06-02-2008, 15:02 | #1 |
Laikliğe bakmak
İNGİLİZ Dışişleri Bakanı David Miliband, Kraliçe’yle birlikte ülkemize gelmişti. Yaptığı incelemelerden sonra, 24 Mayıs günlü Milliyet‘te bir makale yazdı.
Önder Sav’ın telekulak skandalının gölgesinde kalan makale olağanüstü derecede önemliydi. Sadece dost bir ülkenin Dışişleri Bakanı yazdığı için değil, ‘Aydınlanma’ geleneğinde Jakoben Fransa’dan farklı olan liberal İngiliz tecrübesini yansıttığı için de son derece önemli bir makale... Miliband makalesinde laiklik konusuna “istikrar, ekonomik gelişme, anayasal sistem” gibi faktörler açısından bakarak şunları yazıyor: “Siyasi istikrarsızlık, uzun vadede laik demokrasinin gerçek garantörleri olan ekonomik kalkınma ve AB katılım sürecinin düşmanıdır. Türkiye’nin siyaset sınıfı çok kutuplaşmış durumdadır. Laikliği koruyacak bir anayasal denetleme ve dengeleme (checks and balances) çerçevesinin tasarımı için hep birlikte çalışmak, ülkenin her birkaç yılda bir siyasi krizin içine düşmesine kıyasla, çok daha doğru bir yol olacaktı...” İki model Laik devlet sistemini sürdürmede siyasi istikrarın ve ekonomik gelişmenin önemini vurgulayan bu bakış açısı pragmatik ve özgürlükçüdür. Zaten İngiliz Aydınlanması özgürlüğe, istikrara ve sosyal gelişmeye öncelik vermişti. Bu gelenekte David Hume özgürlük adına ‘rasyonalizm’i eleştirmiş, John Locke “Hoşgörü” kitabını yazmıştı. Rasyonalizmi “akılcılık dini” haline getiren Fransız Jakobenizminde ise, “özgür bireyler”e “şüpheliler” diye bakılmış, kiliseye giden memuriyetten atılmış, darbeler olmuş, partiler kapatılmıştı! Bizde, “laikliği özgürlüğe kıydırmamak”tan bahseden mahkeme kararları ile “ekonomi uğruna laiklikten ödün verilemez” diye mitingler yapan anlayış ‘laisizmi’ tek laiklik modeli sanıyor, parti kapatmayı savunuyor. Miliband, ise, geniş ufuklu bir bakış açısıyla, AKP hakkındaki kapatma davası konusunda şunları yazıyor: “Bu davanın da ötesinde, mevcut yasal çerçevenin, Avrupa’nın da isteği olan ülkenizdeki laik demokrasiyi koruma hedefi için en iyi yol olup olmadığını Türkiye’nin düşünmesine ihtiyaç var. 1961’den bu yana 24’ü parti kapatılmasıyla sonuçlanan 39 parti kapatma davasına imkân sağlayan bir sistem, siyasi istikrarsızlığa yol açıyor...” Hangi laiklik? Öyle bir laiklik düşünün ki, laik cumhuriyetin ekonomik kalkınmasına, istikrarına, dış ilişkilerine, “medeni âlem” içinde yer almasına kayıtsızdır! Hatta Başsavcı parti kapatma davasını, Batı dünyasının Türkiye’ye dönük bir “Ilımlı İslam” komplosu hazırladığı şeklindeki siyasi evhama dayandırmıştır! Milliband ise, “Türkiye, son birkaç yılda, İslam dünyasında daha fazla özgürlük ve demokrasi isteyen liberal fikirli herkes için giderek daha büyük bir ilham kaynağı olmaya başladı” diye yazıyor! Siz bunu ‘ılımlı İslam’ diye damgalarsanız, hem gerçeği çarpıtmış, hem Türkiye’nin önünü kapatmış olursunuz! Bilim zihniyetinin de ilk adımı ‘bir de farklı açıdan bakmak’tır. Laiklik konusuna bir de çağın demokratik değerleri ve ekonomik gelişme dinamikleri açısından niye bakmayalım?! Miliband’dan ben şu özeti çıkardım: Jakoben usulü eli sopalı laiklik değil, özgürlüklerle barışık demokratik bir laiklik hem daha güçlü, hem jeopolitik düzeyde daha etkili olur. Taha AKYOL Milliyet
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
06-02-2008, 16:54 | #2 |
Laikliğe bakmak
Cinnet hali dedikleri böyle birşey olsagerek. Birilerinin saçma kaygıları yüzünden, apaçık "yobaz"lıklarından dolayı yetmiş milyon sancı çekiyor.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|