![]() |
#1 |
![]() BERK
Lügat ma’nâsı itibariyle “şimşek” sözcüğüyle karşılayacağımız “berk”, hak yolcusuna yolun ilk merhalelerinde tecelli eden bir nurdur ki, “kurb” sâlikine ilk davetiye sayılır. Ehl-i hakikat, tecelli-i berkiyeyi, Kur’ân-ı Kerim’de, değişik üsluplarla ele alınıp ifade edilen " وَ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى * اِذْ رَأَى نَارًا فَقَالَ ِلأَهْلِهِ امْكُثُوا اِنِّى آنَسْتُ نَارًا -Sana Musa’nın haberi de geldi; hani O bir ateş görmüştü de, ailesine: Hele siz durun da ben bir ateş gördüm demişti...” mealindeki âyetlerle irtibatlandırarak, böyle bir ışık çakmasının, peygamberler için nübüvvetin, veliler için de velayetin mebdei gerçeğinin hatırlatılmak istendiğine dikkat çekildiğini anlamışlardır. Hakikat yolundaki seyahatin ilk adımlarını iman, amel-i salih ve yakaza teşkil ettiğinden, berke ilk hakiki adım denmesi doğru olmasa da, onu a’mâle göre değil de ahvâlin ilk adımlarından biri olarak kabul edip izafî bir evveliyet verebiliriz. Berkle vecd arasındaki fark, vecd, huzur hâne-i halvette, berk ise, harem-i harîme mahrem olma adına duhûle izin esnasında tecelli eder. Bu itibarla da, vecd, “hâl” nurlarından şevk ve kalak salar insanın gönlüne; salar ve talepte "هَلْ مِنْ مَزِيدٍ" ufkuna, ahvâlde de terakkiye davet eder. Berk ise, basar ve basirete göz kamaştıran bir ışık gibi çarpar ve Dost kapısının aralandığını ihtar eder. Velayet eşiğini aşma merhalesinde olanlar için İbn Fârıd’ın heyecan dolu şu sözlerini kaydedip geçelim: أَبْرَقَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ لاَمِعٌ أَمْ اِرْتَفَعَتْ عَنْ وَجْهِ لَيْلَى اْلبَرَاقِعُ -Tur tarafından göz kamaştıran bir şimşek mi çaktı, yoksa Leyla’nın yüzündeki nikahlar mı aralandı?..” Evet, cismaniyet gecesinde iz iz Leyla zahir oldu ve gönüllere vuslat ümidini saldı; derken sînelerdeki geceler gündüzlere dönüştü. Berk, vuslat yoluna girmeye izin olması itibariyle, hak yolcusuna bir seyahat “start”ı sayılır ve “seyr ilâllah” adına evvela, Cenâb-ı Hakkın velî namzedi kuluna, i’tâ ve azametini duyurması; ve o kulun da bu hususta kendi aczini, fakrını duyması, Allah’a olan muhabbet ve alâkasını hissetmesi, fâniyât ve zâilâtla ünsiyete bedel “üns billah”a açılması gibi ilk va ridata işaret sayılabilir. Ayrıca, yol meşakkatine ve mekânın vahşetine karşı, Tûr’da Hazreti Musa’nın mazhar olması nev’inden, sâlikin bir şeyler duymaya ve vahşeti de ünsiyete çevirmeye ihtiyacı vardır. Evet berke, ünsün halâveti, yolda bulunanın merâretîne mukabil gelsin diye bir “mağrem”ve “mağnem” dengesi nazarıma da bakabiliriz. Saniyen, berkle huzur hatırlatılarak, sâlike temkin sinyali verilir ve bu sinyalle onun gönlüne “haziratü’l-Kuds”e girme tedbir ve temkini atılmak suretiyle iç âleminde rağbet kadar rehbet de uyarılır ki, hak yolcusu seyahatinde ne yese düşsün ne de şatahata girsin... Salisen; berk dalga boyuyla gelen varidat, Rabbin mülâtafe ufkundan, yolcuya yol azığı nev’inden bir ihsandır ki, gönderene bakan yönüyle bir vesile-i iftihar ve gönderilene ait yanıyla da bir netice-i iftihardır. Hak yolcusu bu mazhariyetini sürekli “ُلْ بِفَضْلِ اللهِ وَ بِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا - Onlara söyle, ancak Allah’ın lütfü ve rahmetiyle ferahlasınlar” diyerek soluklar. Üzerinde eltaf-ı Sübhâniyeyi düşünürken, “her şey O’ndan” der ve "Elhamdülillah”çeker., ve bu ihsanlara liyakatsizliği açısından da “Değildir bu bana layık bu bende / Bana bu lütf ile ihsan nedendir?” (Gedâî) der iki büklüm olur. İnsanlığın iftihar Tablosunun: “ أَنَا سَيِّدُ وَلَدِ آدَمَ وَ لاَ فَخْرَ - Ben insanoğlunun efendisiyim bunda fahr yok” sözü bu gerçeği cami bir kristaldir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Ben insanoğlunun efendisiyim bunda fahr yok...
teşekkürler |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|