![]() |
#1 |
![]() Bu etkilenme hali İsrail ordusunun ister eğitim ve askeri donanım isterse iç cephesini sakinleştirmek şeklinde olsun yaptığı askeri tatbikatlar aracılığıyla açıkça ortaya çıkıyor. İsrail, savaş sonrası toplanan ve yenilginin sebeplerini ve çözüm yollarını değerlendirmek için üst düzey siyasetçi ve askeri komutanları dinleyen Winograd Komisyonunun raporunda yer alan ve Temmuz savaşından çıkarılan derslerden istifade etmeye çalıştı.
İsrailli liderlerin çok önemli değerlendirmeleri şöyle: Şimon Perez: İsrail artık caydırıcı bir güç değil Temmuz savaşı süresince hükümet başkanının birinci yardımcısı olan Şimon Perez, asıl sorunun savaş kararının nasıl alındığıyla ilgili olduğunu söyledi. Perez bu çerçevede Olmert, Amir Peretz ve Halutz’un bu kararı tek başlarına aldıklarına ve o vakit onlarla tartışmaya girmenin fayda getirmediğine işaret etti. Uzun siyasi bir tecrübeye, 1996 Nisan saldırısındaki direniş tecrübesine sahip olan ve Birinci Kana katliamının sorumlusu olan Perez sözlerine devam etti ve Winograd Komisyonu önünde verdiği ifadede şunları söyledi: “İşi bana bıraksaydılar bu savaşı açmaz ve onu hedef listesine de koymazdım. Savaş zor bir şeydir. Her zaman koşullara hâkim olunamayabilir. Sürprizler hep vardır. Savaş hata işleme yarışmasıdır. Temmuz savaşındaki en büyük hata ise bizzat savaşın kendisiydi.” Perez 2006 savaşının hedefleri hakkında ise kayıp üstüne kayıp yorumunu yaptı ve savaş için hedef belirlemeye gerek olmadığına işaret etti. Perez bu bağlamda, Olmert’in savaşın asıl hedefinin iki esirin serbest bırakılması olduğunu söylemesinin kendi kendini Hizbullah’ın rahmetine bırakmak olduğuna ve bu sözü söylemeye gerek olmadığına dikkat çekti. Perez Winograd hâkimi önündeki ifadesine devam etti ve Temmuz savaşında verilen bu kayıbın sorumluluğunu siyasi liderlere yükledi. Ordunun savaş için hiçbir hazırlık yapmadığını, savaşa sanki kendi savaşı değilmiş gibi yorgun girdiğini açıkladı. Perez savaşta başarı kaydedildiği yönündeki bütün sözleri yalanlıyor ve savaşın çok büyük bir psikolojik yenilgiyle sonuçlandığına ve bu yenilginin, Hizbullah’ın güce ihtiyaç duymadığı bir alan yani Genel Sekreteri Nasrallah’la övünmesinden kaynaklandığına işaret etti. Perez, savaşta sözler ve kelimeler de bomba gibidir diyerek bitirdi ve üzüntüsünü “Bizim bir grubumuz vardı, çok sözcümüz vardı ama bunlar hatip değillerdi ve durumu nasıl açıklayacaklarını bilmiyorlardı” diyerek dile getirdi. Perez ifadesinin sonunda yenilgiyi kabul ediyor ve savaşın İsrail’in artık kimseyi korkutmayan, şaşırtmayan ve yaratıcı olmayan, Araplar karşısında caydırıcı gücünü kaybetmiş bir devlet haline gelecek kadar kötü sonuçları olduğuna dikkat çekti ve ekledi: “Biz şimdi dünyanın gözünde zayıfız. Dünya haklı olduğumuz için değil zayıf olduğumuz için bizim yanımızda yer aldı.” Ben Eliezer: Olmert birgün uykusundan uyandı ve kendini hükümet başkanı buldu. Temmuz savaşında Olmert hükümetinin Altyapı Bakanı olan, Şaron hükümetinde Savaş Bakanı görevinde bulunan ve İsrail ordusu eski Genelkurmay Başkanı Binyamin Ben Eliezer, savaşın başlangıcından itibaren hava bombardımanı kanalıyla askeri sonuç alınabileceğini şiddetle reddetti ve kara kuvvetlerinin dâhil edilmeyişini yanlış bir iş olarak niteledi. Ben Eliezer verdiği ifadede; siyasetçileri de sert bir dille eleştirmekten geri kalmaksızın İsrail ordusu genelkurmay başkanlığına yüklendi. Dan Halutz’un Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna uygun birisi olmadığını söyledi ve onu Olmert’i yanıltmakla ve onu sorunun havadan çözülebileceğine ikna etmeyi başarmakla suçladı. Eliezer komisyona şu soruyu sordu: “Hükümet başkanı nasıl olur biz savaşı kazandık der ve birkaç gün sonra çıkıp yeni Ortadoğu’nun hazır olduğunu söyler. Ben onu yanılttıklarını düşünüyorum.” Ben Eliezer Olmert ve Amir Peretz’in gerekli askeri tecrübeden yoksun olduğuna işaret etti ve “Ben, güvenlik konusuna yabancı ve öncesinde bu makamda hiç bulunmamış olmasına rağmen şartların, Olmert’in bir gün sabah kalkıp kendini hükümet başkanı olarak bulmasını sağladığı gerçeğini kabul etmiyorum, aynı durum Peretz için de geçerli. O da maliye bakanlığı koltuğuna oturma talebinin reddedilmesinden sonra önünde başka seçenek olmadığı için savaş bakanlığına gelmeyi kabul etti” dedi. Eliezer devamında, bunların savaşın gidişatını etkilediğini söyledi ve hükümet başkanı ile savaş bakanının savaş süresince güvenlik arka planından yoksun olduğu bir durumun oluşmasının kabul edilemez olduğuna işaret ederek sözlerini bitirdi. Dan Halutz: Ordu, savaş nedeniyle kum tobasına döndü. 2006 savaşında Genelkurmay Başkanı olan Halutz, Winograd Komisyonunun önünde, 12 Temmuz’da Hizbullah tarafından iki askerin kaçırılmasından 4 saat sonra genelkurmay başkanlığı heyetinin düşünce forumu oluşturduğunu ve komutanlığın askeri imkânları hakkında derin bir araştırma yaptığını açıkladı. Askeri komutanlar arasında savaş hakkında kader tartışması yapıldığını söyleyen Halutz, orduda yapılan bu tartışmaların 3 ihtimal üzerinde yoğunlaştığını söyledi. Birincisi M-Merom planı ve güney Lübnan’ı işgal etmeyi hedefliyor. İkincisi havaalanı, köprü gibi Lübnan’daki altyapıları yıkmak ve Hizbullah’la gerginliğe seep olmaksızın sorumluluğu Lübnanlılara yüklemeyi hedefliyor. Üçüncü ihtimal ise “özgül ağırlık” olarak adlandırılan ve Hizbullah’ın elinde bulunan Fecr füzeleri ile kısa menzilli füzelerin atıldığı düzeneklere saldırmayı hedefliyor. Halutz bu planların daha önceden hazırlanmış olduğuna ve savaş çıkmadan birkaç ay önce üzerinde tatbikat yapıldığına işaret etti. Genelkurmay başkanlığının, Hizbullah’a ait Fecr füzelerine saldırmaksızın Beyrut Havaalanı ve köprü gibi altyapıya saldırmayı önerdiğini bu önerisini de konuya çözüm bulması için siyasi liderliğe götürdüğünü ve berikinin de savaş için en geniş senaryoyu seçtiğini açıkladı. Amir Peretz’in “Füzelerle uyuyan kişinin Hizbullah’a unutamayacağı bir ders vermesi gerekliliğine uyanacağını” söyleyerek Hizbullah’a ait Fecr füzelerini vurmada ısrar ettiğine dikkat çekti. Halutz savaş kararı alma sorumluluğunu siyasi liderliğe yükledi ve siyasi arenada başka kişiler olsa savaşın sonucunun tamamen farklı olacağına işaret etti. Verdiği ifadede Halutz; “Hizbullah’ın cevap vermesine sebep olduk, caydırıcılık yerine gerginliği tırmandırdık. Hizbullah’la çarpıştık ve olan oldu; kuzeyin tamamına füzeler düştü ve ilk andan itibaren gerginlik tırmandı. Sonra Dahiye’ye saldırdık bu, durumun daha da gerilmesine neden oldu. Özetle siyasi düzeyde bir başarısızlık oldu ve verilen kararın ne olduğu anlaşılmadı” dedi. Halutz, savaş esnasında Katyuşa füzelerinin atılmasının durdurulmaması ve savaşın uzun süre devam etmesinin, ordunun görevini yerine getirmesine engel olduğunu söyledi. İnancın yenilmesinin mümkün olmadığını söyleyen Halutz, ordusunun savaş nedeniyle kum torbasına döndüğü açıklamasında bulundu. Amir Peretz: Nasrallah’ın adımı unutmayacağını söylemedim. Bu bağlamda 2006 savaşında Olmert hükümetinin Savaş Bakanı olan Amir Peretz, yankılanan başarıszlığın ve yenilginin sebeplerini sorgulamak için oluşturulan komisyona verdiği ifadede; “Savaş Bakanı olmasıyla savaşın çıkması arasında kısa bir dönem olduğunu” söyleyerek sorumluluktan kurtulmaya çalıştı. Bu kısa dönemin ordunun savaşa hazırlanma boyutunu öğrenmesi için yeterli olmadığını söyledi ve sorumluluğu ordu komutanlığına yükledi. Bunun onun uzmanlık alanı olmadığını ifade etti. Hiç kimsenin ordunun herhangi bir aşamadaki hazırlığında sorun olduğu ya da yeterli eğitimden geçmediği şeklinde bir bildirimde bulunmadığını söyledi. Peretz savaş esnasında “Nasrallah adımı unutamayacak” şeklinde bir ifade kullandığını yalanladı. Lübnan savaşını başarısızlıkla niteleme çalışmalarının gerçekleri çarpıtma ve mübalağada bulunma olduğunu söyledi ve kendisi ile diğerlerini “savaşta başarılar kazanıldığına” ikna etmeye çalışarak yenilgiyi kabul etmemekte diretti ve İsrail halkının zamanla bu gereçeği göreceği sözünü verdi. Askeri, siyasi liderler ile basın mensuplarını Hizbullah savaşçılarıyla olan savaştaki bütün çatışmalarda İsrail ordusunun elinin üstün olduğu ve İsrail askerlerinin kazandığını söylemeye çağırdı. Ehud Olmert: Lübnan bataklığının etrafımızı sardığını gördüm. Eski Başbakan Ehud Olmert Winograd Komisyonu’na verdiği ifadesinin başında yenilginin sorumluluğunu genelkurmay başkanına yüklemeye çalıştı. Dan Halutz’un pek çok defa “İsrail’in hem Lübnan hem de Filistin cephesinde savaşa girebileceğini” vurguladığına dikkat çekti ve Halutz’un sözlerini kelimesi kelimesine aktardı: “Sen üzerine yüklenecek bütün görevleri yerine getirebilecek güçlü, kaliteli bir orduya sahipsin” ve durumun gerçekte böyle olmadığını anlayamadığını söyledi. Olmert, savaş kararı almada acele etmediğine işaret etti, savaşın 2006 Mart ayında yani İslami direnişin Temmuz 2006’da gerçekleştirdiği iki İsrailli esiri kaçırma operasyonundan 4 ay önce planlandığını söyledi ve İsrail’in savaş için uygun vakti kolladığını açıkladı. Geniş kapsamlı bir kara operasyonunun neden geciktiği sorusu üzerine Olmert, İsrail ordusunun savaşın başında geniş kapsamlı bir kara operasyonu yapsa bile sonucun değişmeyeceğine dikkat çekti ve “Biz Lübnan’a binlerce askerle girmiş olsaydık oradan nasıl çıkacağımızı bilemezdik” ifadesini kullandı. Son 48 saatte savaşın genişletilmesi kararının alınması hakkında Olmert, bunun Güvenlik Konseyi müzakereleri üzerinde 1701 sayılı karar taslağında İsrail lehine değişiklik yapılması için etkili olduğunu söyledi. Öte yandan Olmert, savaşın 4. Günü Amerikan Başkanı Bush tarafından kendisine iletilen bir mesajdan bahsetti. Bush bu mesajda Amerikan yönetiminin haftalar ya da aylarca sürse de Hizbullah yok edilinceye kadar savaşta İsrail’in yanında yer aldığına işaret ediyor. Olmert, İsrail’in 1559 sayılı kararı siyasi yollardan uygulayamayınca İsrail’i destekleyen ilişkileri kullanarak bunu gerçekleştirmek için askeri uygulama üzerinde çalıştığını açıkladı. Komisyonda verdiği ifadenin sonunda Olmert, savaş esnasında Lübnan’daki Hizbullah eliyle gerçekleşen yenilginin sorumluluğundan kurtulmaya çalıştı ve sorumluluğu İsrail ordusuna yükledi. Olmert şunları söyledi: “Savaşın ilk günlerinde ordu bizi hayal kırıklığına uğrattı, bize savaşa hazır olmadığını bildirmedi. Komuta felsefesinde eksiklik vardı ve bu, hedefleri gerçekkeştirme gücümüzle gerçekte olan arasında boşluk olmasına neden oldu.” Yenilgiyi açıkça kabul eden Olmert, Lübnan bataklığına gömüldüğümüzü sandım ve öldürücü darbenin olmayacağını anladım” diyerek sözlerini bitirdi. Tzipi Livni: Askeri bir başarı noktası olmadığını savaşın ilk gününde anlamıştım. 2006 savaşı sırasında Dışişleri Bakanı olan Livni verdiği ifadede, 12 Temmuz 2006’da karar verilen askeri saldırının aynı gün öğleden sonra ya da en uzak ihtimalle ertesi gün biteceğini zannettiğine işaret etti ve “Savaşın ilk gününden itibaren askeri bir zafer noktası olmadığını anlamıştım” dedi. “Savaşın 2. günü bitiş noktasına doğru gitmediğini anlayınca Olmert’le bir telefon görüşmesi yaptım ve minimum başarı sağlamak için siyasi bir çıkış arayarak siyasi kampanya başlatmanın gerekliliğini ona bildirdim ama Olmert bana olanlardan endişe duymadığını sakinliğini muhafaza edeceğini söyledi” açıklamasında bulundu. Livni savaşa nasıl baktığını açıkladı ve sınırlı bir askeri darbe indirmenin, sonrasında da uluslar arası arenayı Lübnan’ı İsrail’in elinden kurtarması için harekete geçirecek “düşük gerilim” üzere kalmanın gerekli olduğunu açıkladı. Livni verdiği ifadeyi; askeri saldırının esirleri geri getirmeyeceğini ama Hizbullah’a karşı darbe indirebileceğini söyleyerek noktaladı ve gerçekte de bunun olduğuna dikkat çekti. Benes Winograd: Lübnan bataklığıyla acı bir tecrübemiz oldu. Temmuz 2006’da Lübnan’la savaşa girilmesine neden olan Olmert hükümetininKültür ve Bilim Bakanının ifadesi; İsrail’in savaşı yönetme