|
07-31-2008, 01:13 | #1 |
Kalpten Arşa Yol Bulanlar..
Hace Ubeydullah Ahrar k.s., mürşidi Alauddin Attar k.s. Hazretleri’nin kendisine şöyle buyurduğunu bildiriyor:
“Kalbine dikkat et! Her halde zikir ve huzur halini koru. Bir yolda giderken, falanca durak yerine kadar kalbime sahip çıkacağım, yakınlığımı kaybetmeyeceğim, gaflete düşmeyeceğim diye karar ver. Böyle davranırsan, hedefine ulaşır, muradına erersin.” Büyük veli Cüneydi Bağdadi k.s., kalbindeki sevgiliye nasıl yöneldiğini şöyle anlatır: “Murakabe konusunda, bir kedinin durumundan büyük ders aldım. Bir defasında fare kovalayan bir kedi gördüm. Fare bir deliğe kaçtı. Kedi deliğin önünde onu yakalamak üzere vaziyet aldı. Bütün varlığı ile pür dikkat deliğe yönelmişti. Öyle ki o anda bir kılı bile kıpırdamıyordu. Başka hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Ben de hayretle ona bakıyordum. Bu halde iken Allah tarafından içime şöyle bir nida geldi: ‘Ey himmeti düşük kulum. Sen beni aradığını söylüyorsun. Ben senin maksadın olarak bir fareden daha düşük değilim. Öyleyse sen de beni aramada ve rızamı istemede şu kediden daha az istekli ve gayretsiz olma!’ Bu uyarıdan sonra bana bir gayret geldi, ciddi olarak murakabeye başladım, kalbime yöneldim. Her yerde, her işte zikre sarılıp Yüce Allah’ın rızasını aradım.” (Ali b. Hüseyin el-Vaiz: Reşahat) Yüce Allah, himmeti yüksek kullarının gönüllerindeki ilâhi aşkı bize şöyle tanıtır: “Onlar öyle er kişilerdir ki, herhangi bir ticaret ve alış veriş kendilerini Allah’ı zikretmekten, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar, yüreklerin ve gözlerin dehşetten ters döneceği ahiret gününden korkarlar.” (Nur, 37) Demek ki kullar içinde kalbine bu derece sahip olup, Yüce Allah ile huzur ve zikir halini koruyan aşık insanlar mevcuttur. Bu mümkündür. Kur’an-ı Hakim’de bu ayet okunduğu sürece, insanlar içinde o sıfatı taşıyanlar bulunur. Onlar genç-ihtiyar, erkek-kadın, zengin-fakir, alim-cahil her sınıfta mevcuttur. Şah-ı Nakşibend k.s., gençler içinde gördüğü böyle bir aşığı anlatır: “Şerefli Mekke’de iki ayrı insan gördüm. Birisinin himmeti çok düşüktü. Diğerinin ise kalbi Arş’a ve Allah’a bağlanmıştı. Himmeti düşük adam Kâbe’nin örtüsüne yapışmış dua ediyordu. Bir ara adamın kalbine yöneldim. Gördüm ki adamın kalbi Kâbe’de değil, köyünde idi. ALLAHu Tealâ’dan ilâhi sevgi ve rızayı değil, dünyalık şeyler istiyordu. Buna çok hayret ettim ve üzüldüm. Bir ara Mina çarşısına uğradım. Orada tezgahı başında devamlı alış-veriş yapan bir genç gördüm. Gencin kalbine nazar ettim. Gördüm ki genç devamlı zikir halindeydi. Kalbi azamet sahibi Allah’tan gafil değildi. Onun bu yüksek himmet ve gayreti içimde büyük bir coşkuya sebep oldu.” (Reşahat) (Semerkand Dergisi)
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
07-31-2008, 01:25 | #2 |
Kalpten Arşa Yol Bulanlar..
Kalbi itminan, mümin firaseti, takva göstergesi, Hakk' a teveccüh olsa gerek. Onu boş bırakmak, boşluğun malayani ile doldurulmasının ön hazırlığıdır. Ön olmak kemdini inhirafa sürükler, hafizanAllah ... Huzur ve mutluluk istiyorsak, okuduğumuz ve kalben iştirak ettiğimiz her ismi celide O' nu yudumlamalı ve bunu geniş daireye yayabilmeliyiz. Öze dönüş, ancak dost olan yeganeyi unutmmamak ve her daim O' nla olmaktan geçer. Her nefeste, her kalp atışımızda O' nla olma duası ile ...
Teşekkürler, Duygu . (+) |
|
07-31-2008, 14:25 | #3 |
Kalpten Arşa Yol Bulanlar..
Kul ne ile müşkul ise kalbi onunla neşrolur...
Kalbi boş sevdalara terk edip, zikir nimetinden mahrum bırakmamak şiarımız olsun.. Yaradanı arayan gönül elbetteki Yaradanıyla buluşur...yeterki kulu yaradana yakın olup kalbini onun aşkıyla doldursun... Paylaşım için teşekkürler...+1 |
|
07-31-2008, 15:03 | #4 |
Kalpten Arşa Yol Bulanlar..
Allah razı olsun bu güzel yorumlarınız için..
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|