03-07-2012, 18:25 | #1 |
Kuranı Okuyoruz Ama Anlayamıyoruz Diyenler Bakın.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-07-2012, 18:29 | #2 |
Kuranı Okuyoruz Ama Anlayamıyoruz Diyenler Bakın.
http://www.enfal.de/Kuran-Tevsiri/Kuran_Tefsiri.htm |
|
03-07-2012, 18:44 | #3 |
http://www.enfal.de/Kuran-Tevsiri/Kuran_Tefsiri.htm
219/b- Sana Allah yolunda ne vereceklerini sorarlar. De ki; "ihtiyaçlarınızdan artakalanını verin': Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki düşünesiniz. Müslümanlar bir başka zaman "ne verecekler"ini sormuşlardı. Bu soruya, verilecek olan şeyin türü ve kimlere verileceği belirtïlerek cevap verilmişti. Buradaki soruya, verilecek olan şeyin miktarı, derecesi belirtilerek cevap veriliyor. Ayette geçen "afüv" kelimesi "artık, fazla" anlamına gelir. Buna göre israfa ve gösterişe kaçmaksızın şahsi masraflar karşılandıktan sonra elde kalan, yardım konusudur. Daha önce söylediğimiz gibi ilk önce en yakınlara yardım edilecek, sonra başkalarına sıra gelecektir. Zekât tek başına yeterli bir yardım faslı değildir. Zira kanaatimce zekât ayeti, bu ayetin hükmünü yürürlükten kaldırmış (neshetmiş) değildir. Başka bir deyimle zekât, farz borcunu düşürerek sahibini yükümlülükten arındırır, ama yardım etme direktifi sürekli olarak geçerliliğini korur. Zekât, müslümanların devlet hazinesinin hakkıdır, yüce Allah'ın şeriatını yürütmekle görevli olan hükümet bunu toplar ve belirli harcama yerlerine dağıtır. Fakat müslümanın Allah'a ve Allah'ın kullarına karşı görevi bunun ötesinde de devam eder. Öteyandan zekât, "artakalan mal"ın tümünü kapsamayabilir. Oysa bu açık hükümlü ayete göre "malın artakalanı"nın tümü yardım ve sadaka konusudur. Nitekim Fatıma b. Kays'ın bildirdiğine göre Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: "Malda zekâtın dışında hak vardır. (Ahkam-ul Kur'an, İmam-ı Cessas) Yüce Allah'ın rızasını elde etmek isteyen bir mal sahibi bu hakkı kendi eli ile verebilir. Eğer böyle yapmaz da Allah'ın şeriatını yürütmeye çalışan İslâm devleti bu "hakk"a muhtaç olursa onu kendi insiyatifi ile alarak kamu yararının gerektirdiği yerlerde harcar. Böylece o mal fazlalığının ne ahlâksızların savurganlıklarıyla çarçur edilmesine ve ne de kullanım dışı tutularak stok edilip fonksiyonsuz bırakılmasına meydan verilmiş olur. "Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki; dünya ve ahiret üzerinde düşünesiniz diye." Bu ayet, hem dünya ve hem de Ahireti birlikte düşünmeyi, kafa yormayı özendirme amacını seslendirir. Zira sırf dünya üzerine düşünmek insan aklına, insan kalbine, insan varoluşunun mahiyeti, hayatının asıl niteliği, yükümlülükleri ve ilişkileri hakkında tam bir algı sunmaz; kurumlar, değer yargıları ve ölçüler konusunda sağlıklı bir düşünce oluşturmaya yetmez. Çünkü dünya, insan hayatının kısa süreli bölümünü oluşturur. Oysa bilinci ve davranışları hayatın sırf bu kısa bölümünün hesaplarına göre biçimlendirmek asla insanı sağlıklı düşünceye ve sağlıklı davranışlara ulaştıramaz. Yardım amaçlı mal verme konusu özellikle dünyayı ve Ahireti birlikte düşünmeyi gerektiren bir meseledir. Çünkü başkasına yardım edenin malında meydana gelen maddi eksilme, kalp temizliği ve duygusal arınma olarak kendisine geri döner. Ayrıca bu eksilme içinde yaşadığı topluma yarar, dirlik ve sosyal barış olarak da geri döner. Fakat herkes bu kazanımların farkına varmayabilir. O zaman yardımlaşma kefesinde ağırlık sağlayacak olan faktör Ahiret bilinci, oradaki ödül özlemi ve oraya ilişkin değer ölçülerinin özendirici rolüdür. Bu durumda Ahiret faktörü insan vicdanına doyum, huzur ve esenlik kazandırır ve bu sayede elindeki terazide sahte, fakat aldatıcı ve parlak görünümlü değerlerin bulunduğu kefe ağır basmaz. |
|
03-07-2012, 18:58 | #4 | ||||
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
kopyaladığın ayetin tefsirinde bunlar yazmaktadır... bu cümlelerden emir anlamı çıkmıyor... peki bu ayeti nasıl anlamalıyız ? Bu ayetle ilgili şunu sormak lazım; ihtiyaçtan fazlasını bu ayet infak etmeyi emir mi ediyor? ... Ayet ihtiyaçtan fazlasını vermeyi emir mi ediyor? Kullanılan kelimeye baktığımızda kimse bunu söyleyemez. “Gulil affe…” Af, bizim bildiğimiz, kullandığımız “af” kelimesidir. Yani “ihtiyaçtan fazlasını” diye çevirelim, doğru çeviri budur diyelim. Fakat burada bunu emir mi ediyor? “Af” kelimesi bir kere “affetmek”ten gelir. Yani biri size karşı bir haksızlık yapmışsa affetmeniz emredilmez. Allah da affı sever, affedenleri sever, ama tavsiye eder. Bakın kısas ayetinin arkasında “affederseniz sizin için hayırlı olur” der. Ama affedin demez. Çünkü affedip affetmemek bana kalmış bir şeydir. Affetmeyebilirim de. Affetmezsen hakkımı dünyada da ahrette de talep ederim, bu da anamın ak sütü gibi hakkımdır. Ama “af” burada tavsiye edilmektedir. İşte burada kelimenin de etimolojisi atlanan ve ıskalanan budur. “İhtiyaçtan fazlasının infakı” tavsiye edilmektedir. Alıntı:
Konu İntifada tarafından (03-07-2012 Saat 19:02 ) değiştirilmiştir.. |
|||||
03-07-2012, 19:28 | #5 | |
Alıntı:
o halde komşusu açken tok yatan bizden degildiz sözü emir olmayan birşey içinmi denmiştir.? |
||
03-07-2012, 19:52 | #6 | ||
Alıntı:
islam fakiri kollamayı,yoksulu gözetmeyi emreder... ki zekat bunun en bariz kanıtıdır... hadistende bunu anlıyoruz... bakara 219 daki mesele ise sırf yardım,fakiri kollamak değil,''ihtiyacın dışındaki tüm malın infakı'',yani servetin yasaklanması demektir... komşusu açken tok yatan bizden değildir hadisinde malsız,mülksüz kalmayın demiyor,fakir fukaraya yardım edin diyor,siz tok yatıyorsanız,aç kardeşinizide tok yatırmak zorundasınız diyor... ama bakara 219 ihtiyaçtan fazlasını infak etmeyi tavsiye ediyor... yani herşeyini... ikisi aynı şeymi ? sormak dahi hata tabiki değil... peki bakara 219 emir içerseydi ne olurdu ? mal mülk sahibi,zengin sahabe olmaması gerekirdi... Alıntı:
|
|||
03-07-2012, 20:13 | #7 | |
Alıntı:
|
||
03-07-2012, 20:22 | #8 | ||
Alıntı:
Alakası var mı ? Namazın farz olduğu kuranda açık açık yazmaktadır... sahih hadislerde ve peygamberin uygulamalarında bunu görmekteyiz... oysa servetin haram olduğu,ihtiyaç harici servet sahibi olmanın yasak olduğuna dair bir ibare olmadığı gibi kuranda,peygamber dönemine baktığımızda da böyle bir uygulama olmadığını görüyoruz... fakiri fukarayı gözetmek,açı doyurmakla,servet sahibi olmamak aynı şeyler değildir... eğer islam serveti reddetseydi zekat ve faiz kavramlarını kuranda göremezik... İslam servet ahlakını emreder,muhtacı korumayı,serveti bir üstünlik aracına dönüştürmemeyi emreder... bu serveti reddetmek değildir... aslında lise seviyesinde bir insan senin yazdığın hadisle,ayete vermeye çalıştığın mananın aynı olmadığını anlar ama sen biraz geç anlıyorsun yahut anlamak istemiyorsun biz ikincisi diyelim... Alıntı:
|
|||
03-07-2012, 20:31 | #9 | |
Alıntı:
|
||
03-07-2012, 20:36 | #10 |
yok benim çok mal gibi bi derdim yok...
servet diye bir hırsım yok... olanlarında çoğunun halini görüyoruz... aç komşu görmedikleri lüks sitelerde,içine fakirin fukaranın sesini geçirmeyen lüks arabalarında dolanıyorlar ortada... açıkçası çok zengin müslümanların çoğunun halini gördükçe,bu duruma geleceksem Allah bana o kadar lüksü nasip etmesin diyorum... mağdur olmayacağım,ailemin mağdur olmayacağı kadar,tanıdığım mağdurların mağdudiretini giderebileceğim kadar servetim olsun yeter... servet kölesi olmakla,servet düşmanı olmak aynı geliyor bana... Konu İntifada tarafından (03-07-2012 Saat 20:42 ) değiştirilmiştir.. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|