AK Gençliğin Buluşma Noktası
Kültür-Sanat Köklü Kültür Ve Sanatımız ile ilgili tüm paylaşımlar burada yapılıyor



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-11-2009, 20:59   #1
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart Kamu Reformu(Çeviri)
Yönetimde Reformun Tanımı Reform kavramı genellikle aksaklıkları ve hataları ortadan kaldırma, iyileştirme ya da yeni bir biçim verme anlamında kullanılmaktadır. Yönetimde reform ise yönetimin sahip olduğu tüm olanak ve kaynakların yönetimin gerçekleştirmek istediği amaçlar doğrultusunda ussal bir biçimde kullanabilme yollarını inceleyerek çağdaş ve modern düşüncelere paralel yeni bir anlayış getirme çabalarının tümüdür.
Yönetimde reformdan amaç, mevcut düzenin günün koşullarına göre düzenlenmesi ve gerekli değişikliklerin yapılmasından öte organizasyonların amaç ve programlarını en az emek, para ve zaman harcayarak gerçekleştirebilmek için personel, örgüt, metod, yer, malzeme ve mevzuatla ilgili iyileştirme ve geliştirme çabalarına da yönetimde reform denilmektedir. Yönetimde Reformun Aşamaları a. Sorunların ve Reform Gereksiniminin Tespiti: Atılacak ilk adım, sorunun tespit edilmesi ve çözümü için harekete geçilmesidir. b. Gerekli Araştırmaların Yapılması ve Tekliflerin Sunulması: Karar verilmeden önce gerekli etüd ve araştırmaların yapılması büyük önem taşımaktadır. Bu aşamada mevcut durum ve sorunlar incelenir ve öneriler geliştirilir. c. Sunulan Tekliflerin Karara Bağlanması: Yönetimde reform çalışmaları ile ilgili teklif ve öneriler, yetkili makamlarca karara bağlanmadıkça uygulanma olanağı bulamazlar .
Bu bağlamda karar organları önceden belirlenmiş olmalı, teklif ve önerilerin bu organlara sunulması sağlanmalıdır. d. Uygulama: Bu aşamada kararlar ilgililere iletilir, kararların uygulanması için gerekli önlemlerin alınması, kararların uygulamaya konulması ve uygulamanın gerektirdiği değişikliklerin yapılması sağlanır. e. Uygulamanın Değerlendirilmesi: Yönetimde reformdan beklenen sonuçların ne oranda gerçekleşmiş olduğunu, alınan önlemlerde değişiklik gerekip gerekmediğini ve amaçların gerçekleştirilebilmesi için alınması gereken yeni önlemlerin neler olduğunu tespit etmek ve uygulamaya koymak için uygulamanın izlenmesi ve uygulama sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yönetimde reformun amacı araştırma yapmak ve plan hazırlamaktan öte gereken değişikliklerin yapılmasıyla iyiye doğru sürekli bir gelişim sağlamaktır. 2 Türk Kamu Yönetiminde Yapılan Reform Çalışmaları Türk kamu yönetiminde Tanzimattan bu yana üzerinde en çok durulan konulardan birisi İdarî Islahattır. Devlet yönetiminde düzenleme amacıyla özellikle Tanzimat, I. ve II. Meşrutiyet dönemlerinde yönetimi düzenleme faaliyetlerinin yoğunlaştığı görülmektedir.
Türk kamu yönetiminin örgütsel yapısı, esas olarak Osmanlı Devletinden devralınan sistemin yeni durumlara uyarlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak bu değişiklik ve uyarlamalar, belirli esaslara dayandırılmadığından iş bölümü ve koordinasyon bağlamında yetersiz ve güçlükle çalışır bir yönetsel yapıyı ortaya çıkarmıştır. Planlı Dönem Öncesi Yönetimde Reform Çalışmalarına Genel Bir Bakış Yönetimde reformun her kamu kurumu için bir gereksinim olduğu ve kurumların kendilerini sürekli geliştirme ve iyileştirme çabası içerisinde oldukları bilinmektedir. Ancak planlı dönem öncesinde bu çabalar süreklilik göstermemiş ve yönetsel yapıda düzenleme çalışmalarına sorunlarla karşılaşıldıkça başvurulmuştur. Türkiyenin durumu, ilk olarak 1933 yılında ABDli uzmanlardan oluşan bir kurul tarafından incelenmiş ve inceleme sonuçları Türkiyenin İktisadi Bakımdan Bir Tetkiki adıyla 1934te bir rapor biçiminde hükümete sunulmuştur.
Türkiyenin yönetsel sorunlarına da yer veren rapor, üç kitap halinde yayınlanmıştır.Diğer çalışmalar ise şöyledir: Barker Raporu: Türkiyenin ekonomik kalkınmasını gerçekleştirecek olan mali politikayı ve yönetsel mekanizmayı incelemek amacıyla çalışan Dünya Bankası heyetinin hazırladığı bu raporda (1949) yönetimin aşırı merkeziyetçi bir yapıda çalışması sonucunda yetkilerin üst kademelerde toplandığı belirtilmekte ve mevcut yapı eleştirilmektedir. Raporda personel sorunları üzerinde durulmakta ve devlet hizmetlerinin bir revizyona tabi tutulması, buna göre görev dağılımı, maaş, emeklilik ve işe alma ile terfi usullerinin değiştirilmesi gereğine işaret edilmekte; ayrıca Devlet Personel Dairesinin kurulması önerilmektedir. Neumark Raporu: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi eski Profesörü ve daha sonra Frankfurt Üniversitesinin Rektörü olan Neumark, başbakanlığın isteği üzerine 1949 yılında sunduğu Devlet Daire ve Müesseselerinde Rasyonel Çalışma Esasları Hakkında Rapor adlı çalışma, yapılan çalışmalar arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Raporda yönetimde reformu gerektiren nedenler üzerinde durulmakta; bu nedenler arasında memurların dengesiz dağılımı, örgütlenme eksiklikleri, yönetmeliklerdeki bozukluklar ve denetim yöntemlerinin bozukluğundan bahsedilmektedir. Ayrıca yönetsel işlem ve usullerin basitleştirilmesi, devletin iktisadi, mali işlerine açıklık getirilmesi ve memur sayısının fazlalığı üzerinde durulmakta; sorunlar ile ilgili çeşitli önerilerde bulunulmaktadır. 3 Martin ve Cush Raporu: James V.Martin ve Frans C.E.Cush tarafından hazırlanarak Maliye Bakanlığına sunulan raporda esas itibariyle Maliye Bakanlığının örgütlenme, çalışma metodları ve personel sorunları ele alınmıştır. Leimgruber Raporu: 1951 yılında İsviçreli Profesör Leimgruber, hükümetin isteği üzerine örgüt ve personel konularında inceleme yapmış ve raporunu 25.12.1952de hükümete sunmuştur.
Raporda personelin hukuksal statüleri, ücret rejimi, çalışma saatleri, personel kadrolarındaki şişkinlik, personelin sınıflandırılması v.b. konulara değinilmiştir. Planlı döneme geçilmeden önce yönetimde reform açısından atılan önemli adımlardan biri de Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünün (TODAİE) kurulmasıdır. 08.09.1952de Birleşmiş Milletler ile hükümet arasında imzalanan ve 6319 Sayılı Kanunla onaylanan Teknik Yardım Ek Antlaşmasına göre genelde kamu yönetiminin geliştirilmesi, özelde Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri için ileri eğitim olanakları sunmak üzere TODAİEnin kurulması öngörülmüştür. Bu antlaşma gereğince kurulan uluslararası Etüd Grubunun 06.09.1952 tarihli hazırladığı Etüd Grubu Raporunda tespit edilen esaslara göre kurulan enstitü, 24.03.1953te faaliyete geçmiştir. TODAİEnin kurulması, Türkiyede yönetim biliminin gelişmesi yolunda atılmış en önemli ve somutadım olmuştur. Enstitü kurulduğu andan itibaren araştırma faaliyetlerine başlamıştır. Bunlardan en önemlisi 1958de Türkiyede Devlet Personeli Hakkında Bir Araştırma başlıklı üç ciltlik bir raporla sonuçlanan araştırmadır.
Bu araştırmada Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devlet memuriyetindeki değişmeler, memur ve hizmetlilerin sosyal statüleri ile psiko-sosyal yönleri incelenmiştir. Yapılan araştırmaların sonucunda devlet memuriyetinde reform yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. TODAİE, kuruluşundan günümüze kadar hiçbir dönemde ENAnın Fransada yönetsel elit yetiştirmede sahip olduğu güçlü konuma gelememiştir. Çeşitli platformlarda TODAİEnin rolünün daha da etkinleştirilerek TODAİE programlarından mezun olmanın kamu yöneticisi olabilmek için bir ön koşul durumuna getirilmesi istekleri gündeme getirilmişse de giderek liberasyon politikalarının öne çıkması karşısında böylesine seçkinci bir anlayışın yaşama geçirilme olanağı gittikçe ortadan kalkmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan 1960a kadar olan süreçte yönetimde reform çalışmalarının başarılı olamamasında aşağıda belirtilen faktörlerin etkin olduğu ileri sürülmektedir:
1) Yönetimde reform görevinin niteliğini, kapsamını ve bu görevi yapmak üzere kurulacak örgütleri ortaya koyacak ciddi bir araştırma yapılmamıştır. 4
2) Kurum için en önemli unsur olan hizmete uygun yetenekli eleman sağlanması sorunu üzerinde hiç durulmamıştır.
3) Yönetimde reform çalışmalarının başarıya ulaşmasında etkin olan çevre unsuru dikkate alınmamış, kamuoyu desteği göz ardı edilmiştir. Planlı Dönemde Yönetimde Reform Çalışmaları Yönetimde reform konusunun planlı kalkınma dönemlerinde ele alınmasıyla kamu yönetimi, ekonomik ve sosyal kalkınmanın itici bir gücü olarak kabul edilmeye başlanmış ve Türk kamu yönetimi, görevlerini yerine getirebilecek bir yapıya ve işleyişe kavuşturulması amacıyla sık sık gözden geçirilmeye başlanmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı, 1960 Askeri Harekatından sonra Milli Güvenlik Komitesince çıkarılan 30.09.1960 tarih ve 91 Sayılı Kanunla kurulmuştur. 1961 Anayasası (Md. 41) İktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek, bu maksatla, milli tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararının gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak devletin ödevidir hükmüne yer vermiştir. Devlet Personel Dairesi 13.12.1960da kabul edilen 160 Sayılı Kanunla kurulmuştur. Devlet Personel Dairesine kurumların personel rejimini ülkenin iktisadi, mali, sosyal koşullarına ve hukuksal esaslarına uygun olarak düzenlemek ve bu düzeni değişen koşullara göre uyarlamak ve sürdürmek görevi verilmiştir. Bu dönemde yapılan çalışmalar aşağıdaki gibi özetlenebilir: İdari Reform ve Reorganizasyon Hakkında Ön Rapor: Ocak 1961de Devlet Planlama Teşkilatı kanalıyla Milli Birlik Komitesinden yönetimi geliştirme ile ilgili olarak gelen bir istek üzerine TODAİE tarafından bir çalışma yapılmıştır. Çalışma sonucu hazırlanan rapor iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yönetimi geliştirme gereksiniminin nedenleri, yönetimi geliştirmenin niteliği, yönetimi geliştirecek ve reorganizasyonu gerçekleştirecek mekanizma ile ilgili düşünceler ortaya konulmakta; ikinci bölümde ise İkinci Dünya Savaşından sonra yapılan yönetimi geliştirme çalışmaları gözden geçirilmiş, Türkiyede var olan yönetimi geliştirme kuruluşları hakkında bilgi verilmiştir. Raporun son bölümünde yönetimi geliştirme çalışmalarını yürütecek örgütsel yapı ile ilgili önerilerde bulunulmuştur. Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP): 24.04.1962de başlayan proje çalışmaları, 24.04.1963te raporun başbakanlığa sunulmasıyla sonuçlanmıştır. Mehtap Raporu genelde reformun temel koşulunu üst düzey yöneticilere bağlamakta; üst düzey yöneticiler toplumsal sınıf ve katmanlardan, siyasal bağlantı ve

5 düşüncelerden arınmış varsayılmıştır. Ayrıca bu bireylerin yönetimi yenileştirmenin bilincinde yeterli sayı ve nitelikte bir toplumsal katman gibi değerlendirildiği görülmektedir. Raporun yönetimi geliştirme bölümünde Türkiyenin hızlı ve sürekli kalkınması için devlet örgütünü modern devlet anlayışına uygun bir duruma getirmenin şart olduğu belirtilmektedir .Merkezi hükümete şu konularda tavsiyelerde bulunulmuştur: Merkezi yönetimin kuruluşları arasında görev dağılımı, planlama, ve eşgüdüm etkinliklerinin verimliliğini artırma, mali denetim, personel yönetiminin etkinliğini artırma , raporda yönetimi geliştirme, düzeltme ve yeniden düzenleme hizmetlerinin aslında her bakanlık ve dairenin görevi olduğu belirtilmekte; tüm bakanlık ve ilgili diğer kurumlarda İdareyi Geliştirme Komitesi kurulması önerilmektedir. Mehtap çalışmaları ile yönetimde reform çabalarına süreklilik ve nitelik kazandırmak istenmiştir. Mehtap Raporunda yönetimde reformun bir çerçeve tespiti ve mevzuat değişikliğinden ibaret olmadığı ve başta personel rejiminin düzeltilmesi olmak üzere yönetimin örgütsel yapısını, işlem ve usullerini düzeltmek ve geliştirmek olduğu belirtilmektedir. Mehtap raporundan sonra yapılan araştırma, inceleme, kalkınma planının ve yıllık programlarda bu raporun etkileri görülmektedir. İdareyi ve İdari Metodları Yeniden Düzenleme Komisyonu Çalışmaları: 1964 yılı programında yönetimi geliştirme çalışmalarını izlemekle DPT görevlendirilmiştir. DPTye Mehtap Raporu üzerinde tamamlayıcı çalışmalar yapma ve sonuçları hükümete sunma görevi verilmiş, bu amaçla DPT bünyesinde İdareyi ve İdari Metodları Yeniden Düzenleme Komisyonu kurulmuştur. idareler ve mahalli ilişkilerinin üzerinde durulmuştur.
Bu projeye göre Bakanlar Kurulu 5.6.1964 idarelerin merkezle tarih ve 6/3167 sayılı Kararla Idareyi ve Idari Metodları Yeniden Düzenleme komisyonu kurulmuş ve komisyon araştırmasındaki önerilere uygun olarak belediyelerin; i.Büyük kentler, ii Kentler, iii.Kasabalar olarak teşkilatlanmasını öngörmüştür. Bu teşkilatlanma yapısı içerisinde büyük kentler için şehircilik ve bölge plancılığı ilkesinin, kentler için imar plancılığı, kasabalar için ise toplum kalkınması yaklaşımının uygulanması önerilmektedir. Komisyon, yaptığı çalışmaları başbakanlığa sunduktan sonra 08.11.1966da dağılmıştır. 6 İdari Reform Danışma Kurulu Raporu: 25.09.1971 tarih ve 7/2527 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile hükümet programına göre devlet kesiminin yeniden düzenlenmesinin genel yön ve stratejisini tespit etmek üzere bir Danışma Kurulunun kurulması kararlaştırılmıştır. Kurul, yeni bir araştırma yapmamış, yönetimin yeniden düzenlenmesi konusunda daha önce hazırlanan raporlarla diğer çalışmaların bir değerlendirmesini yapmış ve bu değerlendirmeleri içeren rapor, 10.10.1971de hükümete sunulmuştur.
Bu çalışma, planlı dönemde Mehtap Raporundan sonra ikinci önemli çalışma olmuş ve raporda yönetimde reformun tanımı, yönetimde reformu gerektiren nedenler, o güne kadarki reform çalışmalarının genel bir değerlendirilmesi yapılmakta, ayrıca yönetimin yeniden düzenlenmesinde izlenecek yol ve örgütlenme ele alınmış, reform çalışmalarında uyulacak ilkeler tespit edilmeye çalışılmıştır. İdari Reform Danışma Kurulu, yönetimde reformu kamu kuruluşlarının amaçlarında, görevlerinde, görevlerin bölünüşünde, teşkilât yapısında, personel sisteminde, kaynaklarında ve bunların kullanılış biçiminde, metodlarında, mevzuatında, haberleşme ve halkla ilişkiler sisteminde mevcut aksaklıkları, bozuklukları ve eksiklikleri düzeltmek amacını güden kısa ve uzun vadeli, geçici ve sürekli nitelikteki düzenlemelerin tümü olarak tanımlamaktadır. Kamu yönetiminde bir reform niteliği olmasa da önemli bir gelişme yaşanmıştır.Bu gelişme yerel yönetimler bakanlığının kurulmasıdır.
Türk kamu yönetiminde her soruna karşı bir bakanlık kurulmuştur.1978 yılında iktidar partisi olan cumhuriyet halk partisi tarafından yerel yönetimler bakanlığı kurulmuştur.Yerel yönetimlerin sorunlarına özünde çözüm arayacak bir kuruluşa gereksiniminden doğmuştur.Fakat 1979 yılında kapatılmıştır.Kapatılma nedenlerini özetleyecek olursak;- yerel yönetimleri daha özerk kılmak amacında olan bakanlık yerel yönetimleri denetler konuma gelmiştir.-Devlet örgütünde partizanlığa neden olmuş,deneyimsiz ve ilgili işlerde bilgisi olmayan kişiler yönetim kademesine getirilmiştir.Devlet bütçesinden ayrılan fonların, hükümetin kendi belediyelerine büyük bir bölümünü aktarması ve diğer belediyelere az ödenek ayrılması sonucunda çeşitli eleştirilere neden olmuş ve kapatılmıştır.
Kamu Yönetimi Araştırma projesi (KAYA) Reform çalışmalarında en son ve en kapsamlı örnek Kamu Yönetimi Araştırma (KAYA) Projesidir. KAYA Projesi 1988 yılında DPT tarafından TODAİEden Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planına ışık tutacak şekilde ve kamu yönetimini geliştirmek ve yeniden düzenlemek üzere bugüne kadar yapılmış olan çalışmaların uygulamaya ne ölçüde yansıdığını araştırmak, yapılan bu çalışmaların ve uygulamaların eksik yönlerini, 7 aksaklıklarını, darboğazlarını ve sorunlarını belirlemek ve bunlarla ilgili alınması gereken önlemleri açıklığa kavuşturmak, Avrupa Topluluğuna yönetsel uyum amacıyla gerekli hazırlıkları saptamak üzere bir yönetim araştırması yapılmasının istenmesiyle başlamıştır. KAYA Projesinin amacı kamu hizmeti gören merkezi yönetimin merkez ve taşra örgütü ile yerel yönetimleri, süratli, ekonomik, verimli ve nitelikli hizmet görecek bir düzene kavuşturmak ve böyle bir düzen içinde iş görmelerini sağlamak için; kamu kuruluşlarının amaçlarında, görevlerinde, görevlerinin bölünüşünde, örgüt yapılarında, personel sisteminde, kaynaklarında ve bunların kullanılış biçimlerinde, yöntemlerinde, mevzuatında, iletişim ve halkla ilişkiler sisteminde var olan aksaklıkları, bozuklukları ve eksiklikleri saptamak ve bu konularda yapılması gerekenleri önermek olarak belirlenmiştir.
KİT'ler ve Milli Savunma araştırma kapsamının dışında tutulmuştur.Kamu yönetiminin yeniden düzenlenmesiyle ilgili aşağıdaki gelişmelere yer verilmiştir: Kamu kurumlarının yurtdışı örgütü hakkında yapılan düzenleme ile yurtdışı örgütünün kurulmasına, görevlerine, yetkilerine, yönetimine ve merkezle olan ilişkilerine ait esaslar belirlenmiştir. Halka doğrudan sunulan hizmetlerin bazılarında usul ve işlemler sadeleştirilmiş, işlemlerde vatandaşın beyanına dayanan bir sistem geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmıştır.4 Kamu yönetimi ekonomik kalkınmayla uyumlu, bilimsel araştırmalara dayalı, gelişen ve değişen toplumsal gereksinimlere yanıt verebilecek nitelikte, hizmette birlik ve yetki devri esaslarına göre oluşturulacak bir örgütsel yapıya kavuşturulacaktır. Kamu yönetiminde verimliliği artırıcı önlemler alınmasına devam edilecek, hizmetlerin daha etkin, kaliteli, hızlı ve ekonomik bir biçimde yürütülmesi için modern yönetsel sistemler geliştirilecektir. Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde rasyonel bir personel politikası uygulanacak; görev, yetki ve sorumluluklarla uyumlu bir ücret sistemi geliştirilecektir.

REFORM ÇALIŞMALARININ UYGULAMAYA GEÇİRİLEMEME NEDENLERİ

Bu raporların incelenmesinden de görüleceği gibi, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması konusunun örgüt araştırmalarında klasik yaklaşımla ele alındığı, öngörülen değişmelerin genel öneri, önlem ve temenniler düzeyinde kaldığı, yapılması gereken çalışmaların ayrıntılı uygulama projeleri haline getirilerek uygulama, izleme ve 8 değerlendirme koşullarının belirlenmediği görülmektedir. Hazırlanan raporların hiçbirisinde yer alan öneriler bütünüyle uygulanamadığı gibi, bu raporlardan esinlenerek kalkınma planları ve bunların dilimleri olan yıllık programlarda yer verilen ilke, politika ve tedbirlerin de uygulanmadığı görülmektedir. Hazırlanmış olan raporların uygulanamama nedenlerini aşağıdaki gibi saptamak mümkündür:
1. Bu raporların hiçbirisi uygulama projelerini kapsayacak biçimde hazırlanmamıştır.
2. Kalkınma Planları ve Yıllık programlarda yer alan politika ve tedbirler de uygulanabilir proje niteliğinde olmadığı gibi, müeyyidesi olmadığından kuruluşlar projelendirerek uygulama çabasına girmemişlerdir. Kaldı ki;
a) Kuruluşlar uygulama projeleri hazırlayıp uygulayabilecek uzman personele sahip değillerdir.
b) Devlet Planlama Teşkilatında uygulamayı izleyebilecek, değerlendirecek ve yönlendirecek yeterli sayı ve nitelikte uzman personel de olamamıştır.
3. Yeniden düzenleme konusunda hazırlanan raporların, uzmanlaşmış bir kadronun yönlendiriciliğinde, sistemin bütününü göz önünde tutarak uygulama projeleri haline getirilmesi zorunluluğu vardır. Ancak bu şekilde, örgütlenmede, görev, yetki ve sorumluluk dağılımında uyulacak ilkeler, ve kurallarda, uygulanacak sistemler, yöntemler ve usullerde uyum ve birliktelik sağlanabilecektir. Bu gereksinim yerine getirilememiştir.
4. Reformlara ilişkin temel bir felsefenin ve modelin açıklıkla ortaya konulamamış olması da başarıya ulaşmada çok önemli bir eksikliktir. Reform çalışmalarında yönlendiricilik sağlayacak genel bir siyasi direktif ve bunun dayandığı bütüncül bir modelin oluşturulmuş olması gerekir.
5. Yeniden yapılanma çalışmalarını özellikle teknik düzlemde sahiplenecek bir kuruluşun oluşturulamaması uygulamaya geçilememesinin en önemli nedenlerinden birisidir.
6. İdari reform çalışmaları uzun soluklu ve kalıcı bir çabayı gerektirmektedir. Belli bir süre boyunca asgari kararlılığı sağlayacak bir siyasi ve bürokratik tercihin olması gerekir. Oysa politik istikrarsızlık doğal olarak kamu yönetiminde de istikrarsızlığa yol açmaktadır. Siyasî iktidar ile birlikte kamu yönetimi kadrolarının da sık sık değişmesi doğru ya da yanlış her şeye yeniden başlanmasına yol açmakta bu da sonuca ulaşmayı engellemektedir.
7. İdari reform çalışmalarının bir çoğunda yasal hatta anayasal değişiklikler yapılması zorunluluğu vardır. Oysa hukuk sisteminde köklü değişiklikler yapmak her zaman mümkün olamamaktadır. 9
8. Sorun çözmeye yönelik bir yaklaşımın ve yeteneğin gerek toplumsal planda gerekse kamu yönetimi alanında yeterince gelişmemiş olması idari reform çalışmalarına da olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle bürokrasi içinde sorunlara çözüm arama ve yapılmamış olanı yapmak yerine mevcudu korumaya yönelik tutumların daha risksiz olması nedeniyle tercih edilmesi yenileşme çabalarını olumsuz yönde etkilemektedir.
9. Hemen her faaliyet gibi reform çabası da belli bir mali külfete katlanmayı gerektirmektedir. Bütün reform önerilerinin uygulanması, bazı birimlerin işlevsiz hale gelmesini, bazı kamu görevlilerinin işinden olmasını veya yeni birimlerin kurulmasını gerektirecektir. Bu nedenle ortaya çıkacak kaynak ihtiyacı bazen oldukça yüksek olabilmektedir.
10. Mahalli idare reformu temelde bir politik tercihi yansıttığı için, merkezdeki politikacıların ne kadar samimi olduğu önemlidir. Oysa ülkemizdeki uygulamalar merkeziyetçi bir eğilimin ağır bastığını, taşra ve yerel yönetim birimlerine gereken görev, yetki ve kaynakların devredilemediğini göstermektedir.
11. Öte yandan Ülkemizde kamu görevlilerinin büyük bir kısmı merkezde istihdam edilmektedir. Bu merkezi bürokrasi mahalli yönetimlerin kalkınma politikalarında söz sahibi olabilmesine sıcak bakmamaktadır .
KAMU YÖNETİMİ TEMEL KANUN TASARISI Kamu yönetimi temel kanun tasarısını üç ana başlık altında ele almak mümkündür. -Merkezi yönetimin köklü biçimde dönüştürülmesi -Taşra yönetiminin yeniden düzenlenmesi -Devlet-piyasa ilişkilerinin yeniden yapılandırılması

1-) Bugüne kadar merkezi yönetimin (hükümet- bakanlıklar) hiyerarşisi altında yerine getirilen pek çok görev/ hizmet, ya özerk üst kurullara ya da yerel yönetimlere aktarılmaktadır.Böylece merkezi yönetim, ağırlıkla savunma, güvenlik, dış ilişkiler, adalet gibi işlerle sınırlanmaktadır.Merkezi devletin pek çok görevi de, düzenleyici devlet anlayışı doğrultusunda düzenletici üst kurullara aktarılmaktadır.ilk olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) kuruluşu ile başlayan enerji, telekomünikasyon, tütün, rekabet gibi alanlara yayılıp, ekonomik ve sosyal politikaların belirlenmesi süreci, siyasal iktidarın sorumluluğundan alınıp doğrudan uluslar arası sermaye örgütleri ile sektörlere 10 yatırım yapan şirketlerin katılımıyla yürütülmesini öngören bir yönetim düzeneği gündeme gelmektedir.

2-) Merkezi devletle yerel yönetimler arasındaki görev bölüşümünün yeniden düzenlenmesi çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.Yapılan yasal düzenlemeler, geçmişte bakanlıklar hiyerarşisi altında yerine getirilen pek çok görevin/hizmetin de yerel yönetimlere aktarılmasını sağlamaktadır.Son dönemde yasalaştırılan il özel idaresi, belediye ve Büyükşehir belediyesi yasaları ve kamu yönetimi temel kanun tasarısı pek çok bakanlığın taşra örgütlenmesinin kapatılarak görev, yetki, bina, araç-gereç ve personelinin yerel yönetimlere aktarılmasını getirmektedir.yerel halka güç aktarımı ve karar alma süreçlerinin halka yakınlaştırılması biçiminde gerçekleştirilmektedir.Kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklar iyice sınırlanırken bütçedeki faiz dışı fazla miktarı arttırılarak, devletin borç ödeme kapasitesi yükseltilmeye çalışılmaktadır.

3-) Kamu reformunun üçüncü temel ayağı ise devlet-piyasa ilişkilerinin yeniden düzenlenerek kamu hizmetlerinin metalaştırılması yolunun açılmasıdır.Kamu hizmetlerinin metalaştırılması konusu günümüz Türkiyesinde geçerli olan mevzuata göre kamu hizmetleri dört ana yöntemle görülebileceğini söylemek olanaklıdır.a) Hizmetin devlet eliyle görülüp bütçeden finanse edilmesi, b) hizmetin devlet elliyle görülüp fiyatlandırma ile finanse edilmesi, c)Hizmetin özel kişiler eliyle görülüp fiyatlandırma ile finanse edilmesi, d) Hizmetin özel kişiler eliyle görülüp bütçeden/sosyal güvenlik fonlarından finanse edilmesi (hizmet satın alma yöntemi).Bu yöntemler arasında hizmetin devlet eliyle görülmesi yöntemlerinde hizmet kar amacı taşımazken, hizmetin özel kişi eliyle görülmesi durumunda kar amacı güdülmektedir.Kamu hizmetlerinin metalaşması konusu temelde iki ana yöntem olmaktadır.ilk yöntem, kamu hizmeti statüsündeki hizmetlerin bu kapsamdan çıkartılarak piyasa faaliyeti statüsüne kavuşturulmasıdır.İkinci yöntem, kamu hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesidir.Son zamanlarda yapılan yasal düzenlemelerle daha çok kamu hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesi yöntemi tercih edilmektedir. Böylece kamu hizmetleri kar amaçlı faaliyetler haline getirilip, bu hizmetlerden yararlanma bir yurttaşlık hakkı olmaktan çıkarılmakta, böylece yurttaşların ekonomik ve sosyal hakları kısıtlanmış olmaktadır.Metalaşma kavramı geçmişte yalnızca kulanım amacıyla yapılan üretimin artık 11 pazarda satmak ve kar elde etmek amacıyla yapılmaya başlanması anlamında kullanılmaktadır.

TASARININ BAŞLICA ÖZELLİKLERİ

1-Kamu hukuku ve idare hukukunun geriye itilmesi ve özel hukuk egemenliğinin sağlanması
a) Kamu yönetiminin ticarileştirilmesi ve özel sektör esaslarına göre çalışmanın güvence altına alınmasıdır.
b) Devletin özel sektör karşısında idarenin üstünlüğü ilkesiyle sağlanan avantajlı konumuna son verilmesidir.

2-Kamu kesimindeki örgütlerin her birinin özerkleştirilmesi Özerkleştirmenin anlamı:
a) Her kurumun görev alanı itibariyle piyasa unsurları ve kurallı ile bütünleştirilmesi
b) Kamu kesiminin bütünlük ve büyüklükten gelen avantajlarının ortadan kaldırılmasıdır

3- Planlama ve sosyo-ekonomik yapıya bir bütün olarak kavrama yerine kamu yönetiminin projecilik ilkesi ile parçacı kavramaya yöneltilmesidir
a) Beş yıllık kalkınma planı terk edilerek,planların kendisi bile projeler demeti haline getirilmiştir
b) Projeci örgütlenme anlayışı ile Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, İş ve İşçi Bulma Kurumunda .proje genel koordinatörlüğü gibi adlarda yeni birimler kurulmuştur.Bunların özelliği Türkiye için ulusal stratejilerin geliştirilmesini sağlamak ile görevlendirilmiş olmalarıdır.Ülke genelinde sektörün bir bütün olarak planlamak ve yönetmek ile yükümlü Bakanlıkların kendilerinde bütünlük bozulmuş projeciler yüksek ücretler ve yabancılar ininde yüksek prestij ile beslenmektedir.

4-Kamu istihdamında memurluk-daimi işçilik yerine bireysel özel hukukun yerleştirilmesi
a) Bürokrasinin toplumun genel çıkarlarını sağlamak üzere çalışmak ile yükümlü bir güç odağı olmasını sağlayan rütbe ve kariyer sisteminin terk edilmesi veya liyakatın yerine sadakatı getirilmesi diyebiliriz. 12
b) Kamu kesiminde esnek istihdam çerçevesinin geçerli kılınmasıdır
c)Yeni iktidar yapısını iyice yerleştirebilmek için yeni bir personel rejimi istenilmektedir.Ortaya çıkan Kamu personel rejimi istenmektedir.Bu taslağa göre;
- Kamu yönetimin de istihdam sayısı azaltılacak -Kariyer sistemi yönetici personelle sınırlandırılacak
-Sistem, piyasa tipi iş sınıflandırılmasına göre kurulacak -Sözleşmeli istihdam esas alınacaktır
-Sosyal ücretlemenin kalıntıları da silinip eşit işe eşit ücret sistemi getirilecek
-Emeklilik hakkı sosyal
-kamusal olmaktan çıkıp bireysel-özel sigorta girdisi haline getirilecektir.Öngörülen yeni sistem memurluğun ortadan kalktığı dolayısıyla memur güvencesinin bittiği bir yapıdır.Bir yıllık sözleşmelik ve müşteriler ile idarenin değerlendirmesine bağlanmış performans memurun (hizmetin) güvencesizliği demektir.Güvencelerden yoksun kalmış kamu görevlisi ile hizmet, kamu hizmetlerinde süre giden metalaşma sürecinin önünü alabildiğine açacaktır.Memur güvencesi aynı zamanda hizmetin güvencesidir.Bu anlayışın terk edildiği ortadadır.

5- Bakanlık tipi örgütlenme yerine kurul tipi örgütlenmenin getirilmesi,

a-) Bakanlık tipi ile TBMMye bağlanan siyasal sorumluluk akışının ortadan kaldırılması
b-) Piyasa unsurlarını içeren yeni bağlar ile kamu gücünü doğrudan yerli-tabancı ayrımı yapılmaksızın ilgili sektör piyasalarına aktarılmasıdır. Bu aktarım mekanizması kurulların çalışma ve oluşma ilkesi olan yönetişim sistemi ile kurulmak istenmesidir.Kamu yönetimi örgütlenmesinde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan ve uygulama alanı genişleyen kurul tipi örgütlenmeler enerji üst kurulu, tarım üst kurulu, telekomünikasyon üst kurulu, sivil havacılık üst kurulukurul örgütlenmelerinden bir kaçıdır. Bakanlık tipi örgütlenmenin gücünü TBMMden alması ve bu gücü yine bu organa hesap vermek üzere siyasal sorumluluk ilkesi gereğince kullanmasıdır. Bakanlıkların yerine kurul tipi örgütlenmenin getirilmesi öncelikle bu bağın zayıflatılması anlamını taşır.Daha önemli olan ise ilgili sektörde uygulanacak politikaları geliştirmek, stratejileri belirlemek ve sektörü denetlemek gibi üst düzey kamu yetkileri kullanacak olan bu yapıların kurullarda sandalyelerin paylaşımı ile yeni bir yönetsel iktidar yapısı kurma özelliği taşımasıdır. 13

6- Hem merkezi hem de yerel düzeyde yönetişim formülünün egemen kılınması,
a-) Bürokrasi:İktidar sandalyelerinin üçte birini devlet örgütlenmesinin gücünü temsil eden taraf olarak doldurulacaktır.Diyelim ki oluşturulan kurul, komisyon v.b. yapı tarım sektöründedir.Devleti tarım bakanlığı adına görev verilecek bürokrat temsil eder.
b-) Şirketler:Özel sektör öncülüğünün kabul edildiği bugünkü kalkınma ideolojisinin bir gereği olarak görülmektedir.AB ve diğer dış etkenlerle uyum sürecinde yerli yabancı şirket arasında ayrımların kalktığı bir ortamda şirketin yabancılığı da sorun olmaktan çıkmıştır.Tarım sektöründe yapılandığını düşündüğümüz örnekte Cargill, Nestle, Koç yada Sabancı şirketleri sandalyelere oturacaktır.
c-) STK(Sivil Toplum Kuruluşları):Şirket gibi ticari çıkar bağı olmayan çeşitli toplumsal örgütlenmeler içermektedir.Bunların arasında TBMMO, TOBB, TİSK, DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, TÜSİAD gibi çeşitli toplumsal örgütlemeler yer almaktadır.Cargill, Nestle, Sabancının kurucu oldukları bir tarım geliştirme vakfı, toprak sahiplerinin örgütü ziraat odaları, TÜRK-İŞ in tarım iş sendikası bu kategori de sandalye sahibi olabileceklerdir.Yönetişim formülünde ortaklar böyle belirlenmiştir.Katılımcılık ise üzerinde durduğumuz bu yönetişim formülünde ibarettir ve etkin bir kamu yönetimi ancak yönetişim mekanızmasıyla sağlanılabilir.

7-Şeffaflık:Yönetişimci devletin şeffaflığı kamu kurumlarının karar alma süreçlerinin ilgililere açık hale getirilmesi ve alınan kararların hızlı,açık ve yaygın bir biçimde duyurulmasıyla ilgili bir ilkedir.Burada asıl olan şeffaflıkla özel sektör yatırım ve işletmeciliğini kolaylaştıran bir açık ortam yaratılmasıdır.özel sektör için gelen bu açıklık özel sektör dışında yurttaşlara da yarayacaktır. GATS (hizmet ticari genel anlaşması) madde 2 de şeffaflık başlığını taşır Bu metin küresel hizmet ticaretinin küresel serbestleşmesini anlatır..... buradaki şeffaflık devletin sırrı kavramının daralmasıdır.

8- Hızlı ve adil yargı:Hızlı ve adil yargı sisteminin var olup olmadığını ölçmenin temel yolu,sistemin uluslar arası tahkim ilkesini kabul edip etmediğine bakmaktır.Yani iç hukukun küresel anlaşmalara ve ilkelere uygun olup olmadığıdır.Eğer uygunsa sistem gelişmiş uygun değilse sistem insan haklarına aykırı ve evrensel ilkelere uygun bir sistem değildir.

8- Devlet örgütlenmesinin merkeziyetçilik ilkesi terk edilerek adem-i merkeziyetçilik ilkesine göre yeniden örgütlenmesi Bunun için yerel özerklik,vesayet ilişkilerinin daraltılması, yerel yönetimlere vergi koyma ve vergi oranlarını belirleme yetkisi verilmesi, personel istihdamında tam serbestlik 14 gerekmektedir.Bunlarda yeterli görülmemekte, yerel yönetimlerin topluluk, din, kültür ve eğitim işlerinde daha fazla serbest irade kullanmaları gerektiğini ısrarla belirtmektedir.(1998de yürürlüğe giren Bölgesel ve azınlık Diller şartı imza için beklemektedir) Yani Türkiyeye anayasada yer alan idarenin bütünlüğü ilkesinin geri çekilmesini bunun yerine subsidiarite(yerellik) ilkesinin benimsenmesini önermektedir.

Avrupa Konseyi Bölgesel ve Yerel Yönetimler Kongresinde Türkiye için aldığı yirmi dokuz numaralı tavsiye kararında istediklerini net bir biçimde dile getirmiş ve yerel yönetim yasası değişiklik çalışmalarını doğrudan denetler bir konuma yerleşmiştir Yerellik ilkesi Türkçeye hizmetlerde halka yakınlık olarak çevrildiği görülen subsidiarite,devletin örgütlenmesini aşağıdan yukarıya doğru kurulmasını öngörmektedir.Yerellik,yerelleşmenin tersine,yukarıdan aşağıya bir yetki devri sürecini değil,yetkileri en önce alt kademeye bırakma,bu kademenin taşıyamadığını bir üste çekme biçiminde bir yapılanma süreci olarak resmedilmektedir.

9)Sosyal devlet yerine düzenleyici devlet amaçlanmaktadır Tasarı, ülkenin kalkınması, kamusal hizmetlerden yurttaşların fırsat eşitliği içinde yararlanmasını amaçlamamıştır. sosyal devlet yerine düzenleyici devlet hedeflenmiş, kamu yönetiminin varlığı yurttaşlara değil, sermaye aktörlerine dayandırılmıştır.
10)Kamu hizmetleri piyasa ilkelerine göre verilecektir. Kamu hizmetlerinin sunulmasında hizmetten yararlananların ihtiyacına odaklanmak esas alınmaktadır. (müşteri odaklı) Kamu hizmetlerinden yararlanmada herkes eşittir denilmektedir. Ama bu eşitlik, sosyal bir amaca dönük fırsat eşitliği değildir. Bu madde ile kamu hizmeti alanı piyasa lehine daraltılmaktadır. Kamu tarafından verilen hizmetlerin bedelsiz veya sübvansiyonlu sunumu mümkün olmayacak, önümüzdeki dönemde devlet hastaneleri, okullar, belediye su hizmetleri gibi temel hizmetlerin tasfiye edilmesinin önü açılacaktır. (madde 3-h) Bu hükümle tasarı, GATS(Hizmet Ticari Genel Anlaşması) gibi anlaşmalara uygun davranarak, temel hizmetlerin özelleştirilmesinin yolunu açmakta, hizmetleri, yabancı sermayeye açık Pazar haline getirmektedir. 15
11) Bakanlıkları ikiye ayrılmaktadır:Bir bölümü taşrada örgütlenebileceklerdir;bunlar,Milli Savunma Bakanlığı,Adalet Bakanlığı,Maliye Bakanlığı,İçişleri Bakanlığı,Çalışma ve sosyal güvenlik Bakanlığıdır.Diğer bakanlıklar ise;Milli Eğitim Bakanlığı,Sağlık Bakanlığı,Tarım Bakanlığı,Ulaştırma Bakanlığı taşrada örgütlenemeyecektir.Taşra örgütü kurma yasağı getirilmiş olan bakanlıkların var olan il ve ilçe örgütleri il özel idarelerine devredilecektir.Bir başka deyişle bu günkü durumda merkezi yönetim personeli olarak isdihdam edilen öğretmen,hekim mühendis,v.b... bir milyondan fazla kamu görevlisinin yerel yönetimlerin personeli olması sağlanacaktır. -Merkezi-yönetim,yerel yönetim ilişkilerinde idari vesayet yerine performans denetimi ilkesini getirmektedir. - Yerel yönetimlerin mali denetimi özel şirketlere devredilebilecektir. (madde 34) - Tasarıyla bu denetimin İçişleri Bakanlığının kendi denetim elemanlarınca yapılabileceği gibi, denetim şirketlerine veya mali müşavirlere yaptırabileceği hükmü getirilmektedir. - Üst düzey yöneticilerden müsteşar, başkan, genel müdürlerin görev süresi hükümetin görev süresi ile sınırlanmaktadır. Bu hükümle bürokrasinin yönetici kadroları siyasallaştırılmaktadır. (madde 63- 2.paragraf) - Sistem il ve bölge özelinde yeniden yapılandırılmakta, il özel idarelerinin yetki ve görev alanı genişletilmektedir.
12)Bölge Kalkınma Ajansları adıyla yeni bir birim oluşturulmaktadır. Tasarıyla, mevcut yönetim yapısında olmayan yeni bir kademe yaratılmakta, Bölge Kalkınma Ajansı adıyla 26 bölgesel birim kurmakta, ondan fazla bakanlığın il-ilçe örgütlenmesini kaldırarak bunları il özel idarelerine devretmektedir. Bölge Kalkınma Ajanslarında: il kamu ve yerel yöneticileriyle sermaye örgütlerinin temsilcilerinden oluşan bir yapı öngörülmüş, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve meslek odalarına ise yılda bir defa danışılması öngörülmüştür.
13)Tasarının Kamu Kurumları Açısından Yaratacağı Sonuçlar (7. kısımdaki 10.geçici madde ve ilgili maddeler) Yerel Yönetimlere devredilecekler - Milli Eğitim, sağlık, sanayi, bayındırlık, kültür, turizm, tarım, orman bakanlıklarının taşra örgütleri il özel idarelerine, 16 - Çevre, gençlik, spor, sosyal hizmetlerin personel ve araçları büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerine, yoksa belediyelere, belediye sınırları dışındakiler il özel idarelerine, - Köy hizmetleri İstanbulda Büyükşehir Belediyesine, diğer yerlerde il özel idarelerine - Trafik hizmetleri belediyelere devredilecektir.
14)Tasfiye edilecek Kurumlar (geçici madde 4) - Özelleştirilecekler: Milli Piyango İdaresi, TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü)TÜVESAŞ, TÜDEMSAŞ, TÜLOMSAŞ, Türk Telekom, Kıyı Emniyeti Geni Kurtarma İşlemleri, Denizcilik İşletmeleri, Sümer Halıcılık, Şeker Fabrikaları. Kapatılabilecekler: Amele Birliği, İGEME (İhracatı Geliştirme Merkezi) Kaldırılabilecek Kuruluşlar: İlgili kuruluşlar cetvelinde sayılmayan, bağlı ilişkili kurumlar ilga edilecek ve bakanlık ana bünyesinde ana hizmet birimi olarak düzenlenecektir. Bu işlem, ilgili bakanlıkların kuruluş yasalarında altı ay içinde yapılacak değişikliklerle gerçekleştirilecektir. (geçici madde 10) Ekli listelerde şu kuruluşların olmadığı görülmektedir: DSİ, MTA, Hazine Müsteşarlığı, İş Kurumu, Bağ-kur, Karayolları Genel Müdürlüğü, Dış Ticaret Müsteşarlığı, SSK, TODAİE, EİE, DMO, MPM, TZDK, DMO, Tapu Kadastro, Emekli Sandığı, ÖSYM, GAP İdaresi, TOKİ, Arsa Ofisi
SONUÇ Dünyada yaşanan hızlı ve çok yönlü değişim özellikle yönetim anlayışında ve klasik ve bürokratik yapılarda köklü ve yeniden yapılanmayı ihtiyaç haline getirmiştir.Kamunun rolünü yeniden tanımlama ihtiyacı doğuran bu değişiler özellikle özelleştirme sivilleşme ve yerelleşme şeklinde gelişen eğilimleri destelemektedir. Yerel yönetimleri önemli bir faktör olarak öne çıktığı bu gelişmeler aslında merkezi ve yerel boyutuyla yönetimde yeniden yapılanmayı gerekli kılan temel nedenleri oluşturmaktadır.Planlı dönemden önce ve planlı dönemden sonra yapılan reformlar birbirlerinin tamamlayıcısı olarak geliştirilmiştir

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi