AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-14-2012, 00:50   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart KAS SİSTEMİ
KAS SİSTEMİ

ALPEREN GÜRBÜZER
Beyinden gönderilen mesajların omurilik içerisinden aşağılara doğru yol kat etmesiyle birlikte motor hücrelere taşınan mesajlar değerlendirilip kaslar bir anda hareket manevrası kazanabiliyor. Kasın kasılmasıyla alakalı bu mekanizmadan başka ayrıca duyu aygıtı da mevcuttur. Bu söz konusu aygıt spiral şeklinde olup kasları meydana getiren lif hücrelerine bağlı ince iğ yapılı liflerin birleştiği orta kısımda yer alır. Üstelik bu spral aygıt kasılmadığı halde kendi dışında kasılma hareketlerine duyarlılık gösterebiliyor. Yani kas dokusundan gelen bilgiler duyu lifleri vasıtasıyla ön boynuzda yer alan motor hücrelerine aktarılıp, buradan çıkan talimatla kas lifi kasılmış olur. İşte sürekli yer çekimine bağlı gerilip kasılan kaslarımızın gösterdiği bu tepki sonucunda bizler ayakta kalabilmekteyiz. Kim bilir bilinç dışı bu bağlantılar olmasaydı halimiz nice olurdu. Anlaşılan ayaklarımız yürümek için yaratılmış olup, yürüme faaliyetine yardımcı olmak içinse kasları eklemlere bağlayan kirişlerle (lif dokusu) desteklenmiştir.
Bilindiği üzere kaslar isteğimiz dışında ve isteğimizin doğrultusunda çalışan dokular olarak iki ana başlıkta incelenir. İsteğimize bağlı çalışan kaslar beyinde odaklanmış piramidal sisteme ait hücreler sayesinde hareket kabiliyeti kazanabiliyor. Nitekim insan daha 50–55 günlük ceninken adale kaslarımız belirmeye başlar. Belli ki anne karnında bile bebeğin hareket manevrasına yardımcı olacak sistem ihmal edilmemiş. Dolayısıyla kasların ilk hareket öğretisi bu sistemle anlam bulur. Hakeza yine ağzımıza aldığımız besinler isteğimiz dâhilinde işleme tabi tutulup çene kasları ve dişlerin öğütücü mekanizması sayesinde l yutulabilir hale gelebiliyor. Bilhassa iki çene kemiğimiz birbirine son derece kuvvetli çene ve yüz kasları ile tutunarak güç oluşturmaktadır. Öyle ki sara nöbeti geçiren hastalarda çene kaslarının bir anda kenetlenmesiyle birlikte çeneyi açmakta çok zorluk yaşanabiliyor. Mesela gülmek, kızmak, göz kırpmak gibi eylemler bile kasların kasılıp gevşemesiyle ortaya çıkmaktadır.
İsteğimizin dışında çalışan kaslar ise yine beynin başka bir bölümünde odaklanmış ekstra piramidal sisteme tabi hücreler sayesinde otomatik hareket edebiliyor. Dikkat edin otomasyondan bahsediyoruz, niye? Çünkü öğrenme aşamasını tamamlayan kaslar meleke kazanıp otomatik işleyen bir makine misali bilinç dışı hareket eder hale gelebiliyor. Üstelik otomasyon kazanmış bu yapıda birincisinde olduğu kadar fazla enerji harcanmaz da. Tıpkı bu yeni doğan bir çocuğun emekleme zamanında çokça enerji sarf edip, ta ki yürüme aşamasına geldiğinde eskisi kadar güç sarf etmeksizin hareket ettiği duruma benzemektedir. Anlaşılan kasın kasılma boyutunu haberdar eden bilgiler omurilikte iki kanala ayrılıp iş bölümün gereği birini alfa hücreleri, diğerini ise gamma hücreleri üstlenmiş olurlar. Yani alfa hücreleri kasılma ile ilgili fonksiyon yürütürken, gamma hücreleri de kas lifinin gevşemesine yönelik faaliyette bulunur.
Demek ki sinir hücrelerinin yapısında bulunan dendrit ve dendrite bağlı akson dalları kas lifiyle diyaloğa geçmesi sonucunda kasın hareket etmesi sağlanabiliyormuş. Bu arada akson ve dendrit arasındaki ara bağlantıya sinaps denmekte olup, söz konusu bu bağlantı sayesinde kaslar bir an da aktif hale gelebiliyor. Fakat bazen canlıların dış duyu organları vasıtasıyla alınan veriler, bazense eklem ya da kaslardan gelen sinyallerin oluşturduğu iç geri tepme bağlantıları sekteye uğrayabiliyor. Bu durum ister istemez kaslarda birtakım arızalara neden olmaktadır. Hatta kaslarla ilgili arızalara şöyle göz attığımızda ilginç klinik vakalarla karşılaşırız. Şöyle ki;
Myastenia gravisi
Bilindiği üzere adalelerimizin toplam sayısı 529 olup, bunlardan 14 tanesi sadece göz kapaklarını hareket ettirmekle görevlidir. Myastenia gravisi sendromun başlıca özelliği yüz kası ve bütün diğer çizgili kaslarda gözlenen aşırı yorgunluğa bağlı zafiyet içermesidir. Özellikle bu tip vakalarda yüz çehresi ve göz kaslarında düşme, çift görme, monoton bir ses tonunun oluşması, çiğneme yutma hareketlerinde güçleşme, dudaklarda açıklık veya sarkık gibi durumlar görülür. Ayrıca hastalığın seyrinde timus bezinin kontrolü altında fazlaca antikor salgılanır. Bu bakımdan myastenia hastalarda timus bezinde büyüme, yani hiperplazmi fazlaca görülebiliyor.
Myotom
Malum olduğu üzere kaslara intikal eden uyartılar kasılıp gevşemeye neden olmaktadır, ama bu olay sadece kasılıp gevşeme diye geçiştirilemez. Bilhassa kasılıp gevşeme mekanizmasının işlerlik kazanması için elin bilek mafsalından ön kola bağlayan kaslar birbirine zıt yönde etki edecek şekilde iki mekanizma üzerine ayarlandığını da görmek gerekir. Nitekim birinci grup kaslar gevşemeyi sağlarken, diğer grup kasılmayı gerçekleştirmektedir. İşte karşılıklı iki gruptan gelen sinyaller sinir sisteminde anında karşılık bulup, böylece dinamik dengemiz sağlanmaktadır. Zira kasılma gevşeme işlemleri myofilament(kas hücreleri içerisindeki kasılıp gevşeyebilen lifçikler)ler vasıtasıyla yürütülmektedir. Dolayısıyla denge durumunun yitirilmesi noktasında myotomla (kas lifi tümörü) birlikte kas kasılması vuku bulabiliyor. Öyle ki miyotoni durumunda(kasın gevşeme güçlüğü) gece uyku hali veya istirahat anı bile stresle geçmektedir. Hatta hastanın gün aşırında (akşama doğru) kendini felçli hissedip sinir bozukluğu alametleri görülebiliyor.
Muskuler hpertrofi
Aşırı kuvvet gerektiren bedensel çalışmalar kasların büyümesine ve gelişmesine yol açıp, bu durum kas liflerinin her birinin çapça artmasına neden olur ki buna hpertrofi denmektedir. Esasen tariftende anlaşıldığı üzere bu bir kas adaptasyonu olarak gözükmektedir.
Bilindiği üzere hpertrofi durumlarında;
— Total myofibril miktarı artış kaydeder,
—Değişik etken maddelerde artış görülür,
—ATP, triatın fosfat ve glikojen gibi maddeler devreye girer.
Kelimenin tam anlamıyla hpertrofiyle birlikte kasın hareket gücü arttığı gibi besleyici mekanizma da zenginleşir.
Spinal Muskuler atrofi(omurilik kaynaklı kas erimesi)
Muskuler atrofi denen vaka kasın kullanılamaması (kontraksiyon) veya zayıf kontraksiyon(kasılma) göstermesi şeklinde tezahür eder. Mesela su da yüzerken omirilik ön boynuz ve motor hücresi hastalıklarına bağlı (spinal muskuler atrofi ve muskuler distrofi gibi) kramp girmesi görülebiliyor. Keza bacakların alçıya konup hareketsiz bırakılması da öyledir. Yine bir kanın kısa bir zaman dilimi de olsa kullanılmaması onun büyüklüğünü yarıya indirecek derecede atrofi(doku küçülmesi) oluşturabiliyor. Hakeza bir kas siniri denerve (sinir kesisi) edilirse, yani alınırsa derhal atrofinin teşekkülüne neden olacaktır. Şayet 3–4 ay içerisinde sinir bağlantısı kurulursa kas yeniden normal fonksiyonunu tekrar kazanabilir. Bu durumlarda yaşlılarda ilk birkaç hafta içerisinde, gençlerde ise azami dört ay içerisinde rekonversiyon, yani bağlantı kurulması gerçekleşmektedir.
Kontraktür(kas sertliği)
Kontraktür klinikte kasın pasif gerilmeye karşı gösterdiği direnç hali olarak tarif edilip adalenin tutulmasıyla birlikte eklemlerde hareket kısıtlılığı tarzında kendini gösterir. Yani kontraktür daha çok kaslara destek olan doku veya fibröz eklemlerde meydana gelmektedir Ektremitelerin alçıda kalması veya herhangi bir sebebe bağlı olarak kas boyunun kısalması gibi durumlarda kontraktür ortaya çıkmaktadır. Mesela kırılan bir kemiğin iyileştikten sonra kısalabiliyor. Hatta bu durumla birlikte kaslarında kısalıp kasılma kuvvetinin azaldığı gözlemlenmiştir. Nitekim uyluk kemiği kırıldığı zaman tedavi edilse bile eskisi kadar bacak kaslarında kontraktür sağlanmayabiliyor. Normalde 1,5 ton dolaylarında yükü tutabilen uyluk kemiği bu tür arızı durumlarda tutma gücü 300 kilograma düşebiliyor.
Nöroloji uzmanına kas kasılma ilgili şikâyetler için başvuran hastalar için öncelikle diz kapağına çekiçle vurularak kasların çalışıp çalışmadığına bakılır. Şayet diz kapağına çekiç vurulduğunda kaslar iki ucundan çekilip gerilmiyorsa veya uyarıcı etkiye karış uyluk kasları harekete geçip ayak ileri doğru fırlamıyorsa reflekslerin çalışmadığı anlamına gelmektedir. Hakeza fizyolojik kontraktür denemeler için verilen elektriksel uyartıların etkisiyle uzun süre lokal ve iletilmeyen kasılmalar ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Hatta elektromiyogramla yapılan kas ölçümler sonucunda aksiyon potansiyelinin görülmemesiyle başlayan eksitasyonun (duyu alamama) lif boyunca yayılmadığı anlaşılmıştır. Bu bulgulardan hareketle vücut mekanizmadaki bozuklukların bir kısmı kontraksiyon veya buna bağlı enerji olayların ya da bizatihi kasılmayı sağlayan yapıdan ileri gelebileceği düşünülür.
Bir insan gücünün üstünde iş yaptığı zaman:
— Rigor (kas katılığı) ve tremor(titreme).
—Lenf birikmesi ve hacminin artması,
—Asetil kolin, epinefrin, Ca, K, Cl gibi extracellular (hücre dışı) izotonik bileşikler toplanması,
—Tabii kontraktür oluşması,
—Fibröz dokularda bozukluklar,
—Kemik boylarındaki kısalmalar gibi arızalar teşekkül etmektedir.
Anlaşılan refleks olayı iyi planlanmış bir şah eser olup vücudumuzda her an cereyan edebiliyor. Zaten refleks hadisesi olmasaydı ansızın karşılaşacağımız olaylar karşısında ne yapacağımıza karar verene kadar at’ı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacaktı ki, “ölen ölür kalan sağlar bizim” demekten başka tesellimiz kalmayacaktı. Bu yüzden refleks kavramı düşünmeksizin aniden ortaya çıkan tepki varı davranışlar diye tanımlanır.
Tabes Dorsalis
Sfiliz(frengi)’in ilerlemiş evresinde sinir tutulumu kaynaklı dengesizliğin bacakta yol açtığı arızalar genelde Tabes Dorsalis olarak bilinir. Bilhassa bu tür arızalarda hastanın bacaklarındaki derin duyarlı bağlantıları omurilik içerisinde kesildiği için yürürken ayağını gereğinden fazla kaldırıp adımlarını ileriye fırlatmasına neden olmaktadır. Hatta bu tür hastalar ayağını yere indirirken de topuğuna basarak indirirler. Yani hasta adımını atarken gözleriyle kontrol ederek yürümek zorunda kalmaktadır. Anlaşılan bilgi iletişimi çok mühim bir hadisedir. Zira sağlıklı bir insan yürürken adımını nasıl attığının farkındadır. Çünkü yürüme ile ilgili tüm bilgiler bize sinir merkezleri ile bağlantılı ayak ve bacaklarımızdaki kas ve eklemler sayesinde bildirilmektedir. Özellikle gelen mesajlar beyincik tarafından değerlendirilip karşılık bulduktan sonra hareket nizamı gerçekleşmekte. Hatta stres durumunu haber veren bir takım alıcılardan gelen sinyaller bilinç dağarcığımıza çıkmadan direk olarak beyincik tarafından değerlendirmeye alınmaktadır. Böylece farkına varmaksızın istirahat halinde bile segmanter bir mekanizmayla kaslarda gerginliğin hissedilmesi (kas tonusu) diyebileceğimiz vaka yaşanabiliyor.
Parkinson
Parkinson;gerek beyne ait ekstra piramidal sistemin bozulması, gerekse negatif geri tepme bağlantıların gecikmesi sonucu kaslarda devamlı titremelerin gözlemlendiği bir hastalıktır. Parkinson hastalara dışarıdan bakıldığında parmaklarının titrediğini görürüz. Öyle anlaşılıyor ki Parkinson kararsız denge (metastabilite) negatif tepmenin kontrol etme gücünün yitirilmesiyle ortaya çıkan bir pozitif geri tepme durumudur. Yani bu sistemin rayından çıkması anlamınadır.
Takma kol
1961 yılında Wiener bir kongrede takma kol ile ilgili sunduğu sunum takma kolla hayatını idame edecek hastaların gözlerinin parlamasına yetecek türdendi. Şöyle ki; takma kol diğer kopmuş kolun canlı olan kas kısmına bağlanmak suretiyle beyinden gelen sinyallere duyarlı hale getiriliyor. Böylece takma kolun hareket edebileceği noktasına gelinmiştir. Demek ki beyinden gönderilen sinyaller eşliğinde insan- makine ortak ilişkisi gerçekleşebiliyormuş.
İşte protezle hayatını geçirmek zorunda kalan insanları görünce ister istemez kaslarımızın kıymetini bir kez daha fark etmiş oluyoruz. Zira organların hareketi kaslar sayesinde mümkün olmaktadır. Dolayısıyla bu iş için vücudumuzda düz ve çizgili diye bilinen iki tür kas sistemi oluşturulmuştur. Bu sistem içerisinde yer alan iskelet kasları (çizgili kaslar) kemiklere kirişlerle bağlanmış olup, mikroskobik incelemesinde iğ biçimi hücrelerden meydana geldiği görülür.
Nasıl ki organları harekete geçiren kas dokusuysa, kasları da harekete geçiren sinirlerdir. Sinir hücresi hücresi incelendiğinde yan yana çizgiler halinde açık ve koyu renk bantlardan meydana geldiği görülecektir. Söz konusu A ve I diye adlandırılan bantların yapısında miyozin(kalın lif) ve aktin proteinler var olup, birlikte aktomiyozin madde oluştururlar. İşte sinir uyarmalarına karşı kasılmayı sağlayan birtakım olaylar bu madde sayesinde gerçekleşmektedir. Nitekim antrenman yapmaya başladığımızda kaslarımız derhal çalışmaya başlayıp vücudumuzun ısınmış olması bunun tipik bir misalidir. Hakeza titremede öyledir. Bu yüzden bilim adamları sinir sisteminden hareketle titremeyi başlatan hadisenin beynin alt kısmında bir noktada yer aldığını belirtirler. Hatta bu bölgeye yakın diyebileceğimiz kısımda vücudu aşırı sıcaktan koruyan bir başka noktanın varlığından söz edilmektedir. Hele vücutta sıcaklık artmaya dursun, derhal bu stratejik üs noktadan salınan sinyaller eşliğinde derimiz daha fazla kan akışına sahne olmaktadır. Böylece bu hadiseyle birlikte terleyip serinlemiş oluruz.
Peki, bunca faaliyet için enerji nasıl elde ediliyor derseniz, belli ki kasılma anında harcanan enerji mevcut kas deposunda stok edilen glikozun kullanılmasıyla elde edilmekte. Dolayısıyla gerek istem dışı, gerekse isteğe bağlı hareket eden kasların harcadığı güç sonucu oksijen azaldıkça laktik asit birikimi artış kaydedip akabinde kas yorgunluğu belirecektir. Dinlenme anında ise aldığımız oksijen laktik asitle birleşerek enerjiye dönüşüp, açığa çıkan enerjinin fazlası kas hücrelerinde depo edilir.
Kaslar bir yandan esnek yaratıldığından herhangi bir uyarma karşısında harekete geçebiliyorken, öte yandan uyarılar durduğunda tekrar eski halini alabiliyor. Şayet kas sürekli uyarılıp gevşemesine fırsat verilmezse tıpkı ceset gibi kas katı kesilebiliyor. Mesela pazı kasları kasılıp gevşemesine rağmen sürekli uyarıda bırakıldığında kas katı kesilmesi bunun en tipik misalini teşkil eder. Bu arada ceset demişken şunu belirtmekte yarar var. Şöyle ki; ölüm halinde oksijenden mahrum kalan kaslar fazla miktarda laktik asit birikmesi olacağından kas dokusu katılaşmaktadır. Fakat canlı için öyle değildir. Zira canlılık kasların karşılıklı antagonist (zıt) refleks hareketleri sonucu oluşmaktadır. Mesela iskelet (çizgili) kasları bir takım etkileşimler sonucu kasılıp gevşeyip hareket oluştururlar.
Malum düz kaslar isteğimiz dışında çalışırlar. Diğerlerinde olduğu gibi düz kaslarda iğ şeklinde hücrelerden meydana gelir. Örneğin yemek borusu, mide ve bağırsak gibi iç organlarımızda yer alan kaslar düz kaslardandır. Peki, ya kalp nasıldır? Kalp madem vücudun motoru, o halde ona has bir tasarım olmalı. Zaten öyle de. Bakın kalp kası çizgili kas olmasına rağmen isteğimiz dışında çalışması dolayısıyla diğerlerinden ayrı tutulmuş bile. Şöyle ki köken itibariyle çizgili kas olup düz kas gibi çalışmaktadır. Şayet kalp düz kas şeklinde çalışmasaydı dışardan devamlı bizim çalıştırmamız gerekecekti. İyi ki de bizim inisiyatifimize bırakılmamış, aksi takdirde en küçük ihmal hayatımıza mal olacaktı. Bu yüzden kalp kası kendine özgü otomatik kesintisiz elektrik güç kaynağı ile çalışmaktadır. Zira kalbin sinir odağı bölümünden çıkan elektriksi sinyaller kalbi fazlasıyla çalıştırmaya yetiyor artıyor da. Tabiî ki elektrik kablolarında olduğu gibi kalp hastalarında kalbi elektrik sinyalleri arıza verebiliyor. Neyse ki bu gibi durumlarda vücuda pacemaker cihazı takılarak kalbin yeniden çalışması sağlanabiliyor.
Velhasıl; kas dokularında cereyan eden her bir olaydan bizim haberimiz olmasa da belli bir düzen içerisinde her an ve her salise yorulmadan yolunu yol bilmektedir.
Vesselam.


http://www.facebook.com/pages/Selim-G%C3%BCrb%C3%BCzer/270156429678799?sk=wall

 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi