10-31-2012, 10:16 | #1 |
Kimin Cumhuriyeti?
Mehmet Koçak
Demokrasi ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılıp, dışlanmalara son verdikçe güçlenen Cumhuriyet'in 89. Yıldönümünde; alışıla gelmiş o bildik gösterilerin yanında çeşitli halk katmalarından kitlesel bir kabul bulduğu dikkat çekti. Ancak, "dışlanmışların dönüşü" bir kesimi korkuttu. Bu kesim, Cumhuriyet tarihinde ilk defa gerçekleştirilen "alternatif bir kutlama" adı altındaki gösterilerde üzücü ve utanç verici olaylara sebep oldu. Alternatif kutlamaların asıl amacı; Cumhuriyeti kutlamak veya sahiplenmek değildir. Asıl olan eldeki menfaat ve ideolojik yapının yani devlet kurumlarındaki hukuk dışı yapılanmaların desteğiyle oluşan vesayetçi gücün yıkılışından duyulan korkudur. Jakoben, yasakçı ve dayatmacı sol tandanslı küçük bir zümre, Cumhuriyetin sadece kendi tekellerinde kalmasını istiyor ve her fırsatta istismar ettikleri o değerin halk tarafından sahiplenilmesini, kendileri açısından büyük bir kayıp olarak kabul ediliyor. Bu gösteriler bir bayram kutlaması değil; demokrasiyi içine sindiremeyen oluşum ve kuruluşların bir eylemdir. Hazmedememe, kabullenememe ve medenileşmemenin bir sonucudur. Kanun tanımaz, devlet güçlerine meydan okuyan, her kesim şu gerçeği bilmeli ki; cumhurun seçtiklerini itibarsızlaştırmak ve kutlamaları provoke etme adına izinsiz gösterilerde bulunmak veya destek vermek Cumhuriyeti reddetmekle eş değerdir. Halkın bayramını sadece bir kesimin bayramı gibi göstermeyi hedefleyen izinsiz gösteriye ana muhalefet partisi CHP'nin katılması ve destek vermesi demokrasi ve Türk siyaseti adına gerçekten yüz kızartıcıdır. Bu ülke ve bu bayram bir kesimin tekelinde olamaz gerçeğini CHP artık kabullenmelidir. CHP halka rağmen değil, halkla beraber olma kültürünü geliştiremezse hiçbir zaman iktidar şansını bulamadı, bulamaz. BU KAVGALAR GEÇMİŞİN YANSIMASIDIR İşin doğrusu şu; Bugün yaşananlar kurtuluş savaşından sonra, Mustafa Kemal ile onun silah arkadaşları yani Kurtuluş Savaşımızın en kudretli cephe komutanları arasındaki kavgaların bugüne yansımasıdır. Aslında; Mustafa Kemal ve yakın silah arkadaşlarının birinci hedefi vatanı kurtarmaktı. Büyük bir birliktelik ve mücadele sonucu bu vatanı milletimizin desteğiyle kurtardılar. Kurtuluş savaşından hemen sonra "bu ülke hangi rejimle, kimler tarafından yönetilecek" tartışma ve kavgaları başladı. Bu kavga bir iktidar kavgasıdır... Fikir ayrılıkları, dışlama ve siyasi baskılar bir yana, Mustafa Kemal en yakın silah arkadaşlarını hain ilan etmekle kalmadı, bazı siyasi cinayetler yaşandı. Önce birinci meclis feshedildi. Sonra talimatlarla ikinci meclis oluşturuldu. Birinci meclis üyelerinden sadece bir kişinin ikinci meclise girmesine müsaade edildi. Sonrasında TBMM'de bir grup milletvekili ile hareket eden Mustafa Kemal, silah arkadaşlarından oluşan ikinci grubu dışlayarak elindeki devlet gücüyle, devrimlerini gerçekleştirdi ve yandaşlarının alkışları arasında Cumhuriyeti ve kendini de Cumhurbaşkanı ilan etti. Aslında hiç kimse Cumhuriyete karşı değildi. Çünkü Cumhuriyetin milletimiz ve ülkemiz için en önemli bir kazanım olacağını onlar da biliyordu. Onlar, sadece tüm gücün bir kişide toplanması, yani "tek adam" yapısına karşı idiler. Mustafa Kemal ise tüm güçleri elinde bulundurmayı hedefliyordu ve bunu gerçekleştirmede önüne çıkan her şeyi ezip geçiyordu. Çünkü Mustafa Kemal gücün bir kişide toplanması yanı Fransız devrimini örnek alarak kuvvetler birliği görüşünde ısrarlıydı. Kısacası: Bu ülkeyi kurtaranlardan bu ülkeyi kurtarma kavgası başlamıştı. Nitekim, kavgalar, tartışmalar ve siyasi cinayetler sonucu hayalleri gerçekleşti... Mustafa Kemal kendini Cumhurbaşkanı seçtirdi. CHP'nin lideriydi ve Başkomutan olarak Genelkurmay Başkanı onun emrindeydi. Meclis Başkanı, Başbakanı ile hükümeti atama ve azletme yetkisi de ondaydı. Devrim kendi evlatlarını yedikçe yalnızlaşan lider, "tek ve yalnız" bir adam Mustafa Kemal son yıllarında yalnızlığının ıstırabını yaşıyordu. Devlet ve ilan edilen Cumhuriyet halkın değil, onun ve onun kutsallığına iman edenlerindi. Reddi miras üzerine kurulan yeni rejim Mustafa Kemal'den sonra dayatmacı ve yasakçı dönem Kemalizm olarak adlandırıldı. "Her devletin bir ordusu var, Türkiye'de ise ordunun bir devleti var" görüşü tek parti dönemi ve devamı sayılan darbelerin temel ruh ve moral değeri oldu. Şu bir gerçek ki; onlar, Mustafa Kemal'e Padişah fermanıyla destek vermemiş olsalardı o kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin ilanı Mustafa Kemal'siz gerçekleşecekti. Ama onlar ihanet etmedikleri gibi vatanın kurtuluşu için bağlılık ve itaatte kusur etmediler. Vatanı kurtardılar ancak dışlanıp hain ilan edilmekten kurtulamadılar. Birçoğu vatana ihanet suçundan yargılanıp hapsedildi. Tek suçları "tek adam" fikrine karşı çıkmak ve emirlere boyun eğmemekti. Çok acıdır ki; Cumhuriyet kutlamalarında ve resmi tarihte onların şanlı mücadelesinden hiç söz edilmez ve onlar hiçbir zaman hatırlanmazlar. Vatanın kurtuluşunun tek adamın mucizesi olarak gösterilmesi ise inandırıcı olmadığı gibi onların hatırlanıp mücadelelerinden söz edilmemiş olması ise büyük bir ayıp ve büyük bir vefasızlıktır. İşte bu gerçekler gösteriyor ki; bugün yaşananlar geçmiş tartışma ve kavgaların bir devamıdır. Beyler; Başınızı iki elinizin arasına alıp bir kere olsun düşünün... Yürüttüğünüz tanklar ve zırhlılar ile uçuşunu büyük bir mutlulukla seyrettiğiniz jetlerin hangisini siz üretiyorsunuz? Kaç ülkeye vizesiz gidebiliyorsunuz? Cebinizdeki paranın kıymeti nedir? İnsan hakları ve özgürlükçü demokrasi herkes için geçerli olduğu bir Cumhuriyet için siz ne yaptınız? Şimdi, geçmişin kavgalarını bugüne taşımak yerine değişen bölge ve dünya gerçekleri doğrultusunda ülkemizin kalkınması ve cumhuriyetimizin halkımızla bütünleşmesini sağlayacak yeni bir anayasa ile Cumhuriyeti taçlandırmanın zamanıdır.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|