Küçük Kız
George gecenin geç bir saatinde uyandı. Uyanmasına sebep olan şey duyduğu bir inleme sesiydi. 'Belki de bana öyle geldi.' diye düşündü.Yeniden yattı. Ertesi gün çok yoğun olacaktı, bu yüzden iyi dinlenmeliydi. Fakat yine duydu o sesi. Derin uykusundan uyandırılmış bir bebeğin ilk şaşkınlıkla inlemesine benzer bir sesti duyduğu. Gece lambası kullanmadığı için etraf karanlıktı. Yalnızca pencereden giren hafif bir ışık etrafa buğulu bir aydınlık sağlıyordu. Sanki dışarıdan odasına ışık saçan bir sis doluyor gibi geldi George'a. Kalkıp ışığı yakmak için terliğini aramaya başladı. Giysi dolabının yanında küçük bir cisim dikkatini çekti. 'Bu çantayı kim unuttu burada acaba?' diye mırıldandı. Daha dikkatli baktı çanta dediği şeye. Dikkatlice bakınca bir çanta olmadığını anladı. Ne olduğunu anlayınca soğuk bir ürperti geçti vücudundan. Dolaba yaslanmış kırmızı saçlı bir çocuktu bu. Elinde kocaman bir ekmek bıçağı tutuyordu. George içine korku sinmiş sesiyle 'Ne işin senin burada çocuk?' diye bağırdı. 'Bu çocuk nasıl girebildi buraya?' diye kendi kendine sordu. Çocuğun odaya girebilmesi neredeyse imkansız gibiydi. Kapı kilitliydi, ayrıca koridorun sonunda son derece profesyonel korumalar nöbet tutuyordu. 'Sorumsuz birinin tatsız bir şakası herhalde.' diye düşündü. Neyse canım, şu çocuğu evine götüreyim bari.' dedi. Çocuğa dönüp 'Beni takip et çocuk.' dedi kaba bir sesle. 'Nereden geldin bilmiyorum ama seni ait olduğun yere götürmeliyim.' Kapıya yöneldi ve kapının kolunu çevirdi. Fakat kapı açılmıyordu, zorladı, yumrukladı. 'Biri bu kapıyı dışarıdan mı kilitledi?'. 'Görev için ben kilitledim.' Sese doğru döndü George. Çocuk konuşuyordu. Mavi gözbebeklerinde öfke parıltıları vardı. 'Ne görevi?' George'un sesi korkudan titriyordu. 'Senden hesap sormaya geldim George.Savaşlarda ölen çocukların hesabını. Masum insanlara attığın iftiraların hesabını. Gerçek terörist sendin George. Senin ordun etrafı kana buladı. İşkenceci pisliklerle dolu ordunun yaptıklarının hesabını sormaya geldim. George sen pislik bir herif olarak yaptığın pis işlerin üstüne bir de utanmadan espriler yaptın.' Çoçuğun elindeki bıçağın parlak metali loş ışıkta parlıyordu. George yine sesi titreyerek konuştu. 'Fakat biz teröristlerle savaştık. Masum insanları koruduk.' Çocuk cüssesinden beklenmeyecek derecede korkunç bir kahkaha patlattı. 'Hadi ama George. Tüm bu söylediklerin palavra. Bu palavralarla halkını yıllardır kandırıyorsun değil mi? Aslında sen İsrail'i destekleyen yakınların sayesinde iktidardasın değil mi George? Belki de sırf İsrail'i destekliyorsun diye iktidarda kalabiyorsun.' Küçük kız elindeki bıçağı yere bıraktı. Bundan yaralanıp kızı etkisiz hale getirmek isteyen George kızın üstüne atladı fakat kendini bir anda tahta zeminde buldu. Kız kaybolmuştu oradan. Odanın diğer köşesindeydi şimdi. Gülerek George'a baktı. Seni aptal. 'Senin IQ seviyen kaç salak.' Bir an etraf karardı. Etraf tekrar aydınlandığında bir parktaydılar. 'Burası neresi?' diye sordu George. Çocuk soruya cevap vermedi. 'Bıçağımın tadına bakmak ister misin George?' George üzerine doğru uçarak gelen çocuktan çığlık atarak kaçıyordu. Kaçarken kafasını sert bir cisme çarptı ve bayıldı.
Ayıldığında güneş doğmuştu. Işık gözlerini kamaştırıyordu. Çocuk yoktu ama başına büyük bir kalabalık toplanmıştı. Bazılarının ellerinde kamera vardı. Gürültüyle bir şeyler tartışıyor gibiydiler. Kenarda muhabirin birisi canlı yayındaydı. 'Günaydın sevgili Amerikan halkı. Şok bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sabah Amerikan başkanı George W. Bush'a benzeyen bir adam kasabımızın parkında yarı baygın olarak bulundu. Kasabamızın Beyaz Saray'a uzaklığını düşünürsek bu adamın Başkan olma ihtimali çok az. Ama bana sorarsanız Başkan'ın ta kendisi.' George'un üst tarafı çıplaktı. Sırtındandan kan akıyordu. Ayağa kalktığında etraftakiler şaşkınlıkla sırtındaki kırmızı yazıyı okudular. Yazı bıçakla Bush'un sırtına kazınmıştı. 'the real terrorist'. Küçük kız parktaki en büyük ağacın tepesindeki bir dala oturmuş gülümsüyordu.
|