AK Gençliğin Buluşma Noktası
Önden Giden Atlılar Önlerinde okyanus, Kızgın bir çöl arkada, Asıl içlerindedir, Zaptedilmez bir deniz, Önden giden atlılar...



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-13-2009, 19:40   #1
Kullanıcı Adı
Gökmen
Post Kalbin Zümrüt Tepeleri..Kalak ...
Kalak



Bulunduğu yer ve olduğu hâlden sıkılma, içinde bulunduğu kafesten sıkılma ve esaretten rahatsızlık duyma hâli diyeceğimiz kalak; âbidin Cennet’e olan iştiyakının ötesinde, ârifin mârifet hislerinden daha derince ve muhibbin sabrını yakıp kül eden öyle bir kara sevdadır ki; bu sevdaya tutulan sâlikin, kalbinin ufuklarında sürekli vuslat şuaları çakar-durur ve sinesi her zaman وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ أَكْبَرُ “Allah’ın hoşnutluğu en büyük olandır.”1 mülâhazasıyla atar.

Seyyidina Hazreti Musa, vuslat arzusuyla sabrın yanıp kül olduğu böyle bir kalak faslını: وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَى “Rızanı hedefleyerek Sana ulaşmak için acele ettim” 2 sözleriyle ifade eder ve şevk konsantrasyonu içinde bulunan halecan, heyecan ve iştiyak-ı fevkalâdesini dile getirir.

Bir de mecazî aşklarda, mahbubun başkaları tarafından da sevilebileceği endişesiyle meydana gelen kalak vardır ki Câmî onu;

هَر كِه گُويَد عَاشِقَم آتش فُتَد دَر جَانِ مَن
زَان كِه مِى تَرسَم كِه بَاشَدْ عَاشِقِ جَانَانِ مَن

“Biri ‘âşığım’ deyince canıma ateş düşer; zira korkarım o benim cânânıma âşıktır.” sözleriyle ifade eder. Kalak adına böyle bir mülâhaza, tasavvuf düşüncesindeki kalakla karıştırılmamalıdır. Bu yolun acısı da tatlısı da O’ndandır ve O’nun içindir. Bundan dolayı da hak yolcusunun duyduğu her acı, şeker-şerbet; hissettiği lezzetler de aynı kevserdir.

Şevk ve iştiyak, sabır sınırlarını zorlamaya başladığı andan itibaren, gönülde vuslat arzusundan başka ne varsa silinir-gider.. hatta muhabbet ve aşk dahi belli ölçüde mülâhazadan düşer.. ve derecesine göre:

a- Varlık, kendi dalga boylarıyla müştâkı sıkmaya başlar; başlar ve yer yer halvet arzusuna kapılır, zaman zaman da ölüp gerçek vuslatı duyma iştiyakıyla yanar-tutuşur. Hem öyle bir yanar-tutuşur ki, gayrı O’ndan başka gözü hiçbir şeyi görmez olur.

b- Müştak, cismaniyet ve bedene rağmen, kalbî ve ruhî hayatla öyle bir şahlanır ki, artık akıl onu frenleyemez, irade de yönlendiremez olur; olur da tefrik ve temyiz gerektiren işlerde bile iltibastan kurtulamaz. Dudaklarından sık sık:

“ Öyle bilmezdim ben kendimi
O ben miyim ya ben O mu?”

dökülür ve ibadet ü taat bir yana, dünyevî işlerde dahi hep şuhûd ufuklarında dolaşır.

c- Kalak kahramanına hicab, belli ölçüde aralanıp da, halvet yolunun belirli-belirsiz görülüp hissedilmesiyle onda öyle bir mâverâîlik meydana gelir ki, gayrı bundan sonra o, bir daha kurtulamayacağı ateşin pençesine düşer ve Mahbub-u Hakikî’ye vuslattan başka her şeye karşı kapanır. Artık o, muhib olduğu aynı anda mahbubdur; mürîd olduğu aynı anda muraddır ve aradığı aynı anda da aranandır.

Allah Resûlü’nün vahiyle tanışmadan önceki hâli, tabiî kendi gelişme ve terakkisi içinde, kalağın ilk iki nev’ine ircâ edilebilir ki, Yazıcızâde Mehmed Efendi’nin konuyla alâkalı uzunca bir manzumesinden iktibas ettiğimiz şu dupduru beyitler, bu hususu fevkalâde bir selâsetle ifade ederler:

“Nedendir ki ahzân içinde sürersin vâhid?
Nedendir mübarek zamirinde vardır melâl?
.................................................. ......

Cevap vermeyip bunlara tuttu gitti gerû,
Varıp halvetine yine eyledi intikal..
.................................................. ......

Dedi: Kalb müştâk, nefsim eder ihtirâk,
Gözümden akar yaş nedir Hâkim-i Lâyezâl?..
Karârım çû selb oldu, hiç tâkatim kalmadı;
Ne kılsın dilâram, çû cânımda yoktur mecâl.
.................................................. ........

Çıkıp dağa yüzünü turâba koydu secdede,
Tazarru edip ağladı, dedi: Ey Bî Zevâl!
Melekler görüp sızladı, hûr-i în döktü yaş
Ki İlâhî Habib’in elif kâmetin kıldı “dâl”...

Bilâl-i Habeşî ve diğer ashab-ı kirâm efendilerimizin de bu mülâhazayı ifade eder güzel sözleri vardır: غَدًا أَلْقَى الْأَحِبَّةَ مُحَمَّدًا وَصَحْبَهُ “Yarın ben dostlara; Hazreti Muhammed ve ashabına kavuşacağım.” 3 sözleri sadece onlardan bir tanesi.

Kalakın zirvedeki sultanı da yine Hazreti Rûh-u Seyyidi’l-Enâm’dır ki; dünya bütün ihtişam ve debdebesiyle ayağının ucuna kadar geldiği bir dönemde O, vazifesini bitirmiş ve iştiyakını ifade etme kertesine gelmiş ulaşılmaz bir Şâhika İnsan olarak;4اَللّٰهُمَّ الرَّفِيقَ الْأَعْلَ diyerek mahbubiyet makamının gereğini yerine getirme arzusuyla bütün bütün Mahbub-u Mutlak’a yönelir ve nüzûller-urûclar silsilesinin son halkasını mahbubiyet ve Muhammediyet’in, mahviyet ve Ahmediyet’e intikaliyle noktalar.

عَلَيْهِ
وَعَلَى اٰلِهِ أَكْمَلُ التَّحَايَا مِلْءَ السَّمٰوَاتِ وَمِلْءَ الْأَرْضِ

 

Gökmen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi