11-15-2010, 14:37 | #1 |
Kızıltepeli Annenin Eş ve Evlat Feryadı
12 yaşında 4 polis tarafından babasıyla birlikte öldürülen Uğur Kaymaz.. Polislerin saldırısı sonucu eşini ve oğlunu kaybeden Makbule Kaymaz: ''Uğur'umun ve kocamın altıncı ölüm yıldönümü yaklaşıyor ama bunu yapanlar hala serbest. Devlet yetkililerinin acımızı anlaması için onların da çocuklarının gözlerinin önünde öldürülmesi mi gerekiyor? Kaç yıl sonra kıyafetleri verdiler bize, hala kan izleri, kurşun izleri duruyor. Sadece ağladık, uzun uzun ağladık ve kıyafetleri kaldırdık." Uğur Kaymaz ve babasının katledildiği yer.. Uğur Kaymaz'ın adı Kızıltepe'de bir caddeye verildi ve barışı simgeleyen bir heykel dikildi.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-15-2010, 14:40 | #2 |
12 yaşında babasıyla birlikte öldürülen Uğur Kaymaz'ın 6. ölüm yıldönümünde dava AİHM'de. Ailesi ise adalete olan inancını yitirmiş. Anne Makbule Kaymaz: ''Eğer çocuğumun bir suçu varsa sorgulasalardı, niye öldürdüler? Biz çocuklarımızı öldürülsün diye büyütmüyoruz. Ciğerim yanıyor...''
21 Kasım 2004 tarihinde bazı televizyon kanallarında ''Mardin Kızlıltepe'de iki terörist öldürüldü'' altyazısı geçti. Mardin Valiliği'nin açıklaması üzerine basına yansıyan o iki 'terörist' 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'dı. 10 dakika önce annesine bayramlığını kaldırmasını söyleyen 12 yaşındaki Uğur, evinin önünde 'terörist' diye öldürüldü. Vücudundan 9 kurşun çıkarıldı. Daha sonra Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ı öldürmekten yargılanan 4 polisin davasında mahkeme polislere meşru müdafaa gerekçesiyle beraat kararı verdi. Avukatlar temyize gitti. Verilen beraat kararını Yargıtay onadı. Kararda "Eylemin, meşru müdafaa sınırları içinde kaldığı" vurgulandı. Uğur'u ve babasını anmak isteyenlere de geçen yıl ki anma törenlerinden dolayı dava açıldı. Aralarında amca Reşat Kaymaz’ın da bulunduğu 6 kişiye ‘örgüt propagandası’ yaptıkları iddiasıyla 1'er yıl hapis cezası verildi. Dava şu anda AİHM'de. Ama daha da önemlisi, ailesinin Türkiye'deki adalete hiçbir inancı kalmamış. Uğur'un annesi Makbule Kaymaz, ''Oğlumun katilleri dışarıda, ciğerim yanıyor'' diyor ama yine de ''Barış için çabalayalım ki, başka çocuklar ölmesin'' diye de ekliyor. Makbule Kaymaz'ın da, amca Reşat Kaymaz'ın da tek istediği adalet. Ve yine bir bayram gününe denk gelen ölüm yıldönümünde bir kez daha adalet isteklerini dile getirdiler. Makbule Hanım, Türkçe bilmiyor ama acısını anlamak için dilini anlamaya gerek kalmıyor. haber7 |
|
11-15-2010, 14:44 | #3 |
Uğur'un öldürüldüğü an
O gün yemek yiyecektik. Uğur bir kazağını kaldırmasını söyledi, ''Bunu diğer bayram giyeceğim'' dedi. Sonra babasıyla dışarıya çıktılar. Ahmet kamyona yerleştirmek üzere evde bulunan yatak eşyalarını Uğur'la çıktı. Eşyaları kamyona bırakıp geleceklerdi. Onlar sokağa çıktıktan sonra silah sesleri duyduk Çok korktuk, yan komşumuz olan akrabamızın avlusuna geçtik. O an Uğur’un kamyonun önünde diz çökertilmiş bir şekilde boynu yere eğik olarak oturtulduğunu gördüm Pantolonunu fark ettim . Sonra polisler geldi ve bizi alıp bizi karakola götürdüler. Fotoğrafları gösterdiler. Ahmet ve Uğur'la ilgili soru sordular. Ahmet’in Uğur’un ne iş yaptığını sordular. Sonra Murat (Ahmet’in büyük abisi) arayıp öldüklerini söyledi. Sonra bizi sabaha karşı eve getirdiler. Ben hala inanmıyordum. Cenazeleri Diyarbakır’dan geldiği zaman gözümle görünce inandım. İkisinin de gözleri açıktı. Onları öyle görünce kendimi kaybettim. Sonra beni hastaneye kaldırmışlar. Bu kadar zor bir şey olamaz. Hala o acıyı hissediyorum. Bu acıların bir daha yaşanmamasını istiyorum. Eğer oğlumu ve kocamı öldüren polisler yargılansaydı, hak ettikleri cezayı alsalardı acımız yine olacaktı ama en azından içimiz biraz olsun rahatlardı. |
|
11-15-2010, 14:51 | #4 |
Kardeşleri de asla unutamıyor. En küçüğü Ali, abisine ve babasına şiirler de yazdı. Ali şu an Uğur’un yaşında. Görenler onu Uğur sanıyor.''
Makbule Hanım burada gözyaşlarına hakim olamıyor ve sonra içeriden çocukların sakladığı eşyaları getiriyor. Ali, Habib ve Emine, Uğur’dan ve babalarından kalan hediyeleri, eşyaları, fotoğrafları, gazetede çıkmış bütün haberleri, yazıları saklamışlar. Ali’nin ‘Baba ve Oğul’ adını verdiği şiiri de, o anıların, gazete kupürlerinin arasında duruyor. Makbule Hanım, Ali'nin ''Hiç unutamam ki ben, sensizliğinizin hasreti kahretti beni…’’ diye başlayan şiirini gösteriyor. Reşat Kaymaz: ''Bizim ailemiz daha önce de böyle adaletsizliklere maruz kalmıştı. Mahkeme Mardin’deyken demokratik tepkiler gerekçe gösterilerek mahkeme güvenlik nedeniyle Eskişehir’e alındı. Eskişehir’deki mahkemeye gittiğimizde saldırıya uğradık. Güvenlik dedikleri neydi? Güvenlik sadece polisler için mi vardı? Bizim için bir güvenlik olmadı. Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Sonra, mahkeme heyetinin sürekli değişmesi bizi kaygılandırdı. Mahkeme sonuçlanana kadar yanılmıyorsam 4 heyet değişti. Bu da bizleri başka düşüncelere sevk etti. Olayın örtbas edilmesi, kamuoyundan düşürülmesi… Sonucun beraat olması da adalete inancımızı yok etti. |
|
11-15-2010, 15:08 | #5 |
9 kurşununun 9’u da öldürücü olmasına rağmen, çatışma olmamasına rağmen polislere beraat kararı çıkıyorsa buna adalet denmez. Şu an Türkiye’deki adalete inanmıyorum.
Adalet karşısına çıkan Kürt ise o potansiyel suçlu oluyor. Gerçekten suçlu olup olmaması önemli değil. Bu bölgede bir olay yaşanıyorsa polis ve asker mutlaka haklıdır. Ceylan Önkol, Şerzan Kurt… Bu olaylar hep göz önünde olanlar… Olaylar araştırılamıyor bile. Sivil insanlar öldürülüyorsa eğer o zaman bu adalet polisle askerin adaletidir, onların devletidir. Kürt olunca adalet maalesef işlemiyor. Doğu’da da olsa İstanbul’da da olsa adalet Kürtlere işlemiyor. 'KİMSE BU ÜLKEDE ADALET VAR DEMESİN' Kardeşim ve yeğenim öldürüldüğünde de, Kızıltepe halkının tepkisi olmasaydı, sivil toplum örgütlerinin, basının, uluslar arası kamuoyunun ilgisi olmasaydı bu dava açılmayacaktı. Valinin ilk açıklamasına göre sadece ‘İki terörist öldürülmüştü’. Bu olayın üzeri kapatılacaktı ve kardeşim ve yeğenim terörist olarak kalacaktı. Hani eşitlik, kardeşlik diyorlardı. Nasıl bir kardeşlik bu? Hrant Dink’in davası da göz önündedir. Abim ve yeğenimin birinci ölüm yıl dönümünde mezarı başında ‘’Katiller dışarıda, Uğurla mezarda’’ diye ceza alıyorsam, Uğur’u annesinin önünde, evinin kapısının önünde öldürenler bir gün dahi ceza almıyorsa kimse adalet bu ülkede var demesin. Bizim de var dememiz için deli olmamız gerekiyor. |
|
11-15-2010, 18:08 | #6 |
Ahh ya ! Nasıl olabiliyor bu Bu inanılmaz ! Ben inanamıyorum şuan böyle bir duruma
Poliste bunu yaparsa bu insanlar nasıl inansın devlete nasıl güvensin de hizmet etsin !? Can güvenliği yok, mal desen zaten yok.. Ne biçim hayat |
|
11-17-2010, 11:59 | #7 |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|