İtidal-i dem tavsiyesi
Risale-in Nur münasebeti ve cereyanı, güneş gibi bütün cereyanların ve münasebetlerin fevkindedir. Hiçbir şeye tabi olamaz. Hakikat-ı Kur’aniyeden başka hiçbir şeye âlet olamaz. Onun talebeleri muhtelif cereyanlarda bulunsa da, birbiriyle o nuranî ve semavî zincir ile bağlı olduklarından; hadisatın fırtınaları inşaallah dağıtmaz. Fakat çok dikkat lâzım. Bu şaşırtan hâdiseler hengamında en iyi çare karışmamak yalnız seyirci olmak gerektir. Talebelerden birisi, dinsizlik taraftarı olduğu bir siyasî cereyana taraftar olsa reddedilmez. Çünkü usûlüddin’de şu kaide vardır: “Bir mezhebin lâzımı mezheb değil ki, lâzım ile mes’ul olsun.” Yani eğer bir mesleğin lâzımı ve neticesi küfre girse, fakat o lüzum zâhir olmazsa veyahut zaruret-i ihtiyaç için girmiş ise; o mesleğin sahibi kâfir olmaz.
Bu kısacık işaret, iki gün evvel kalbime ihtar edildi. Size de belki faidesi var diye, bu kadarcık işaret ettim. Müsamahakârane geçininiz. Birbirinizin kusurunu görmeyiniz, te’vil ediniz. Herkes senin gibi kahraman olmaz. Hem çok müşkilpesend olma. Aza kanaat ile, talebelerin az hizmetlerin de takdir et; tâ şevkleri kırılmasın. Hem Risale-i Nur’un dairesi geniştir, darlaştırma. Tâ ki aleyhdarlık fikri talebelere ve muhtaçlara ve siyasetçilere inad girmesin. Çünkü dinsizlerin safında dahi fakat istikbalde Risale-i Nur’un talebeleri var diye ümid ederiz. Bu hengâmda görüşmek münasib değil, hem ihtiyat çok lâzımdır. Çünkü sair yerlerdeki kardeşlerimize sıkıntı veriliyor. Mümkün olduğu kadar itidal ve teenni ve sabır gerektir.
Said Nursi (Kastamonu Lâhikası Gayr-i Münteşir 149/629
|