![]() |
#9 |
![]() TAŞERONLAŞTIRMA İŞ CİNAYETİ, KAN VE GÖZYAŞI DEMEKTİR!..
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün’ün, TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı yeraltı kömür ocağında meydana gelen patlamanın ardından yaptığı açıklama: “Madencilikte kamunun denetim ve yaptırım koşulları yeniden düzenlenmeli, iş sağlığı ve güvenliğine dönük önlemlerin eksiksiz alınmasında tavizsiz bir yol izlenmelidir!” Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı yeraltı kömür ocağında 17 Mayıs 2010 tarihinde saat 13:30 civarında patlama meydana geldiği; patlamanın ardından -160, -360 ve -460 kodundaki işçilerin ocaktan tahliye edildiği; 10 işçinin yaralı olarak kurtarıldığı ve Zonguldak Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre de "Maden ocağının eksi 540 kodunda çalışan taşeron firmanın 30 işçisine henüz ulaşılamadığı" haberleri bizleri derin bir kaygıya sevketmiştir. 10 Aralık 2009 yılında Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’ne bağlı Bükköy’de bulunan ve Bükköy Maden İşletmesi’ne ait kömür ocağında meydana gelen patlamada da 19 işçi yetersiz önlemler ve aşırı kâr hırsı yüzünden iş cinayetine kurban gitmişti. Daha bunun acısı ununtulmadan, 23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’de, Balıkesir Ticaret Odası Meclis Başkanı Erhan Ortaköylü’nün işlettiği Şentaş Madencilik’e ait ocakta “iş sağlığı ve güvenliğine dair her türlü önlemin alındığı söylenmesine rağmen” grizu patlaması meydana geldi. Patlamada biri maden mühendisi 13 madenci yine iş cinayetine kurban gitti. Şimdi de Zonguldak’tan gelen haberlerde eksi 540 kodunda bir patlamanın olduğu ve 32 işçinin akibetlerinin ne olduğu hâlâ bir belirsizlik taşımaktadır. Umarız yeraltında mahsur kalan madencilere ulaşılır ve burunları dahi kanamadan kurtarılırlar. Ama görünen o ki, bölgeden gelen bilgilere bakıldığında, patlamanın etkisi öyle şiddetlidir ki, göçük altında kalanlara ulaşmak oldukça uzun zaman alacağa benzemektedir. Bu da umutları tüketen bir karamsarlık yaratmaktadır. Yıllardır bu konularda çalışma yapan, sorunlara dikkat çeken sendikalar meslek odaları ve birliklerinin uyarılarını dikkate almayan hükümet şimdi ne yapacaktır çok merak ediyoruz? Yoksa kalkınmak, gelişmek için gerekli birikimin yaratılması yolunda gözardı edilebilecek kanlar mıdır bunlar? Üretim zayiatı olarak mı görülecekler? Kanla, ölümle, hastalıklarla, sakat kalmalarla “kalkınan” bir toplumun geleceği sağlıklı olabilir, üretken özelliği kalabilir mi? Turgut Özal dönemiyle başlayıp peşi sıra gelen iktidarlarca devam ettirlen sosyal devletin ortadan kaldırılması, kamu değerlerinin özelleştirilmesi ve çalışanların güvencesizlik içine itilmesinin sonuçlarının madencilik sektöründe en hızlı ve en acımasız tablosudur bu. 80‘li yılların başından itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans vb. yanlış uygulamalar kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hızla terkedilmesine neden olmuştur. Buna bir de kamusal denetimin ve yaptırımın yetersizliği de eklenince facialar birbiri ardı sıra gelmeye başlamıştır. Ülkemizde, yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden firması ya taşeron ya da rödevans ilişkileri içinde üretim yapmaktadır. Bu tür işletmeler açısından iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları tamamen maliyet kalemi olarak görülmekte ve maksimum kârı elde etmek için en hızlı, en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt etmemektedirler. Bu ekonomik faaliyet biçimi artık bu hükümetin birikim yaratma rejiminin temel karakteri olmuş durumdadır. TTK uzun zamandır özelleştirme politikasının kıskacı altında üretimi sürdürmeye çalışmış, fakat büyüklüğü nedeniyle tamamı elden çıkarılamamıştır. Bu gerçekleşmeyince de parça parça özelleştirilmeye başlanmıştır. Geçmişin bütünsel üretim süreci ve koordinasyonu bu parçalanmayla birlikte ortadan kalkmış, hazırlık, üretim, nakliye, aydınlatma, havalandırma gibi sistemler parça parça taşeronlaştırılmış bütünsellik ve koordinasyon kopmuş ve dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliğinin önlemlerinin sistemli ve koordineli uygulaması da ortadan kaldırılmıştır. Taşeronlaşmayla birlikte, sendikal örgütlenmenin kapsamı daraltılmış, sendikal denetimlerin alanı da böylece sınırlandırılmıştır. Önümüzdeki dönem TTK, uygulanan politikalar gözden geçirilmez ise, parçalanmış, alt-işverenlerin cirit attığı, düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve örgütsüzlüğün yaygın hale geldiği güvencesiz koşullarla malul hale gelecektir. Bu nedenle diyoruz ki; ·Eğer aksi gerçekleşir ve bizleri derin bir kedere boğacak ölümler yaşanırsa, derhal yapılacak kapsamlı bir incelemeyle, bütün süreçlerdeki sorumluların bulunması ve yargı önüne çıkarılması gerekmektedir. ·Ayrıca bu inceleme, taşeron firmaların kuruma girmelerine neden olan ekonomik politiikaların uygulayıcılarını da içermeli, TTK’nın bu duruma düşürülmesine neden olan bütün ilişkiler açığa çıkarılmalı ve taşeron firmaların ne tür sözleşmeler yaptığı açığa çıkarılmalıdır. ·Diğer yandan ve daha spesifik olarak üretimde yer alan taşeron firmaların faaliyetlerinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine dönük uygulamalarının ne düzeyde olduğu ve TTK’daki mevcut uygulamalara uygun davranıp davranmadığına ilişkin ne tür önlemlerin belirlendiği de açığa çıkarılmalıdır. ·Taşeron üretiminin kan, ölüm ve gözyaşı olduğu bir kez daha görülmüştür. Kamu maden ocaklarında taşeron uygulamalarına derhal son verilmeli ve taşeron olarak çalışan işçiler kadroya alınarak TTK işçilerinin sahip olduğu haklara kavuşturulmalıdırlar. ·Özel sektör madenciliğinde kamunun denetim ve yaptırım koşulları yeniden düzenlenmeli ve iş sağlığı ve güvenliğine dönük önlemlerin eksiksiz alınmasında tavizsiz bir yol izlenmelidir. Ve son olarak, her şeyi çerçeveleyecek olan, genelde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı özelde de madencilik uygulamalarına dönük mevzuat hızla gözden geçirilmeli ve piyasaya açılmış iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları “insan onuruna yakışır iş” anlayışı temelinde en kısa zamanda düzenlenmelidir. Bunca saatten sonra ve metan gazıyla dolu dehlizde yaşama savaşından galip çıkmak zor da olsa, diliyoruz ki korkulan olmadan ve henüz haber alınamayan 30 işçiye sağ-selim ulaşılabilsin. http://www.disk.org.tr/default.asp?P...&ContentId=958 |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|