![]() |
#1 |
![]() 1. Mümin, bir olan, kendinden başka ilah bulunmayan, her şeyi gören, bilen, işiten, hiçbir şeye muhtaç olmayan, yaratan, öldüren, dirilten, daimâ hayy ve kayyûm olan bir ALLAH’a inanır. (Bakara 2/285, 255; İhlas 112/1-4)
2. ALLAH’ın nurdan yaratılmış özel kulları olan, O’nu gece gündüz kesintisiz olarak zikreden, O’nun emrini yerine getirip O’na asla isyan etmeyen meleklere inanır. (Bakara 2/285; Enbiya 21/19-20, 27; Tahrim 66/6) 3. Hz. Adem’den itibaren son peygambere kadar gelen, insanlara nur ve hidayet rehberi olarak gönderilen kitaplara inanır. (Bakara 2/285) Kur’anın ve onun verdiği bilgilerin, misallerin ALLAH katından olduğunu bilir, bunda asla şüphe etmez, onu anlayıp gereğini yapmaya çalışır. (Bakara 2/1, 26) 4. Bir kısmının isimleri Kur’an-ı Kerim’de zikredilen bir kısmı ise zikredilmeyen, Hz. Adem’le başlayıp Hz. Muhammed (s.a.v) ile son bulan insanlığın örnek şahsiyetleri ve hidâyet rehberleri olan peygamberlere inanır. Onlar arasında bir ayırım yapmaz. (Bakara 2/285; Nisa 4/64; Mü’min 40/78) 5. ALLAH’ın muhabbet ve mağfiretine ermek için Peygamberine itaat ve ittiba eder. (Al-i İmran 3/31) Onda kendisi için uyulması gereken çok güzel örnekler bulunduğunu, onları tatbik edebilmek için kuvvetli bir ALLAH ve ahirete imanının bulunmasının ve ALLAH’ı çok çok zikretmenin zaruri olduğunu bilir. (Ahzab 33/21) 6. İstidat, kabiliyet, ilim, kudret ve kuvvetinin sınırlı olması sebebiyle madde ve mânâ âlemine ait muazzam ilâhî kudret tecellilerinin mahiyetini tam olarak kavrama imkanı olmadığından ilâhî takdire inanır, teslimiyet gösterir. (Hadid 57/22) 7. İçinde yaşadığı dünyanın ve kâinatın bir gün kıyametinin kopacağına, öldükten sonra dirilmeye, hayatının hesabını vereceğine, cennete ve cehenneme inanır. Ahrete yakinî olarak inandığı için ömrünü bir mahşer aydınlığında, cehennem korkusu, cennet ümidi ve ALLAH’ın rızasına erme coşkusu ile yaşar. (Bakara 2/4, 24, 25, 285) 8. Bu iman esaslarına samimi olarak inanıp imanını kaybetmekten korkarak, sıhhatli bir insanın baldan, tatlı şeylerden tat aldığı gibi imanın halâvetini, lezzetini ve hazzını tadar. (Buhârî, Îmân, 14; Müslim, Îmân, 67) II. Batıl İnançlar 9. Mü’min ALLAH’a şirk koşmaktan, küfür ve isyandan uzak durur. (Nisa 4/36) İmansızlığın en büyük musibet ve kafirlerin yeryüzünün en şerli mahlukatı olduğunu (Enfal 8/55; Beyyine 98/6), müşriklerin de necis olduğunu bilir. (Tevbe 9/28) 10. Mümin, bâtıl, yani İslâm’ın reddettiği boş, asılsız ve yararsız inanışların her türünden uzak durur. Fal oklarının haram olduğunu ve bundan hayır beklemenin doğru olmadığını bilir (Mâide 5/3, 90). 11. Mü’min büyücülerin, ALLAH’ın izni olmadan, kimseye zarar veremeyeceklerine (Bakara 2/103), kesinlikle iflâh olmayacaklarına (Yûnus 10/77) inanır. Kendisine yönelebilecek kötülüklerden, her şeye gücü yeten ve kullarının dâima iyiliğini dileyen Rabbine sığınır (Felak 113/1-5). 12. Mü’min, şeytanın açık bir düşman olduğunu bilir. Onun adımlarına uymaz, ona uyanların kötü yollara düşeceğini görür ve bundan kaçınır. (Yâsîn 36/60-61) III. İbadet Hayatı 13. Mü’min temizdir. Hem bedeni hem ruhu temizdir. Temizlik onun ayrılmaz vasfıdır. Çünkü ALLAH’ın temizliğe dikkat eden ve çok çok temizlenen kimseleri sevdiğini bilir. (Bakara 2/222) 14. İbadet için şartlarına dikkat ederek abdest alır, gerektiğinde gusleder, su bulamadığında ise temiz bir toprakla teyemmüm eder. Hiçbir hal ve durumda kesinlikle abdesti, guslü ve ibadeti terk etmez. (Nisa 4/43; Maide 5/6) 15. Namazı, bütün şart, erkan ve adabına dikkat ederek dosdoğru kılar. (Bakara 2/3) Namaz kılarken kalbi huşû içindedir. (Mü’minûn 18/2) 16. Kıldığı namaz onu her türlü fuhşiyat ve kötülüklerden alıkoyar. (Ankebût 29/45) Namazlarını vaktinde kılar (Bakara 2/238), ihmal etmez, ihmal edenlere “yazıklar olsun” itabının olduğunu bilir (Mâ‘ûn 107/4-5), namaz dışında da namazdaki huşû halini devam ettirmeye gayret gösterir. (Me‘âric 70/23) Namazlarını cemaatle kılmaya çalışır (Bakara 2/43) ve özellikle secdede ALLAH’a en yakın olduğunu hisseder. (Alak 96/19) 17. Cuma namazı vakti, ezanı duyar duymaz alış verişi bırakır namaza koşar. Namazı bitirince de helalinden kazanmaya, yine de ALLAH’ı çok çok zikretmeye devam eder. (Cum‘a 62/9-10) 18. Senede birer kez nöbetleşe gelen bayram namazlarını da büyük bir iştiyakla edâ eder. (Kevser 108/2) O günlerin rahmet ve gufranından istifadeye, kalabalık mü’min cemaatin hissiyatından nasiplenmeye çalışır. 19. Peygamber Efendimiz’in “Makâm-ı Mahmûd”a erişebilmesi için şart koşulan gece namazına özel bir itina gösterir. (İsra 17/79) Gücü yettiği nispette geceyi ihya etmeye, kıyamda ve secdede geçirmeye çalışır. (Furkan 25/64; Zümer 39/9) Böyle yapanlara cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve kimsenin hatırına gelmeyen nice güzel nimetler hazırlandığını aklından çıkarmaz. (Secde 32/17) 20. Peygamberimizin kıldığı rivâyet edilen diğer nafile namazlara da devam eder. Nafilelere devam ettikçe ALLAH’a yakınlığının artacağını, ALLAH’ın sevdiği bir kul olacağını, hatta ALLAH’ın kendisinin gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili, tutan eli, yürüyen ayağı olacağına inanır (Buhari, Rikak 38) 21. Takvâya ermek için ALLAH’ın emrettiği şekilde orucunu tutar. Oruç, bütün ümmetlere farz kılınmış bir ibadet olduğu için yüksünmez, hastalık ve yolculuk gibi ruhsatlar bulunmakla beraber en zor şartlarda bile farz orucu tutmaya gayret gösterir. (Bakara 2/183) 22. Nafile oruçlara da elden geldiği kadar devam eder. Hedefi, bu ibadet yoluyla ALLAH’ın yakınlığını hissedip, duasına hemen icabet edecek bir Rab olduğunu idrak etmektir. (Bakara 2/186) 23. Oruçtan beklenen neticeyi tam alabilmek için gündüz olduğu gibi gece hayatına da dikkat eder, özellikle son on günü mescitte itikafa çekilerek, bir kısım mübâhlardan bile el çekerek kendini bütün varlığı ile ALLAH’a verir. (Bakara 2/187) 24. Mü’min infak ehlidir. Malının farz olan zekatını verir. (Bakara 2/3) Malının iyisinden, kendi alırken yüzünü buruşturmayacağı kısmından verir. (Bakara 2/267) Ayrıca imkanları nispetinde bol bol sadaka da verir. ALLAH için verdiği bir danenin yedi yüz veya onun katları kadar uhrevi bir mükafata vesile olacağını bilir. (Bakara 2/261) 25. Verirken başa kakma ve incitme gibi, amelin sevabını boşa çıkaracak hatalardan uzak durur. Tatlı bir dil, güler bir yüz ve bağışlamanın eziyetle verilen sadakadan daha hayırlı olduğu şuurundadır. (Bakara 2/262-264) Sadakasını sağ elinin verdiğini sol eli duymayacak derecede gizli ve ihlaslı olarak verir. (Bakara 2/271; Buhari, Ezan 36; Müslim, Zekat 91) 26. Onun vermesi için belli bir vakit söz konusu değildir. Gece gündüz, gizli açık verdiği gibi genişlikte de darlıkta da verir. Çünkü veren el alan elden üstündür. (Bakara 2/274) 27. Yoluna güç yetirdiği ve imkanını bulduğu zaman haccını yapar. (Al-i İmran 3/97) Yeryüzünde ilk bina edilen mâbed ve mü’minlerin namazlarında yöneldikleri kıble olan Kâbe’yi ziyaret eder, tavaf eder. (Al-i İmran 3/96; Hacc 22/29) Haccın menâsikini yerine getirir. Bu ibadetin tefekkür ağırlıklı ve mahşerin provası olan bir ibadet olduğunu bilir. Her türlü günahtan ve münakaşadan uzak bir şekilde, tamâmen ruhani bir hava içinde ve en hayırlı azığın takva olduğu şuuruyla haccını ifa eder. (Bakara 2/196-197) 28. İmkanı olan mü’min, ALLAH’a yakınlaşma niyetiyle kurbanını keser. Kestiği kurbanın ne etinin ne de kanının ALLAH’a ulaşmayacağını, ALLAH’a ancak o ibadeti yaparken gönlünde taşıdığı takvâ duygularının yükseleceğini bilir. (Kevser 107/2; Hacc 22/37) 29. Kur’an-ı Kerim’i gece gündüz okur, gözlerinden yaşlar boşanır, haşyetinden yerlere kapanır. (Al-i İmran 3/113; İsra 17/107-109) Onu manasını anlayarak okumanın asla zarara uğramayacak bir ticaret olduğunu bilir. (Fâtır 35/29) IV. Helâller-Haramlar 30. Mümin, rızıkların temiz ve hoş, yani helâl olanlardan yer ve bunları kendine ikram eden ALLAH’a şükreder (Bakara 2/168, 172; Nahl 16/114). 31. ALLAH’ın helâl saydığını haram, haram saydığını da helâl yapmaya kimsenin hakkı ve yetkisi olmadığını bilir. Helallerle yetinir, haramın sınırlarına yaklaşmaz. (Nahl 16/116; Tahrim 66/1; Maide 5/87) 32. Leş, kesilen hayvanın bedeninden dışarıya çıkıp akmış kan, domuz eti ve ALLAH’tan başkası adına kesilen hayvanın eti gibi bir kısım yiyeceklerin haram olduğunu bilir ve bunları tüketmez. Zaruret durumlarında ise ölmeyecek kadar bunlardan istifade edebilir. (Mâide 5/3; En’âm 6/145). 33. Sarhoş edici içeceklerin azının da çoğunun da haram olduğunu bilerek hepsinden uzak durur. Çünkü bunlar şeytan işi bir pisliktir. (Mâide 5/90-92; Buhârî, Ahkam 22; Müslim Eşribe 7) 34. Ferdi ve toplumu içten içe kemiren kötü alışkanlıklardan birisi olan kumarı oynamaz. Çünkü kumar da tıpkı içki gibi şeytan işi pislik olup insanlar arasında kin ve düşmanlık tohumları eker, ALLAH’ı hatırlayıp anmaktan ve namazdan alıkoyar. (Mâide 90-91) 35. Mü’min, tesettüre dikkat eder, Alah’ın emrettiği şekilde giyinir. (A‘râf 7/26). Câmi ve mescitlere giderken daha güzel elbiselerini giyer ve ALLAH’ın kulları için çıkarmış olduğu ziyneti kimsenin haram kılamayacağını bilir (A‘râf 7/31-32). 36. Mü’min kadın ve erkek kendi cinsine has hâl ve hareketlerin içinde bulunur; bunun dışına çıkmaz; karşı cinse benzeme gibi sapmalara yönelmez. Bu kaideye giyim kuşam tarzı da dâhildir; kadın kadın gibi, erkek de erkek gibi giyinir. Buna uymadıkları takdirde Peygamberimizin lânetine uğramaktan korkar (Ebû Dâvûd, Libâs 28). Erkekler saf ipekten yapılmış elbiseyi giymez ve altından yapılmış takı, tabak ve benzeri şeyleri kullanmaz. (Ebû Dâvûd, Libâs 11; Tirmizî, Libâs 1) 37. Erkek olsun kadın olsun bütün mü’minler gözlerini harama bakmaktan muhafaza eder ve iffetlerini korurlar. Eşleri dışındaki kimselere cinsel arzu ile ve rahatsız edici tarzda bakmazlar. (Nur 24/30, 31; Mü’minûn 18/4-6) 38. Mü’min zina etmez, zinaya yaklaşmaz, onun çok fenâ bir yol olduğunu bilir (Furkân 25/68; İsrâ 17/32). O, zinânın yanı sıra insanı zinâya ***ürebilecek tutum ve davranışlardan da sakınır (Buhârî, Kader 9; Müslim, Kader 20-21). 39. Mü’min, insanların namus, iffet, şeref ve haysiyetlerine dil uzatmaz. Ne kendinin ne aile fertlerinin ne de diğer mü’minlerin namusunun lekelenmesine müsaade etmez. İmanlı, saf ve iffetli kadınlara iftirâ atanların, hem bu dünyada hem de öbür dünyada ALLAH’ın, meleklerin, insanların lânetine uğrayacaklarını bilir ve bundan çekinir. (Nur 24/11-26) 40. Mü’min, hata ile olması müstesnâ haksız yere cana kıymaz, insan öldürmez. Hataen böyle bir günah işleme durumu söz konusu olduğunda dinen lazım gelen cezasını çeker ve kefaretini öder. (Nisâ 4/92; Furkân 25/68) Zira o, bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek, bir insanı ihya etmenin bütün insanları ihya etmek gibi olduğunu bilir. (Mâide 5/32). Kasten bir mü’mini öldürmenin cezasının ebedi cehennem olduğuna inandığı için böyle bir günaha asla teşebbüs etmez. (Nisâ 4/93). 41. Mümin, kendi canına kıymak demek olan intihârı aslâ düşünmez. Zira onun bir başkasını öldürmesiyle kendini öldürmesi arasında, cinâyet olması açısından, bir fark olmadığını, dünyada ne şekilde intihar etmişse âhirette sürekli o şekilde ceza göreceğini bilir (Nisâ 4/93; Buhârî, Cenâiz 84; Müslim, Îmân 175). 42. Kürtaj veya başka yollarla, açlık korkusu ve namus endişesiyle, hangi düşünce ve niyetle olursa olsun çocukların öldürülmesine göz yummaz. Kendisi yapmadığı gibi, başkalarının da böyle bir şeye cüret etmelerine engel olmaya çalışır. (İsra 17/31; En’am 6/151; Mümtehine 6/12; Tekvîr 81/8-9). 43. Ancak mümin, gerektiği durumlarda ALLAH’ın kısas emrinin yerine getirilmesine yardımcı olur. Bir insanı haksız yere öldüreni öldürmenin, yaralayanı yaralamanın insanın hayat ve dokunulmazlık haklarına saygının gereği olduğu şuuruyla hareket eder. (Bakara 2/178; Mâide 5/45) 44. Mü’min, kul hakkına saldırı ve onu gasp manasına gelen hırsızlığa yanaşmaz. Böyle bir günahı irtikap edenin de cezasının verilmesinin ilâhî adalet gereği olduğuna inanarak üzerine düşen vazifeyi yerine getirir. (Mümtehine 60/12; Mâide 5/38).(Buhârî, Hudûd 11; Müslim, Hudûd 8). 45. Mümin bozgunculuğa aslâ bulaşmaz. Onun hedefi, bozmak değil yapmak, hem de daha iyi ve güzel olanı yapmaktır. (A‘râf 7/56)
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|