metodunu ve İsrail ordusunun yaşadığı acı Lübnan gerçeğini anlama ve tanımlamada en hassas ve en iyi ifade olabilir. Benes verdiği ifadede, savaş sırasında olanları “Bu bir tepkiydi sonra da olanlar oldu” şeklinde tanımladı ve “Bu konuda karar almadan savaşa sürüklendiğimi düşünüyorum. Bence bu olanlar bir tepkiydi ve sonra da bildiğiniz olaylar oldu” dedi. Savaş sırasında Olmert hükümetinde hiç tartışmadan ve itiraz etmeden karar alma metoduna işaret eden bakan, Olmert hükümetindeki Güvenlik Kabinesi’ni “lastik damga” olarak niteledi. İsrail’in karar almaksızın bu savaşa sürüklendiğine işaret eden bakan bizzat kendisinin İsrail ordusunun savaş planı yaptığını medyadan öğrendiğini ifade etti. Winograd Komisyonu’nun, Lübnan’a karadan girmeyi kâbusa benzetmesi hakkında sorduğu soruya verdiği cevapta, Lübnan’ı bataklığa benzetti ve hareket ettikçe daha hızlı ve daha çok batıyorsun, sakince oturursan birisinin gelip seni kurtarma ihtimali olabilir” dedi. Benes savaştan çıkma stratejisine de değindi ve bu stratejinin uluslar arası toplumun savaşın sonlandırılması yönündeki baskısına dayandığını açıkladı. Ancak asıl ironi hiç kimsenin İsrail’in saldırısını durdurması için baskı yapmaması hatta onu teşvik etmesinde ortaya çıkıyor. Bakan devamında: “Belirli bir dönemde bir teori gelişti. Buna göre dünyayı, bizi savaşı durdurmaya zorlasın diye zorlamamız ve dünyanın İsrail’e baskı yapması için Lübnan’a şiddetli darbeler indirmemiz gerekiyordu” dedi. Bakan verdiği ifadenin sonunda, ülkesinin İslami direniş eliyle Lübnan’da yediği yenilgiyi iki kısa kelimeyle özetledi: “Lübnan tecrübemiz acı oldu.” Moshe Kaplinsky: Savaş süresince herkesin kulladığı kum torbası olduk. Eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı, sorumluluğu Genelkurmay Başkanu Halutz’a atarak paçatı kurtarmaya çalıştı ve Halutz’la olan ilişkisinin savaş esnasında soğuk bir ilişki olduğuna işaret etti, “Benim savaş ve askeri operasyonların gidişatında etkim gerçekten de çok sınırlıydı çünkü bütün yetkiler sadece Halutz’un elindeydi” dedi. Kaplinsky yenilgiyi kabul etti ve “Biz başarısız olduk. Başarısız olduğumuza dair büyük bir his taşıyorum ama askerlerden yana değil, savaşın sonucu ve savaşı yönetim şeklimizden yana başarısız olduk” dedi. Genelkurmay Başkanlığında olduğu için ordunun düştüğü çıkmazı çok iyi bilen Kaplinsky, savaştan sonra önlerindeki ilk zorluğun orduyu eski haline getirmek, mesleki gurur, irade ve bağlılığı geri kazandırmak olduğunua dikkatini çekti. Ordunun savaş esnasında yaşadıklarından sonra bu görevin zorluğunu kabul etmekle birlikte Kaplinsky, “Herkesin kullandığı kum torbasına döndük ama bu her düzeyde subaylar olarak bizim görevimizdir” dedi. Eli Yishai: Nasrallah moralimizi bozdu ve sinirlerimizle oynadı. Eski Başbakan Yardımcısı, Sanayi ve Ticaret Bakanı ve Bakanlar Kurulu üyesi olan Eli Yishai verdiği ifadede; savaşın ilk gecesinden itibaren Lübnan bataklığına sürüklenmekten korktuğunu kabul etti ve Lübnan’da uzun süre kalmaya sürüklenmeyi asla istemiyordum dedi. Yishai ifadesinin devamında: “Aynı anda hem psikolojik hem de askeri iki savaşın sürdüğünü görüyordum. Hizbullah, kapasitelerimizin kıyaslanması zor olmasına rağmen başarılı bir psikolojik savaş yürüttü” dedi. Yishai buna karşılık “İsrail savaş esnasında medyadaki performansında başarısız oldu, kürsü düşmana kaldı. Gün geçmiyordu ki Hizbullah maneviyatımızı çökertmesin ve İsrail yeniliyor, İsrail yeniliyor diyerek sinirlerimizle oynamasın.” Yishai yenilgiyi çok çabuk ilan etmekten korktuğunu söyledi ve İsrail’in yenildiğini ortaya çıkarması ona manevi çok büyük zararlar verecektir dedi. Yishai ifadesinin sonunda, yenilginin ağırlığını hafifletmek için dünyada gerilla örgütlerine karşı zafer kazanmış bir devlet olmadığını kabul edip İsrail’in ikinci savaşının onun caydırıcılık gücünü zayıflattığını itiraf etti. Shaul Mofaz: İsrail ordusu beni hayal kırıklığına uğrattı ve Hizbullah karşısında dengeyi bozmada başarısız oldu. Olmert hükümetinde Ulaştırma Bakanı, Ehud Barak hükümetinde de Genelkurmay Başkanı olan ve sonra Ariel Şaron döneminde Savaş Bakanı koltuğunu devralan Mofaz, İsrail hükümetlerinin 2000 yılında Lübnan’dan çekilmesinden sonra, ister kendisi başlatarak isterse saldırılara karşılık vererek olsun yoğunlaştırılmış operasyonlarla Hizbullah’ı dizginleme temelinde bir yöntem izlediklerine işaret etti. Mofaz, Hizbullah’ın 2006’da gerçekleştirdiği esir operasyonunun onun füzelerine karşı çalışmak için bir fırsat olduğunu ama bu fırsatın iyi değerlendirilmeyip kötü kullandıldığını söyledi. Mofaz “Sert ve çok güçlü bir şekilde ve sadece 1 ya da 2 gün değil haftalarca peşpeşe darbe indirmemiz gerekiyordu” dedi. Kendisinin Lübnan savaşında geniş kapsamlı kara hareketının taraftarlarından olduğunu açıklayan Mofaz, dengeyi bozacak bir nokta bulmamız gerekiyordu ve bu da Hizbullah’a saldırarak, Hizbullah’a ve altyapıya büyük kayıplar verdirecek hava harekâtı ya da kara harekâtıyla yapılmalıydı dedi. Mofaz ifadesini “İsrail ordusu beni hayal kırıklığına uğrattı ve Hizbullah karşısında dengeyi bozmada başarılı olamadı. Bir dizi başarılı uygulamayla bu gerçekleştirilebilirdi” şeklinde bitirdi. Ehud Barak: Son savaştan kuyruğumuzu iki bacağımız arasına alıp çıktık. İşçi Partisi lideri, eski İsrail Başbakanı ve şimdiki Savaş Bakanı Barak, Olmert hükümetinin Lübnan’a savaş açmadan önce kapsamlı ve derin bir araştırma yapması gerekiğini söyledi ve savaş açılması kararında acele davranılmasını eleştirdi, savaş kararının bir saatte alınıp ilan edilemeyeceğine işaret etti. Hizbullah’ın esir kaçırma operasyonunu “acı verici bir başarısızlık” olarak niteleyen Barak, bu olay savaşa sebep olacak bir olay değildi, başka seçeneklere de başvurulabilirdi dedi. Barak, Olmert hükümetinin savaş için imkânsız hedefler koyduğunu, kendisi o vakit başkabakn olsaydı esir operasyonundan sonra Lübnan’a güçlü bir darbe indirmeyi ve savaş açmadan önce esirlerin geri verilmesi için Lübnan’a 6 hafta süre tanımayı tavsiye etmiş olacağını ifade etti. Barak, 2000’de Lübnan’dan çekilme kararı almasını savundu ve halen bu kararla gurur duyduğunu söyledi. Güney Lübnan’da bulunmalarının kuzeydeki halkın güvenliğini sağlaması gerekirken onlar için sorun oluşturduğunu açıkladı ve Hizbullah’ın bu sayede en güçlü hale geldiğini düşünen herkesin yanıldığını sözlerine ekledi. “Gerçekte son savaş Hizbullah’ı güçlendirdi. Biz 2000’de Lübnan’ı terk ettiğimizde Hizbullah’ın 6000 ya da 7000 füzesi vardı. 2006’ta savaş açtığımızda 14000 füzeye sahipti. Şimdi ise 40000 füzeye sahip ve bu füzeler burada Winograd Komisyonu binasına ya da Dimona nükleer santraline de isabet edebilir.” Barak ifadesinde, Hizbullah’ın İsrail’in iç cephesinin zayıf olduğunun farkına vardığına dikkat çekti ve bunun onları savaştan kaçınmaya sevk ettiğine işaret etti. Savaş sırasında başarısız olduklarını itiraf eden Barak, biz son savaştan kuyruğumuzu iki bacağımız arasına alıp çıktık. Bu da caydırıcı gücümüzün tamamen kaybolmasına neden oldu dedi. Benyamin Netanyahu: Savaş kazanılmadı ve Olmert’in hedefleri gerçekleşmedi. 1701 sayılı kararın da üzerine yazıldığı kâğıt kadar değeri yok. Başbakan ve Likud Partisi lideriNetanyahu ifade verirken Olmert hükümetinin Lübnan’a savaş açmada acele etmesini şiddetle eleştirdi. Bu büyüklükte bir kararın bu şekilde alınamayacağını açıkladı. Başbakan olduğu dönemde ve halen, Güney Lübnan’dan atılan füzelerin hava bombardıma yoluyla engellenemeyeceğine inandığını hatırlattı. Netanyahu savaşın ilk gününden itibaren ihtiyat kuvvetlerinin göreve çağrılmamasına duyduğu şaşkınlığı dile getirdi ve Lübnan savaşının askeri açıdan farklı bir şekilde yönetilebileceğini söyledi. Ordunun savaşın ilan edilmesinden birkaç saat sonra Isba el-Celil yolunu kullanarak Litani denizine ulaşması ve Hizbullah’ı çıkışı olmayan bir ölüm kutusunun içine koyması sonrasında da zırhlı kolordularla harekete geçmesi gerektiğini açıkladı. Hükümet bunu yapmış olsaydı savaşın sonucu farklı olurdu dedi. Netanyahu İsrail’in Lübnan’da yenildiğini kabul etti ve “Biz bu savaşı kazanamadık ve Olmert’in hedefleri gerçekleşmedi, hükümetimiz Hizbullah’ın silahını ele geçiremedi, İsrail üzerindeki füze tehlikesini yok edemedi, kaçırılan iki asker de geri getirilemedi” dedi. Olmert hükümetinin siyasi bir başarı olarak gördüğü 1701 sayılı kararla ilgili olarak ise Netanyahu, “Bu konuda söylenenlerin hepsi yalan ve yanıltmacadır. İsrail’in üzerine düştüğü ve başarı olarak kabul ettiği karar ise hiç uygulanmamıştır ve üzerine yazıldığı kâğıt kadar bile değeri yoktur” dedi. Netanyahu ifadesini; “İsrail’e karşı açılan savaşlar sınır ve coğrafya değil varlık savaşlarıdır. İsrail halkı Lübnan savaşının sonuçlarından derinden etkilenmiştir. İsrail halkının yaşadığı şok, onu gittiği yolda mağlup olduğunu anlamaya sevk etmiştir” diyerek tamamladı. isra haber
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|