|
![]() |
#1 |
![]() ![]() Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ölümü ve onu izleyen günlerde yaşananları araştırdım. 11 Kasım 1938 günü askeri darbe ile İnönü Cumhurbaşkanı oluvermişti. İnönü ekibinin perde arkasında ilk yaptığı icraat Atatürk’ün cenazesinin bulunduğu Dolmabahçe salonundaki Atatürk heykelinin demir vidalarını sökerek bir kamyona yükleyip bir depoda paramparça etmeleri belgelerine ulaştım. Atatürk’ün cenaze töreni ayrıntılarını inceleyince Cenaze namazının kılındığını gösteren 1 adet fotoğraf bulamadım. Sonra öğrendim ki Hükümet laiklik inancı gereği cenaze namazının halk ile birlikte camide değil hiç kılınmamasından yana bir politika izlemişti. Atatürk’ün kız kardeşi Makbule hanımın isyan edercesine kavgası sonucu cenaze yerinden alınarak bir odada ve kapılar kapatılarak namazın kılındığı kamuoyuna açıklanmıştı. Kılınıp kılınmadığı da tam belli değildi. Atatürk’ün cenazesi Dolmabahçe’den alınarak önce vapura sonra da trenle Ankara’ya taşınmış, Etnoğrafya müzesine konmuştu. Cenaze töreni ile ilgili çok sayıda fotoğraf ve kısa film vardı. Ancak bir kare eler havaya kalkarak dua sahnesi yoktu. Sistemi kurgulayanlar kendileri için bir ilah (tanrı) bulmuşlardı, adına da ATATÜRK denilen. O’nun fotoğrafları, heykelleri, ayakkabıları velhasıl her şeyi kutsallaştırılıyordu. Ve o atık konuşmalarda “Ulu önder” idi. O’nun adına insanlar yargılanıyor ve cezalandırılıyordu. Atatürk’ü kutsallaştırıp ilahlaştırmak isteyen aktörlerin ortak kimliğini araştırdım: Büyük çoğunluğunun mason olduğunu gördüm. ABD’deki Mason devlet başkanları için yapılan mozole tarzı mezarların 1953 yılında Atatürk için de örnek alındığı bilgisine ulaştım. Ama Washington’daki mason tapınak modeli loca ile Anıtkabir’in tıpatıp benzer olduklarını görünce kararımı verdim: Atatürk, onu ilahlaştırmak isteyen mason düşünce çerçevesinde mason tapınağı örneği olan Anıtkabir’de yakmaktadır. Oysaki Atatürk’ün peşinden giden Türk milleti vatan mücadelesinde ölenler için Türk bayrağı veya kur’anda alınma “Külli nefsin zaikat’ul mevt” yazılı “Her can ölümü tadacak ve toprak olacaktır” sözleri yazılı olan semboller altında toprağa veriliyor ve o anda da Kur’an okunuyordu. Merak ettim: Acaba Atatürk, 1953 yılında toprağa verilirken başında kur’an okundu mu! Yoksa laiklik inancı gereği dini törene önem verilmedi mi Velhasıl sistem “Atatürk” adında yaratmak istediği ilahı ile övünmeye devam etti, yılardır. Oysa o ilahın cansız bedeni ve ondan kalan eşyaları Bir putperestlik örneği Olarak yerini aldı..!
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|