10-01-2009, 15:11 | #151 |
Abdurrahman Dilipak - Vakit
İnternet cemaati ve Ergenekon Ergenekoncular yine kaybettiler.. Ekim geldi, hâlâ tık yok.. Toplumu mobilize edemiyorlar.. Üniversiteler açılıyor, birkaç cılız protestodan başka bir şey yok. Mediadaki uzantıları zaten büyük ölçüde deşifre olmuş durumda. Bürokrasi ve siyasetteki uzantıları sessiz kalmayı tercih ediyor. Askerler de öyle. Yargıdaki uzantıları biraz hareketli. STK’lardaki ve sermayedeki uzantıları da sessiz. Dinlenme ve izlenme korkusuna tetikçilerle buluşamıyor ve konuşamıyorlar.. Para ve silah desteği sağlanamıyor.. En etkili olduğu alan internet. Orada, din, ırk, milliyetçilik, kehanet ne istersen hepsi var.. Anlaşılan internete fazla umut bağlamışlar. Gerçekten güçlü ve önemli bir ağ, ama şunu hesaplamamışlar: İnternete yönlendirdikleri kitleler, kendi informasyonları kadar, karşı informasyona da muhatap oluyorlar.. İnternet cemaati agnostiktir. Aklı karışık bir topluluk. En fazla tepki verdiği zamanda bile tepkisi sanaldır.. Bu yalanlara bazı saflar bugün için inanıyor gibi olsa da, yarın ne yapacağı belli olmaz. Yeni bir bilgi, yeni bir iddia evdeki hesabı altüst edebilir.. En azından kararsız kalabilir.. Bu çocukların çoğu tartışma yorgunu.. Fanatik bir Ergenekoncu, 10 kişiye bir mesaj gönderiyor, “Allah, kitap, vatan, millet için bunu en az 10 kişiye gönder, yoksa hakkımı helal etmem” diye mesaj gönderiyor.. Mesaj gönderdiği kaynaktan 100 tepki alıyor.. Birtakım çevreleri provoke edelim derken, karşıt grupları kendi üzerine çekiyor. Bir bakıma paratoner görevi üstleniyor.. Bana göre kaybedecekleri muhakkak olan bir yarışa giriyorlar.. Bir de söylemleri öylesine yapmacık, öfke dolu, birbirine benziyor ki, bu işlerin profesyonel çevrelerce üretilen komplolar olduğu hemen anlaşılıyor.. |
|
10-01-2009, 18:16 | #152 |
01.10.2009 tarihli Sabah Gazetesinden Mehmet Barlas'ın ''Erdoğan icraatı bırakıp devlet adamı olmayı denemelidir'' başlıklı yazısından bir bölüm ,
Başbakan Erdoğan "İlle 3'üncü köprüyü yapacağım" diye neden tutturuyor acaba? Ne yol yapsaydı, ne köprü, ne baraj yapsaydı... O zaman "Büyük devlet adamı" oluverirdi. Hatırlayın 1980 tablosunu. Türkiye'deki gidişli gelişli tek otoyol benzeri güzergâh, 40 kilometre uzunluğundaydı ve İstanbul- Gebze arasındaydı. Turgut Özal döneminde şimdi kullandığımız otoyollar ve 2'nci Boğaz Köprüsü yapıldı. 1983 seçimlerine dayanan günlerdeki bir açık oturumda Özal "Birinci Köprü'yü satıp ikincisini onun parasıyla yapacağım" dediği zaman, Halkçı Parti lideri Calp masaya vurup "Köprüyü sattırmam" dememiş miydi? Ege ve Akdeniz kıyılarını turizme açtığında "Kamu arazisini ona buna peşkeş çekiyor" diye suçlanmamış mıydı? "İhracat hamlesi"ni başlattığında da ünlü bir iktisat profesörü "Özal her şeyi dışarıya satınca içeride millet aç kalacak" diye yazmıştı bir gazetede. Bu böyle gelmiş böyle gider. |
|
10-01-2009, 18:16 | #153 |
Zaman-Bülent Korucu- 'Hesap vermeyen yargı felakettir'
"Zaten örgütlü, güçlü ve hatta silahlı olan devlet cihazına karşı ferdin yanında yer alması ve kişi haklarının güvencesi olması gereken yargı tam tersi konumlama içinde. Tek önceliği her an ihanet edebileceğini düşündüğü bireye karşı devleti korumak. Kurucu ideolojinin ona biçtiği rol bu. Asıl üzücü olan, camianın rolünü fazlasıyla benimsemiş ve hatta daha ilerisine gitmiş olması. Adliye, hukukun ve dünyanın geldiği noktada inisiyatifini kişi hak ve özgürlükleri tarafında kullanmıyor. Tam tersine devlet cihazını yasama ve yürütme organlarından bile soyutlamaya çalışan ve bürokrasiyle özdeşleştiren bir yapıya bürünüyor. Demokrasilerde yeri olmayan 'devlet ayrı, hükümet ayrı' formülünü dayatan bir bürokratik oligarşi ile yüz yüzeyiz. Sadece bireyi değil, onun oylarıyla oluşturduğu yapıları, hükümet ve parlamentoyu potansiyel devlet düşmanı olarak tanımlıyor. İktidarı hükümete teslim etmemek üzere direnişe geçiyor. Emekli Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun "Yüzde 47 değil, 97 de alsalar fark etmez" türünden sözleri bu zihniyetin en çıplak hali. Netice, anayasa ihlali yaparak yasama organı gibi davranan Anayasa Mahkemesi, kendini yürütme organının yerine mevzilendiren idari yargı. Ve tabii kendine güvenmeyen, adliyeye güvenmeyen bir halk." |
|
10-01-2009, 18:19 | #154 |
01.10.2009 tarihli Zaman Gazetesinden Mümtaz'er Türköne'nin ''Taş atan çocuk'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
O zaman hepimize "taş atan çocuk"lar olduğumuz çocukluk yıllarımızı hatırlamak düşüyor. Bu çocukları kulağından çekip hapse atmak yerine, taşı alıp ellerine yerleştireceğimiz o kadar çok alternatif var ki. Bu çocukları hapse atmak yerine ailelerine teslim etmek devlete düşüyor. Bize ise o taşın yerine konulacak şeyleri bulmak. Aslında yaş önemli değil, taş atarak kendini ifade eden büyük çocuklara da şefkat lâzım. En başta çözüm için atılan adımları çocukça bir siyasî rekabetin malzemesi olmaktan kurtarmalıyız. Günah keçileri bulup taşlamaktan vazgeçmeliyiz. |
|
10-01-2009, 19:09 | #155 |
Zaman- Mümtaz'er Türköne- Taş atan çocuk
"Türkiye "demokratikleşme açılımı" ile yeni bir başlangıç yapmaya çalışıyor. Bugüne kadar hep te'dip eden ve ceza kesen "Devlet Baba"yı tanımış olanların, demokratikleşen devletin şefkatini de hissetmesi lâzım. Bir çocuğu terbiye etmek için ceza vermek mi, yoksa şefkat göstermek mi daha çok motive edicidir. Birçok alışkanlığımızın ve beklentimizin değişmesi, doğru bilip de bugüne kadar benimseyip uyguladıklarımızın gözden geçirilmesi gerekiyor. En başta da devlete biçtiğimiz rol kalıplarını gözden geçirmeliyiz. "Demokratikleşme açılımı"nın bir "devlet projesi" olarak geliştirilmesi bir anda devleti toplumun çok ilerisine taşıdı. Devlet kangren hale gelmiş etnik sorunu çözmek için demokratikleşmeye, kendisini kayıt altına alan temel hak ve özgürlük standartlarını yükseltmeye karar verdi. Doğrudan temsil gücü olan siyasî partiler arasında süren tartışmalar, toplumun devletin gerisine düştüğünü gösteriyor. Toplum kapanmak, devlet ise açılmak istiyor. Belki bu evrede tepkisel nitelikli kapanma eğilimleri öne çıkıyor." |
|
10-01-2009, 20:30 | #156 | |
İbrahim Karagül - 01/10/2009 - Size İhtiyacımız YOK
Alıntı:
|
||
10-02-2009, 16:13 | #157 |
ZAMAN- M. ÜNAL- "Derin devlet olmaz"
"....Bu çok önemli bir çıkış. Açıkça Cumhurbaşkanı sıfatıyla 'derin devlet' kavramını kabul etmediğini ilan etti. Şu cümle de çok önemli: 'Hiç kimse devleti ve rejimi korumak bahanesiyle hukuk dışına çıkamaz'. Bu mesajın adresi belli... Kime veya kimlere söylediği de malum... Özellikle rejimi koruma bahanesiyle çeteleşmenin en yoğun yaşandığı ülke burası. Darbe senaryolarının sık sık gündeme taşındığını da unutmamak lazım. Bu mesaj Ergenekon türü örgütlerin yanı sıra darbe oluşumlarına da yönelik... Rejimi koruma bahanesiyle hukuk dışına çıkan her kişi ve kurum bu sözlerin muhatabı." TARAF- Ahmet ALTAN- Göbeğini kaşıyan gazeteci "Biz, “kimse devlet ve rejimi korumak için hukuk dışına çıkamaz” diyen bir cumhurbaşkanına cevaben “konuşması yüreğimi kararttı” diyen bir ana muhalefet lideriyle, “konuşmasında hiç Türk kelimesi geçmedi” diyen bir başka muhalefet partisinin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu düzeydeki bir muhalefet bir toplum için utanç vericidir bence. Bazıları, muhalefetin eleştirilmesine, “muhalefete muhalefet edilir mi” diyerek karşı çıkıyor Eğer, hükümetin “demokrasi ve hukuk” dediği bir yerde muhalefet “ne demokrasisi, ne hukuku” diyorsa, evet, muhalefete muhalefet edilir. " Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşması böyle yankı buldu.. Ülkemizin görünür gündeminde "yargı reformu" ve "Ergenokon davası" gibi konular var.. Pek çok köşede gündeme geldi bu konular. "Hukuk için devlet" olmalıdır denildi.. Geminin nereden su aldığı bulundu yani.. Artık onarım zamanındayız.. İşlerin kolay olmayacağı belli. Çünkü bir yandan gemiyi onarmaya diğer yandan geminin aldığı suyu boşaltmaya ihtiyaç var.. Ve bir yandan da geminin batmasını isteyenler!!.. Demokrasi ve hukuk zihinlere ve davranışlara işlediği zaman rahatlayacağız.. "Adalet" anlamını bulacak.. Masum bir çocuk için de, zengin bir iş adamı içinde "hukuk" söz söyleyecek.. "Adalet" göz aydınlığı olacak.. Bekliyoruz o günleri.. |
|
10-02-2009, 16:23 | #158 |
Merve KAVAKÇI-VAKİT
Geç kalmışsınız! Din görevlileri haftasında da bir açılım gerçekleşecekmiş. Ne açılımı demeyin. Kadın açılımı bu. Hani ülke nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan, ailenin varlığında olmazsa olmaz varlıklar. Diyanet’imiz de açılım modasına kaptırmış olmalı ki kendini kadınlar için açılım yapacak bu hafta. Ekim’in ilk haftasını Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlayacak olan Diyanet, ilk defa kadın din görevlilerini de kapsamı içine almış olacak. Kadınlar arasında hafızlık ve güzel Kur’an-ı Kerim okuma yarışmaları düzenleniyormuş ilk defa. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısının yaptığı açıklamaya göre kadın din görevlileri birçok sosyal konuda o kadar güzel faaliyetler yapıyorlarmış ve göz yaşartıcı öyle olumlu gelişmelere imza atıyorlarmış ki bu seneki kutlamalara dahil edilmişler. Kanımca hak etmişler (!) Bizim de gözlerimiz yaşardı değerli Diyanet mensupları. Sevinçten değil ama. Üzüntüden. Ne garipliktir bu böyle... İnsan gülsün mü ağlasın mı... Diyanet’e mi kızasın, onu Diyanet yapan çok kıymetli rejimimize mi... Bir ülke ki kadınları karanlıklardan aydınlığa çıkarttığını avaz avaz bağıracak, bir ülke ki kadınları gerikalmışlığın acımasız pençesinden kurtardık, onlara eşitlik verdik deyip göğsünü gererek böbürlenecek, sonra da bir değil, on değil, elli değil, altmış değil, yetmiş değil, seksen değil, seksen altı sene sonra, nihayet, evet nihayet kadınlarımızın başardıklarından gözlerimiz yaşardı, e’ onları da içimize katalım diyecek. Ne diyelim: Lutfedersiniz beyefendiler! |
|
10-02-2009, 16:25 | #159 |
02.10.2009 tarihli Zaman Gazetesinden İhsan Dağı'nın ''Böyle olur ulus-devletin ulusu'' başlıklı yazısıdan bir bölüm ;
Şahin Alpay'ın dünkü tespiti doğru; 'Sorun, Cumhuriyet'in kuruluş döneminde, imparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde ve tek parti iktidarı altında benimsenen "hepimiz Türk'üz, hepimiz devletin uygun gördüğü Sünni İslam yorumuna inanırız" şeklinde özetlenebilecek kimlik politikalarından kaynaklanıyor'. Bu politikalarla, bırakın gayrimüslimleri, Müslüman Kürtlerle bile birlikte yaşamakta, onları 'kendi' bilmekte, anadillerine saygı duymakta zorlanan bir millet yaratıldı. Konu menes tarafından (10-02-2009 Saat 16:34 ) değiştirilmiştir.. |
|
10-02-2009, 16:29 | #160 | |
Alıntı:
|
||
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
|
|