![]() |
#1 |
![]() Laikliğin ve ulus devletin güvencesi olarak Abdullah Gül Abdullah Gül'ün adaylığı hakkında CHP'nin itiraz gerekçeleri arasında en dişe dokunanı şu: "Anayasa Mahkemesi üyelerini, Hakimler Savcılar Kurulu üyelerini atama ve dolayısıyla hakimlerin tayin ve terfilerini ve rektörlerin atanması yetkisini eline geçiren cumhuriyet karşıtı bir kişi rejimin geleceğini tehlikeye atacaktır." Anayasa hükümlerindeki ayrıntıları bilmeyenlere bu gerekçe mantıklı gelebilir. Ancak gerçek böyle değil. Cumhurbaşkanı, 104. maddede tadat edilen yetkilerinden hiçbirini tek başına ve doğrudan kullanmıyor. Meselâ Anayasa Mahkemesi üyelikleri için yargıya ve Yükseköğretim'e tanınan kontenjanlar var. Bu kurumlar genel kural olarak üç adayı kendi bünyesi içinden seçerek belirliyor. Sonra cumhurbaşkanı önüne gelen bu üç adaydan birini boş olan üyeliklere atıyor. Kısaca birden fazla eleme yapılıyor. Durum böyle olunca CHP'nin gerekçesi şöyle bir anlam kazanıyor: Cumhurbaşkanına sunulan adaylar arasında her zaman cumhuriyet düşmanları bulunmaktadır. Şayet Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa, sunulan isimler arasında "hain" olanlar tayin edilecektir. Bu iddia, her şeyden önce cumhurbaşkanının önüne üç adayı sunan kurumlara karşı bir haksızlık. Üstelik AK Parti'nin vaat ettiği yeni anayasada bu yetkiler bile kısıtlanıyor. Bu yüzden ''AKP'nin Sayın Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini Atatürk ilkelerine dayalı laik demokratik cumhuriyete karşı bir rövanşa dönüştürdüğü görülmektedir.'' diye açıklama yapan CHP MYK'sının iyi niyeti ve samimiyeti konusunda şüpheler beslemeye hakkımız var. CHP'nin Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına karşı yürüttüğü muhalefet, siyaset dışı yöntemlerle sürüyor. Diyalog kapılarını kapatmak, görüşme taleplerini reddetmek, sözün bittiği ve silahların konuşmaya başladığı eşiktir. CHP muhalefet yapmıyor, bir savaş yürütüyor. Aslında hedefi Gül de değil. Seçimden ağır bir yenilgi ile çıkan CHP, üzerine gelen dalgaları göğüslemek için kendisine emin bir yer arıyor. Niyeti Abdullah Gül'ün adaylığını engellemek değil; Çankaya Belediyesi'nin çöp kamyonları ile korunamayan CHP merkez binasını ve içindeki yöneticileri askerlerin korumasına aldırmak. Soruyu söyle soralım: Cumhurbaşkanlığı seçimi için çok cepheli bir savaş yürüten ve silahlı güvence peşinde koşan Baykal ve arkadaşlarına karşı Mustafa Sarıgül'ün muhalefeti ne ölçüde etkili olabilir? CHP'nin gündelik politikanın ve parti içi hesapların ürünü olarak yürütmeye çalıştığı savaş stratejisi, geçici ve lokal bir durum. Türkiye'nin CHP'nin çıkarttığı gürültünün aksine, asıl Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığının cumhuriyetin kökleşmesi açısından taşıdığı derin anlamları fark etmesi lâzım. AK Parti rövanş falan almıyor; tersine kendisine ve takipçilerine de artık bir yer açılan "Cumhuriyet Gemisi" tarihi boyunca olmadığı kadar sağlam ve güçlü bir şekilde kaldığı yerden yoluna devam etmeye hazırlanıyor. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı, cumhuriyetin seçkin azınlığın azgın direnişi yüzünden dışarıda bıraktığı geniş kitlelerin Cumhuriyet'in temel değerleri ve kurumları ile sağlam bir uzlaşması, kucaklaşması ve bütünleşmesi anlamına geliyor. Baykal, CHP'nin "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran parti" olarak özgün sorumlulukları olduğunu kaydediyor. Kurucu parti olarak tarihî uyarılarını da "laiklik ve ulus anlayışı ile bağdaşık olmayan biri"nin cumhurbaşkanı olmasının tehlikeli bir süreci başlatması olarak kaydediyor." Baykal bu sözle güya CHP'ye önemli ve ağır sorumluluklar yüklüyor. Gerçekte ise CHP rejimi korumuyor, CHP'yi bekçilerin yanına yerleştirerek rejimin koruması altına alıyor. Baykal'ın söylediklerinin tam tersi geçerli. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük entegrasyonunu yaşıyor. Laiklik, ona muhalefet potansiyeli olan kesimin yüksek temsil fırsatı ile sistemle bütünleşmesine yol açıyor. Ulus devlet, 22 Temmuz seçimlerinin gösterdiği üzere cumhurbaşkanı olacak Gül'ün kişiliğinde en kapsamlı uzlaşmaya ve güce ulaşıyor. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı, geniş halk kitlelerinin demokratik süreç ve yöntemlerle cumhuriyet rejimi ile entegrasyonu anlamına geliyor. Laiklik artık en yüksek düzeyde temsil edilen halkın da anlamını daha derinden kavrayacağı ve savunacağı bir prensibe dönüşüyor. Ulus devlete itiraz edenler, yeni cumhurbaşkanının şahsında bu itirazlarını kaldırarak, kapsamlı bir entegrasyona hazır olduklarını gösteriyor. 17 Ağustos 2007, Cuma
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|