İtalyanca nefret suçu başkadır! - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**LâHuTî** · 11-05-2012, 12:58

CEM KÜÇÜK

Bu ülkenin değerlerine ne kadar kolay küfür ediliyor. Hakaretler diz boyu. Saygı dediğiniz şey bu ülkenin bazı aydınlarına hiç uğramamış desek yeridir. Olaya hâlâ Aydınlanma döneminin jargonuyla bakınca bazen saçmalamak da kaçınılmaz oluyor demek ki.

Düşünce ve düşündüğünü serbestçe ifade etme özgürlüğü olmazsa olmaz bir haktır. Başkasını rencide etmeden insan istediğini söyleyebilmeli. Bazen bu söylediklerini akıl süzgecinden iyice damıtmak gerekir ki, istenmeyen şeyler yaşanmasın. Aydın olmanın, sanatçı olmanın farkı budur. Adı üzerinde sanatçı, aydın bir şeyler üreten ve bunu topluma sunan kişidir.

Türkiye yakın tarihi itibariyle ifade özgürlüğünde karnesi başarılı bir ülke değil. Kabul. İfadelerinden ötürü kimlerin başına ne geldiğini hep birlikte gördük. Ne var ki devreye inanç girince sarfedilecek her kelimenin özenle seçilmesi gerekiyor.

Sevan Nişanyan bu ülkenin gerçekten muazzam aydınlarından biri. Belki deha bile denebilir. Peygamberimiz hakkında ettiği sözlerin ise elle tutulur bir yanı yok. Çok merak ediyorum, kelimeleri etimolojik olarak bu kadar detaylı inceleyen, her şeyin kökenine inme konusunda bu kadar hassas biri nasıl oluyor da İslamiyet hakkında pervasız olabiliyor?

Nişanyan'ın din konusunda inanma, inanmama dahil her türlü insanı hakkı kendisini bağlar. Bunları ifade etmesi de normal ama bir şartla: Başkasına hakaret etmeden. Şimdi bu satırları okuyup aba altından sopa gösterir gibi sana mı soracağız, sen de kategorize etmiş olmuyor musun diye düşünebilir okuyucu. Amacım bu değil. Klasik örnektir, Hindistan'da samimi olarak aklı başında ineğe tapan insanlar var. Gidenler görmüştür bunu. Ne diyeceğiz şimdi? Bunlar aptal, ineğe de tapılır mı gibi saçma bir argüman olur mu?

Sonra mesela Nişanyan Hz. Muhammed'in peygamber olamayacağına dair kıstası ne? Elinde kanıt mı var? Milyonlarca insanın inandığı bir dine ve onun peygamberine inanmasa bile hakaret etmesi asla kabul edilemez. Buradaki sorun maalesef üslup. Nişanyan Müslümanlara tepeden bakıyor. Çok kötü bir dil kullanıyor. Hadi diyelim haklı bile olsa, bu üslupla nereye varabilir ki?

Türkiye'nin en iyi entelektüellerinden olduğuna inandığım ve ifade özgürlüğünde fikrine güvendiğim Etyen Mahcupyan bile Nişanyan'ın sözlerinin kabul edilemez olduğunu açıkladı.

Dünyanın birçok yerinde aydın zümrede din konusunda bu tür saçmalıklar duymak mümkün. Peki ama Serra Yılmaz'ın başörtülüler hakkında ettiği laflara ne demeli? Kimse kalkıp da, 'Canım ne diye ciddiye alıyorsun?' demesin. Bu öylesine geçiştirilecek bir olay değil.

Serra Yılmaz saygı duyulan, çeşitli filmlerde adını duyurmuş bir isim. İtalya'da birçok filmde oynadı ve ismi üzerinde herkes olumlu olarak hemfikirdi. Ancak bir kanalda söylediklerini duyunca insan çok şaşırıyor. Bakın ettiği cümleler aynen şöyle: 'Ben aslında insanların kapalı olmasından hiç hoşlanmıyorum. Bazen korkuyorum başörtülülerden. Geçen gün hastaneye gittim, içeri girdim simsiyah bir öcü geldi üstüme. Korktum, korkutucu geliyor bana.' Peşinden de eklemiş: 'Ben bu ülkede inanan kesimin fazla ezildiğini düşünmüyorum. İşkence görüp şu anda toprağın altında ne idüğü belirsiz çukurlardan kemiği çıkanların yanında; 'Başımı bağlayarak üniversiteye gidemedim' çok büyük bir baskı örneği değil. İnsan utanır. Manevi bir işkence olarak da görmüyorum bunu. Laikliğin olduğu bir ülkede böyle şeyler olabilir. Ama başını örtmek konusunun kadınlara karşı kullanılan bir araç olmasını da istemiyorum. Ben aslında insanların kapalı olmasından hiç hoşlanmıyorum. Ama bu bir tek beni ilgilendirir, onları ilgilendirmez. İstediği gibi örtünüp çıksınlar.'

Neresini nerden düzeltelim? 28 Şubat döneminde Serra Yılmaz nerede yaşıyordu acaba? İskilipli Atıf Hoca'dan haberi var mıdır? Kapatılan partileri biliyor mu? Mirzabeyoğlu'nun başına gelenler konusunda bir fikri var mı?

Az çok vardır herhalde. Serra Hanım kusura bakmasın ama bu ülkenin insanlarına hakaret etmeye hakkı yok. Demokrasi dediğimiz şey asla böyle bir şey değildir. Okul kapılarından döndürülen, okuyamadığı için hayatı karartılan başörtülü kızların hikayelerini duymuştur herhalde. İkna odalarına sevinmiştir belki.

Nasıl twitter ve facebook gibi sosyal medya siteleri insanların gerçek ruh dünyalarını yansıtıyorsa, bazı insanlar da içindekileri bu tür programlarda kusuyor. Serra Yılmaz'ın yaptığı şey tek kelimeyle terbiyesizliktir. Çok sevdiği, bayıldığı İtalya'da hemen her köşe başında siyah giyinmiş rahibeler sürekli gözönündeler. Acaba onları görünce de midesi bulanıyor mu Yılmaz'ın? Sıkıysa İtalya'da rahibeler ya da Vatikan hakkında tek bir laf etsin de görelim.

Burası Türkiye tabii. Burada hakaret etmek, buranın değerlerini aşağılamak serbest. Edin edin, nasıl olsa yanınıza kâr kalıyor. Umarım bu ülkede milletin manevi değerlerine hakareti suç sayıp harekete geçecek savcılar vardır.

