AK Gençliğin Buluşma Noktası
Makale & Deneme Makale ve deneme içerikleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-25-2010, 19:32   #11
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hayir, konuyla ilgili bir soru. Açiklama yapmanda sorun olmaz
Zor bir soruydu ondan kaçamak yapayım dedim.Bilmiyorum.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 19:36   #12
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Alıntı:
El Emin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Zor bir soruydu ondan kaçamak yapayım dedim.Bilmiyorum.
Hani çözüm bulamadim diyordum ya, iste buna çözüm bulamadim Fakat pes etmeyecegim evel Allah

Konu onurcan tarafından (09-03-2015 Saat 20:18 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 19:38   #13
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hani çözüm bulamadim diyordum ya, iste buna çözüm bulamadim Fakat pes etmeyecegim evel Allah
inşaALLAH.Kuru kuruya pes etmemekte çözüm sayılmaz fakat pes edersek de çözüm bulunmaz.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 22:46   #14
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Kabir kapısı kapanmıyor
Sahabiler, yaşadıkları dönem için "Ne yapalım, içinde yaşadığımız toplumun hâli buydu!" diyerek mazeret üretme gibi bir yanlışlığın içine girmemiş ve iradelerinin hakkını vererek cahiliye bataklıklarını birer Asr-ı Saadet gülistanına çevirmesini bilmişlerdir.

O zaman bizim de, "Ne yapalım, hayata uyandığımızda kendimizi bir levsiyat bataklığı içinde bulduk. Lâahlâkîlik çarşı-pazar, ev-sokak her tarafta kol geziyordu. Anne-babamız da ümmiydi. Bizi dinimizden soğutmuşlardı. İslamî terbiye alamadığımızdan biz de din ve diyanet adına birer terbiyezede olarak yetiştik." deyip başkalarına atf-ı cürümde bulunma, eksik ve kusurlarımızı başkalarına fatura etme ve bu suretle işin içinden sıyrılmaya çalışma gibi bir yanlışlığın içinde olmamamız gerekir.

Hz. Pir, Sözler'de bu hakikati ne güzel ifade eder. Hatırlayacağınız üzere Ondördüncü Söz'ün hâtimesinde o, şöyle der: "Ey nefsim! Deme, "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peydâ ediyor.

Hem deme, "Ben de herkes gibiyim." Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır."

Evet, "zaman değişmiş, asır başkalaşmış" gibi bahaneler insanın kendi kendini aldatmasından başka bir şey değildir. Hem böyle bir aldanış -Allah korusun- ebedî bir hüsrana sebebiyet verebilir. Kur'ân-ı Kerim, ahirette kâfirlerin ahvalini beyan buyurduğu değişik yerlerde kalbleri titretecek, yürekleri hoplatacak bir tablo hâlinde bu hususa dikkatleri çeker ve ikazda bulunur. Mesela, Fâtır Sûresi'ndeki bir âyet-i kerimede şöyle buyurulur: "O kâfirler orada yardım isteğiyle çığlık koparır ve 'Ey Ulu Rabb'imiz! Ne olur, çıkar bizi buradan, dünyaya geri gönder; gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, salih ameller yapalım!.' derler." (Fatır, 35/37)

Onların bu yakarışlarına şöyle karşılık verilir: "Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşünüp ders alacağı (ve gereğini yapacağı) kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı olarak peygamber de gelmişti. Şu hâlde tadın azabı! Zalimlerin asla yardımcısı olmaz." (Fâtır, 35/37)

Bu âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere insan şuuruyla dünyada bir saat bile yaşasa Cenâb-ı Hak ona, "Ben sana bir saat vermedim mi? O bir saatte Beni düşünüp bulman gerekmez miydi?" diyebilir. Buna göre Allah'ın bize bahşettiği zaman, imkân ve ortam zannediyorum tezekkür ve tedebbür etmemiz adına yeterlidir. Allah ötede bunun hesabını sorduğunda herhangi bir dayanağı olmayan boş mazeretlerin bize hiçbir faydası olmayacaktır. O hâlde hepimizin mesnetsiz, dayanaksız, bu tür boş mazeretlerden sıyrılıp hayatımızı ona göre şekillendirmemiz, ona göre tanzim etmemiz gerekir.

M.Fethullah Gülen
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 22:49   #15
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Hocaefendi yazıda Risale-i Nur sözler 14. sözün hatimesinede yer vermiş onuda paylaşayım dedim.

“Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya talib bedbaht nefsim! Bilir misin neye benzersin? Deve kuşuna... Avcıyı görür, uçamıyor; başını kuma sokuyor, tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarda. Avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış, görmez.
Ey gaflete dalan ve şu geçici hayatı tatlı görüp, ahireti unutup dünyaya talip olan ve sadece dünyaya hasrı nazar eden talihsiz nefsim! Sen bu halinle deve kuşuna benziyorsun ki, avcıyı gördüğü zaman uçamadığından başını kuma sokar.Güya bu davranışıyla kendini saklamaya çalışır.Her ne kadar o avcıyı görmese de koca vücudu dışarıda olduğundan dolayı avcı onu görür. Güneşin keskin ziyası karşısında gözünü kapatan şahıs gibi sadece kendine karanlık yapar.Oysa güneş tüm çıplaklığıyla ortadadır.
Ey nefis! Şu temsile bak, gör: Nasıl dünyaya hasr-ı nazar, aziz bir lezzeti, elîm bir eleme kalb eder.
Değerli kardeşim bil ki! Bakışları ve düşünceyi sadece şu dünya ile sınırlamak ve her şeyi bu fani ve geçici dünyadan ibaret bilmek güzel ve tatlı bir lezzeti acıklı bir kedere çevirir.
Meselâ; şu karyede (yâni Barla'da) iki adam bulunur. Birisinin yüzde doksan dokuz ahbabı İstanbul'a gitmişler. Güzelce yaşıyorlar. Yalnız bir tek burada kalmış. O dahi oraya gidecek. Bunun için şu adam İstanbul'a müştaktır, orayı düşünür. Ahbaba kavuşmak ister. Ne vakit ona denilse “Oraya git”, sevinip gülerek gider. İkinci adam ise, yüzde doksan dokuz dostları buradan gitmişler. Bir kısmı mahvolmuşlar. Bir kısmı, ne görür, ne de görünür yerlere sokulmuşlar. Perişan olup gitmişler, zanneder. Şu bîçare adam ise, bütün onlara bedel yalnız bir misafire ünsiyet edip teselli bulmak ister. Onunla o elîm âlâm-ı firakı kapamak ister.
Örneğin ;Şu Barla köyünde iki adam düşünün ki,birisinin sevdiklerinin ve dostlarının yüzde doksan dokuzu İstanbul’a gitmiş ve orada güzel ve rahat bir hayat yaşıyorlar.Sadece kendisi burada kalmış o da oraya gidecek.Dolayısıyla bu adam İstanbul’a gitmeye istekli ve arzuludur.Sürekli orayı düşünür ve sevdiklerine kavuşmak için can atar.Birisi ona artık “Oraya git” dese sevinir,gülerek isteyerek oraya gider. İkinci adamın ise; bütün sevdikleri ve yakınları buradan gitmişler.bir kısmı perişan olmuşlar.Bir kısmının akibetinden bile haberi yok.Nerde olduklarını ve ne yaptıklarını bilmiyor.İşte bu çaresiz adam bütün bu olanlara ve dostlarının perişan akibetlerine karşlık,yalnız biri ile yakınlık kurup onunla teselli bulmak ve elim ayrılık acısını dindirmek ister.
Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbabın kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir-iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup, başını çevirme! Merdane kabre bak, dinle ne taleb eder! Erkekçesine ölümün yüzüne gül; bak ne ister! Sakın gafil olup ikinci adama benzeme!



Ey Nefs! Örneği anladıysan şimdi temsildeki hakikate bak şöyle ki;
Başta Resulullah (sav) olmak üzere bütün peygamberler,evliyalar, sıddıklar,şehitler ve bütün sevdiklerin yakınların kabrin öbür tarafında olup, ahiret alemine göç etmişler.Geride kalanlar ise “Onların ecelleri geldiği vakit ne bir an ileri gidebilir nede bir an geri kalabilirler” ve “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetlerinin kesin işaretiyle bu geçici alemden bir gün göçüp gidecekler.Bu hakikat gün gibi ortadadır.Ve maalesef kaçış yok. Öyleyse ölümden ürküp,kabirden korkarak başını ümitsizlik içerisinde avuçlarının arasına alıp da bu önemli ve kati mesele karşısında naçar kalmamanın çaresini ara…Erkekçe yiğitçe kabre bak dinle senden ne istiyor.Yine yiğitçe ölümün korkunç ve soğuk yüzüne gülerek hakikati anlamaya ve gereğini yapmaya çalış.Sakın ha Allah’ın emir ve yasaklarını unutan gafil insanlar gibi olup hikayedeki ikinci adama benzeme..
Ey nefsim! Deme: “Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur.” Çünki: Ölüm değişmiyor. Firak bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insânî değişmiyor, ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
Ey nefsim!
Sakın zaman değişmiş,asır başkalaşmış,medeniyet mesafe kat etmiş ve insanoğlu bilim teknoloji ve uzay çağını yaşıyor.Bu zamanda bu şartlar altında herkes dünyanın uğursuz ve aldatıcı yüzüne kanmış geçim derdiyle dünya ve içindekilere taparcasına yönelmiş.Hal böyleyken ölümü hatırlamak ve gereğini yapmak kimin aklına gelir demeyesin.
Evet zaman ve şartlar değişebilir.Her şey ve herkes değişebilir.Ama değişmeyen çok mühim bir hakikat var ki o değişmiyor .Ölüm… Evet ölüm değişmiyor, ayrılık sonsuzluğa dönüşerek kaybolmuyor.En önemlisi, insanlığın acziyeti zayıflığı ve fakirliği ile beraber muhtaç oluşu değişmiyor.Bilakis ihtiyaçlar her geçen gün artıyor.Ve en alıcı noktada ise beşeriyetin alemi ervahtan , çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan , kabirden, haşirden ebede kadar uzanan yolculuğu değişmiyor,yavaşlamıyor aksine sürat peyda ediyor.
Hem deme: “Ben de herkes gibiyim.” Çünki, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. Hem kendini başıboş zannetme. Zira, şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan; hiçbir şey'i nizâmsız gayesiz göremezsin. Nasıl sen nizâmsız, gayesiz kalabilirsin?
Ey Nefsim!
Sakın bende herkes gibiyim demeyesin.Hem sorumluluk sahibi bir müslüman herkes gibi olmamalıdır olamaz da ; çünkü mümin kişi kendisine karşı sorumluğu olduğu gibi içinde yaşadığı sosyal çevreye ve toplumun sair fertlerine karşı alakadar ve sorumludur. Hem herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Nitekim Hz.Peygamberimiz: “Ölüyü (mezara giderken üç şey onu takip eder. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır. Onu ailesi, (dost ve yakınları) malı ve yaptıkları takip eder ; ailesi ile dostları ve malı geri döner, yaptıkları kalır.'' buyurmuş ( Müslim Zühd )
Demek amelimizden gayri bize dost yok.Hem herkesle musibet ve sıkıntılı anlarda beraber olmaktan ibaret olan teselli ise ancak kabrin bu tarafında geçerli olup,öbür dünyada pek esassızdır.Kıymeti hiç hükmündedir.
Ey nefsim ! Kendini başıboş zannetme.Zira Rabbimiz “İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?”(Kıyame Suresi 36 ) buyurur ve yine “Biz her şeyi bir takdir üzere yaratmışızdır. ( Kamer 49 ) ayetindeki sırra göre herşeyi bir ölçü ve nizam içinde yaratmıştır.Hal böyleyken ve şu dünya misafirhanesinde hikmet penceresinden bakıldığında hiçbir şey nizamsız , gayesiz yaratılmamışken nasıl olurda kainatın istidat ve yetenek itibariyle en mükemmel meyvesi olan insan başıboş bırakılabilir.

Galiba sorunumuza cevap.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 22:56   #16
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Kendini degil, digerlerini kurtarma çabasinda olan biri ne yapmali peki? Sonuçta, bir insan olabildigince dininin hudutlarini yerine getirmekle yetinemez. Etrafindaki olan biteni gördükçe kahrolur. Ve elinden birsey gelmeyince yalnizliga gömülür. Bu insan hangi yolu seçmeli, ne yapmali?
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 23:25   #17
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Sakın zaman değişmiş,asır başkalaşmış,medeniyet mesafe kat etmiş ve insanoğlu bilim teknoloji ve uzay çağını yaşıyor.Bu zamanda bu şartlar altında herkes dünyanın uğursuz ve aldatıcı yüzüne kanmış geçim derdiyle dünya ve içindekilere taparcasına yönelmiş.Hal böyleyken ölümü hatırlamak ve gereğini yapmak kimin aklına gelir demeyesin.
Evet zaman ve şartlar değişebilir.Her şey ve herkes değişebilir.Ama değişmeyen çok mühim bir hakikat var ki o değişmiyor .Ölüm



Muhammed kardeşim hem Fethullah Gülen hocanın zaviyesinden hemde Said nursi hz lerinin zaviyesinden eklediğiniz kıssalar çok güzel insanın içini amacını keşfetmesine yaradı.Teşekkürler
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-25-2010, 23:29   #18
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Alıntı:
Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kendini degil, digerlerini kurtarma çabasinda olan biri ne yapmali peki? Sonuçta, bir insan olabildigince dininin hudutlarini yerine getirmekle yetinemez. Etrafindaki olan biteni gördükçe kahrolur. Ve elinden birsey gelmeyince yalnizliga gömülür. Bu insan hangi yolu seçmeli, ne yapmali?
Paylaşım çok güzeldi Minik kelebek .

Kendini kurtarma başkasını kurtarmaya endeksli değilmi zaten. İnsan kendini kurtardıktan sonra güdüseel olarak kurtulması gerekli olanlara doğru tüllenmezmi. etrafımızdaki olumsuz olan biten şeyler bizlerin imanını kamçıladığı gibi insanlığın bu halini Allaha niyazda bulunarak ruhumuzu tatmin etmiyormuyuz. Cennet ucuz olmadığı gibi cehennemde lüzümsüz değilse her hak sahibinin hakkı yerde kalmaması için bu mizan yani kayıpların olması yüksek adaletin tecellisi değilmi. İnsan doğuştan iyi halleri ile donanımlıdır . Güdüsünde genetiğinde güzelliğe doğruluğa olan meyiller insanın etrafındaki fenalıklardan etkilenmesine engel olan şeydir zaten. Fenalıkların olması ile güzelliklerin kıymeti artıyorsa bu dengeyi yaratana kurban olmak varken üzülmekte ne oluyor.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-26-2010, 08:14   #19
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kendini degil, digerlerini kurtarma çabasinda olan biri ne yapmali peki? Sonuçta, bir insan olabildigince dininin hudutlarini yerine getirmekle yetinemez. Etrafindaki olan biteni gördükçe kahrolur. Ve elinden birsey gelmeyince yalnizliga gömülür. Bu insan hangi yolu seçmeli, ne yapmali?
Bir düşünürün sözü vardı bulursam yazacağım ama ukba abi güzel cevap vermiş.inşaALLAH biz kendimizi kurtarırsak yüce mevla bizi zayi etmeyecek muhabbet fedailerinden eyleyecektir.

Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sakın zaman değişmiş,asır başkalaşmış,medeniyet mesafe kat etmiş ve insanoğlu bilim teknoloji ve uzay çağını yaşıyor.Bu zamanda bu şartlar altında herkes dünyanın uğursuz ve aldatıcı yüzüne kanmış geçim derdiyle dünya ve içindekilere taparcasına yönelmiş.Hal böyleyken ölümü hatırlamak ve gereğini yapmak kimin aklına gelir demeyesin.
Evet zaman ve şartlar değişebilir.Her şey ve herkes değişebilir.Ama değişmeyen çok mühim bir hakikat var ki o değişmiyor .Ölüm



Muhammed kardeşim hem Fethullah Gülen hocanın zaviyesinden hemde Said nursi hz lerinin zaviyesinden eklediğiniz kıssalar çok güzel insanın içini amacını keşfetmesine yaradı.Teşekkürler
Ben teşekkür ederim.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-26-2010, 11:37   #20
Kullanıcı Adı
rizzelli
Standart
Her şey yeniden başlamalı. Filmi başa sarmalıyım. Heybemi dolduracak hediyem yoksa bari tevbe doldurayım. Umulur ki, merhamet güneşi beni de aydınlatır
.

rizzelli isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi