04-09-2009, 09:10 | #1 |
Leyla Zana'ya Polis Çemberi!
DEP'li milletvekilleri Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Selim Sadak, Zübeyir Aydar, Mahmut Kılıç ve Mahmut Alınak için Meclis 19 saatlik bir polis ablukası yaşadı.
O günleri anlatan içişleri bakanı Nahit Menteşe ise, "Polis çemberinden haberim yoktu" dedi.. Türk demokrasisine gölge düşüren sıcak saatleari anlatmaya devam edelim. Mahmut Alınak gürültü patırtı arasında kürsüden inmişti ama tansiyon da iyice yükselmişti. Bir zamanlar BM'deki Kıbrıs kavgalarında Türk bayrağını eline alıp salonu terk eden DYP'li eski büyükelçi Coşkun Kırca kürsüye çıktığı zaman heyecan doruğa çıktı. Salon "Bravo" sesleri ve alkışlarla çınlıyordu. Kırca'nın ateşli konuşmasından bazı bölümleri aktarayım: "Devletin dili olmazmış! Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'da yok mu? Türk halkı, Kürt halkı! Neden bu nakarat?.. Gelin uzlaşalım emokrasi falan! Bunun demokrasiyle düşünce hürriyetiyle alakası yok. Devlet parçalanırsa demokrasi olmaz çünkü devlet olmaz." TBMM, milletvekillerinin Şeref Kapısı'nda tutuklanacağı ana sürükleniyordu. BAKAN DA ŞAŞIRDI Şimdi 2 Mart akşamı saat 20.00'den başlayarak ertesi gün öğleden sonra 15.00'e kadar olan filmin geri kalan 19 saatini izleyelim.. 20.00'de oturum yeniden açıldığı zaman herkes şoktaydı. Hatip Dicle'yle Orhan Doğan Şeref Kapısı'ndan çıkışta tutuklanmış, milletvekilleri haberi televizyondan öğrenmişlerdi. Hasan Korkmazcan kürsüye çıktı. Şaşkındı: "Karar Resmi Gazete'de yayınlanmadan nasıl tutuklanırlar? Tutuklanan milletvekillerinin başka dosyaları da var. Savunmalarını nasıl yapacaklar? Meclis Başkanlığı yazısının Resmi Gazete'de yayınlanması için Başbakanlığa ulaşması gerekmez miydi?" Başkan Mustafa Kalemli de şaşkındı, Meclis Başkanlığı'nın yazıyı henüz Başbakanlığa göndermediğini söyledi. İçişleri Bakanı da şaşkınlığını gizlemiyor ve "Sayın arkadaşlarım şimdi içeri girince hadiseye mutalli oldum. Tarafımızdan veyahut Bakanlığımızdan herhangi bir talimat herhangi bir yere ulaşmış değildir" diyordu. MENTEŞE: BİLMİYORDUM Dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'ye "Polisin Meclis'i sardığından haberiniz var mıydı" diye sorduğumuzda, "Hayır yoktu." diyerek o geceyi anlatmaya başladı: "Nusret Demiral benim emrimde değildi. Yargı bağımsız. Tutuklama haberiyle bilgim oldu. Hemen müdahale etmek istedim ama önleyemedim. Bazıları tutuklanınca bazıları Meclis'ten çıkmamış. Bazıları da evlerine gitmiş. Evleri basarak tutuklayacakları haberini aldım. Derhal açtım telefonu. 'Aman Nusret Bey sakın evi basıp tutuklamayın. Keşke çıkarken tutuklatmasaydınız' dedim. Demiral 'Kaçacaklar' dedi. Talimatla değil ama ricayla evlerinin basılıp tutuklanmalarını önledim." Sonradan anlaşıldı ki, Nusret Demiral, sabah erken saatte Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a tutuklanmaları için yazılı talimat vermişti. Böylece TC tarihinde ilk kez resmi bir yazı bile gitmeden milletvekilleri tutuklanıyordu. SEGOLENE ROYAL DESTEĞİ Artık Türk Parlamentosu polis kordonu altındaydı. Görüşmelerin de pek anlamı kalmamıştı. Salona adeta ölüm sessizliği çökmüştü. Leyla Zana'nın dokunulmazlığı 5 dakikada kaldırıldı. Zana sadece Türk ve Kürt halklarının kardeşliğinden söz edip, savunma yapmayacağını bildirdi. Ahmet Türk'ün dokunulmazlığı da yine 5 dakikada kalktı, Türk de "Eğer demokratik bir anlayışı Türkiye'ye getirebilirsek inanıyorum ki bu kanın durmasına büyük katkı sunmuş olacağız" dedi. Daha sonra Meclis kapısında tutuklanan Doğan'la ilgili ikinci dosya gelince herkes ne yapacağını şaşırdı. Doğan tutuklanmıştı. Savunmasını nasıl yapacaktı? Başkan 15 dakika ara verdi. Meclis 21.30'da yine tatsız bir havada toplandı. Mukadder Başeğmez "Hasan Mezarcı da dokunulmazlığı kaldırılmadan nasıl tutuklandı" derken Refah Partili Abdüllatif Şener "Meclis'in üzerinde bir irade mi var?" diye yaşananlara karşı çıkıyordu. Gece yarısı toplantı bittiği zaman polis kordonu altındaki Meclis tarihine geçecek bir geceye başlıyordu. 2 Mart'ı 3 Mart'a bağlayan gece tam 19 saat polis ablukası altında kaldı. O gece Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Selim Sadak, Zübeyir Aydar, Mahmut Kılıç ve Mahmut Alınak Meclis'ten çıkmadılar. Çıktıkları anda tutuklanacaklardı. O gece kuliste DEP'lilerle sabahlayansa Fransız sosyalist kadın parlamenterin adı Segolene Royal'di. 13 yıl sonra Fransa cumhurbaşkanlığını Nicolas Sarkozy'e kaptıran Royal o gece DEP'lilerin yanındaydı. Sonunda DEP'liler kapıları tutan polislere teslim oldu. Onlar için demir parmaklıklar arkasında 10 uzun yıl başlıyordu.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|