11-05-2012, 12:58	#1
Kullanıcı Adı LâHuTî	İtalyanca nefret suçu başkadır! CEM KÜÇÜK Bu ülkenin değerlerine ne kadar kolay küfür ediliyor. Hakaretler diz boyu. Saygı dediğiniz şey bu ülkenin bazı aydınlarına hiç uğramamış desek yeridir. Olaya hâlâ Aydınlanma döneminin jargonuyla bakınca bazen saçmalamak da kaçınılmaz oluyor demek ki. Düşünce ve düşündüğünü serbestçe ifade etme özgürlüğü olmazsa olmaz bir haktır. Başkasını rencide etmeden insan istediğini söyleyebilmeli. Bazen bu söylediklerini akıl süzgecinden iyice damıtmak gerekir ki, istenmeyen şeyler yaşanmasın. Aydın olmanın, sanatçı olmanın farkı budur. Adı üzerinde sanatçı, aydın bir şeyler üreten ve bunu topluma sunan kişidir. Türkiye yakın tarihi itibariyle ifade özgürlüğünde karnesi başarılı bir ülke değil. Kabul. İfadelerinden ötürü kimlerin başına ne geldiğini hep birlikte gördük. Ne var ki devreye inanç girince sarfedilecek her kelimenin özenle seçilmesi gerekiyor. Sevan Nişanyan bu ülkenin gerçekten muazzam aydınlarından biri. Belki deha bile denebilir. Peygamberimiz hakkında ettiği sözlerin ise elle tutulur bir yanı yok. Çok merak ediyorum, kelimeleri etimolojik olarak bu kadar detaylı inceleyen, her şeyin kökenine inme konusunda bu kadar hassas biri nasıl oluyor da İslamiyet hakkında pervasız olabiliyor? Nişanyan'ın din konusunda inanma, inanmama dahil her türlü insanı hakkı kendisini bağlar. Bunları ifade etmesi de normal ama bir şartla: Başkasına hakaret etmeden. Şimdi bu satırları okuyup aba altından sopa gösterir gibi sana mı soracağız, sen de kategorize etmiş olmuyor musun diye düşünebilir okuyucu. Amacım bu değil. Klasik örnektir, Hindistan'da samimi olarak aklı başında ineğe tapan insanlar var. Gidenler görmüştür bunu. Ne diyeceğiz şimdi? Bunlar aptal, ineğe de tapılır mı gibi saçma bir argüman olur mu? Sonra mesela Nişanyan Hz. Muhammed'in peygamber olamayacağına dair kıstası ne? Elinde kanıt mı var? Milyonlarca insanın inandığı bir dine ve onun peygamberine inanmasa bile hakaret etmesi asla kabul edilemez. Buradaki sorun maalesef üslup. Nişanyan Müslümanlara tepeden bakıyor. Çok kötü bir dil kullanıyor. Hadi diyelim haklı bile olsa, bu üslupla nereye varabilir ki? Türkiye'nin en iyi entelektüellerinden olduğuna inandığım ve ifade özgürlüğünde fikrine güvendiğim Etyen Mahcupyan bile Nişanyan'ın sözlerinin kabul edilemez olduğunu açıkladı. Dünyanın birçok yerinde aydın zümrede din konusunda bu tür saçmalıklar duymak mümkün. Peki ama Serra Yılmaz'ın başörtülüler hakkında ettiği laflara ne demeli? Kimse kalkıp da, 'Canım ne diye ciddiye alıyorsun?' demesin. Bu öylesine geçiştirilecek bir olay değil. Serra Yılmaz saygı duyulan, çeşitli filmlerde adını duyurmuş bir isim. İtalya'da birçok filmde oynadı ve ismi üzerinde herkes olumlu olarak hemfikirdi. Ancak bir kanalda söylediklerini duyunca insan çok şaşırıyor. Bakın ettiği cümleler aynen şöyle: 'Ben aslında insanların kapalı olmasından hiç hoşlanmıyorum. Bazen korkuyorum başörtülülerden. Geçen gün hastaneye gittim, içeri girdim simsiyah bir öcü geldi üstüme. Korktum, korkutucu geliyor bana.' Peşinden de eklemiş: 'Ben bu ülkede inanan kesimin fazla ezildiğini düşünmüyorum. İşkence görüp şu anda toprağın altında ne idüğü belirsiz çukurlardan kemiği çıkanların yanında; 'Başımı bağlayarak üniversiteye gidemedim' çok büyük bir baskı örneği değil. İnsan utanır. Manevi bir işkence olarak da görmüyorum bunu. Laikliğin olduğu bir ülkede böyle şeyler olabilir. Ama başını örtmek konusunun kadınlara karşı kullanılan bir araç olmasını da istemiyorum. Ben aslında insanların kapalı olmasından hiç hoşlanmıyorum. Ama bu bir tek beni ilgilendirir, onları ilgilendirmez. İstediği gibi örtünüp çıksınlar.' Neresini nerden düzeltelim? 28 Şubat döneminde Serra Yılmaz nerede yaşıyordu acaba? İskilipli Atıf Hoca'dan haberi var mıdır? Kapatılan partileri biliyor mu? Mirzabeyoğlu'nun başına gelenler konusunda bir fikri var mı? Az çok vardır herhalde. Serra Hanım kusura bakmasın ama bu ülkenin insanlarına hakaret etmeye hakkı yok. Demokrasi dediğimiz şey asla böyle bir şey değildir. Okul kapılarından döndürülen, okuyamadığı için hayatı karartılan başörtülü kızların hikayelerini duymuştur herhalde. İkna odalarına sevinmiştir belki. Nasıl twitter ve facebook gibi sosyal medya siteleri insanların gerçek ruh dünyalarını yansıtıyorsa, bazı insanlar da içindekileri bu tür programlarda kusuyor. Serra Yılmaz'ın yaptığı şey tek kelimeyle terbiyesizliktir. Çok sevdiği, bayıldığı İtalya'da hemen her köşe başında siyah giyinmiş rahibeler sürekli gözönündeler. Acaba onları görünce de midesi bulanıyor mu Yılmaz'ın? Sıkıysa İtalya'da rahibeler ya da Vatikan hakkında tek bir laf etsin de görelim. Burası Türkiye tabii. Burada hakaret etmek, buranın değerlerini aşağılamak serbest. Edin edin, nasıl olsa yanınıza kâr kalıyor. Umarım bu ülkede milletin manevi değerlerine hakareti suç sayıp harekete geçecek savcılar vardır.

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)