01-28-2009, 12:56 | #1 |
İşte Encümen-i Daniş zihniyeti (Mazhar Arslanoğlu)
Mazhar Arslanoğlu - Ulusal Strateji İşte Encümen-i Daniş zihniyeti Ergenekon Davası ile gündeme gelen 'Encümen-i Daniş', son günlerin en fazla merak edilen oluşumu. Grubun başkanlığını yürüten eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, her ne kadar, "Bizim gizemli bir tarafımız yok. Arkadaşlar arası sohbet grubuyuz." dese de, dışa kapalı olduklarını ve toplantıda yapılan konuşmaların gizli olduğunu kabul ediyor. Eski Meclis şimdi Encümen-i Daniş’in başkanı Karaduman, birkaç gündür yazılı ve görsel basında ön plana çıkıyor ve bu kurulu, kurulda konuştuklarını bunun da çok doğal bir şey olduğunun altını çiziyor. Ve ısrarla arşivimiz yok, sohbet grubuyuz diyor ve şunu özellikle ekliyor. Kurulda konuştuklarımızı tavsiye olarak devletin başındaki ilgili kişilere gönderiyoruz kaydını düşüyor. Ancak bu kurula neden Hilmi Özkök gibi Demokrat düşünceli insanların alınmadığını açıklamadığı gibi şimdiye kadar tavsiye niteliğindeki kurul toplantı mektuplarını kamuoyu ile neden paylaşmadıklarını açıklamıyor. Burada öne çıkan ise bu oluşumun müdavimlerinin halkın hayat tarzının koordinatlarını belirlemedeki rolleri. Kurulun asıl amacının bu olduğunu müdavimleri kadar, bu kurulu yakından tanıyanlar da inkar etmedikleri gibi açıktan da savunuyorlar. Hatta daha da ilerisinin olduğunun altını çiziyorlar. “Kod adı Darbe” kitaplarının yazarı gazeteci Zihni Çakır bir röportaj’da, Encümen-i Daniş’i, ‘sohbet grubu’ nun ötesinde şöyle tanımlıyor. Çakır; “Encümen-i Daniş, 17. yüzyıldan bu yana var olan bir gelenek. Aslında bu soruyu şöyle sormak lazım, 1940 sonrası Türkiye’ sinde Encümen-i Daniş ne demek? Zira 1940 öncesi Encümen-i Daniş, gerçekten 1850’de başlamış ve geleneksel danışma meclisi olarak faaliyet göstermiş bir yapıdır. Merkezi devletin gerek toplumsal gerekse uluslararası politikalarına, bilgeliğiyle, birikimiyle ve engin öngörüsü ile katkı sağlayacak öneriler sunan bir nevi akademik danışma kuruludur. 40 daimi 30 geçici üyesi bulunmakla beraber, bu üyelerin tamamı kendi alanlarında uzman isimlerden oluşur. Ancak 1940’lardan sonra, ideolojik bir kimliğe bürünerek nihilist bir Kemalizm ve seküler laiklik anlayışının üssü haline gelmiştir.” Tesbitini yapıyor. Türkiye’nin darbeli yıllarını saymasak bile her dönem bu vatanın evlatları devleti tarafından ya terbiye edilmeye çalışıldı, ya da zenci (solcu-sağcı, alevi-sünni, Türk-kürt veya dinli-dinsiz) muamelesine tâbi oldu. 1980 darbesi ve 28 Şubat’ta O Zenci - üvey evlatların başına gelenlerden bir çoğumuzun yaşı musait olanlar biliyor. İşte ‘Encümen-i Daniş’ veya ‘Sohbet Grubu’ nun, 1980 darbesinde halka yansıyan zihniyeti. Malum olduğu üzere 12 Eylül 1980 darbesinde bir çok kesim gözaltına alındı. Bir kısmının mallarına el koyuldu, bir kısım insanlar ise cezaevlerine gönderildi. İşte Merhum Süleyman Hilmi Tunahan Hoca efendi’nin rehberlik yaptığı ve vatan evlatlarının namuslu, dürüst vatandaş olarak yetişmelerine yardımcı olmak amacıyla açılan Orta öğretim talebe yurtları ve Kur’an Kursları askeri yönetim tarafından hemen devletleştirildi, aynı zamanda bu hizmetleri yapanların ileri gelenleri ve sorumluları içeri alınmıştır. Bunların içinde Merhum Kemal Kaçar beyefendi de vardır. Yakın dostu Hüseyin Kumaş beyefendi, Kemal kaçar bey’in haksız bir şekilde içeri (cezaevine) gönderilmesine gönlü razı olmadığından çareler arıyordur. Ve yakın tanıdığı Mehmet Niyazi bey’e; ne yapabiliriz, Kemal Kaçar bey’e nasıl yardımcı oluruz düşüncesiyle dertleşmeye gelir. Mehmet Niyazi bey, yardımcı olmak düşüncesiyle, iyi tanıdığı ve kendisini ‘Encümen-i Daniş’ üyesi olarak tanıtan Cemal Tarlan’a gidebilecekleri cevabını verir. Bunun üzerine Hüseyin Kumaş ve Niyazi Özdemir, İstanbul emniyet müdürlüğü de yapmış olan Cemal Tarlan’ ın yanına giderler. Ülke’nin olağanüstü günler geçirdiği bir zamanda, Cemal Tarlan’ a yapılan ziyaretin sebebini öğrenmek isteyen Cemal Tarlan’ a, Mehmet Niyazi bey tarafından konu açılır ve yardımcı olması istenir. Cemal Tarlan’ın ilk sorusu manidardır. Tarlan, Hüseyin Kumaş beyefendiye hitaben; “Atatürkçü” müsünüz? Diye başlar konuşmaya. Hüseyin Kumaş beyefendi cevaben; efendim, biz siyasi bir kuruluş değiliz, ne de bir ideolojimiz var diyerek; ” ayrıca Müesselerinin hepsinde Atatürk büstü, resimleri, Gençliğe hitabenin bulunduğu, Atatürk özel köşesi olduğunu anlatır. Ancak ‘Encümen-i Daniş’ üyesi Cemal Tarlan, soruyu tekrar sorar; “siz Atatürkçü müsünüz?” Hüseyin Kumaş beyefendi yine aynı cevabı verir ve bizim Atatürk’e karşı bir duruşumuz yok demeye çalışsa da Tarlan’ın aynı sorusu tekrar gelir. Bunun üzerine Mehmet Niyazi Özdemir, konuya açıklık getirmek üzere bu konuşmaya müdahil olur ve Tarlan’ın sorusunu netleştirir. Niyazi Özdemir; ‘Hüseyin bey, siz rakı masasında bardağın dibine vurur musunuz?‘ Bu sorunun karşısında Hüseyin bey şaşırır ve de mahçup olur. Ve ortam bir anda serinler. Bir milletin yeniden var olma mücadelesinin liderinin adını ve düşüncelerini, yani Atatürkçülüğü rakı masasına indirgeyen bir zihniyetle karşı karşıya olduğunu anlayan Hüseyin Kumaş ve Mehmet Niyazi bey çaresiz oradan ayrılırlar. “Kod adı Darbe” kitaplarının yazarı gazeteci Zihni Çakır, 1940’lardan itibaren yeniden şekillenen ‘Encümen-i Daniş’ in yapısını-felsefesini şöyle anlatıyor. “Asıl vahim olan, 1950’lerin sonlarında büründüğü yeni kimliktir. Türkiye’nin NATO konseptine girmesi, komünizmin öncelikli tehdit kabul edilmesi ve olası bir komünizm işgaline karşı geliştirilen savunma stratejisi olarak adlandırılan Seferberlik Tetkik Kurulu’nun kurulması ile beraber, Encümen-i Daniş, danışma meclisi pozisyonundan çıkarak, yasama-yürütme-yargı erklerini kontrol ve yönlendirme konumuna gelmiştir. Aslında buradaki temel felsefe, 1940’dan sonra oluşan nihilist Kemalizm ve seküler laikliğe dayanan ideoloji eksende, devletin üç ana tehdit olarak algıladığı komünizm, irtica(gericilik) ve bölücülükle mücadeledir arzusudur. 1954 sonrası Encümen-i Daniş felsefesi, bu üç ana tehdidin herhangi birinde meydana gelecek örgütlenmenin terör boyutundaki mücadelesinde, simetri ilişkiyi yaratma felsefesidir.” Son söz: sanırım buradaki şifre, bu tesbitteki , “Encümen-i Daniş” 1940’lardan sonra, ideolojik bir kimliğe bürünerek nihilist bir Kemalizm ve seküler laiklik anlayışının üssü haline gelmiştir” cümlesi olsa gerek. Mazhar ARSLANOĞLU / Ulusalstratej.com 26 Ocak 2009
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-28-2009, 13:10 | #2 |
Yazıyı kısaca özetliyorum. Zira bu yazıda Encümen-i Daniş'in zihniyetini orataya serecek çok önemli bir bölüm var.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından Süleyman Hilmi Tunahan (Süleymanlılar Cemaati) Hocaefendi'nin açtığı okullar ve Kur'an Kursları kapatılır, cemaatin ileri gelenlerinden Kemal Kaçar haksız bir şekilde içeri alınır. Kemal kaçar'ın yakın dostu Hüseyin kumaş onu içeriden kurtarmak için Mehmet Niyazi Bey vasıtasıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü de yapmış, Encümen-i Daniş üyesi Cemal Tarlan'a giderler. Konu açıldığında Cemal Tarlan’ın ilk sorusu manidardır. Tarlan, Hüseyin Kumaş beyefendiye hitaben; “Atatürkçü” müsünüz? diye başlar konuşmaya. Hüseyin Kumaş beyefendi cevaben; efendim, biz siyasi bir kuruluş değiliz, ne de bir ideolojimiz var diyerek; ayrıca Müesselerinin hepsinde Atatürk büstü, resimleri, Gençliğe hitabenin bulunduğu, Atatürk özel köşesi olduğunu anlatır. Ancak ‘Encümen-i Daniş’ üyesi Cemal Tarlan, soruyu tekrar sorar; “siz Atatürkçü müsünüz?” Hüseyin Kumaş beyefendi yine aynı cevabı verir ve bizim Atatürk’e karşı bir duruşumuz yok demeye çalışsa da Tarlan’ın aynı sorusu tekrar gelir. Bunun üzerine Mehmet Niyazi Özdemir, konuya açıklık getirmek üzere bu konuşmaya müdahil olur ve Tarlan’ın sorusunu netleştirir. Niyazi Özdemir; ‘Hüseyin bey, siz rakı masasında bardağın dibine vurur musunuz?‘ Bir milletin yeniden var olma mücadelesinin liderinin adını ve düşüncelerini, yani Atatürkçülüğü rakı masasına indirgeyen bir zihniyetle karşı karşıya olduğunu anlayan Hüseyin Kumaş ve Mehmet Niyazi bey çaresiz oradan ayrılırlar. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
encümen-i daniş, encümeni daniş, encümeni dnaiş zihniyeti, mazhar arslanoğlu |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|