06-04-2008, 11:07 | #1 |
Kuran-ı Kerim'i Öyle Okuki, LİSANIN HAK LİSANI OLSUN
Kur’ân okurken, Allah Teâlâ’nın, sevdiği kullarını hangi övülmüş sıfatlarla vasfettiğine bak ve sen de o sıfatlarla ahlâklan. Aynı şekilde, Kur’ân’da Allâh’ın gazabına dûçâr olmuş kişilerin lisân-ı Hak’la kötülenmiş olan vasıfları neler, onları da gör ve bu sıfatlara sahip olmaktan şiddetle kaçın. Allah Teâlâ; Kitâb-ı Kerî-m’inde zikretmiş olduğu şeyleri, sen onlarla amel edesin diye zikretmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’i okuduğunda kendini tamamıyla ona ver. Okunuşunu ezberlediğin gibi mânâsını da amel etmek sûretiyle benliğinde muhafaza et. Zira Allâh’ın kitabından bir âyeti ezberleyip de sonra onu unutan kişi kıyâmet günü azâbın en şiddetlisine mâruz kalacaktır. İşte bir âyetin gereğince önce amel edip, sonradan onu terk eden kişinin durumu da aynı şekildedir. O âyet-i kerîme kıyâmet günü o kişi aleyhinde şahadette bulunacak ve o kişi için bir hüsran hâline geliverecektir.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den rivayet edildiğine göre O; Kur’ân okuyan mü’min ve münafıklar ile, Kur’ân okumayan mü’min ve münafıklar hakkında şöyle buyurmuştur: “Kur’ân okuyan mü’minin misali hem kokusu güzel hem de tadı güzel bir meyve gibidir...” Yani bu mü’minin Kur’ân okurken alıp vermiş olduğu her nefes güzel kokular misali hoştur ve itikadî durumu da Allâh’a îman sebebiyle tatlıdır. Nitekim bir başka hadîs-i şerifte de: “Allâh’ı rab, İslâm’ı din, Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i de peygamber olarak kabul eden kişi îmanın halâvetini tadar.” (Müslim, Îman, 56) denilmiş ve îmana tat nispet edilmiştir. Hadîs-i şerifte devamla şöyle buyurulmuştur: “...Kur’ân okumayan mü’minin misali, hurma gibidir ki tadı hoştur ancak kokusu yoktur...” Tadı hoştur çünkü yine de îman sahibidir, kokusu ise yoktur çünkü Kur’ân hâfızı olsa dahî o an için Kur’ân okumamaktadır. “...Kur’ân okuyan münafığın misali ise reyhan gibidir ki onun kokusu hoştur ancak tadı acıdır...” Kokusu hoştur, çünkü Kur’ân güzeldir ve onunla alınan her nefes dahî her hâlükârda güzeldir; tadı ise acıdır çünkü nifâkın iç yüzü küfürden ibarettir ve güzel tat ancak îmana has bir hâldir. “...Kur’ân okumayan münafığa gelince o, hem tadı acı olan hem de kokusu bulunmayan ebûcehil karpuzu gibidir.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 17) Çünkü ne îman sahibidir ne de Kur’ân okumaktadır. Bu hâlde, gerek mü’min gerekse münafıktan sâdır olsun, Allah Teâlâ’nın râzı olduğu her kelâm -meselâ Kur’ân-ı Kerim gibi- güzeldir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’in diğer güzel kelâmlara nispetle fazilet ve şerefi gayet açıktır. Allâh’a yaklaşmaya vesile olan hiçbir söz Kur’ân-ı Kerim’le eşdeğerde olamaz. Bu sebepten Allâh’ı zikredecek kişinin, O’nu Kur’ân-ı Kerim’de geçen lâfızlarla zikretmesi gerekmektedir. Böyle yaparsa, yapmış olduğu zikir esnasında Kur’ân okumuş olur. Zikrini Kur’ân tilâvetiyle yaptığı zaman da Allâh’ın kendi zât-ı ulûhiyetini zikredişini Allâh’ın kelâmını tekrar ederek aynıyla aktaran bir kişi olur. Bu da o an için kulun (Allâh’ın sözleriyle konuşması hasebiyle) bir mânâda Rabbi menzilesinde olması demektir. Bu da; “Ona eman ver, tâ ki Allâh’ın kelâmını işitsin.” (Tevbe Sûresi, 6) âyet-i kerîmesi ile; “Allah Teâlâ, kulunun lisanıyla; «Allah kendisine hamd eden kullarını işitir.» demektedir.” kavl-i şerîfinin ifade ettikleri mânâya uygundur. Kur’ân okuyan kişiye kıyâmet gününde; «Oku ve yüksel!» denilir. Onun bu dünyadaki imtihan günleri esnasında yükselişi, Kur’ân okurken kendi tilâvetinden Hakk’ın tilâvetine yükselmesidir. Bu da kulun lisanıyla Kur’ân okuyan kişinin, Hak Teâlâ’nın ta kendisi olması demektir. Nitekim Allah Teâlâ, kulun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olduğu gibi konuşan dili de olabilir. Bu hâlde kul, Rabbini tahmid, tesbih ve tehlil ederken Kur’ân’da zikredilmiş lâfızlarla etsin ve böylece kendi kıraatinden Hakk’ın kıraati mertebesine yükselsin. Bu durumda Hak Teâlâ (o kulun diliyle) kendi kitabını okumuş olur. Kul da kıyâmet günü Kur’ân’dan nihaî olarak okuduğu âyet mertebesince yükseltilir. O kulunun lisanıyla Hak Teâlâ tarafından okunmuş olan bu âyet hangi mertebeye sahipse, kul da o mertebede mekân tutar. Zira sözlerin en faziletlisi bilinen kendine has şekliyle Allâh’ın kelâmıdır, yani Kur’ân-ı Kerim’dir. Alıntı..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|