|
07-06-2008, 17:31 | #1 |
-Kapatma davası ... -
Başsavcı Anayasa Mahkemesi'ne sözlü açıklamasını yaptı, partinin görev verdiği iki hukukçu da sözlü savunmalarını yaptılar. Yargıç ve savcı millet adına hareket ettiğine, yetkiyi milletten aldığına göre delillerin ve kararın da her şeyden önce milleti tatmin etmesi, milli vicdana uygun düşmesi gerekir. ANKA Ajansı'ndan alınan bilgiye göre sayın savcının açıklamasında ileri sürdüğü deliller ve yaptığı açıklamalar bir vatandaş olarak beni tatmin etmek şöyle dursun hayretlere düşürmüştür. Niçin böyle olduğunu bazı örnekler üzerinden -bunlar gerçekten söylenmiş ise- açıklamak isterim. “AB süreci tıkandı, işsizlik, kuraklık, cari açık var. Terör sorunu var. Bunlar bir yanda dururken üniversiteye türbanla gidemeyen kızlarla ilgili çözüm aranması gerçek niyetlerini gösteriyor”. AB sürecini bu iktidar kadar hızlandıran bir başkası olmadı. AB'ye girmek ülke yararına ise bu davanın açılmaması gerekirdi; çünkü asıl bu dava süreci tıkamaktadır. Terör ve cari açık gibi memleket meseleleri bir yana bırakılmıyor; tedbirler tartışılabilir, ama bir yana bırakıldığı iddia edilemez. “Ülkenin meseleleri bir sıraya konarak biri bitmeden diğeri ile meşgul olmamak” şeklinde bir kuralın bulunduğunu yeni öğrendik. Ama bu kuralın işlemez olduğu açıktır. Başörtüsü meselesi bu ülkenin kırk yıla yakındır süren ve kanayan bir yarasıdır. Bunun çözümü iktidarı ve muhalefeti ile siyaset kurumuna, ilim ve hikmet adamlarına, ve diğer ilgili kurumlara düşer. Diğerleri ihmal ediyor, unutuyor, unutturuyor diye iktidarlar da bunu yapamaz; yaparsa tabanı ona hesap sorar. “…gerçek niyetlerini gösteriyor” diyor. Yargı niyet okumaz, açık ve sağlam delillere bakar, hükmünü buna bina eder. “Bir kısım medyanın saldırıları sonucu takiyye mantığı ile hareket ederek özel amaçlı saldırılar gerçekleşiyor. Laikliği koruyan cumhuriyet kurumları hedef alınıyor. Bu bağlamda laikliğe sahip çıkan başta yargı olmak üzere bütün cumhuriyet kuruluşları darbeci olarak gösteriliyor.” “Bir kısım medya” ifadesi çok yaygın ve demokrasilerde tabîîdir; yani bütün medyadan aynı tavır, görüş ve tarafı beklemek demokrasilerde tabîî değildir. Önemli olan medyanın satılmaması, menfaat veya ideolojik bağımlılık yüzünden meslek ahlakını çiğnememesidir. Sayın savcı ve onun gibi düşünenlerin demokrasi ve laiklik anlayışlarını benimsemeyen, bu konularda farklı düşünen yazar ve çizerler arasında iktidarı tutanlar kadar tutmayanlar da var; bunu herkes biliyor. Farklı düşünenleri “takıyyeci”, “iktidarın yandaşı”, “laiklik düşmanı” olarak suçlamak tahammülsüzlüktür. “Yargı darbesi” ifadesi mecazidir; bundan maksat siyasallaşan ve yetkisini aşan yargının kendini muhalefet (veya millet) yerine koyarak seçilmişleri iktidardan uzaklaştırmaya kalkışmasıdır. Eğer bu yapılıyorsa elbette bir “yargı darbesi” vardır, yapılmıyorsa yapmayanların üzerlerine almamaları gerekir. Devam edeceğim. HAYRETTİN KARAMAN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|