Mesele yeterince açık değil mi!
Türkiye’deki ABD-İsrail lobisinin tutumu gayet basit ve anlaşılırdır: Ankara’nın bu eksenle birlikte veya bu eksenin çıkarına atacağı bütün adımlara destek, Washington-Tel Aviv şer ekseninin menfaatine aykırı olan bütün girişimlere köstek.

Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon meselesinde bu formül uyarınca tezkere karşıtı tavır içine girmelerinin nedeni bu.

1 Mart 2003 tezkeresini hararetle destekleyen ve Irak’ı işgale katılmamız gerektiğini savunanların şimdi neden sınır ötesi operasyon tezkeresine karşı çıktıklarını düşünüyorsunuz?

Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon tezkeresi ABD-İsrail ekseninin menfaatlerini gerçekleştirmeyi amaçlamadığı ve belki bu çıkarlara karşı konumdan soruna baktığı için 1 Mart tezkerecileri Türkiye’nin Kuzey Irak’a operasyon düzenlemesine karşılar.

Bölgesel meselelere bakarken ayakları Türkiye topraklarına basanların 1 Mart tezkeresine neden itiraz ediyorlarsa sınır ötesi operasyon tezkeresine de aynı gerekçeyle karşı çıktıkları bellidir. Onlar, Türkiye’nin menfaatini düşünüyor ve bu menfaatin de Türkiye’nin komşu bir ülkeyi işgal eden saldırgan güç olmamasında görüyorlar.

Türkiye-Irak sınırını geçerek PKK’yı yok etme planından çok şey beklememek gerektiğini bizzat bu planı yapanlar söylemiyorlar mı? Eğer böyle bir plandan beklentimiz düşük olmalıysa komşu bir ülkenin topraklarını (geçici de olsa) işgal etmek, hangi akla hizmet Türkiye’nin çıkarına kabul edilebilir?

Eğer sorunlara ABD-İsrail ekseninin menfaatine ayarlı bakmıyorsak 1 Mart tezkeresine karşı çıkma gerekçesini bugünkü sınır ötesi operasyon için de gönül rahatlığıyla konu eder, ama bu arada AKP hükümetinin “inceldiği yerden kopsun” yaklaşımına da karşı çıkarız.

Hükümetin bir bakanının, “ABD Afganistan’da ne arıyor” yollu, tuhafın da tuhafı, hatta abuk bir soruyla sözde Washington’ı köşeye sıkıştırdığını sanan zihinsel fukaralığına da prim vermeyiz!

Bu bakan, “Ben taklidî değil, tahkikî laikim” diyerek çıtayı en yükseğe çıkarının kendisi olduğunu kanıtlamaya çalışan adam değil mi?

Fakat hiç unutmayalım ki onun bu tarzı, Erdoğan’ın varsayılmış pragmatizmine göre kendini ayarlıyor. Yani o gün ne gidiyorsa o!

Dün iktidarı elde tutmak için Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olmakla ve bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmekle övünür, bugün ise iç desteği garantiye almak için eşbaşkana “Afganistan’da ve Irak’ta ne arıyorsun?” sorusunu sorarsınız.

ABD-İsrail lobisi ise hükümet neden Washington’ı sorumlu tutuyor, neden Tel Aviv’in oraya buraya saldırmasını sorguluyor diye dertlenir ve bu hesabın peşine düşer.

Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyona karşı çıkarken de hükümetin bu yeni konumuna bakarak karar verir.

Ya hükümete her halükarda destek vermek zorunda olan İslami kesimler, bu karmaşada nasıl bir tavır ortaya koyuyorlar?

Onlar da suyunun suyu bir tutumla, ABD-İsrail lobisine göre zihin ve rota ayarı yapan liberallere bakarak yönlerini bulmaya çalışıyorlar!

Kıblesini şaşırmış İslami kesimler, kıblesini ABD-İsrail’e çevirmiş güç merkezlerinin arkasında saf tutmuş, huşu içinde siyaset dergahının sadık, muti, itirazsız, teneşirdeki ölü misali müritleridirler.

Ne karşılığında?

Ebedi hakikatin söylediği gibi, “Az bir paha mukabilinde”!
www.fikritakip.com


20 Ekim 2007 Cumartesi

dertlerimiz ne kadar farklı..sizin amacınız sadece koltuk mücadelesi,bizim ulvi ideallerimiz var..ve de sizin hayalleriniz bile yetişemez ...


ha şunu söyleyeyim, az para mukabilinde demişsin...kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş, demek ki para için söylüyorsun söylediklerini..

fiyatın neyse söyle, verelim de saçmalamayı kes!!!