![]() |
#1 |
![]() Cemaat’in Emniyet ve Yargı üzerinden geliştirdiği darbeye ciddi bir medya desteği sunuluyor. Başbakan ve aile üyeleri dahil hükümet üyelerine kelepçe vurulmaya çalışılırken, medya da darbecilere tempo tutuyor. Bu darbeci koro, Başbakan’ın meydanlara çıkıp darbecileri halka şikayet etmesini “tehlikeli” bir girişim olarak değerlendiriyor. Ve Başbakan’a şöyle öğüt veriyorlar: “Sayın Başbakan, gerginliği artırıyorsunuz!” “Sayın Başbakan meydanlarda halka konuşarak toplumsal gerilimi tırmandırıyorsunuz!” “Sayın Başbakan, siz konuştuğunuz için ekonomik kriz çıkıyor, istikrar sarsılıyor, ülke zarar görüyor; susun artık!” “Sayın Başbakan çok öfkeli konuşuyorsunuz, devletin bütün kurumlarıyla kavga ediyorsunuz, bu üslubunuzdan vazgeçin!” “Sayın Başbakan kendinizi kontrol edin, mümkünse birkaç gün evinizden çıkmayın, meydanlarda konuşmayın!” “Sayın Başbakan artık çok geç olmadan istifa edin!” Koro halinde söyledikleri bu şarkıların söz ve müziğinin darbecilere ait olduğunu biliyoruz. Bu şarkıları zaten yıllardır milletçe dinliyoruz. Tabii bugüne kadar alıştıkları politikacı tipi, darbelerin ayak sesini duyar duymaz şapkasını alıp kaçan türden olduğundan, bırakıp kaçmadığı için suçu “haklı” olarak Başbakan’da buluyorlar. Milletin iradesini temsil eden Başbakan’ın darbeci çetelerle “uzlaşma” arama yerine halka gitmesini garip karşılıyorlar. Bugüne kadar başbakanları hep devletin arka odalarında ağırladıkları için Erdoğan’ın meydanlara çıkmasını “kibirli” buluyorlar. Başbakan kendisini seçen halka gitmeyecek de ya kime gidecekti? Cemaat’in büyük ağabeylerine mi? Yargıda, Emniyet’te kümelenen darbecilerin ağa babalarına mı? Yoksa derin devlete mi gitmeliydi Erdoğan? Halkın seçtiği, göreve getirdiği başbakanlar, bu gibi olağanüstü durumlarda genelde iradesini asker-sivil bürokrata teslim eder, kendi canını kurtarmaya çalışırdı. Siyasi gelenek böyle diye Erdoğan da böyle mi yapmalıydı? Hesap makamı millet mi, yoksa darbeciler mi? Başbakanlık makamı halka karşı mı yoksa devlet içindeki devlete karşı mı sorumlu? “Erdoğan’ın kibri” diye şikayet ettikleri tutum, aslında millet iradesi! Milletin kararlı duruşunu “Erdoğan’ın kibri” sanıyorlar. Atanmışların, bürokratların sahipliğindeki devletin, milletin iradesine geçmesini kibirden kaynaklı bir sorun olarak görüyorlar. Demokrasiyle uzaktan yakından alakaları olmadığı için de Erdoğan’ın devletin ayağına gidip teslim olma yerine yetkinin kaynağı olan meydanlara çıkmasını “kibre” yoruyorlar. Kuşkusuz darbeci koro bunu aptallığından ya da cahilliğinden yapmıyor. Bazıları darbecilerin doğrudan uzantısı. Bazıları darbecilerin ihale ortağı. Bazıları korku ve telaşla seslendiriyor bu şarkıları. Bazıları da eski hesaplarını darbe ortamında görmeye çalışıyor. Ama hepsi milletin seçimle getirdiğinin darbeyle götürülmesi noktasında birleşiyor. Bunu başaramadıkları için üstelik yine hükümeti suçluyorlar. Deviremedikleri Erdoğan’ı “kibirli” ilan ediyorlar. Ne yapsaydı? Demirel gibi bırakıp gitse miydi? Ecevit gibi geri mi kaçsaydı? Erbakan gibi sessiz sedasız çekilse miydi? Yoksa Menderes gibi boynunu darbecilere mi uzatsaydı? Haklısınız! Erdoğan boynunu darbecilerin yağlı urganına uzatmadığı için kibirli. Evet, halkın içinden gelen sıradan birinin, Kasımpaşalı Erdoğan’ın darbecilere boyun eğmeyecek kadar cesur ve siyasi operasyonları boşa çıkarabilecek kadar akıllı, işbilir olması da artık çok fazla! Erdoğan’ın bileklerine kelepçe vurma hırsının arkasında işte bu halk çocuğunun “had bilmezliği” yatıyor. Başbakan Erdoğan meydanlarda, halkla birlikte darbeye/darbecilere karşı direniyor. Halk, bunu kendi iradesine sahip çıkma olarak algılıyor, değerlendiriyor. Demokrasiyle uzaktan yakından alakası olmayanların bu tabloyu anlamasını elbette beklemiyoruz. Ama korkmayın; seçim sandığı, demokrasi öcü değil, kimseyi ısırmaz.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|