04-19-2009, 10:44 | #1 |
Kıbrıs’ı kilitleyen AB’dir | FİKRET BİLA
KKTC’de bugün seçimler yapılıyor. Derviş Eroğlu’nun liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi (UBP) seçimin favorisi. Mehmet Ali Talat’ı KKTC Cumhurbaşkanlığına taşıyan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) iktidarı kaybedebilir. Seçim öncesi hava, rüzgârın yeniden kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve ona yakın çizgideki UBP’den yana estiğini gösteriyor. KKTC’deki bu rüzgâr değişikliğinde hiç kuşkusuz Kıbrıs Türklerinin yaşadığı hayal kırıklığının etkisi büyük. Kıbrıs Türkleri, 2004 yılında Mehmet Ali Talat ve CTP’ye destek verirken, çok büyük umutlar besliyorlardı. Annan Planı ile birlikte Kıbrıs’ta sorunun çözüleceğini ve Avrupa Birliği’ne (AB) üye olacaklarını düşünüyorlardı. Bu beklentiyle Annan Planı’na evet dediler. Ve KKTC’de iktidarı değiştirdiler. Gelişmeler, Kıbrıs Türklerinin beklediği gibi olmadı. Aksine Kıbrıs Türkleri cezalandırıldılar. Annan Planı’na evet demiş olmalarına rağmen, KKTC’ye uygulanan ambargo dahi kaldırılmadı. Böyle olacağı belliydi Kıbrıs Türklerinin bugün karşılaştıkları sonuç, aslında 2004 yılında da görülüyordu. Kıbrıs Rum yönetiminin çözüme yanaşmayacağı, eşit bir ortaklığı kabul etmeyeceği henüz Annan Planı referanduma sunulmadan bile ortaya çıkmıştı. AB, Annan Planı’nın referandum sonucu ne olursa olsun Güney Kıbrıs’ı tam üye olarak alacağını sonuçları beklemeden açıkladı. Bunun anlamı Güney Kıbrıs’ın Annan Planı’na, “hayır” dese bile AB’ye tam üye olacağıydı. Bu açıklamadan sonra Güney Kıbrıs’ın, KKTC ile uzlaşma diye bir sorunu kalmadı. AB üyeliği garantisi aldıktan sonra KKTC ile eşitliğe dayalı, iki devletli, iki demokrasili, iki toplumlu bir çözüme yanaşmasını beklemek hayalcilikti. Nitekim öyle olduğu da görüldü. Bu bakımdan Kıbrıs sorununu asıl kilitleyen faktörün AB olduğu çok rahat söylenebilir. Eğer AB, Güney Kıbrıs’a her halukârda üyelik garantisi vermeseydi, en azından Annan Planı çerçevesinde Güney Kıbrıs’ın da uzlaşmaya yanaşma olasılığı daha yüksek olacaktı. AB, sonucun böyle olacağını bile bile Güney Kıbrıs’a söz verdi ve tam üye olarak aldı. Bu aşamadan sonra dahi, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın hiç olmazsa AB’nin KKTC ile ayrı bir müzakere süreci başlatarak, çözüm için ortam hazırlaması önerisini duymamazlıktan geldi. Elde kaldı limanlar Kıbrıs Türklerinin Annan Planı’na evet demelerinin tek faydası, çözümsüzlüğe oynayanın aslında Rum tarafı olduğunu göstermiş olmasıdır. Rum tarafı özellikle AB’ye üye olduktan sonra Türk tarafını oyalamak dışında, ciddiye alınır bir adım atmamıştır. Buna ihtiyacı kalmadığı da açıktır. AB üyeliğine dayanarak Türk tarafını Rum yönetimine tabi bir unsur haline getirmeyi temel amaç edinmiştir. Bu politikasını değiştirmesi için de karşılaştığı uluslararası ciddi bir baskı da yoktur. Kıbrıs Türkleri bu gerçeği görmüşlerdir. KKTC’de iktidar değişikliği bunun bir ifadesi olacaktır. AB bu duruşunu değiştirmedikçe Rum yönetiminin de tutum değiştirmeyeceğini tahmin etmek zor değil. Bu nedenle Kıbrıs’ta her türlü adımına rağmen cezalandırılan Kıbrıs Türklerinin AB’ye güvenleri kalmadığı söylenebilir. Ankara’nın elinde ise sadece Güney Kıbrıs bandıralı gemilere limanları açmama kozu kalmıştır. Ki bu konuda da taahhütte bulunan Ankara, AB’nin yoğun baskısı altındadır. Bugün ortaya çıkan tablo hem Ankara’nın hem de KKTC’nin hayal kırıklığından başka bir şey değildir. MİLLİYET 19.04.2009
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
fikret bila |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|