11-10-2010, 20:01 | #1 |
Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir!
Birisi çeşmede yüzünü yıkarken, su ile birlikte biraz çamur gelmiş, bakmışki bu çamur çok güzel kokuyor. Çamura sormuş sendeki bu koku nedir diye.. çamur demişki; ben bir gül ağacının yanında kaldım, gülün yaprakları benim üzerime düştükce, o yapraklarla bir müddet hemhal oldum, onların kokusu bana da bulaştı diyor. Demekki nerede ve kimlerle beraber isek muhakkak onlardan etkileniriz, onlardan bize bir koku geçer, o halde kim olduğumuz değil kiminle olduğumuz önemlidir.
Mevlâna Halid-i bağdadi hazretleri de, "Hak kapısında ehil ve nâ ehil beraberdir" buyuruyor. Dünyada iken birbirini sevenler aynı yerde haşrolunca, bunların arasında cennete giden biri bulunursa onun hatırına, o toplulukta bulunanların hepsini de avf edip, sen ehil değilsin deyip geri cevirmezlermiş... bu bizim için büyük bir müjdedir.... Dünyada bile bir insan hakkında karar vermek için arkadaşlarına bakılır, kimlerle beraber olduğuna bakılır... O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Müşrikler Peygamberimize, Hak Peygamber olduğunu madem iddia ediyorsun, bir bela gelsin de görelim dediler. Peygamberimiz buyurdu ki: “Aranızda ben varım, ben varken bela gelmez.” Büyükler buyuruyorlar ki: “Alimler, Peygamberimizin vârisidirler. Vâris her konuda vâris olduğu için, onların bulunduğu yere de umumî belâ gelmez". O büyüklerin bulunduğu yerler mânevî sığınaktır. Peygamber efendimizin varisi olan bu müstesna zâtlar her konuda olduğu gibi, bu hususda da bizim için büyük nimetdirler. Nasılki gece karanlığında yıldızlar gökyüzünde parlamaktadır, Bu mübarek insanların bulunduğu yerler de, o şekilde parlamaktadır. Bu büyükleri sevenler, Onlar gibi olmağa çalışırlar, Onların ahlakıyla ahlanlanmağa, Onlardan ilim öğrenmeğe çalışırlar, Onların halleriyle hallenmeğe çalışırlar, dolayısıyla dünyada iken o büyüklerin etrafı ahlak ve fazilet olarak yüksek insanlardan oluşan kültür ve medeniyetin zirve olduğu yerler olduğu gibi, O mübarek insanların etrafındaki sevenleri ahiretde de beraber olurlar. Zira hadisi şerifde buyuruluyorki; "dünyada iken birbirini sevenler, ahiretde beraber olurlar". O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Bir büyük zat buyurmuş ki; Eğer Allahü teala bana bu hizmetlerden dolayı (razı olup da)cennetini ihsan ederse, mahşere dönerim talebelerimin hepsini alırım. Bir talebesi de sormuş; Orası mahşer yeri, çok kalabalık,.. Allahü teala korusun bir talebe orda kaybolsa, insanlar birbirine benziyor, o ne olacak? O zat da buyurmuş ki; Efendim insanların işi karışık olur ama Allahü tealanın işinde karışıklık olmaz. Kim kimi seviyorsa, hep beraber olur. (Mıknatısın iğneyi çektiği gibi). O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. İman çok hassastır, bir kelime ile gelir, bir kelime ile gider... Birisinin cebinde çok kıymeti bir cevher olsa, kimse çalmasın diye hiçbir yere bırakmaz. Hep onu düşünür ve hiç unutmaz. Onu kimse çalmasın diye, aklı fikri onu korumakta olacaktır. Nihayetinde bu bir dünya malıdır, çalınsa ne olur, çalınmasa ne olur. Ama iman gitti mi, maazallah! Bütün seadetler gider, bütün felaketler gelir. Bir büyük zat buyuruyor ki; Bu imanın korunması ancak imanını koruyanlarla beraber olmakla mümkündür. İmamı rabbani hazretleri dünyanın kötülüğünü anlatıyor; haramlardan günahlardan sakınmak dünyadan sakınmaktır. Bu kadar kıymetli imanı muhafaza etmek nasıl mümkün olabilir. Ne yapmak lazım onu korumak için. Buyuruyor ki; "Onu koruyanlarla beraber olmak lazım". Tek başınıza, yabancılarla kalırsanız kurtulamazsınız çünkü insanın ahlakı bulaşıcıdır. Kötü ahlakta bulaşıcıdır, iyi ahlakta bulaşıcıdır. Onun için iyi insanlar ile beraber olmak, kurtulmaya alamettir. O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Bir çok insanın hakikati görememesinin sebebi gözüdür. Gözüne inanan mübarek bir zatın kıyafetine, mesleğine bakarak yanılır, Onu dinlemez ve istifade edemez. Başdaki göze değil, kalbdeki göze tâbi olmak lazımdır, kalbdeki göz, doğruyu-yanlışı ayırır, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini bilir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl bilir... Hiç kimsenin mesleğine veya kıyafetine bakarak karar verilmez, işin kaynağına bakılır, naklettiği bilgiyi nerden aldığına bakılır, bedenin gıdasını iyi seçtiğimiz gibi ruhun gıdasını da iyi seçmeğe mecburuz. Bedene bozuk gıda alan dünyasını yıkar, fakat ruhuna bozuk gıda alan ahiretini mahveder. Pis borudan şifa gelmez. Suyun kaynağıda, geçtiği yoluda temiz olmalıdır. Peygamber efendimize aleyhisseletü vesselam, Ebu Bekrin radıyallahü anh gözü ile bakanlarla, ebu cehlin gözü ile bakanlar elbette farklıdır. Eğer insan bu zatlara, bu gözle bakarsa kör olur. Eğer mübarek bir zat diye bakarsa kalb gözü açılır. Eğer Allahu teala bir kuluna hidayet nasip etmişse, ona ehli sünnet itikadını vermişse, ona sevgili bir kulunu tanıtmışsa, o bu gözle olmaz. Bu kalp gözü ile olur. Böyleyse, kalp gözü açılmıştır. Kalp gözü, hakkı batıldan ayırmak içindir, uçmak-uçurmak için değildir bunu iyi anlamak lazım... En zor iş hakkı batıldan ayırmaktır. Peygamber efendimizin de duası var, aleyhisseletü vessellem, “Ya rabbi bana hakkı hak, batılı batıl göster.”buyuruyor. Bir kişi hakka batıl diye saldırırsa, batıla hak diye sarılırsa mahvolur. Peygamber efendimiz, ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi bozulacak ancak biri doğru yolda kalacak buyurmuşlardır. Bu yetmiş iki fırka, cehennem ateşine girecektir, itikat bozukluğu olduğu için cehenneme gidecektir. Ateş bu pisliğin temizlenmesi içindir fakat peygamber efendimiz ümmetim dediği için, bunlar daha sonra cennete girecektir. Kimsenin tek başına doğruyu bulması mümkün değildir… ehli sünnet alimlerinin kitaplarından satır satır seçilmiş, onbinlerce çiçekten toplanan bal gibi olan Tam İlmihal Seadet-i Ebediye gibi kitabları okumalıdır ki, kitab mühim bir arkadaştır, iyi seçmek lazımdır... Ehlisünnet alimlerinin kitablarını bulanlar, bu büyükleri sevmeğe başlar. Dünyada ve ahiretde Onlarla beraber olmak isterler, onlar gibi yaşamak isterler. İmamı Rabbani hazretleri bu yolda feyz vardır, buyuruyor. Afrikada da olsa istifade eder buyuruluyor. Ancak iki kişi feyz alamaz. Biri inciten, biri inkar eden. İncitmek itiraz etmekle, inkarda reddetmekle olur. İnkar eden mahrum kalır. İncitmedikten sonra, inkar etmedikten sonra istifade eder. Peygamber efendimiz aleyhisselatü vessellam buyuruyor ki; Nerde ilim varsa orda din vardır, nerde ilim yoksa orda din yoktur. Bilerek yapmakta lazımdır. Namazın farzlarını yerine getirmezseniz, namaz olmaz, orucun farzı yerine gelmezse oruç olmaz...ilm şarttır.. ama doğru kaynaktan. Kimler dünyada birbirini severse, birlikte olursa, ahirette de birlikte olacaklardır. Ahiretde kimlerle beraber olmayı, nerde olmayı istiyorsak bunu dünyada iken seçip, karar vermemiz lazımdır. O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-10-2010, 20:20 | #2 |
Teşekkürler paylaşım için.
|
|
11-11-2010, 00:50 | #3 |
çok güzel paylaşım salihacım,emeğine sağlık canım
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|