmayacağına, tersine güçlendireceğine inanıyorum.

Tarihte olanları yerli yerine koyamaz ve gerçekleri inkâr ederek kendimize yalan bir tarih inşa edersek zayıf düşeriz esas. Nitekim, tarihte yaşanmış şeyleri sanki bugün yaşanıyormuşcasına hararetle konuşuyor olmamız da bence bir çeşit zayıflık belirtisi.

Ama bence Başbakan yanılıyor. Mesele keşke CHP’den ibaret olsa. Dersim’in zorla ‘terbiye’si ve ‘cezalandırılması’ bu devletin bugün bile genlerinde yazılı olan bir şey.

Eğer Başbakan özüründe samimiyse, sadece katliam için değil, bu ‘terbiye’ zorlaması için de özür dilemeli ve aynı yöntemlerle Kürtleri terbiye etmekten vazgeçildiğini belli eder davranışlara girmeli.

Kin ve nefret tohumu değil barış tohumu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim katliamı için devlet adına özür dilemesine tepki gösteren CHP’liler, Başbakanı ‘Kin ve nefret tohumu atmak’la suçladılar.

Hiç bu görüşte değilim. Bana göre tam tersine, yalanda yaşamaktan uzaklaşılan ve gerektiğinde özür dilenen her an, Türkiye’de halkları barışa yaklaştırır.

Hürriyet 25.11.2011

11-25-2011, 17:07	#1
Kullanıcı Adı Cihannur	İsmet Berkan - Dersim'in Yetim Kız Çocukları Neden Asker Ailelerine Evlatlık Verildi? İsmet Berkan Dersim'in yetim kız çocukları neden asker ailelerine evlatlık verildi? Tarih, 7 Temmuz 1939, Cuma. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Tunceli Kanunu adıyla bilinen ve olağanüstü yetkileri içeren kanunun bir kez daha ve üç yıllığına uzatılmasını görüşüyor. Hükümet adına İçişleri Bakanı Faik Öztrak söz alıyor, Dersim’de yapılanları anlatıyor. Elbette ölü sayısı vermiyor, elbette kendi yaptıkları fenalıklardan söz etmiyor ama sık sık yapılanın bir ‘tedip’ ve ‘tenkil’ olduğunu söylüyor. ‘Tedip’in sözlük anlamı şu: ‘Uslandırma, yola getirme, terbiye etme.’ Biraz dille arası olanlar hemen anladı, kelime ‘zorlama’yı içeriyor. Zorla uslandırma, zorla yola getirme, zorla terbiye etme. Peki ya ‘tenkil’ ne anlama geliyor? Hemen sözlükten bakıyoruz: ‘1. Uzaklaştırmak; 2. Herkese örnek olacak bir ceza verme; 3. Düşman veya zararlı kimseleri ortadan kaldırma.’ Yani Öztrak, doğru kelimeler kullanıyor. Çünkü Dersim’de yapılan tam da bu. Öztrak’ın bu ‘tedip’li ‘tenkil’li konuşması tutanağa göre ‘ayakta yüksek sesli alkışlar’la bittikten sonra kürsüye Kazım Karabekir geliyor. Evet Kazım Karabekir. Onun konuşmasından bir alıntı: ‘Hükümetimizden rica etmeği muvafık görüyorum. Çünkü bu noktadan bahsedilmemiştir: Dersim Türktür. Orada gayet az Kürt vardır. Bunun delili olmak uzere: İster coğrafi isimlere, ister Koç uşağ, Bağlı uşağ gibi... Ta eskiden beri gelen Türk isimlerine, isterse fizyonumiye bakılsın, tamamile bu halkın Türk olduklarını gösterir. Fakat buranın sapa bir yer olması ve vaktile Kürtlerden asker alınmaması dolayısile oradaki Türkler de Kürt unsuruna temessül etmeği faydalı görmüşlerdir. Onun icin yapılacak ıslahatta her türlü tedbirlerle; gerek çocuklarını mekteblerde okutmakla, gerekse halkın icerisine bir takım münevverlerimizi göndermek suretile kendilerinin halis Türk olduklarını, yani mazinin Hititlerden kalmış diğer Kürt tabakası gibi degil, tamamile bizden hiç farkı bulunmıyan Türk olduklarını bunlara sindirmeliyiz. O mıntakadan menfaatler bekliyen, bazı büyük devletler mütemadi surette onların ırk nazariyesile oynuyor ve içlerine Kürd vaziyetinde başka unsurlardan olan bazı ilim adamları da karıştırarak onları bizden ayırmağa çalışyorlar. Istiklal harbinde tuttugum güzel sistem şu idi: Kürd sanılan mıntakanın eski Hititlerden olup binaenaleyh Türk olduklarını, Dersimin ise tamamile Selçuk Türklerinden olduğunu aşiret beylerine telkin etmek suretile çok büyük bir fikri inkılab hazırlanmıştı. Onun için Hükümetten rica ediyorum, Dersim mıntakası halkına, ki Hükümetimizi ve Devletimizi çok uğraştırmıştır, öz Türk olduklarını her vasıta ile, muhtelif kanallarla anlatmak lazımdır. Diger Kürd mıntakalarına gelince: o mıntakalar hakkında da arzettigim gibi en eski Türk olduklarını anlatmak ve bu fikri yerleştirmek lazımdır. Çünkü o mıntakadan başka suretle siyasi istifade etmek isteyenler, çok büyük kuvvetlerle o halkı bizden ayırmak için bir düziye uğraşyorlar ve çok para sarf ediyorlar.’ Bu konuşmanın ardından Faik Öztrak yeniden kürsüye geliyor. Bakın ne diyor: ‘Sayın arkadaşım Kazım Karabekir'e esaslı bir meseleyi burada konuşmuş olmasından dolayı teşekkür edecegim. Biz de hiç bir vakit Dersim halkının Türk oldugunu inkâr etmedik ve hiçbir zaman bunu gözümüzden uzak tutmadık. İçlerinde şayed asıllarını muhtelif sebeblerden dolayı unutmuş olanlar varsa onlara da ne olduklarını anlatmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ve yapacağız (Bravo sesleri, alkışlar). Büyükler için bulundukları noktadan kendilerini hakikate irca sebeblerini hazırladığımız gibi, bilhassa kücükler için daha esaslı tedbirler üzerinde durmaktayız (Bravo sesleri). Bunun en emin yolunun ne olduklarını anlamış, anaların yetişmesinde bulduğumuz icin, bilhassa küçük kız çocukları için düşündüğümüz tedbirlere daha müessir olacaktır.’ Dersim’in yetim bırakılmış kız çocuklarının tesadüfen mi oradaki askerlerin ailelerine evlatlık verildiğini sanıyordunuz? Dersim keşke sadece CHP’nin sorunu olsaydı Hepimiz şunu biliyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına Dersimli bir ailenin çocuğu olan Kemal Kılıçdaroğlu geçmeseydi ve o Kılıçdaroğlu daha kısa süre önce Dersim konusunun kendi yumuşak karnı olduğunu Onur Öymen’le olan tartışaMAMAsında ortaya koymasaydı, bugün bu konu bu seviyede konuşulmayacaktı. Yani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, rakibini siyaseten sıkıştırayım derken Cumhuriyet Tarihi'nin bu belki en kara sayfasını açmayacak, devlet adına özür dilemeyecekti. Ama bu duruma üzülecek değilim. Tarihin kara sayfalarının konuşulması, onlar için özür dileniyor olması, başka kara sayfaların da açılması beklentisi yaratıyor. Ki bu da iyi bir şey. Çoğu muhafazakâar Kemalistin tersine ben gerçekle yüzleşilmesinin cumhuriyeti zayıflatmayacağına, tersine güçlendireceğine inanıyorum. Tarihte olanları yerli yerine koyamaz ve gerçekleri inkâr ederek kendimize yalan bir tarih inşa edersek zayıf düşeriz esas. Nitekim, tarihte yaşanmış şeyleri sanki bugün yaşanıyormuşcasına hararetle konuşuyor olmamız da bence bir çeşit zayıflık belirtisi. Ama bence Başbakan yanılıyor. Mesele keşke CHP’den ibaret olsa. Dersim’in zorla ‘terbiye’si ve ‘cezalandırılması’ bu devletin bugün bile genlerinde yazılı olan bir şey. Eğer Başbakan özüründe samimiyse, sadece katliam için değil, bu ‘terbiye’ zorlaması için de özür dilemeli ve aynı yöntemlerle Kürtleri terbiye etmekten vazgeçildiğini belli eder davranışlara girmeli. Kin ve nefret tohumu değil barış tohumu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim katliamı için devlet adına özür dilemesine tepki gösteren CHP’liler, Başbakanı ‘Kin ve nefret tohumu atmak’la suçladılar. Hiç bu görüşte değilim. Bana göre tam tersine, yalanda yaşamaktan uzaklaşılan ve gerektiğinde özür dilenen her an, Türkiye’de halkları barışa yaklaştırır. Hürriyet 25.11.2011

Seçenekler
Yazdırılabilir şekli göster Sayfayı E-Mail olarak gönder
Stil
Normal Hybrid-Şeklinde gösterime geç Ağaç şeklinde gösterime geç

Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir)