![]() |
#1 |
![]() Kürt Sorunu PKK Olmadan da Vardı I
İki zulmün arasında kalan ve yıllarca İslam düşmanı ırkçı Kemalist zihniyetin zulmü altında sıkıntı çeken halkımız, bugün de kurtarıcı olarak ortaya çıkan farklı din ve ideolojilere müptela olan İslam düşmanı ırkçı Marksist zihniyetli çevrenin baskısı altındadır. Ancak her iki kesimin unuttuğu bir şey var. Bugünkü halk, 90 yıl önceki halk değil. Dostunu düşmanını tanıyan, kimliğini çekinmeden deklare eden, İslam’dan başka inançları kabul etmeyen bilinçli insanlarımızın varlığı, bunların hesaplarını altüst etmektedir. Eğer bu yöntemle bir yere ulaşılabilseydi 90’lı yıllarda buna ulaşırdınız. On binlerce insanın canına, telafisi mümkün olmayan sosyal ve ekonomik kayıplara neden olan, yapılan zulmü başka bir zulüm yöntemiyle bastırmaya çalışıp nihai hedeflerden tamamen vazgeçtiğini ilan eden PKK'nın geliştirdiği politikalara karşın şunu diyebiliriz. Yıllardan beridir Kürt halkına vaat ettikleri bütün hedefleri ve bu hedefler uğruna ödenen bunca bedeli yok sayıp,“Kemalist rejimin derin güçleriyle ittifak kurma gayretleri”ne dönüştü. Ve dikkat edilirse, geliştirilen her barış süreci arifesinde birileri PKK düğmesine basıp bu süreçleri baltalanıyor. Kürt halkı içerisinde İslami yükselişin önüne geçemediklerini itiraf eden ve her fırsatta geliştirdikleri saçma yöntemlerle Kürdistan’ı ve Kürt halkını canından bezdiren mücadele yöntemleri ve taktikleri artık içinden çıkılmaz bir hal almış ve zulüm rejiminin elini daha bir güçlendirmiştir. Eğer nihai hedef Laik Kemalizm ile birleşmek ve bütünleşmek idiyse ödenen bunca bedele ne gerek vardı? Yoksa bütün gayretleriniz, Müslüman Kürtleri dininden uzaklaştırıp laik-Kemalist bir çizgiye getirmek miydi? Bunu başaramayınca ''Biz olmasaydık bölgede İslam gericilerin bölgesi olurdu ''bu tehlikeye karşı el ele verme zamanı gelmedi mi? diye laik Kemalizm den imdadınıza koşmasını mı bekliyorsunuz? Kürdistan üzerinden yaptıkları siyaset, yürüttükleri politika, uyguladıkları terörizm pratiği ile Kürtlerin tabii haklarını provoke edip asıl hedefinden saptırıp rejim ile bütünleştirme amacını mı güdüyorlar! Yoksa dış ülkelerin taşeron firması hükmünde midirler? Her ne kadar PKK, Kürt sorununun alternatif gücü olarak değerlendirilmek istense de, kimliğin ve kültürel hakların tanınmasında devlet karşısında tek güç olarak PKK ve İmralı algılansa da ve meşru bir güç olarak kabul ettirilmek istense de, bu böyle değildir. Öncelikle PKK ve Kürt sorununu bir birinden ayırmak gerekir. Mesele, Kürd meselesine çözüm ise ne ala! Ama meseleyi PKK bazında çözmek ise işte bu muamma? Çünkü PKK bu sorunun dışında ve çok altındadır. Kürt sorununu ortaya çıkaran temel olgu TC sisteminin katı 'ulus devlet' anlayışıdır. Çünkü Kürt sorunu PKK olmadan da vardı. PKK’yı ortaya çıkaran temel olgu devletin Kürtlere karşı uyguladığı inkâr ve asimilasyon politikasıdır. Geçmişteki talepleriyle bugünkü talepleri arasında büyük oranda tavizane tutum olan PKK dürüst olsaydı, şimdiye kadar talep ettiklerinin arkasında olurdu tükürdüğünü defalarca yalamazdı. Mesela PKK'nın çıkış döneminden 90'lı yıllara kadar Kürt sorununa yönelik bağımsız Kürdistan devleti gibi talepleri varken sonraki yıllarda özerk yönetim talebine, oradan da Demokratik Türkiye Cumhuriyeti şeklinde değişime uğramıştır. Samimi olmadıkları gibi sorunu sürekli akamete uğratmaktadır. Çözüm, PKK eksenli olursa asıl çözümsüzlük yeni başlıyor demektir. Unutulmamalıdır ki bu halkın desteğini kazanmada asıl belirleyici unsur samimiyettir. Maalesef PKK Kürtlerin yaşadıkları Kürt sorununa hep yaraya tuz, biber oldu ve olmaya devam ediyor. Kürt sorununa bir makyaj olmaktan öteye gidememiştir ve çözmeye çalışanları da devre dışı bıraktığı aşikârdır. Geliştirilen, önerilen tüm çözümlerin akamete uğramasını da kaçınılmaz kılacaktır. Yanlış politika, yanlış kişilerle çözüm arayışları, Kürtlerin haklarından feragat etme sonucunu doğurmayacaktır. Bunu ister hükümet yapsın, isterse de KCK ve İmralının rüzgârını arkasına almış bazı bağımsızlar yapsın. Kaybetmeleri sonucunu doğuracaktır. Geçmişte yapılan hatalar da kaçınılmazlığını koruyacaktır. Maalesef bu gün Kürd sorunu, ABD, batılı emperyalist güçler ve onlara bağımlı bölge ülkelerinin kukla yönetimlerinin tekelindedir. ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın PKK’nın son saldırısına denk gelmesi de manidardır. Türkiye’den ne talep etmeye gelmişse hep öncesinde PKK tarafından organizeli bir eylem gerçekleşiyor. Kürdler adına hareket ettiklerini, onların hakları için mücadele verdiklerini iddia edenler de bu güçlerle ilişkili olarak varlık göstermektedirler. Bu nedenle Kürd sorunu suiistimal edilmekte sürüncemede bırakılmakta ve bu güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak kullanılmaktadır. Bir örnek de geçtiğimiz yıllardan verelim Mavi Marmara baskını gerçekleşmeden birkaç saat, PKK tarihinde görülmemiş bir eylem gerçekleştiriyor yer İskenderun'da Deniz Kuvvetleri’ne saldırıyor. ANF sitesi şu başlıkla kendini deşifre ediyor “SİZ MAVİ MARMARA'YA BİZ DE İSKENDERUN'A SALDIRDIK” KCK lideri Karayılan: “İsrail, Filo'nun Gazze'ye girmesini engellediğinde biz çok başarılı bir eylem gerçekleştirdik. İskenderun'daki Türk ordusuna karşı” diyordu. Kürdleri temsil ettiklerini iddia edenlerin kimlere bağımlı oldukları, kimlerden destek aldıkları, kimlerin görüş ve planları doğrultusunda hareket ettikleri aşikârdır. Bu çarkın içinde yer alan güçlerce ortaya konulacak bir çözüm yukarıda izah ettiğimiz neticeleri beraberinde getirecektir. Böyle bir neticenin de Kürdlere hayır getirmesi mümkün değildir. İnsani temel hak ve özgürlüklerini elde etmenin gerçek yolu hür ve bağımsız, İslami bir yol ve metotla hareket etmektir. Hür ve bağımsız olmayan yöntemler, çıkar ilişkilerine dayandığı için egemenlerin lehine ağır basar. Yol ve yöntemler İslami olmadığı zaman zulüm, haddi aşma, tarafgirlik gibi tehlikelere yol açtığı gibi hâkim sınıfların keyif ve düşüncelerinin esas alındığı dikta rejimlerin oluşmasına vesile olmaktadır. Böyle bir safta durmak; bu güçlerin tüm zulümlerine ve günahlarına ortak olmak demektir. Ayrıca onların safında yer alanlar mutlaka onların oyuncakları haline gelmektedirler Her iki tarafın politik ve pratik geçmişlerine baktığımızda, üzerinde düşünüp kritiğini yaptığımızda, vakıanın görünenden farklı maksatlara hizmet ettiğini görürüz. Kemalist rejim Kürdlerin tabii ve meşru haklarını provoke ederek gayri meşru bir vecheye büründürmek için elinden gelenleri yapacaktır. (Ebuzer Çetin) hurseda.net Devam Edecek...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Mustazafların en kısa zamanda siyasette aktif olmaları gerekmektedir.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() devlet yardım ediyor propagandaları bu sefer iyicene ayuka çıksın
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Ne alaka şimdi bdp lilere devlet yardım mı ediyor? bu kadar gücünüzden korkmayın.İnsanoğlu için ahiret ilmi ne kadar gerekli ise dünya ilmi (Siyaset) te o kadar gereklidir.Kabuk kırma zamanı geldi geçiyor bile...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Ahmet Yasin abicim Müslümanlar Çiler hükümetiden o kadar aziyet çemesine rağmen ve silah yardım yerine ellerindeki silahlarda alındı. PKK ya karşı savunmasız bırakılan müslüman kürt kardeşlerimiz hatta erkeleri içeri alınıp savunmasız ev halkı PKK kucağına bırakılırken. hala Çilerden silah aldılar derinler tarafından beslendiler. propagandaları yapılıyor. Allah' a çok şükür Allah'ın verdiği güçten korkmuyoruz.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | |
![]() Alıntı:
Benim burda anlatmak istediğim siyasete girmeleri kendilerini ifade etmeleri bakımından daha etkili olur.Sen haklı olsan bile konusarak haklı olduğunu ispatlayamazsın sadece ve sadece icraat lazım bunu da ben Siyasete girmelerinde buluyorum.Bece böyle giderse yerinde sayar. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Kürt Sorunu PKK Olmadan da Vardı II
PKK’nin eylemleri Kemalistlerin elini güçlendirmekte çözüm üretenleri de bertaraf etmektedir. Tabi bunun yanında ateşkese rağmen ülke içinde kaos çıkarma adına "dağlar seni delik deşik delerim" diyen derin karargah paşalarının talimatıyla Kürt illerine PKKli cenazeleri göndermek ihmal edilmiyor ve bu cenazeler halkın gözü önünde yerlerde süründürülüyor ya da cenazeler tanınmaz hale getirilip öyle teslim ediliyordu ailelerine. Bu durum şehirde bir hareketliliği siyasi arenada ise yeni bir pazarlık sürecinin fitilini ateşliyordu. Yapılan her eylem dökülen her kan bir halkın değil bir kişinin özgürlüğü adına yapılıyor. Birileri İmralı derken, diğeri Silivri vurgusu yapıyor ve atılan her imza bu gençlerin kanlarıyla atılıyor. Hiçbir zaman Kürtlerin normal yollardan kendi meşru haklarını istemeye müsamaha göstermedikleri gibi uyguladıkları politikalarla öne çıkan örgütlerle onları terörize ederek bu meşru hakları terör örtüsüyle örtüp çözümsüzlüğe mahkûm ettiler. Bugün muhatap aldıkları şahıslar da buna en bariz örnektir. Güya Kürtlerin temsilcisi konumuna getirilenler, rejim ile birlikte bu işi çözüme kavuşturacak, organize edecek masallarıyla; sözde çözüm arayışları gündemi meşgul edecek, Kürdlerin meşru haklarından feragat etmesi sağlanacak. PKK’nın ilk günkü çıkışıyla ilan ettiği hedefleri ve pratiği ile bu gün geldiği nokta itibariyle karşılaştırdığımızda bu politikaya gönüllü bir şekilde hizmet ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu paralelde, ne yazık ki bu gün Kürd sorunu tehlikeli bir sürecin içerisinde yuvarlatılmaktadır. Ve Kürdistan coğrafyası geçmişte olduğu gibi bugün de derin yapıların ve karanlık odakların değirmeni haline getirilmektedir. Ne Kemalist rejim ne de PKK’nin başından beri Kürdistan’da kendilerini ve taşeronlarının ideolojilerini onaylamayan, alkışlamayan ve farklı düşünen Kürdlere karşı estirdikleri terör dili, bunlarla ilgili ümit beslemeye hiçbir imkân bırakmıyor. Son dönemlerde ileri sürdükleri özerklik projeleri zulüm çarkının organize hale gelmesinden başka bir şey doğurmayacaktır. Kendileri gibi düşünmeyen ve meselelere aynı yerden bakmayan Kürdlere karşı en küçük bir ılımlılık göstermeyen, çarşaflı bacılarımızın varlığına dahi tahammül edemeyen, İslam’ın kutsallarına karşı aşağılık tavırlar sergileyip Müslüman’ın kanını kendi çıkarı için dökenlerden hangi merhamet beklenebilir ki? Tek bir yol, yöntem ve çözümle karşı karşıyayız. Asırlardır İslam’la bütünleşmiş MÜSLÜMAN KÜRT halkının yeniden İslam’la dirilişi, İslam’ın limanına doğru bir kere daha açılışının dışında hiçbir çözüm sorunlarını çözemez. Kürt Halkı, 90 yıllık zulüm boyunca karşılaştığı yıpranmalar, yaşadığı dezenformasyonlar, zulmün enva-i türlüsü, İslam’la bağlarını koparmak için üzerinde oynanan büyük oyunlara rağmen tercihini İslam’dan yana koyuyorsa, işte bu Kürd halkının yeniden öze dönüşünün, kendine gelişinin biricik adresinin İslami dirilişi olduğunu göstermektedir. Kürd halkının özgürlüğü için mücadele ettiğini iddia edenler, artık bu halkı aşağılık anlayış ve ideolojilerine kurban etmek için çabalamaktan, Müslüman halkı, İslami geleneğinden uzaklaştırmak için halkın İslami duruşunu dizayn eden İslam’ı doğrudan hedef almaktan, özellikle aileyi çökertmekle halkın İslami duyarlılığının buharlaşacağının hesaplarından vazgeçmelidirler. Müslüman Kürt halkının özgürleşmesi, gasp edilen haklarının iade edilmesi ve kimliğine kavuşmasının tek yolu İslam’a kuvvetlice dönüş yapmasından geçmektedir. Bunun için sorumluluk bilincine sahip her Müslümana söz ile değil icraatla bunu yansıtmalıdır. Müslüman Kürt halkının, ellerinden alınan haklarının izzet ve şereflerine İslam’la ulaşacaklarına inanıyor ve yakın bir zamanda İslam sancağını tekrar en ön saflarda dalgalandıracaklarını ümit-ediyorum Selam olsun izzet ve şerefle zulme ve ihanete karşı mücadele verenlere! Zalimler ve hainler için binlerce defa yaşasın Cehennem! Zillet bizden uzaktır... (Ebuzer Çetin) hurseda.net |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|