04-24-2009, 18:31 | #1 |
Kılıç'ın Bitmeyen senfoni isyanı!
Anayasa Mahkemesi'nin 47. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törende konuşan Mahkeme Başkanı Haşim kılıç, önemli mesajlar verdi.
Haşim Kılıç'ın konuşmasından bazı ayrıntılar şöyle: -Anayasalar siyasal iktidarların sınırsız özgürsüzlüklerini sınırlandırmak için vardır. Anayasaların başlıca işlevi hükümetlerin yetkilerini kısıtlayıp bireysel özgürlükleri korumaktır. Bu siyasal iktifdarın keyfi hareketlerini engeller. Mahkemenin başlıca yükümlülüğü bireysel özgürlükleri korumaktadır. Anayasalar için bu temel değerdir. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik her toplum için önemlidir. Bunlar çoğulcu demokrasileri yaratan düşüncelerdir. -İnsan onuru ve özgürlüğü önemlidir. Siyasal düzenler bunu sadece kabul eder ve korumayı taahhüt eder. Hak ve özgürlükler siyasal sistemin işleyişini de yönlendirir. Çağdaş özgürlüklerin muhtaç olduğu hoşgörü ve özgürlüğü sağlamakta yeterli değildir. Demokrasiler birlikte yaşamı sağlayan bir diğer unsurdur. Dekokrasiler gücünü insan onurunun dokunulmazlığından alır. -Dini ilgilendiren alanlarla siyaseti ilgilendiren çizgilerin belirlenmesi yeterli değildir. Dinle ilgili özgürlükler çözülmedikçe siyasi iktidarların bundan beslenmesi kaçınılmazdır. -Türkiye halkı toplumsal taleplerin devlet düşmanlığı olarak görülmesinin sorunları çözmediğinin farkındadır. Sayısal çoğunluğun çoğunluğunu öne sürerek karşı tarafı hiçe sayarak yapılacak bir düzenleme yakın gelecekte bir patlamaya yol açabilir. -Siyasi partilerin temelli kapatılması konusundaki yaptırım kaldırılmamalı ama Avrupa ve dünya normlarına uygun hale getirilmelidir. Kapatma öncesi ara yaptırımlar çoğaltılmalı. Mali yaptırımlar isabetli olabilir. Bunda hazine yardımı alıp almadığı da dikkate almalıdır. -Hukuk devleti hak ve özgürlüklerin dikkate alındığı, kişilerin sosyal güvencelerinin ele alındığı devlettir. -Güçlü ve tarafsız bir yargı demokrasinin ve laikliğin güvencesidir. Bir yargıcın tarafsızlığı onun onurudur. Yargı, düşüncelerine inandığı şeylere kayıtsız kalmalıdır. Mahalle baskısından kurtulması tarafsızlığına yapacağı en büyük katkıdır. -Yargıyı etkilememe ve yönlendirmeye yönelik siyaset cephesinden etkilemeler devam ediyor. Önemli davalarda yargı siyasi düşüncelerle kuşatılıyor. Hakim ve savcıların özel hayatları didiklenerek savcıları baskı altına almak suçtur. Savcıların buna kayıtsız kalması da düşündürücüdür. -Hiç bir tereddüde ihtiyaç duyulmayacak şekilde açık olmasına rağmen bazı maddelerin yeniden yorumlanması olayın karmaşıklığını ortaya koymaktadır. -Yargıya ait sorunlar yıllar geçtikçe büyümektedir. -Hiç kimse mahkemelere ve hakimlere emir ve tavsiyede bulunamaz denilmesine rağmen yargıyı etkileme çabaları devam etmektedir. Mahkemeden önce medya ve siyaset kararı vererek yargılamayı sonuçlandırmaktadır. Savcılarımızın işlenen bu suçlara karşı hareketsizliği düşündürücü ve bir okadar da üzücüdür. Bu bir insanlık suçudur. İnsanların haysiyet ve şerefi üzirinde onarılması güç yaralar açmaktadır. Yok edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke intikam duygusuna dönüşmeden gerekli düzenlemeler derhal yapılmalıdır. -Yargı reformu yıllardır bitmeyen bir senfoniye dönüşmüştür. Her dönemde bu konuda söylemler olmuş ama bir türlü hayata geçirilememiştir. Ötelenen sorunlar sürekli sürmüştür. Bunlar üzüntü verici gelişmelerdir. -Adli yargıda iş gücü çok büyüktür. Adil yargılama hakkı ciddi bir şekilde ihlal edilmektedir. Bu bağlamda AİHM'e yapılan başvurular bakımından istatistiki değerlendirmenin yapılması önemlidir. Türkiye, Rusya'dan sonra aleyhine en çok başvuru yapılan ülkedir. Bu kararların yarısı adil yargılama hakkının ihlali ile ilgilidir. -Bu tablo bağımsız adaletin önündeki engellerin kaldırılmasının hayati olduğunun da göstergesidir. -Bundaki en büyük etken gerekli iç denetim sisteminin yeterli sağlamlıkta kurulmamaktadır. Bu konuda en önemli adım AİHM'e gitmeden önce iç hukukta gerekli olan anayasa şikayetinin gündeme getirilmesidir. -Bireysel başvuru ya da anayasa şikayeti temel hak ve özgürlüklerin yasama yürütme ve yargı organları tarafından ihlal edilmesi durumunda bireylerin başvurduğu olağanüstü bir kanun yoludur. Bugün çok sayıda ülkede bu sistem uygulanmaktadır. -Toplumsal iradenin devlete egemen olamadığı, kendisi ile ilgili kararların kendi eliyle seçtiği kimseler tarafından alamadığı yerlerde anayasalarda yer alan insan onurunun korunması mümkün olmayacaktır. Yüksek mahkemeye bireysel başvuru hakkı olmalıdır. -Türkiye Avrupa Konseyi'nin yargılama organının bağlayıcı şartlarını kabul etmiş durumdadır. Dolayısıyla AİHM kararları Türkiye'yi bağlar. -Vatandaşlarımız uluslararası yargı organları nezdinde dava açabildikleri halde kendi ülkelerinde temel hak ve özgürlükleri ile ilgili dava açabilme özgürlüğüne sahip değillerdir. Bu durum temel hak ve özgürlüklerin ancak uluslararası yargı yolları ile korunabildiği anlayışını hakim kılarken kendi hukukuna olan güveni de ziyadesiyle sarsmaktadır. -Sorunun yasa değişikliklerinin yapılmasından çok uygulamada karşılaşılan dirnçten kaynaklandığı görülmektedir... -Yeni önerilere özgürlük anlayışının hakim kılınması amacından başka bir anlam yüklenmemelidir. HABERVAKTİM.COM
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-24-2009, 18:49 | #2 |
niye bazılarının köpeği olmadığı için mi kötü oldu ak partililerle aynı masada niye yemesin yemek daveti yada düğünde oda gizli görüşmelerle vatanı satmadığı için tepki gösteriyorsunuz galiba
|
|
04-24-2009, 19:00 | #3 | |
Alıntı:
toplum ahlakını bozacak görüntü ve benzeri şeyler insan olanlar için sakıncalıdır size göre tam tersiyse o sizin sorununuz |
||
04-24-2009, 19:35 | #4 |
kişisel haklarını sana mı soracak hem içki içmeyene gerici diyener suçlu değil okey oynayanlar suçlu siz busunuz işte
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|