|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak yeni şafak.com yusuf kaplan yazıları
Kur’ân, çağa göre yorumlanamaz! *Kur’ân, çağa göre yorumlanamaz Çağ, Kur’ân’a göre yorumlanır.Çağ, geçicidir... Kur’ân, çağlar üstüdür çağ, felâketle karşı karşıya ve cehenneme dönüştürüldü: Batılılar, bilimsel atılım yaptılar, uzaya uzandılar ama uzayı okuyamadılar, insan yok olmaya sürüklendi dünya yaşanılamaz bir yer hâline geldi tabiat delik deşik edildi yaşadığınız çağı tanıyamazsanız, tanımlanırsınız, yok oluş ve felâketler yaşayan çağın bakış açılarıyla Kur’ân’a bakmaya, İslâm’ı veya Kur’ân’ı yorumlama İslâm’ı güncelleme aymazlığına soyunursanız çağ sizi yutar *İslâm çağlar ötesidir herkese hayat hakkı tanır beşerüsütüdür, herkesi sarıp sarmalar hakikat ulaştırılmalıdır Çağı tanıyamadıkları için tanımlandıklarının farkında olamayan akılsız” adamlar Kur’ân’ı akla göre yorumlamalıyız”, diye çocuk gibi çırpınıp duruyorlar!Akılsızlık başa belâdır Biraz zekâ, biraz basiret, biraz çağ bilinci lütfen Çağ, aşılamaz, zirve bir noktada değildir Çağ teorik ve felsefî olarak en büyük felâketini yaşanmakta donmuş tıkanmış çamura saplanmıştır teknolojik savaşlar ve büyük felâketler bizi beklenektedir Bu felâketi, sınırlarımızda coğrafyamızda iliklerimize kadar yaşamıyor muyuz? *Batı çıkmaz sokakta düşünceyi bitirmeye düşünmeyi dondurmaya çalışıyorlar felâketle başedilmesi gerekir Avrupanın felsefî krizine karşı bilimle uğraşmalı putkırıcı bir yolculukta zihnimize taze ufuklar sunmalıyız binlerce yıllık keşif ve icatlarımız bir noktada durdu.günümüz ve çağımızı keşfetmeli krizleri kenetlenerek aşmalıyız ZİHNÎ FELÇLEŞME YAŞAYAN SIĞ, ÇAPSIZ VE PROJE TİPLER BİZİ FELÂKETE SÜRÜKLER... bin yıl önce Gazâlî’yedi asır önce Molla Sadra ve İbn Arabî’nin bize örnek olmalıdır Kur’ân’ı anlamalı ve yaşama aracı görmek,yaşadığımız felâketi göremek demektir. çağı tanımayan, çağın sorunlarını tanıyamaz *Kur’ân’a ve islamı yaşayamayan zihnî felçleşme ve aşağılık kompleksi yaşar insanlığın İslâm’ın çağlarüstü mesajına ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiği bir zamanda islamın güncellenmesi insanları sokaklara sürükler Kur’ânı tahrif ve tahrip etmekten başka bir işe yaramaz
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com yavuz han
*Selim Han muazzam imparatorluğunu düşünür tedbirler** geliştirirdi. Bir gün fethettiği vilayetler ile devletinin kudret ve azametini düşünerek Pîrî Paşa’yı* çağırır ve lalam! Allahü tealanın izn-i inayetiyle Mısır’ı feth eyledik. Haremeyn-i şerifeyn hükmümüz altına girdi. Hâdimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn unvanıyla muazzez ve mükerrem olduk.Allahü tealanın lütf u ihsanıyla feth u nusretler müyesser oldu. emrimize muhalif hareket edecek* güç yoktur. devlete zeval ihtimali var mıdır?”diyince Akıllı* zât* Pîrî Paşa: Devletlü padişahım! Şimdiki hâlde zeval yoktur mümkün değildir Lâkin devletlü Padişahım! üç haslet evlad-ı kiramlarınız zamanında peyda olursa devletin ihtilali mukarrerdir, kaçınılmazdır.” *Selim Han üzüntü ve elemle piri paşaya* kızgınlıkla Bre kara Türk hazine mi ek******? Kullarım mı ek******? Cebehanemde at ve katır mı ek******** her nesnem kemal kuvvetinde iken eksik nedir Devlet-i Aliyye’ye zeval sebebi ola!” deyince, Pîrî Paşa:Devletlü Padişahım! Hakk teala ömür ve devletinizi şevketle günden güne ziyade eylesin. Hazinen ve kulların silahların ve mühimmatın ve mükemmeldir. eksik yoktur.Hakk teala hazretleri göstermeye, saltanatınızda ol üç şey ortaya çıkmaz; lâkin evlatlarınız ahmak veziriazama düşerse rüşvet kapısı açılıp mansıplar ehline verilmez ise hükümet edenler avretlerinin muratları ve arzuları üzere hareket ederse, ol zaman devletin inkırazı mukadder olur.” *Selim Han askerin nizam ve intizamına* değer verirdi. Askerliğe aykırı davrananlara tahammül göstermezdi. Askerin az, öz temiz ve disiplinli olmasını isterdi. Teknolojiye çok mühimdi Mısır seferinde defterdar, bir bezirgandan altmış bin altın para borç bulmuş sıkıntı giderilmişti. defterdar borcu ödemek üzere bezirganı davet etti. bezirgan Ey efendi Verdiğim altın tamamen devletimin olsun.demiştir bezirgan sultan selimin defterdarına* oğluma cebecilik ihsan olunsun” diyerek arz u niyazda padişah Yüksek ceddimin ruhu içün hepinizi katlederdim. Fakat Haremeyn-i Şerifeyn hakimi Sultan Selim bir bezirganın malına tamah edip, onu katletmiş,* vezir ve defterdarının günahsız kanına girmiş diye yayılır. Bundan sakınırım. Yoksa hepinizi gazap kılıcıma lokma ederdim. Tiz bezirganın parasını verin ve yanlış işleri bana getirmeyin. her kim benim temiz askerlerim arasına yabancı sokmaya kalkarsa felah bulmasın” diyerek hiddetini dile getirdi. *Sultan selim İlme ve âlimlere hürmetkardı Geceleri dört saatten fazla uyumaz, vaktini ilimle* geçirirdi. Okumaya meraklı* savaşta seyyar kütüphanesi* bulunurdu. okur ve dinlerdi. Kemal Paşazâde, Osmanlı Tarihi eserini onun emri ile yazmıştır. Mısır’dak Hind ve Çin haritaları yaptırılmıştır.Âlimlere hürmetkardı. Mısır dönüşünde Kemal Paşazâdenin atının ayağı ve çamurlar sultanın kaftanını kirletmişti.Kemal Paşazâde üzülmüş, ve mahcup olmuş Onu gören Selim Han:Üzülmeyiniz hocam. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, üzüntü değil; bir iftihar vesilesidir.” Sonra adamlarına “Alınız bu çamurlu kaftanımı, öldüğüm zaman üzerime örtünüz” diyerek ilgililere teslim eder. Yüzyıllardır beri bu kaftan, bir camekan içerisinde Selim Han’ın sandukası üzerinde durmaktadır. *Selim Han celalli olmasına rağmen hak sözleri kabul eder ve kararlarından vazgeçerdi. Meşhur müftü Zenbilli Ali* Efendi ile olan diyalogları meşhurdur. Selim Han, Topkapı Sarayı hazinesindeki* yüz elli kişiye sorumsuzluklarından* dolayı gadaplanarak öldürülmeleri konusunda emir vermişti.Müfti Zenbilli Efendi Saadetlü padişahın yüce tahtına iletilecek sözüm vardır” diyerek Devletlü Padişah! hazretlerini vebal ve günahtan saklaya İşittiğime göre küçük bir günah sebebiyle nice kullarınızın katline ferman buyurmuşsunuz. Bundan vaz geçmezseniz Allahü tealanın indinde mesul olursunuz.”Selim Han Şeyhülislam’ın* ikaz edici tavrına ve* alınmış ve kızmıştı.“Bu iş saltanatın işidir. Âlimler karışırsa devlet kargaşaya uğrar. Sorumsuzluklara göz yummak, ve bu işlere karışmak göreviniz* değildir” dedi. *Müfti zebilli ali efendi sultan selimin topkapı saray defterdarlarını öldüreceğini işitince sultana Ben saltanata karışmam. ahiretiniz* vazifemdir. sükût etsem günahkâr olurum. Emr-i ma’ruf ve nehy-i münker bana lazımdır. İslamiyetin emir ve yasaklarına uymakta Hakk tealanın kulları birdir. Hakk teala her günahın had cezasını takdir etmiştir. Bu miktar suç için Hakk teala katl emretmedi. ahiretde padişahımdan sual olunur.”diyince Padişah sözlerin hak olduğunu Allah rızası için söylendiğini bilip kızgınlığı geçti. Ve suçluları Affetti |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com yavuz han
*Sultan Selim zenbili ali efendinin nasihatleriyle istanbuldaki defterdarların katlinden vazgeçmişti Müfti zenbilli Efendi* Padişahım ahiretiniz ile ilgili hizmeti yerine getirdim. Mürüvvetle ilgili bir sözüm daha var” dedi. Affettiğiniz kulların, vazifelerinden ayrılıp muhtaç kalmaları el açmaları padişahlığın şanına layık mıdır? Diyince Padişah onun şefaatini kabul edip, istanbul defterdarlarını göreve iade etti *Selim Han Edirne’ye gelişinde Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi onu uğurlamaya geldi dört yüz kişinin elleri bağlıydı. niçin ellerinin bağlı olduğunu* sordu. ‘Padişah ülkede ipeği yasaklamıştı. Bunlar yasağa uymadıkları için cezalandırılacaklar’ dediler.Zenbilli Ali Efendi, Selim Han’a emrine katılmadığını ve İnsanların üçte birini yola getirmek için üçte ikisini yok etmek mübah değil midir?” diye sordu. Padişah hükümdarın buyruğuna karşı gelmek kargaşadır padişah ki emri memleketinde geçmeye,* ülkesinin çökmesi pek yakındır.” dedi. *Sultan Selim ipeği yasaklamıştı ipek satan 400 kişi cezalandırılacaktı şeyhülislam zenbilli Ali* Efendi padişahı uyarınca Padişah hiddetlendi“Senin saltanatta söz söylemen vazifen değildir. İşine bak!” dedi. Zenbilli Ali Efendi üzülmüş ve Bu husus ahiret işlerindendir ve vazifemdir. katle büyük vebal vardır” diyerek selam vermeden hiddetle padişahın yanından ayrıldı. padişahın gazap* köpürdü kızgınlığını bastırıp* tutukluları af ederek İslamiyet’e bağlılığını herkese göstermiş oldu.*Sultan Selim Zenbilli Ali Efendi’ye Rumeli ve Anadolu kazaskerliğini verdi. Sultan Selim şöyle diyordu Dini meselelerdeki titizliğin dürüstlüğün ile insaf ve anlayıştaki olgunluğun bilinmekle kazaskerliği sana verdim her doğru söze kulağımı kabarttım Zenbilli Ali Efendi ise padişaha şu cevabı yazdı.Eşi olmayan padişahımın emrine uymanın* görev olduğu bilinmekte ve âlimlerin zihinlerine nakşedilmiştir lâkin hükmetmemek için Rabbime söz vermiştim. ahdimizi korumak yüzünden,* kusurumuzu af buyurmak, duacı kulunuzun en büyük ricasıdır. Ümit ederim ki, padişahımın affı olmuş ola.”diyerek görevi reddetti *Selim han Dini* korumak için mal ve mevkiden kaçan büyük alime zenbilli Ali efendiye son derece hürmetkardı ve ona duacıydı Selim Han celalli bir padişahtı hukuk ve dine bağlıydı Selim Han âlimlerle latifeler yapmaktan da geri durmazdı. Mısır fethettiğinde Hasan Can’a rüyada* Bedahşi hazretleri beyaz kepenek giymiş üstüne kuşak bağlamıştı.yolculuğa çıkacağını söyleyip vedalaştı. Hasan Can rüyayı şöyle tabir etti Bu durum şeyhin göç ettiğine delildir. pîr-i fanilerin yolculuğu ahiret seferi için vedalaşmalarına* ol işarettir” dedi. Selim huzursuzlanmıştı. gazaplanarak Rüya yoruma bağlıdır Şeyh’e bir hal olursa, tabirinin etkisine bağlarız. Cezalandırılmayı hak edersin” dedi. *Hasan Can* padişahı incittiğinden üzülmüştü. padişah, hocası Halimi Efendiyede rüyasını nakletti ve: hocama bir hâl olursa Hasan Can ne eyler, Cezalandırılması gerekmez mi?” dedi. Hasan Can Utancından başını eğdi Padişahım düş geceniz* kaydolunsun.* şeyhe bir hal olmuş ise düş Önce ise cezama ferman buyrula” dedi.Selim Han rüyasının gecesini yazdılar.Birkaç gün sonra şeyh rahmet diyarına göçtü Selim Han’ın gördüğü rüya Muhammed Bedahşi’nin vefat* gecesine rastladı rüyayı doğru yorumlayan* Hasan Can kıymetli bir hilat ve iki yüz dinar altın hediye ile sevindirdiler. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com yavuz han
*Muhammed Bedahşi hazretleri Şam’ın ileri gelenlerini huzuruna çağırmış sultan selim için şöyle diyordu Ey Şam-ı şerifin* halkı! uğurlu ve kutlu padişahı* kerem sahibi yüce yaradan göndermiştir. Hakk’tan bir rahmettir. Zalim idarecilerin elinden sizi kurtardı. merhametli bakışlarını bu belde üzerine çevirdi size hâkim eyledi. Sakın ola ki onun itaat halkasından çıkarmayasız.* dua ve selamımı, yüce padişaha iletesiniz.Selim Han Muhammed Bedahşi hazretlerinin övgü ve muhabbet dolu sözleri ve dualarına mazhar olması karşısında gözyaşlarına engel olamamıştı.*Yavuz Sultan ihtişam ve debdebeye ehemmiyet vermezdi. sâdeliği sever ve sâde giyinirdi. oğlu Şehzade Süleymanın süslü elbisesine Oğlum Süleyman, anan ne giysin!” diyerek sitem etmişti.*Mısır seferinde iken askerinin zırh, Memlüklerin ise zînet ile süslü olduğunu görünce Kemal Paşazâde’ye ‘bunun hikmeti nedir’ diye sormuştu. Kemal Paşazâde Askerleriniz Mısırlıların güzel eşyalarını ganimet almak için her türlü fedarkarlığı yapacaklardır. onların bu durumu sizin zafer nedenlerinizdir demişti.Kendisi için* köşk ve lüks istemezdi. Devletin bir kuruşunun dahi boşa harcanmasına rıza göstermezdi. *Sultan selim Mısır seferinden dönüşünde** Edirne’ye giderken Sirkeci ile Sarayburnu arasındaki sahile ybasit bir köşk yapılmasını, hazine defterdarına emretmişti* O da Yalıköşkü denilen fevkalade güzel köşkü yaptırmış ve döşetmişti.Selim Han köşkün halini gördükçe huzuru kaçmıştı.Ben sana* para sarfına müsaade etmemiştim. altında dinlenilecek, güneşten korunacak küçük bir gölgelik istemiştim” deyince defterdar müşkülü kurtarmak için köşkü kendi malından hediye* yaptığını söylemiş, kabulünü istirham etmiştir.Bir daha olmaması şartıyla defterdarının ricasını kabul eden Selim Han, onun hediyesine karşılık hil’at giydirmiş ve ihsanlarda bulunmuştur.*Yavuz Sultan Selim’in hazineyi görülmemiş bir zenginlik katmıştır. hazine kethüdasına Benim altınla doldurduğum hazineyi bundan sonra gelenlerden her kim mangır ile doldurursa hazine anın mührü* illa benim mührümle mühürlensin demiştir. mühür Selim Han’ın Mısır seferinde* kullandığı kırmızı akik* bir mühürdür Ortasında*“Sultan Selim Şah”*ibaresi etrafında tevekkülî alâ hâlikî”*dua cümlesi hakkedilmişti. Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar padişahlar, Selim Han’ın vasiyetine uymuşlar hazineyi onun mührüyle mühürlemişlerdir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com yavuz han
*Selim Han’ın saltanat sürmekten ziyade ilim ve tasavvuf erbabı ile sohbet ve muhabbet etmek gönül sultanı olmak istemektedir şu beyti söyler Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş Bir veliye bende olmak cümleden evla imiş Selim Han’ın Şiirleri âşıkane ve merdanedir. Şayet padişahlık etmeyip şiire yönelseydi, her tarafta meşhur olur onunkiler yanında, okunma hakkına sahip olacak kabiliyette şiir olmazdı” demiştir. Selim Han’ın* Türkçe şiiri yoktur. Gözlerimden aktı deryâlar gibi yaşım benim Dostlar çok nesne gördü onmadık başım benim Bir direkli iki gözlü köprüdür kaşım benim Sultan Selimin yanında Mal, mülk ve cevherin değeri yoktu. Bütün âdeme hükümdar olmaktansa zavallı bir gönlü gamdan kurtarmayı tercih ederdi. *hakkı severdi. Nâmert, dönek ve korkaklara iltifat; soysuz, mayası bozuk ve cimri şahıslara hizmet etmek en kötü işlerdendi. cahillerle konuşmaktan uzak, şanı yüce, bilgili ve bahtiyar bir padişahtı.Hükümdarlar tac ve tahtta oturup hükümet idare etmekle itibar sahibi olurlardı. O ise olgunluk ve marifet ülkesinin şahı, fazilet ve güzellikler memleketinin şehinşahıydı. Halifelik kaftanı uzun boylarına* layıkıyla varis olmuşken o fakirlere yaraşır elbiseler seçip giyinirdi. Atlas ve altına gösterişli giyeceklere önem vermezdi. gayreti himmeti gece gündüz çalışmaları iyi ve güzel işler* içindi.Harp meydanında* pars ve aslan gibi atılgandı. Onun nazarında cenk* bahar bayramı, yiğit ve kahramanca can verme vakti zafer bayramları idi. *yüce padişahın öyküsü yazılsa kitap olur. felekler sayfa, yaprak ve defter, yeryüzünün ekseni kalem, kutbu da uç olsa yüceliğini tanımlamada saltanatının haşmetini tasvirde aciz kalır. Yiğitliği, bahadırlığı ve cihangirlikteki titizliği eşsizdi. Güzel yüzü aydın, anlayışı olgun ve yüksek idi. Yüce saltanatının alem sahiplerinin başvurduğu, eyvanı ve gökleri tutan divanı ise kılıç ve kalem ehlinin toplandığı bir yerdi. Hazinede bulunan kitapları okumuştu. Sabahlara kadar devam eden meclisi* manevi ruhlar durağı idi. En sevinçli günü ve en büyük eğlencesi cihad meydanlarında vuruşmasıydı. Savaşın en kızgın anlarında korku bilmez, neşe içinde dolaşırdı Gözü pek, arif bir padişahtı. Dünyanın problemlerini yakinen bilirdi metin, kahraman ve yiğit biri idi ki *göğsünü demir bir siper edinip ok gibi düşman üzerine tek başına atılırdı saflar yarar kaleler döverdi düşman merkezine saldırırdı Şu beyit sanki onun için söylenmişti:Düşman askeri Kaf’tan Kaf’a da olsa Allah hakkı için o savaştan yüz döndürmem. Osmanlı sultanları arasında hünerli, anlayışlı yüksek ve zekiydi adaletli bir sultandı |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com Sultan Süleyman
*Kanunî, Osmanlı padişahlarının onuncusu* İslam halifelerinin yetmiş beşincisidir. Sultan Selim in* oğludur. 27 Nisan 1495’de Trabzon’da Aişe Sultan’dan doğdu. Süleyman ismi, Kur’ân-ı Kerim açılarak verildi. İsmi Neml Sûr-isi otuzuncu âyeti kerimesinde geçen Hazreti Süleyman’ın isminden alındı.Annesi Aişe Hafsa Hatun ninesi Gülbahar Hatun’un terbiyesinde büyüdü Şehzâde Süleyman, yedi yaşında ilim öğrendi sanat sahibi olması için. Devrin tanınmış kuyumcularından hoca tayin edildi kuyumculuk sanatını Askerlik, idare ve komutanlık bilgilerini öğrendi. On beş yaşına kadar babasının yanında kalan şehzâde Karahisar ve Bolu Sancağı’na verildi. sancaklara amcası Ahmed’in itirazı üzerine Kefe sancakbeyliğine gönderildi *Şehzâde Süleyman, annesi ile* gittiği Kefe’de lalası nezâretinde devlet idaresinde tecrübe sahibi oldu. ilimden uzak kalmadı. Âlimlerin derslerine* katıldı. nasihat dinleyerek fıkıhda yükseldi. Sultan Selim’in* taht mücadelesinde babasına vekâlet etti. sonra, genç Şehzâde, merkezi Manisa Saruhan sancakbeyiliğine gönderildi.* Sultan Selim’in İran ve* Mısır seferleri sırasında Şehzâde Süleyman Rumeli’nin muhafazası ile vazifelendirilerek Edirne’de oturdu. Selim Hanın vefâtı ile yirmi altı yaşında bir delikanlı iken 30 Eylül 1520’de Osmanlı tahtına geçti. Sultan Süleyman yuvarlak çehreli, elâ gözlü, açık kaşlı, doğan burunlu, uzun boylu,* ve yakışıklı idi. Söz ve hareketleri ölçülü ve nâzikti. Âlim, lerle bulunmaktan hoşlanır,* maddî ve manevî bütün iyi hasletleri şahsında toplamış bir padişahtı *Sanatkârdı. kuyumculukta mahirdi.İyi kılıç kullanır ve avlanmaktan hoşlanırdı. Arapça, Farsça, Sırpça ile Tatar lehçesini bilirdi İslam ve batı kültürünü iyi tanımaktaydı.Kadirşinas ve iradesi kuvvetli olup istidat sahiplerini himaye ederdi.Az konuşur söylediğinden dönmezdi.Babası Selim Han kadar asabi değil ise de ciddi ve vakur idi.Devrinde İstanbul’da iki yüz* şair ün kazanmış günümüze ulaşmışlardır.* Bâkî,* ve Fuzûlî gibi Sultan Süleyman siyasette ve sanatda başarılıydı ilim ve sanatı himaye ederdi meşhur beyitleri vardı Yârin muhteşem endâmını görünce bazıları ardıç ağacına, bazıları da elif harfine benzetti. Aynı şeyi söylemek istiyorlar tabii amma, üslûp âlimde başka câhilde başka olmaktadır. herkes meşrebince ifâde ediyor. “*İnsanları eksikleri ile beraber sev. kusursuz dost arayan dostsuz ve arkadaşsız kalmaktadır.Mülk ü dünya kimseye bâkî değil, akıbet berbad olur Ey Muhibbî, “Şöyle farz et kim Süleyman olmuşuz”Sultan Süleyman ömrünü saray eğlencesinden uzak, ilim, gazâ ve memleketlerini imar faaliyetleri geçirdi. Kırk altı yıllık saltanatında sarayı dünyanın en güzel, en alımlı ve câzibeli kadınları ile dolu iken, o Hurrem Sultanı istiyordu Sultan Süleyman’ın, Mahıdevran, Gülfem ve Hurrem* isminde üç hanımı Abdullah, Murad, Mahmud, Mustafa, Mehmed, Cihangir, Bayezid, Selim isimlerinde sekiz oğlu ve Mihrimah Sultan isimli bir kızı olmuştur.*Şehzâde Abdullah, Murad ve Mahmud küçük yaşlarda Şehzâde Mehmed yirmi iki yaşında* Cihangir çok sevdiği ağabeyi veliahd Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesi üzerine, yirmi iki yaşında* öldü. Şehzâde Mustafa, idam edildi. Şehzâde Bayezid* isyan ederek kardeşi Selim ile yaptığı mücadelede mağlup oldu İran’a kaçtı ve yolda öldürüldü. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Kaynak kadirmısırlıoğlu.com
*Türkiyede İmparatorluk bereketi* berhayat oldu İnkılâb Türkiyesi* bizleri* hüsrana uğratttı* kıymet hükümlerimiz sarsıldı büyük bir zihnî buhrana sürüklendik. Sabrı, tevekkülü, çileyi, tanımadık islâmî âdâb görgü ve terbiyeden istifade edemedik* Hayatı kumar haline getiren zihniyetle narkoz edilip uyuşturulduk bir hastanın durumu gibi hissedmedik Ticarete atılıp milyoner olmayı, Akademide kısa zamanda aldatıcı bir şöhretle profesörlük kürsüsüne oturmayı, siyâsete girip aç gözlülükle bakanlığa geçebilmeyi* yadırgamaz olduk. bunlara bel bağladık…* 27 Mayıs fiske-i hükûmetine hak vermiş* cemiyetimizde gün de onbeş kişinin mevkiinde bulunan kimselerin bile kılı kıpırdamıyor. Ne diyelim, sular bulanmadan durulmazmış!…. * *İnsanı,** insan** yapan** imandır!…* kâmil* insan, kâmil* imanın eseridir. Küfür veya inkârsa ya nihilizmin* materyalizmin eseridir.Nihilizm, kendi kendini dipsiz bir çukura atmak idrâk ve iz’anı kaldıran mutlak ve nihayetsiz bir zihnîyete râm olmaktır. Materyalizm*ise, tefekkür ile* beşeri ufuksuzlaştırmak, hayvânileştirmektir İnsanı insan yapan, eşref-i mahlûkatı* iptal etmektir. Üstelik, insan müfekkiresini inkâr hükümleriyle ortalığı sise boğarsa…inkârla, aklı mâbud kılan rasyonalizm ve materyalizmde inat ve ısrar etmek ne hazin bir sefalettir!…âlemin varlık sebebi olan aşkın, selim kalblerdeki tecelliyatı vücûd bulmadıkça, sokakları dolduran kalabalıkların günü birlik mâcerasının* hayvanınkinden farklı, olması imkânsızdır. *afâkı tutan ferdî ve içtimaî kavgalar sadece ve sadece aşksızlığın* imansızlığın eseridir. gerçek aşk, imanın özüdür.beşerî tavra seviye ve vasıf kazandıracak olan imandır. Kâfirin akıl gözü kalb gözü kördür!… gözü açmadıkça feraset avdet etmez ve beşer lâyık olduğu ulviyyete kavuşamaz!… geçen yüzyılın katı materyalistleri asrın seçkin kafaları imana yönelmiştir. Çünkü dinin kavranması metafizik* karşısında – aklen ve ilmen- daha mümkün görünüyor.İslâm’ın anlaşılması istikametinde Batı Âlemi’ndeki müşahede sevindiricidir. materyalist telâkkiler çökmektedir. her gün Kur’an’ı teyid eden ilmî* keşifler yapılıyor. O’nun azametine şâhid olunuyor. Varsın ülkemizde, bâtıllarına* tapınan yarı münevverler küfürde inad ededursunlar! *Bütün Dünya her gün imana kaymakta Kur’anî gerçeklere yeni pancereler açılmaktadır. kaderin mühürlediğı kalbleri, açmaya kimsenin gücü yetmez! Onlar zavallı hayvandan daha aşağı seviyelere düşerken imânî şahlanışa mâni olamazlar zaman, İslâm’a gebedir!..*tecellinin müjdesine ve davamıza düşmanlık güdenlerin zararı sadece kendilerine dokunacaktır! Onlar, şeytanın boyunlarına bağladığı bir çubuğun ucundaki havuca ulaşmaya çalışan zavallılardır. Onlar bize kızarken, biz onlara acıyor ve Rabbimizden kendilerine hidâyet diliyoruz.* Türkü-Kürdü birbirlerine asırlardan beri kardeş yapan en mühim bağ İSLÂM’dır. İslâm olmadan sorunlara* çözüm bulunamaz kâmil netice alınamaz. 1982 Anayasası olunmalıdır. Bunlar İslâmî temayül ve tavırların karşısında hukûkî engeldirler. Ve 5816 sayılı “Atatürk aleyhine işlenen suçlar”a dâir kanun kaldırılmalıdır Lozanda* gayr-i müslimlere verilen haklar Türküyle, Kürdüyle Müslüman çoğunluğa da verilmelidir. azınlığa tanınan hakların çoğunluktan esirgenmemelidir kemalistlere* Kemal Paşa’nın –Lozanda göklere çıkaran sözleri hatırlatılmalıdır hristiyan azınlıkların sahip oldukları hakların Müslüman çoğunluktan hâlâ esirgenmekte olduğunu ibretle görünüz!… |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Kaynak kadirmısırlıoğlu.com
BİR MAZLUM PÂDİŞÂH: SULTAN* ABDÜLHAMİD* *fevkalâdelikleri kullanarak milletlerin hayatında derin değişikliklere âmil olanlar, tarihi, yeniden değerlendirerek zuhûrlarının gerekçesini ortaya koyarlar. gûyâ yaptıklarının doğruluk ve haklılığını geniş kitlelere kabul ettirmek isterler propaganda mahsûlü* değerlendirmelerle eskiyi kötülerler tarih tahrifkârlığının en dehşetlisi ülkemizde yaşanmıştır.* bizi, asırlarca devam eden İslâm Görüşü nden bâtıla düşürmek kolay değildi. ülkemizdeki icrâ edilmiş olan inkılâp hareketleri, dehşet verici bir tedhiş metoduyla tarihi,* masallaştırılmıştır.*1839 Tanzimat Fermânı ile* kahraman milletimiz Avrupa’nın vesâyetine sokulmaya çalışılmıştır* batılılaşma mâcerâmız tesirlerinden* kurtulamadığımız sefâlet ve felâketler manzûmesidir. Batılılar ne der endişesi ile hareket edip onları memnun etmek* peşinde koşmak, siyasetimizin en temel prensipsizliğidir idâre edenlerimizle idâre edilenlerimiz arasında yabancılaşma olmuştur. kıymet hükümlerimiz tepetaklak edilmiş gerçekler değiştirilmiş olmamış vak’aların uydurulmuş akıl ve ilim dışı bir sûret vâkî olmuştur.Ülkemizdeki bu tarih tahrifkârlığı, üç büyük şahıs etrafında gelişşmiştir. Bunlar* Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülhamid ve Sultan Vahideddin,merhumlardır. *üç büyük şahsın nûrânî çehrelerinin korkunç bir karalamayla tanınmaz hâle getirilmeye çalışılmıştır Sultan . Abdülhamid merhûmdur. Sultan Abdülaziz Sultan Vahideddin’i Üç Mazlûm Padişahımız millî ve dînî* temsil eder Tarihte* iki şahıs hakkında gerçekleri söylemek, güçtür. Sultan Abdülhamid ve Kemal Paşa’dır. hakkında yazılanlar yalandır. Birisi alçaltılırken diğeri yükseltilmiştir Üstelik doğruyu* eğriyi, ayırmanın önünde kaanunî bir mâni mevcuddur. onun yazarken* çekilen sıkıntılar, mâlumdur.Sultan II. Abdülhamid hakkındaki* yalanlar* gerçek dışıdır hayal mahsûlüdür merhum hakkındaki yalan ve yanlışlarla gerçekler çarpıtılmış* iftiralar atılmıştir *Satrançta insanlar, birbirlerinin şâhını mat etmeye çalışırlar. Şâhı mat olan bir oyuncu, ne kadar atı, kalesi ve piyonu olsada oyunu kaybeder mat olur!.. Milletler arasındaki mücâdele* bir satranç oyunudur* Her milletin münevverleri, satranç tahtasındaki şâhlardır. düşmanın hedefidir* ülkenin münevverlerini, kazanan düşmanlar,* milleti, kahredici emellerine râm etmekte güçlük çekmezler. Bizde de böyle olmuştur.* Sultan II. hamid hazretlerinin otuz seneyi aşan iktidar zamanınında o büyük şahsiyeti değerlendirmekte, halk ile münevverlerimiz arasında dâima fark olmuştur |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Kaynak kadirmısırlıoğlu.com
BİR MAZLUM PÂDİŞÂH: SULTAN* ABDÜLHAMİD *Sultan Abdülhamid devrinin münevverleri- O’nu anlamamakta, ve muhalefet hâlindeydiler. Bunların Batı zihniyetindekileri anlayıp izah etsek de, hayatları boyunca islâmî gayret sahibi olmuş Bediüzzaman ve büyük şâir Mehmed Âkif için bu tutum tezattır. dâhilî ve hâricî gâilelerin perde arkasındakk propagandalar sonucudur Sultan hamid Han devri, sıkı yönetimdir. fitne kazanı kaynatılmaktadır* büyük şahsiyete muhâliflik kaçınılmazdı. büyük hükümdarı mâzur görmek ve asla kınamamak gerekir Çünkü birlik ve beraberlik şuurunun zaafa uğradığı zamanda devletin bekası ancak otorite ile sağlanabilirdi. *Sultan Abdülhamid bu gerçeği* görerek dizginleri dirâyetle eline almasaydı, devlet,* hayalperest Midhad Paşa ve ekibince batırılacaktı. Sultan Abdülhamid hakkında devam etmekte ve mektep kitaplarına kadar intikal etmiş bulunan iftiralar,* uçsuz bucaksız bir denizi andırmaktadır.* O’nun şahsîyeti kadar karartılmıştır Sultan II. Abdülhamid merhûmu siyâsî bir dehâs dindar bir hükümdardır hareketle O’nun lehine olmak üzere yazılmış bazı asılsız vak’alarla medhedilmek istenmiştir* Sultan II. Abdülhamid Hanın hacca gittiği mantıksız bir iddiâdır iddianın sahibi, yüce Sultan’ı, Osmanlı padişahları içinde yegâne hacca gitmiş* bir kimse olarak göstermektedir o zaman hac için en az altı ay, idâreden uzak kalmak gerekirdi. Bu takdirde bunun bilinmemesine* zikredilmemiş olmasına imkân var mıdır?!. *saray ve devlet hayatına vâkıf olmayanların medhiyeleri, Sultan Abdülhamidi düşmanlarına karşı gülünç bir duruma düşmekten ve doğru sözlerin güvenilirliğini azaltmaktan başka bir netice vermez!..Aynı eserde, Ulu Hakan* Abdülhamid Han hakkındaki, medhiye de şudur: Gûyâ bir gece yarısı Aksaray’dan karısı doğum yapamayan bir adam, saraya telgraf çekerek yardım istemiş mâbeynciler hâtırat yazmıştır, ihsân-ı şâhâne ve doktorlar sevk edilmiş, ve Sultan’ın uyumayarak onları beklemiştir Evet, Sultan Abdülhamid, mühim devlet işleri için her saati uyandırılmasına müsaade etmişti.sıradan bir kimse için gece yarısı uyanıp meseleyi hallederdi*Bazı açıkgözler kendi faaliyetleri için Sultan* Abdülhamid’i kullanmaya teşebbüs etmişlerdir.Ancak o buna izin vermemiştir* üç mazlum padişah tan biridir Sultan II. Abdülhamid’i devirenler, zekâ ve siyâsî dirâyet itibariyle büyük hükümdara çömez bile olamazlar. büyük şahsiyet Sultan Abdülaziz gibi mazlûmiyetin her türlü acısını tatmıştır. bozuk kafalı idârecilerin zulmüne uğramışlardır Hayrihî ve şerrihî minallâhi Teâlâ diyen* müminler, kader inancına sâhiptir* ancak Âlemi dolduran vukuatı değerlendirmekte kifâyetsiz kalınmaktadır Allah Kâinât’ta her varlığı, fânîlikle mahkûm etmiştir. Ne hayır, ne de şer; ne kemâl ve ne de zevâl üzere beka şansına mâlik değildir. Bu durum, âdetullâh icâbıdır!.. *şerir insanların başarısı* Yahudi desteği nin eseridir. Filistin’e dönmek emeliyle başkalarını kullanan Yahudilerin icadıdır. Sultan Abdülhamid’in tâlihsizliği, iktidar zamanında Yahudi gücünün zirveye ulaşmasıdır.tarihte gruplaşmalar olmakta kemalist zihniyete itibar edilmektedir devâsâ şahsiyetin mâruz kaldığı mazlûmiyeti anlatmak maksadıyla yazmaya muvaffak kıldığı için Cenâb-ı Hakk’a şükürlerimi arz ediyorum.okuyan herkesin- Sultan II. Abdülhamidmerhumun aziz ruhunun bir Fâtiha ile taltif etmesini istirham ediyorum. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Kaynak kadirmısırlıoğlu.com
*Avrupa’yı anlamak için, Avrupa’yı temsil etmek için vâsıtamız yoktur: Yalnız gariptirki, tehlikeli* bir vak’a önünde:«-Avrupa ne der diye* bekleriz Bir fırka* teşebbüste bulunsa, bir vilâyet kanunu tanzim edilse, cemiyet-i islâmiyye teşekkül etse, bir hükümet sukût etse,…. millî bir gazete neşredilse, harb edilse, sulh edilse, idamımıza karar verilse, mezara gidilse… biz Avrupa ne der söyleriz. … -Avrupa ne der?! suâli, korkunun, fikr-i ve şahsiyi hakîr gören hafiyedir. Ne dersiniz,* şu üç-beş cümlede ifâde edilmiş olan gerçek, bugün de aynen mevcud değil mi?!*Sultan II. Abdülhamid’e muhalefet edenlerin hepsi de,* yanılmıştır* zihniyetlerinin icabı ona kadtedmişlerdir ittihatçılardan Süleyman Nazif şu şiiri sultan hamide yazmıştır Padişahım! Gelmemişken yâde biz, İşte geldik senden istimdâde biz, Öldürürler başlasak feryâde biz, Hasret olduk eski istibdâde biz. Dembedem coşmakta fakr ü ihtiyaç Her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç. Memleket mâtemde, öksüz taht ü taç. Hasret olduk eski istibdâde biz. burada bir özür değil, İttihatçıların daha zâlim oldukları tarzında bir ifade mevcuttur. *Sultan II. Abdülhamid’e muhalefeti kendilerine yakışmayacak bir* şahısta Üstad Bediüzzamandır Bediüzzaman 1960 da vefâtıyla nihayetlenen Urfa seyahatine çıkarken Nemîka Sultan’dan dedesi adına helâllik istemiştir:Nemika Sultan, Selim Efendi’nin kızı Selim Efendi ise, Sultan* Abdülhamid’in en büyük oğludur. Nemîka Sultan, Ankara’da damadıyla* yaşamakta apartman odasından çıkmayarak* ibâdetle meşgul olmaktaydı. Said-i Nursî merhum, şu sözlerle* helâllik dilemiştir: -Sultan* Hazretleri!..Biz, İttihadçılar’ın propagandalarına kapılarak dedeniz* Abdülhamid* Hazretleri hakkında itâle-i kelâmda lisânen tecâvüzde bulunduk. O’nun vârisi sıfatıyla sizden helâllik diliyorum. Ben ölüm yolcusuyum. Kabre az mesafem kaldı. O’nun nâmına bana hakkınızı helâl ediniz!.. *Nemîka Sultan: -Ne beis var hocaefendi!.. O zamanın siyâseti icabı böyle işler oldu!.. Artık geçen geçti. demişse de Bediüzzaman Helâl ettim!.. cümlesini Sultan Efendi’ye* üç kere tekrarlatmış ve sonra da: -Oh!.. Elhamdülillâh, inşallâh bu haktan da kurtuldum. Artık müsterih olarak ölebilirim!.. demiştir.ve Urfa’da vefat etmiştir.II. Meşrûtiyet arifesinde İstanbul’a gelen Said-i Nursî merhum o Abdülhamid hakkında şu sözleri söylemiş. Sultan, tek başına koca bir sarayı işgâl ediyor. Çıksın oradan!.. Ben orayı mektep yapacağım!.. Bu* sözler yüzünden tımarhâneye sevkedilmişse de doktorlar, aklında noksanlık olmadığını görgüsüzlük sebebiyle yakışıksız sözler sarfettiğini söyleyerek O’nu serbest bırakmışlardır *Bedüzzaman sonra Mâbeynde sultan hamit ile görüşmek istemiş, belindeki hançeri çıkarmadığından görüştürülmemiştir Meşrûtiyet’in ilânı* Selânik’teki* Hürriyet Meydanında mitingde yaptığı* konuşma* Nutuk adıyla basılmıştır. Sultan Reşad’la görüşen Said-i Nursî, O’ndan Van’da tesis etdiği medrese için yardım almış ve hayatının sonuna kadar bu para ile yaşamıştır. Vefâtında, altınlardan arta kalanlarla* Hüsrev Altınbaşak’ta Hayrat Vakfı nı kurmuştur.*Mehmed Âkif Şeyhülislâm Mustafa kendisine tavsiye ve telkinde bulunulmasına rağmen, O’nun beyânına şâhid olunmamıştır. Mehmed Âkif* Maalesef* bunu yapamamıştır Âkif Bey’in şiirleri* incelenirse, O’nun Sultan II. Abdülhamid i çok şiddetli bir sûrette tenkid etmiştir Osmanlı padişahları hacca gitmemiştir. Bunun sebebleri emniyetin sağlanmasındaki güçlük altı ay gibi bir zaman alması Ulemânın–cihad dışında uzun müddet işbaşından uzaklaşmayı dolayısıyla-câiz görmemesidir yegâne hacceden Cem Sultan’dır, o da padişah olmamıştır.Sultan Vahideddin, tahttan ayrılınca Hicaz’a gitmiş, hastalandığından hac mevsimini beklemeden geri dönmüştür.Onlar hacca vekil göndermişlerdir Sultan Abdülhamid velîdir. şâyîdir. Fakat unutulmamalıdır ki, tarihle menkıbe ayrı ayrı şeylerdir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|