|
![]() |
#1 |
![]() ![]() Murat İZLER [email protected] çünkü onlar ağırkanlı adamlardır. değişen bir dünyaya karşı ker*** duvarlar gibi katı çakır dikenleri gibi susuz kayıtsızca direnerek yaşarlar. aptal, kaba ve kurnazdırlar. inanarak ve kolayca yalan söylerler. paraları olsa da yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. herşeyi hafife alır ve herkese söverler. yağmuru, rüzgarı ve güneşi birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden düşünemezler... ve birbirlerinin sınırlarını sürerek topraklarını büyütmeye çalışırlar. köylüleri niçin öldürmeliyiz? çünkü onlar karılarını döverler seslerinin tonu yumuşak değildir dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler. gazete okumaz ve haksızlığa ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar. karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler. adım başı pınar olsa da köylerinde temiz giyinmez ve her zaman bir karış sakalla gezerler. çocuklarını iyi yetiştirmezler evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur. birgün olsun dişlerini fırçalamaz ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar. köylüleri niçin öldürmeliyiz? çünkü onlar yanlış partilere oy verirler kendilerinden olanlarla alay edip tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar. devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar. yiğittirler askerde subay dövecek kadar ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır- ezim ezim ezilirler. enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler. onbir ay gökyüzünden bereket beklerler, dindardırlar ahret korkusu içinde ama bir kadının topuklarından memelerini görecek kadar bıçkındırlar harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez şehre giderler!... köylüleri niçin öldürmeliyiz? çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler birbirlerinin evlerine ancak ölümlerde ve düğünlerde giderler. şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar. binlerce yılın kabuğu altında yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır. aldanmak korkusu içinde sürekli birbirlerini aldatırlar. bir yere birlikte gitmeleri gerekirse karılarından en az on adım önde yürürler ve bir erkeklik işareti olarak onları herkesin ortasında azarlarlar. köylüleri niçin öldürmeliyiz? çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır, yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar. ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta gizli bir övünçle, uzak şehirdeki zengin akrabalarından sözederler. kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre yollara tükürürler... ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar. köylüleri niçin öldürmeliyiz? çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar. yarı gecelerde yıldızlara bakarak başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur. gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler. hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe -bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa- sonuçlarını görmeden inanmazlar. dünyanın gelişimine katkıları yoktur. mülk düşkünüdürler amansız derecede bir ülkenin geleceği küçücük topraklarının ipoteği altındadır ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden, zamanın derin ırmakları önünde... köylüleri söyleyin nasil nasil kurtaralim? Evet değerli okuyucular, şiiri ilk kez okuduysanız eğer, okurken hayretlere düşüp, kızgınlık, şaşkınlık, hatta yazan şaire nefret duygusu hissettiniz muhtemelen… Hemen söyleyeyim bu satırların yazarı Şair Şükrü Erbaş son derece hümanist biridir.Köylüleri öldürmeyi hiç düşünmemmiş olup aslında içinde şark kurnazlığını, cahilliği,kısmen yobazlığı, kirliliği ve özensizliği barındıran “köylülük” kavramının bir öz eleştirisini yapmak istemiştir. Şiir aslında uzun bir manzumenin merdiven şeklinde alt alta yazılmasından oluşmuştur. Bu şiir nedeniyle o dönemde Cumhurbaşkanı olan Çoban Sülü lakaplı –ki buda bir köylülük motifi içermektedir- Demirel tarafından sorgulanmış, Şaire “köylülere dokunmaması, sanatını başka alanlarda icra etmesi” salık verilmiştir. İşte edebiyat böyle bir şeydir.Bir şiir, bir roman ile ülkeyi hatta dünyayı sarsarsınız. Şair bu şiiri nedeni ile soruşturmalar geçirmiştir. Heykelini dikmek isteyenler de olmuş, tehditlerde almıştır.şair ilk bakışta zalim gibi gözükse de, sadece retorik bir yaklaşımla köhne bir anlayışın öz eleştirisini yapmıştır. Sadece özel bir teknik kullanmıştır. Şiirin sonundaki Köylüleri nasıl kurtaralım sorusu da aslında çarpık sistemin ürettiği, çoğu zamanda siyasetçilerin işine gelen sistemin bir sonucu olarak karşımıza çıkan çürümüş anlayışları nasıl değiştirebiliriz, ıslah edebiliriz tartışmasını başlatmak amaçlıdır. Şair ve yazanların her dönem işi zor, çünkü değişim istemek ve sorgulamak hep birilerini rahatsız eder. Bizim de amacımız, köylülük kentlilik ayrıştırması yapmak değil, 6.Köksal Toptan Lisesi Geleneksel Edebiyat günlerinin başladığı bu günde Edebiyatın çeşitliliğine, gücüne, toplumlar üzerinde yaratabileceği sarsıcı etkisine , düşünmeye iten yönüne hatta toplumda değişim ve gelişim adına oynayabileceği role dikkat çekmek. Yazandan çizenden hep korkulmuştur ama siz korkmayın, her sabah, bir hafta boyunca saat 10.30 da Halk Eğitim Merkezi salonunda yerinizi alınız. murat izler-bartıninfo
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|