![]() |
#1 |
![]() İnsanda pek çok iyi şeylerin özü ve çekirdekleri bulunduğu gibi, bir kısım maslahatlar için kötü şeylerin esasları da onda mevcuttur. Meselâ: hasbilik, samimiyet, diğergamlık, istiğna gibi güzel huyların yanında insanda, çok defa, makam sevgisi, mansıp düşüncesi, görünme arzusu nev'inden kalbi öldüren, ruhu felç eden kötü hasletler de bulunur. Bu itibarla, insanlarla münasebetlerimizde, onların bu tabiî tarafları da nazarı itibare alınarak alâka kurulmalıdır ki, hayâl kırıklığına düşmeyelim.
* * * Samimiyet ve ihlâs, yapılan bir işin ruhu ve o işi yapanın da vasfıdır. Buna göre, yapılan herhangi bir amelin Yaradanın nezdinde makbul olması; o amelin yürekten ve karşılık beklememe niyetiyle yapılmasına yapanın kalbine de Hak rızasından gayrı bir şeyin girmemesine bağlıdır. Ne var ki, her ferdin bu ölçüde hizmete muvaffak olabilmesi oldukça zordur. Binaenaleyh, böylelerinde şer veya hayrın hâkim olmasına göre kanaat yürütülmelidir. Evet, öyle işler vardır ki, gösteriş ve âlâyiş tarafı ağır basmakla beraber, ideallerimize, mukaddes düşüncelerimize ve insanımıza mutlak surette zararlı olduğu iddia edilemez. Bunlar yaptıkları işlere şahsî arzu ve isteklerini karıştırabilir, Hakk'ın rızasını her zaman düşünemeyebilir, yaptıkları yanlışlıklar karşısında iki büklüm olup ah-u enin etmesini bilemeyebilirler; ama inançlarında ve istikametlerinde Hakk'ın yanında olmadıklarını söylemek, katiyen doğru değildir. * * * Bütün bunlarla beraber, bir heyet içinde hizmet veren fertlerden her biri bizzat ve müstakillen vazife gördüğü sahayı temsile kalkışır, ona bakarak başkaları da kendi sahalarında görünme arzusuna kapılırlarsa, cemaat disiplini bozulur, her şey alt üst olur ve süratle anarşiye gidilir. Daha sonra ise, şahısların bencillikleri hesabına, cemiyetin her kesiminde münferit hareketlere yol açılır; derken ayak başa, baş da ayağa karışarak merkezî otorite bütün bütün yıkılır gider. * * * Bir hükümet içindeki muvaffak simâlar, bir devlet bünyesindeki aktif unsurlar, bir müessese içindeki fâtih ve dinamik ruhlar, şahsî kabiliyet ve muvaffakiyetlerine göre arslan-payı talep ettikleri takdirde, o hükümet felç olur, o devlet yıkılır, o müessese de yüz ağzı bulunan bir ucûbeye döner. Hükümet kendi disipliniyle, devlet kendi esâsât ve prensipleriyle, bir ordu da itaat ve inkıyâdı, emir ve kumanda esasına saygısıyla vardır. Bunun aksini iddiaya kalkışmak, dünden bugüne varlığımızın teminatı olan bu hayâtî unsurları görmemezlikten gelmek demektir. * * * Keşke gönüller, Yüce Yaratıcının verdiğine ve vereceğine kanaat ederek, her bucakta O'nun hoşnutluğunu arayabilselerdi; ama öyle anlaşılıyor ki, ellerindeki fenerin sönük ışınlarına kanaat ederek Güneşin aydınlatıcı tayflarına sırtını dönen bir kısım bencil gönüller, daha bir süre miyop bakışlarını düzeltemeyecek ve aydınlık kapıyı bulamayacaklar..! * * * İnsanın değişikliğe uğrayıp çürümesi, aheste aheste ve fevkalade ses sizce cereyan eder. Hatta ba’zen, küçük bir gaflet, kafileden az bir ayrılış, zay’i olup gitmeye sebebiyet verebilir. Ne var ki, böyleleri, kendilerini hep aynı çizgide ve mevzilerinde gördüklerinden, çok defa minare gibi bir zirveden kuyunun dibine düşdüklerinin farkına bile varamazlar! Harem aşkı ve haneperestlikle nöbet yerini mire denler, galiben, maksatlarının aksiye tokat yemiş, sıcak yuvalarından ve cıvıl cıvıl çocuklarından da olmuşlardır. Savaşması gerekdiği yerde, erkekçe savaşmasını bilemeyen Endülüs’lü bir emire, anasının itab dolu şu sözü ne kadar ma’nidardır: “Cephede erkek gibi dövüşmedin, bari otur avratlar gibi ağla!!” ''FEYZA DEMİRLİ''
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|