06-04-2009, 21:38 | #1 |
Mahmut KARAKÖSELİ "ABD-TSK İlişkisi ve başbuğun ziyareti"
Dünyayı yeniden düzenleme hakkını kendinde gören ABD, söylemlerinin aksine Avrupa ülkeleri hariç dünyanın diğer coğrafyalarında demokrasiden ve demokratik sistemlerden yana değildir. ABD, demokrasi ve demokratikleştirme söylemlerini hegemonik amaçlarına perde yapmaktadır. Demokratikleştireceğini ifade ederek girdiği, Irak-Afganistan gibi ülkelerde yaptıkları ve oralarda sivil halka muamele tarzı ABD’nin demokrasi konusunda gerçek niyetini anlamamıza yardımcı olmaktadır. ABD pek çok ülkede despotik yönetimleri desteklemekte, bunlarla iş tutmakta ve bu yönetimlerin iş başında kalmasını, kendi vatandaşına zulmetmesini demokratik anlayışına engel görmemektedir. ABD müttefiki bütün Arap ülkeleri, Afrika ülkeleri ve Asya ülkeleri totaliter rejimlere sahiptir ve ABD bunları desteklemektedir. Bu tür ülkelerde ABD’nin asıl iş tutuğu kesim ordulardır. ABD ve emperyal geçmişe sahip batı ülkeleri hâkimiyet alanındaki ülkelerde orduları ellerinde tutarlar ve diktatörler kendilerine kafa tuttuğunda, menfaatlerine halel getirecek politikalara yöneldiğinde; daha stabil, güçlü ve kurumsal yapılar olan orduları devreye sokarlar ve mevcut diktatörü devirerek başka bir diktatörü getirirler. Batının eski sömürge ülkelerinde ve 3. dünya ülkelerinde esas müttefikleri, hükümet başkanları, krallar değil, ordular ve silahlı bürokrasilerdir. Ağır aksak işlese de, demokratik bir ülke olan Türkiye’de de batının asıl müttefiki hükümetler değil, askerlerdir. Bu nedenle bütün ihtilallerin ve muhtıraların arkasında batı vardır. NATO’ya girmemize kadar bizdeki silahlı bürokratik yapılar İngiltere tarafından yönlendirilirken, NATO’ya girmemizden sonra bu yapılar üzerindeki kontrol ABD’ye geçmiştir. ABD-İngiltere çok partili dönemde siyasal alanı da düzenlemeye yönelik çalışmalar yapmışlarsa da, hiçbir dönemde silahlı bürokrasiden ellerini çekmemişler ve asıl muhatap olarak TSK’yi kabul etmişlerdir. Sandıktan güçlü iktidarların çıktığı dönemlerde sivil yönetimlerle iş tutuyor görünseler de, askerle irtibatı hiç kesmemişlerdir. Sivil iktidarlar kendilerine paralel politikalar izlemediklerinde, kontrollerinden çıkma eğilimi gösterdiklerinde ise, bu iktidarların yıpratılmasında ve yıkılmasında yine TSK ve onun denetimindeki odaklarla iş tutmuşlardır. Türkiye’de yapılan bütün ihtilaller, batı menfaatlerinin yeniden tesis edilmesinden ve sistemin batı lehine revize edilmesinden başka bir şey değildir. ABD’nin Türkiye’de asıl ve kalıcı muhatabı TSK’dir. ABD’nin hükümetleri muhatap alması arızi ve görüntüdedir. Batı ve ABD, uzun vadeli stratejik ilişkilerini silahlı bürokrasi üzerinden yürütür. İktidarları geçici muhataplar olarak görürler ve hükümetlerle ilişkilerini idare-i maslahat cinsinden yürütürler. ABD, Türkiye’de hükümetlerin askeri bürokrasi karşısında dirençlerinin zayıf olduğunu bilir. 2002 yılında güçlü bir şekilde iktidara gelen AKP hükümeti de önceki hükümetler gibi geçiciydi. ABD, bu dönemde de görünürde AKP’yi muhatap almakla birlikte, askerlerle münasebetlerini sıkı şekilde sürdürdü. Hatta ihtilal denemelerinin arkasında durdu. E-muhtıra karşısında demokratik bir tavır sergilemeyip, muhtıranın nereye varacağını bekledi, muhtırayı kınayamadı. ABD’nin Türkiye’de askerle iş tutması ABD hükümetlerini aşan temel bir politikadır. Dolayısıyla Cumhuriyetçilerin gidip Demokratların iktidara gelmiş olması bu gerçeği değiştirmeyecektir. ABD, kritik dönemlerde askerle diyalogunu daha sıkı hale getirmektedir. Yaklaşık 7 yıldır iktidarda bulunan AKP hükümeti hem epeyce yıpranmıştır, hem de ABD’nin beklentilerinin rağmına uygulamalara girişmektedir. Türkiye kendisine batının biçtiği rolün ötesinde cüretkâr politikalara soyunmakta, bölgesinde batıdan ve ABD’den bağımsız, batıyı kendi politikalarını onaylamaya zorlayan bir yol izlemektedir. Bütün bunlar Batının yapılandırdığı, ABD’nin kontrol altında tuttuğu statükonun bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı ABD kendi kontrolü dışında gelişen yürüyüşü engellemek ve Türkiye’nin yeniden kendisine mutlak biatini sağlamak için askerle iş tutmayı istiyordu. Ama Ergenekon davası ve vatandaşın antidemokratik odaklara prim vermemesi ABD’nin çabalarını boşa çıkardı. Demokrasi havarisi(!) kesilen, despot kralların hamisi ABD ve onun içerideki bürokratik, oligarşik müttefikleri epeydir AKP hükümetini düşürmenin yollarını arıyorlar. Komuta kademesine geçen yıl geçen şahin GK başkanı İlker Başbuğ’un da hükümetten ve gidişattan rahatsız olduğu bilinmektedir. İlker Başbuğ’un ABD’ye gitmesi “ABD’nin asıl ve kalıcı müttefikleri olan askerleri yeniden devreye sokmasının işareti mi?” diye endişe ediyorum. ABD askerle daha sıkı iş tutarak daha önce defalarca yaptıkları gibi legal veya illegal yollarla hükümeti devirmeyi düşünüyor olabilir. İlker Başbuğ’un ABD’ye gitmesi, ABD deki Neo-con bazı araştırma kuruluşlarının ABD’nin muhatabı olarak hükümet yerine askeri işaret etmesi, Türkiye’de bazı askerlerin ABD’li diplomatlarla sıra dışı ve yoğun ilişkiye girmesi, içerde laikçi ve seçkinci aristokratların Ergenekon davası karşıtlığından bir cephe oluşturmaya çalışmaları, ABD’nin yeniden askere yöneldiği yönündeki zannımı güçlendirmektedir
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|