Niçin bunlara “ahlaksız” diyoruz?

Niçin Türkiye’de, tüm çıbanların başının “kartel medyası” olduğunu sürekli dile getiriyoruz?
Halkın bu ahlaksız medyaya karşı uyanık olmasının gerekliliğini niçin dile getiriyoruz?
Çünkü bu ülke insanını, dur durak demeden her gün zehirleyenler onlar da, onun için..
Bugün açın kartel gazetelerinin ahlaksız yazarlarını, hemen hepsinin, Tarhan Erdem’in dün Milliyet’te yayınlanan anket çalışmasını kendisine konu edindiğini göreceksiniz.
Bilimsel bir çalışma olması gereken “anket”in dahi, nasıl ırzına geçildiğini, ırzına geçilmiş o anket çalışmasının, kartel ahlaksızları tarafından nasıl büyük bir iştahla halkın bilinçaltına yerleştirilmek istendiğini göreceksiniz!..
Neymiş, “Halkın yüzde 76.6'sı üniversiteye devam etmek için kızının ya da kardeşinin türbanı çıkarabileceği görüşünde.” imiş!
Bu apaçık bir ahlaksızlık değil de nedir?
Bilimi dahi istismar eden bir ahlaksızlık..
Bu yönde tavır sergileyeceklerini söyleyenlerin tercihlerine değil itirazım.. Onu ayrı bir başlık altında tartışırız..
Ama ahlaksızlığı yapan, “tercihini açıklayanlar” değil, “tercihin hangi şartlar altında açıklandığını gizleyenler”!
Bugün Türkiye’deki çözüm bekleyen sorun “türban yasağının kalkması” mı, yoksa “kalkması imkansız olan bir yasak karşısında vatandaşların nasıl tercihde bulunacakları mı?”
Yasağı koyan kim?
İnsanlar.
Kaldıracak olanlar kim?
Yine insanlar.
Öyle ise, bir imkansızlık mı var olayda?
Bir insanüstü güç mü var karşımızda?
Hayır!
O zaman sorunun daha en başından; “Üniversiteye devam edebilmek için” diye başlamaması gerekmez mi?
Üniversiteye devam edebilmek için başını açmak, sanki olmazsa olmaz şart mıdır? Türkiye dışında hangi ülkede var bu yasak ki, bu yasağı “olması gereken, vazgeçilmesi mümkün olmayan bir zorunlu şart” gibi gösteriyorsunuz?
Aslında soruya, “Bir ülkenin üniversitesinde, başörtü yasağı gibi ahlaksızca, vicdansızca bir yasak olabilir mi?” şeklinde başlanması gerekli değil miydi?
Adam ahlaksız bir yasak komuş!
Arkasından bu yasağı sorgulamadan, dönmüş vatandaşa diyor ki, “Bu yasağın kalkmayacağını düşünün. O durumda ne düşünürsünüz, kızınızın başını açarak okumasını ister misiniz?”
Bir anlamda, “Ölümlerden ölüm beğenir misiniz?” diye soruyorlar.
Vatandaş da ne yapsın, ölümlerden birisini, kendi aklınca beğeniyor güya..
İyi de, bu işin “yasak olmalı mı” sorusu yok mu sizce?
Böyle bir soru sormadan, veya sorulmuş ise de bunu gizleyerek, sorunun son bölümünü yayınlamak doğru mudur sizce?
Sergilenen ahlaksızlığı şöyle örnekleyelim.. Niçin sinirlendiğime, eminim siz de hak vereceksiniz..
Birisi silahı kafanıza dayadı ve diyor ki, “Ya önündeki domuz etini yersin, ya da kurşunu..”
Sonra da vatandaşlara, böyle bir durumda tercihlerinin ne olacağını soruyorlar: “Domuz etini yemeyi tercih eder misiniz?”
Kafanıza silahın dayandığını, böyle bir ortamda ne yapacağınızın size sorulduğunu hatırlatmadan, en önemlisi “bir insanın kafasına silah dayama eyleminin yanlışlığını” dile getirmeyi es geçip, vatandaşın tercihlerini kamuoyuna duyuruyorlar: “Vatandaşın yüzde bilmem kaçı, domuz eti yerim” dedi!
Bu domuzluk değil de nedir?
Belki araştırmayı yapanın da bu işte bir kusuru yoktur. Çünkü daha düne kadar, o şahsın yaptığı seçim anketlerini, o grubun yazarları “Ohaaa, cüşş..” diye eleştiriyorlardı.. Şimdi ise, “başörtüyü çıkartırız” sonuçlu anketi takdim ederken, “22 Temmuz sonucunu doğru tahmin eden TARHAN ERDEM...” diyorlar!
Görüyor musunuz uyanıklığı?..
Kimbilir, belki ayrı bir soru daha vardır ankette, “Başörtü yasağını anlamsız buluyor musunuz?” diye.. “Başörtü yasağını faşistçe bir yaklaşım olarak görüyor musunuz?” diye..
O soruları gizleyin, “İki ölümden birisini tercih edeceğinizde, hangisini tercih edersiniz” diye sorulan soruyu, sanki normal şartlar altında iken, “Ne yaparsınız?” diye sorulmuş gibi takdim edin..
Önce siz bu çarpıtma haberi yapın, arkasından yazarlarınız da o yanlış üzerine kurulan çatının üzerine çıkıp, papağan gibi tekrarlasınlar sizin yalanınızı!
Hiç düşünmeden.. Hiç sorgulamadan.. Hiç vicdanları sızlamadan!.