|
![]() |
#1 |
![]() Kültürde "yozlaşma"nın, artık "kokuşma"ya dönüştüğü günümüzde, "yerli" olan ne varsa, onların yerini "ithal"ler aldı!.. öyledir zaten, "aşağılık kompleksi" içindeki kişi ve ülkeler, bir süre sonra "maymunlaşmaya" başlarlar ve "başkalarını taklit" ederler!.. Ne acıdır ki, Türkiye'de de "tersine bir evrim" yaşanıyor!.. İnsanlar "taklitçilik"te maymunlarla yarış halinde!.. "Ferhat ile Şirin" veya "Leyla ile Mecnun", ya da "Kerem ile Aslı" gibi "aşk sembolleri" dururken; gidip, "Papaz Valentin"in bilmem ne yıldönümünü "Sevgililer Günü" olarak kutluyor!.. Tıpkı, "Nasreddin Hoca"mız dururken, her tarafın "Noel Baba" sembolleriyle donatılması gibi!.. Peki, "kim" ve "nerede" kutladı "yılbaşı"nı!.. Elbette "mutlu azınlık" kutladı... Hem de, bir "asgari ücretli"nin "750 günlük çalışma"sına bedel bir parayla "1 gece" geçirdi!.. Nasıl mı?.. Buyrun, "manzara"ya bir bakalım: Dün, İstanbul yolları bomboştu... O kadar bomboştu ki, "Pazar trafiği" bile daha hareketliydi... Evet, o kadar "bomboş"tu ki, "nüfus sayımı" yapılan günler kadar sessiz ve ıssızdı yollar!.. Acaba nereye gitmişti bu insanlar?.. Roma'ya mı, Paris'e mi?.. Yoksa "çin efsanesi"ni veya "Kristal Kızıldeniz"i yaşamaya mı?.. "Mistik Uzakdoğu" turlarına mı katılmıştı, "çölde bir vaha: Umman"a mı uçmuştu? Yoksa, yoksa; Maldiv Adaları'na, ya da "İtalyan Konçertosu" dinlemek için Venedik veya Floransa'ya mı gitmişti?.. çünkü efendim; alt tarafı 750 Dolar'dan başlayıp, 2 bin 140 Dolar'a kadar seçenek sunuyordu adamlar!.. Kimbilir, belki de; Boğaz'ın ve Haliç'in muhteşem manzarasına sahip, "The Ritz-Carlton Suiti"nde bir "Noel gecesi" geçirmeye gitmişlerdi!.. DüN, ONLAR "MAHALLE"DE YOKTU!.. Sonuç itibariyle, "bir yerlere" gitmişlerdi işte... Sanki yer yarılmıştı da, yerin içine girmişlerdi. öyle ya; "reklâm"lar çok cazipti... öyle bir "davet" ediyorlar, öyle "imkân"lar sunuyorlardı ki, "hayır" demek ne mümkün!.. "Suit"lerde, "sana özel bornoz"lar olacak!.. "Şampanya", odanda seni bekleyecek!.. Kahvaltını "suit"te veya çimtemani Restaurant"ta yapabileceksin!.. Güzellik merkezi "Laveda Spa"ya ücretsiz girecek, 3 terapistin vücudunda sergileyeceği "Sultanın Altı El Masajı"yla mest olup, kendinden geçeceksin!.. Peki, ücret mi? Alt tarafı 4002 dolar!.. Evet, evet; "Yeni Yıl Rüyası" denilen bu "1 gece" için, sadece ve sadece "Dört bin iki dolar" ödeyeceksin!.. Dediğim gibi; bir "asgari ücretli"nin "25 aylık çalışma"sına, bir diğer ifadesiyle "750 gün ter dökmesine denk" bir para!.. Biliyorum, "asgari ücretliler" itiraz edip, "kafayı mı yedin sen?" diyecekler; "Yılbaşı da neymiş!.. Ben aybaşını zor getiriyorum!.." Haklılar!.. Karnını doyurabilmek, ayakta kalabilmek ve hayatını devam ettirebilmek için, milyonlarca insanın pazarlardan "atık" topladığı bir Türkiye'de, bir avuç mutlu azınlık da, "kuştüyü yastık"larda yatmak için "binlerce dolar"ı gözden çıkarıyor!.. Bunu yapanların kimler olduğunu biliyorsunuz... "Mutlu ve putlu azınlık" dediğimiz bu güruh, aynı zamanda "mahalle baskısı"ndan şikâyet eden güruhtur!.. Onlar, dün "mahalle"de yoktu!.. "Yurt dışında"ydı, "otel"lerdeydi, "eğlence mekânları"ndaydı!.. Kısacası; "Vur patlasın, çal oynasın" eğlendiler!.. Yediler!.. İçtiler!.. Kustular!.. RUH KöKüNDEN KOPARILAN MİLLET Ben, olayın bu boyutundan ziyade; bu "dönüşme"nin, bu "başkalaşma"nın, bu "yozlaşma"nın, bu "kokuşma"nın, bu "çürüme"nin sebeplerini merak ediyorum!.. Sahi, bu toplum nasıl bir hâle geldi?.. İşte bunu düşünürken, Mustafa Saka'nın yazısı çekti dikkatimi... "İşte" dedim, bu "çürüme"nin temelinde "İsviçre Hastalığı" var!.. Mustafa Saka; Dr. Serol Teber'in teşhislerinden yola çıkmış!.. Dr. Serol Teber, 1938 İstanbul doğumlu. İstanbul üniversitesi Tıp Fakültesi Nöro-Psikiyatri Kliniği'nde uzmanlık eğitimi alan Teber, 12 Mart sonrası Almanya'ya iltica etmiş. Yirmi yıl, psikiyatri kliniklerinde ve Düsseldorf üniversitesi'ne bağlı Mandeklinik Viersen'de çalışmış. 10’dan fazla kitap yazmış. Türkiye'ye döndükten sonra da yazmaya devam etmiş ve haftalık radyo sohbetleri yapmış bir süre. Bu sohbet notlarını, www.acikradyo.com.tr adresinden dinleyebilirsiniz... Günümüzden 26 asır önce, Tarihçi Heredot, "Kendi kentinden başka yerlere gidenlere, görülmeyen şeytanın eşlik ettiği söylenir" diye not almış. "Demek ki, kendini bırakıp da başka bir yere giden insana bir tuhaflıklar oluyor, ki şeytan eşlik etti diye düşünülüyor" diyor Dr. Serol Teber. Göçmenlik üzerine ilk hekimâne çalışma, Baselli (İsviçre) Dr. Johannus Operius'a aitmiş; 1678'de, "Nostalgia oder Heimweh" (Geçmiş veya Vatan Sızısı) adlı bir kitap yazmış. çalışmak için Basel'e gelen bazı dağ köylülerinde zamanla iç sıkıntıları, sebepsiz korkular, gaipten ses duymalar, halüsinasyonlar, hezeyanlar, kusmalar, ishal ve mide rahatsızlıkları görülmüş. "İsviçre Hastalığı" denmesi bu yüzden. Fransız Dr. Larey, bu hastalığa "yurtsama" demiş... Daha ciddi bir çalışma, Avusturyalı Dr. Alain tarafından yapılmış. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı'nda Avusturya ordusuna esir düşen üç Müslüman Tatar'ı birbirlerinden ayırmış Dr. Alain. Dillerini bilmedikleri Avusturyalı askerler arasında tutulan bu üç Tatar'da da depresyon, korku ve hezeyanla karışık bir tablo belirmiş bir süre sonra... Alman Psikiyatr Grepellin ise, "Kökten Kopma Sendromu" diye isimlendirmiş tabloyu. "Sadece mekândan kopuş bile çok önemli. çünkü farklı bir psişik zamanı oluyor her mekânın; zaman akışı farklı oluyor. Akıştaki farklılığa anlam veremeyecek durumda olanların durumu daha da kötü!" diyor Dr. Teber. "Her kas kasılmasının psikopatolojik bir öyküsü vardır" demiş Wilhelm Reich. Yaygın sırt, bel, baş ve mide ağrıları, içinde yaşandığı halde “ait olunamayan bir yer”de duyulan korkunun sonuçları. Bu kasılmalar, benliğimizin kendini bir zırhla örtme çabasıdır, dış dünyanın saldırılarına karşı bir tür koruma refleksidir. Görünmeyen, bilinmeyen düşmanın hep arkadan geleceği zannedilir; hayvanlarda da bu böyledir, önce ense kasları kasılmaya başlar" diye ekliyor." KöKüNDEN KOPARILAN çAM FİDANI Herhalde anladınız mevzuyu... Mustafa Saka'nın demek istediği özetle şu: Bu millet, "ruh kökleri"nden koparılamadıysa da, fena halde örselendi!.. "Yerli kültür"den "yabancı kültür"e adeta "göç" ettirildi!. "Göç" olayı da, başlı başına bir "travma"dır!.. Herhalde bilirsiniz; Yerinden sökülen bir "çam fidanı" bile, eğer "aynı yöne bakacak" tarzda dikilmezse "tutmaz" ve "kurur"muş!.. Peki, "kök"lerinden koparılan ve yönü "Batı"ya döndürülen Türkiye ne yapsın?.. Ne yaptığı ortada!.. Değişiyor!.. Dönüşüyor!.. Başkalaşıyor!.. Yozlaşıyor!.. Kokuşuyor!.. çürüyor!.. Dün, işte bu “kokuşma”yı yaşadı Türkiye!.. ------------------------------------------------------------- CHP farkı! CHP'nin "halktan koptuğunu" ve "mutlu azınlığın partisi" olduğunu öteden beri yazarız... CHP'liler ise, "halktan kopukluk"larını örtbas etmek için, AK Parti'ye yüklenirler!.. AK Parti'nin "gecekondu"lara yardım dağıttığını, "halkın yoksulluğunu istismar ettiğini" iddia eder!.. "Siz de yardım edin, biraz da siz istismar edin" diyenlere diyecek söz bulamazlar!.. Ama, "Yılbaşı" dolayısıyla gördük ki, CHP de "paket dağıtımı"na başlamış... Ama, "gariban"lara değil, "ensesi kalın"lara!.. Ama, "yardım paketi" değil, "yılbaşı sepeti!" Bu sepetlerde; "makarna, bulgur, yağ, tuz ve şeker" değil, "viski"ler, "şarap"lar, "rakı"lar, "bira"lar, "çerez"ler ve "kuruyemiş" varmış!.. Bu paketleri, kimin dağıttığını da söyleyelim: CHP'li Tuzla/Orhanlı Belediyesi!.. Görüyorsunuz ya; AK Partili belediyeler "garibana yardım" ederken, CHP'li Belediyeler "tuzu kurular"a "yılbaşı sepeti" gönderiyor!.. Aradaki farkı fark edebiliyor musunuz?.. Ve de, CHP'nin niye eridiğini?!?.. Hasan KARAKAYA / VAKİT 01/01/2008
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Bizim kaybımız hep bu.Sadece izlemekle(görmekle) yetinmemiz gereken şeyleri ; önce izliyor sonra bir güzel kendimizinmiş gibi benimsiyoruz.Ardından bir de güzel uygulamaya koyuyoruz ki tam takdir edilcek vaziyette, hiç aksatmadan,görev biliyoruz.Sonra da yozlaşma,kültür aşınması,köklerden kopma olarak bir hesap çıkıyor karşımıza.Ama menüyü genişletirken bunu hiç düşünmüyoruz.Başka kültürmüş,kendi benliğinin farkında mı? Kime ne..Önemli olan başka kültürleri görev bilip çağa ayak uydurmak(!) Yılbaşı (!) en açık örnek buna.Kimseden ses çıkmıyordu dün gece saat 12 yi vurdu.Bir gürültü bir kıyamet.Neymiş?- Yılbaşı.Aferin milletimize (!)
![]() Teşekkürler Nusret +1 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Ben teşekkür ederim...
|
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Allah razı olsun kardeş
eline emeğine sağlık... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Cümlemizden... Eyvallah...
|
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|