AK Gençliğin Buluşma Noktası
İman ve Ahlak Namaz, aile hayatı, fıkıh, akaid, ahiret ve kıyamet.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 01-29-2010, 02:17   #1
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart Kur’an’da İnsan Problemleri – 4
İnsan Korkar

“Onlardan korkmayın benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayeti erersiniz” (Bakara, 150).

İnsan yaratılışı itibariyle kendisinden büyük ve güçlü şeylere karşı korku duyar. Bu ilk başta bir yere kadar belki haklı görülebilir. Ancak bu durum ilk masum halinde kalmaz. Çevresinin ve kendisinin etkisiyle zihninde büyür. (Zaten birçok problemli durum insan zihninde büyütülür). Artık sonunda sapma başlar ve önü alınamaz bir duruma gelir. İnsanda korku belli bir yere kadar olması gereken, istenen bir durumdur. Çünkü korku olmazsa dikkat olmaz, endişe olmaz, kısacası fazla rahat ve serbest olur. Ancak durum burada kalmaz. İnsan korkuyu büyütür. Hatta korkunun arkasına saklanır. Bir süre sonra korku insana değişik bir haz verir (korku filmlerine olan düşkünlük gibi).

Korkunun temeli küçük yaşta başlar. Korkutularak ve tehdit edilerek büyütülen çocuklar ileriki yaşlarında korku içine yerleşmiş ve atması zor tipler olurlar. Psikoloji var olan bir korkunun içten atılabilmesi için, korkulan nesnenin çok iyi tanınmasını ve ona yakınlaşmasını önerir. Bu sabırla yapılabilirse sonuç verecek bir durumdur.

Kur’an’a göre korku ise iki türlüdür. Korkulması gerekenler ve korkulmaması gerekenler şeklindedir.

Korkulması Gerekenler ; Allah’ın zatı, azabı ve O’nun rızasızlığı, hoşnutsuzluğudur. O’na karşı en yüce korku O’nu kaybetme korkusudur. Bu da takva duygusunu doğurur.

Korkulmaması Gerekenler İse ; ayetin “onlardan korkmayın” bölümüne bakacak olursak iman eden insanların ne yazık ki Allah’tan ve O’nun azabının dışındaki şeylerden de korkulabileceğini anlıyoruz. Bu korku “güçsüzlük ve kendine düşkünlük” psikolojisinden kaynaklanan ve asla mazur kabul edilemeyecek bir korkudur. Bunun çıkış yerinde, Kur’an’ın “onlar” diye ifade ettiği İslam dışı güçlerin iman sahibi bir insanın gözünde ve içinde büyütülmesinden kaynaklanır. Bu korku kişinin kendisini onlarla kıyaslayıp, ken¬disini güçsüz olduğuna inanıp ikna olmasıyla başlar. İşte korku illetinin merkezinde burası vardır. Allah’a karşı teslimiyet ve güven eksikliği, onlara karşı korkuyu arttırır. Tüm bunlarla birlikte bir kulun, Allah’a, O’nun azabına ve O’nun rızasızlığına duyulması gereken korkunun kıvamı yetersiz olursa, kul başka şeylerden yersiz korkular duymaya başlayacaktır.

Arap dilinde korku iki çeşittir:
1. Havf: Bir insanın kendi nefsine zarar verecek objelerden duymuş olduğu tabii korkudur. Bunu arslandan, ayıdan, boğulmaktan ve zarar görmekten duyulan korku şeklinde açıklayabiliriz.
2. Haşyet: Ancak yüce bir güce yada Yaratıcıya duyulan saygı öncelikli bir korkudur, ki bu ancak her şeyi yaratan Allah’a mahsustur. Allah bu korkunun kul tarafından bir başkası ile paylaşılmasını şirk olarak adlandırıyor. Çünkü, ancak Allah’a duyulması gereken bir korku başka bir yere de verilirse bu korkunun paylaştırılması olmuş olur.

“Batıl Korkunun” Sebepleri
1. Kulun Allah’ı yeterince tanıyamamış olması ;
2. Kulun kendisine nefsine düşkünlüğü ;
3. Kendisinin güçsüz, onlarında güçlü olduğuna inanması ;
4. Allah’a karşı güven ve teslimiyet eksikliği ;
5. ‘Onları’ gözünde ve gönlünde büyütmüş olmak.

“Batıl Korkudan” Kurtulmanın Yolu
1. Kulun Allah’ın yeterince tanıması, marifetullah bilgisi ;
2. Kişinin nefsine olan düşkünlüğünden kurtulması ;
3. “Onların” gücünün hakiki olmadığına inanması ;
4. Allah’a layıkıyla “tam” teslim olmamış olmak ;
5. Allah’a kulun hakiki bir haşyet içinde bir haşyet içinde olmasıdır.

Bir kul Allah’a layıkı ile haşyet duydukça diğer korkulardan uzaklaşacaktır!

İnsan (çeşitli şeylere) düşkündür

“Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere ‘tutkulu şehvet’, insanlara ’süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar dünya hayatının metasıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır.” (Ali imran/14)

İnsanın yaratılışında düşkünlük temayülü vardır. Bu insanın imtihan edilebilmesi için gereklidir de. Çünkü içinde düşkün olduğu nesnelere karşı kendisini tutan insanla, onların peşinde koşan insanın ayrıştırılması gerekir. Düşkünlük, insan için bir acziyetin ve olmamışlığının da bir işaretidir. Düşkün insan için de düşkün olduğu şeylere “düşmüş” insanlardır. Bu düşmüşlük insan da düşkünlüğü de beraberinde getirir. Kısa çözümü ise bu düşülen yerlerden hemen çıkmaktır. Tüm bunlarla birlikte düşkünlük türleri herkes de aynı olmaz. Ancak mutlaka her insanda az yada çok görülmektedir.

Kişi kendisini tanımaya başladıkça bu zaaflarını görecek, gördükçe de üzerine gidecektir. Ancak ne var ki bu her zaman bu şekilde olmaz. Çünkü kişi düşkün olduğu şeylerden pekte rahatsızlık duymam Bu onun aslında bir yerde hoşuna gider. İnsan düşkün olduğu nesnelerden yalancı bir keyifte duyar. İşte bu insanın yanılma noktasıdır. Tüm sorunların başında burası yer alır. Yanı insan elinde tuttuğu, zevk aldığı şeyleri vermek istemez. Onlardan vazgeçemediği için de bir türlü iyiliğe eremez. Bu durumun düzelebilmesi için, düşkünlük gösterdiği şeylerin yanlış olduğuna kişinin ikna olması gerekir. İkna olma gerçekleşirse, düzelmede başlamış demektir.

Düşkünlüğü Doğuran Sebepler
1. Kişinin ‘kendisini’ çok sevmesi ;
2. Nefsine ‘çok yüz verip onu korumak’ ;
3. Yüz çevirmesi gerekenlere sürekli gözünü dikip bakmak ;
4. Doyumsuz ihtiras ;
5. İçten gelen dürtüleri kontrol etmeyip, serbest bırakma ;
6. İlahi değerlere düşkünlük azlığı!

Düşkünlükten Kurtulmalım Yolları
1. Kişinin nefsini değil ‘kalbini’ sevmesi ;
2. Dünyayı değil ahireti istemek ;
3. Yüz çevrilmesi gereken şeylerden tamamen yüz çevirmek ;
4. Kanaatkar olmak ;
5. Kontrollü olmak ;
6. Allah’a, Kitabına ve ahirete düşkün olmak!

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki düşkünlük, nefsin bir hastalığıdır. Bundan mutlak manada kurtulabilmek için kalbiliğe geçmek gerekir. Buda ancak Allah’ın hakkıyla tanınması ve anlaşılması ile mümkün olacaktır. Allah hakkıyla tanınmadan hiçbir hastalıktan tam olarak kurtulmak mümkün değildir.

Allah’ı tanıyan, O’na düşkün olur. O’nu tanımayan ise başka şeylere…

Abdülhamit Kahraman

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi